12 Eylül'ün gerçek mağdurları ne diyor? Mustafa Verkaya "Hayır" diyor
12 Eylül’ün mağdurlarından biri de MHP’de uzun yıllar siyaset yapan eski milletvekili Mustafa Verkaya. Verkaya da Anayasa değişikliği referandumuna “Hayır” diyeceğini açıkladı.
Mustafa Verkaya, ‘Hayır’ın gerekçesini ise şu sözlerle dile getirdi:
“Hayır diyorum çünkü, bugün evet ve hayır oylamaları siyasi iktidarla özdeş hale geldi. Evet’çilik siyasi iktidarı onaylama makamına dönüştü. İkinci olarak, anayasa ile ilgili değişiklikte temel bazı endişelerim var. Ben demokrasiye inanan bir insanım. Eğer bir ülkede iktidarın önüne dur diyebilecek bir güç çıkmazsa, o iktidar alır başını gider ve kendisini diktatörlük noktasında bulur. Bir bakmış ki diktatör olmuş… Pişman olur ya da olmaz onu bilemem. Rejim hangi noktaya gelir bilemem. Ama benim itirazımın temel noktalarından biri işte bu endişe.”
İYİ Kİ YARGI AKP’YE ENGEL OLUYOR!Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik devlet olma yolunda gelişmesi ve devam etmesini istediğini söyleyen Mustafa Verkaya, Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbiriyle iç içe geçtiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Devletin temel kuruluş prensipleri var. Bunların birincisi kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Yürütme, yargı ve yasama ayrı ayrı erkler olarak, birbiriyle savaşan değil barış içinde demokratik sistemi vatandaşın huzurlu yaşayabileceği şekilde yürütmekle yükümlü kuvvetlerdir. Yasamanın durumu ortada, herkes biliyor. Yürütme, öyle bir pozisyona geldi ki, yasamanın amiri durumunda. Her şeyin üzerinde millet iradesinden bahsederiz. Ama milli iradenin kıblegâhı durumunda olan parlamento, güvenoyu vererek seçmiş olduğu icra organını, iktidar partisinin emrine sokmuş durumda. Başbakan iktidar partisinin genel başkanı, yasamayı kendi emir komutası içine alma gibi bir irade ortaya koyuyor. Bu şekilde de yürütme ve yasama tek bir organ haline geliyor. İki temel ayak olan yürütme ve yasamanın birleşmesi, kuvvetler ayrılığı prensibinin bir ayağının kırılması anlamına geliyor. Şimdi yargıyı da buna eklersek kuvvetler ayrılığı diye bir ilke kalmaz. Türkiye demokratik değil, anti demokratik bir ülke olma yolunda hızla ilerler.”
Anayasa oylamalarının parlamentodaki sürecinde, iktidar partisinin bu konudaki “büyük arzusu” ve ısrarına tanık olduğunu söyleyen Mustafa Verkaya, “İktidar bu konuda çok ısrarcı oldu ve bir bahane ortaya koydu. ‘Yargı bize engel oluyor’ dedi. ‘Yapmak istediklerimiz vardı, millete verdiğimiz sözler vardı ama engel oluyor’ dedi. İyi ki de engel oluyor” şeklinde konuştu.
TÜRKLER KAN AKITIRKEN BAZILARI ŞEYH SAİT’LE KIYAM EDİYORDU!Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde herkesin bağırıp çağırabileceğini, düşüncesini ifade edebileceğini vurgulayan Mustafa Verkaya, teröre ilişkin de çarpıcı değerlendirmelerde bulundu:
“Bazen kendini azınlık olduğu noktasında kabul edenler, itiraz ederek bu ülkede ezildiğini, haklarının kaybolduğunu iddia edip, ‘Biz Kürdüz, bu devlet iki dilli, iki kurucu unsurlu bir devlet olmalıdır’ diye ortaya çıkabilirler. Bugün bu kesim tarafından bir terör örgütü kurulmuştur. PKK dediğimiz hadise 84’ten bugüne kadar cinayet işlemeye, devletin koruyucusu pozisyonda bulunan güvenlik güçlerini şehit etmeye, yok etmeye devam etmekte. Ben Türk’üm. Kürt olduğunu söyleyenler olabilir. Başbakan 36 tane etnik unsur olduğunu söyleyebilir. Ama ben Türk’üm... Benim atalarım kurdu bu devleti. Ben bunun şuurundayım, bunun bilincindeyim. Bu devletin adının Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak konması, benim atalarımın döktüğü kanlar sayesinde gerçekleşti.Benden önce yaşayan Türkler, Çanakkale’de cihan savaşında, İstiklal Savaşı’nda şehit vere vere bu devleti kurdular. Bugün bazıları biz şuyuz, biz filanız, biz de kurucu olmalıyız diye ortaya çıkıyor. İstiklal savaşının yapıldığı günlerde, toprağa Türk kanının döküldüğü günlerde, onlar Şeyh Sait isyanında kıyam etmişlerdir.”
“Bilinen tarih ortada” diyen Mustafa Verkaya, “Bu devletin, vatanın en samimi savaşçıları, Türklerdir. Bu devlet de Türklerin ve Türk vatandaşı hisseden herkesin devletidir. Türkler, insanlık tarihinin devlet kurma konusunda en usta milletidir. Devletler adalet sunar. Özgürlükler sunar. Fikir, inanç, mal mülk özgürlüğüne varıncaya kadar her türlü özgürlüğü sunar. Türk devleti bütün vatandaşlarına bu özgürlükleri eşit olarak sunuyor. Türk devletinin haksızlıkları varsa bu haksızlıkların muhatapları sadece Doğulu değil, Batılılar da aynı zamanda… Burada hiçbir adaletsizlik söz konusu değil. Böyle bir devleti, Türklerin kanı pahasına kurulmuş olan bir devleti Habur’da dört tane çakala, onun ayağına adalet götürerek şımartan bir hükümete hayır oyundan başka hiçbir şey verilmez” diye konuştu.
BAŞBAKAN ‘IRKÇI’ DEDİĞİ İNSANLAR İÇİN AĞLAYAMAZ!Başbakan Erdoğan’ın AKP grup konuşmasında ağlayarak Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu okumasını da eleştiren Mustafa Verkaya, “Sayın Başbakan Rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamdan önce ailesine yazdığı mektubun hepsini okumadı. O mektupta, ‘Milliyetçilik muzaffer olacaktır’ şeklindeki ifadeler okunmadı. Duygulandı. İnsani bir duygu olarak ağladı. Dışarıdan bakınca, insani duygulara herkesin saygısı vardır. Benim de var. Ancak Başbakan’ın 40 yıldan beri; ‘Bunlar şirk içindedirler’ diye suçladığı, ‘Bunların davası şirk davasıdır’ diye suçladığı bir hareketin mücadelesi sırasında gördüğü ızdırapları, gördüğü eziyetleri ve sonunda idama giden bir kahramanın mektubunu okuyarak istismar etmeye kesinlikle hakkı yok” dedi.
ÜLKÜCÜNÜN DAVASI ALLAH DAVASIDIRBaşbakan’ın 40 yıldır ülkücüleri şirk davası gütmekle suçladığını hatırlatan Verkaya, “Erdoğan, bizi ırkçı, şoven olmakla suçladı. Bunlar asabiyet davası güdüyor dedi… İslamın yasakladığı ölçüde suçlamanın içine girdi. Halbuki ülkücülerin davası Allah’ın davasıdır” diye konuştu. Verkaya, şöyle devam etti:
“Mektubu orada okuyor ve arkasından ağlıyor. Bu kimseyi kandırmaz. Bu sadece kendisini kandırır. Bir devrimci gencin idamıyla ilgili bir şeyler söylüyor. Siz 12 Eylül öncesinde mücadele eden dava adamlarını, ister sağ ister sol çizgide mücadele edenleri, sırça köşkünüzün penceresinden izlemiş olabilirsiniz. Şimdi açıklayın, o zamanlar neredeydiniz? Siz bu ülke adına hiç sorumluluk duymadınız mı? Duyduysanız bile bizim haberimiz olmadı. Belki futbol oynadı. Futbolun gelişmesine katkıda bulunmuş olabilir. Ona da eyvallah deriz. Bu kahramanların bugün oylarına muhtaç olduğunuz için, şirk davası diye suçladığınız davalarının mücadelesi sırasında çekilen ızdırapları dile getiren bir mektubu okurken rol yaparak ağlamanın sizi affettireceğini mi sanıyorsunuz? Bunun siyasi istismarı iğrençtir çirkindir. Bunu samimi bulmadım.”
ÜLKÜCÜ BU DEVLETİN MAAŞLI ASKERİ DEĞİLDİ…Başbakan’a “Senin 12 Eylül’le ne hesabın var ki?” diye soran Mustafa Verkaya, ülkücü camianın “Evet” tuzağına düşmeyeceğini de söyledi. “Bizim arkadaşlarımızın hiçbirisi böyle bir komuta emir komuta zinciri içinde değil” diyen Verkaya, “Ben inandıklarımı söylüyorum. Başka arkadaşım da kendi inandıklarını söylüyor. Bu işin içinde kırgınlıklar olabilir. MHP’ye kırgın adam mesela. Ama bugün ‘Hayır’ diyenlerin de çoğu kırgın… Geçmişi eski olan bir hareketin mazisi eski bir hareketin içinde yaşanmış kırıcı şeyler var. Ama birbirine kenetleyici, sevdirici şeyler daha çok. Bütün bunların evet hayır noktasında etkisi var. Bugünkü MHP yönetimine karşı duyulan yer yer öfkenin, saygının etkisi var. Evet diyenler, hayır diyenler bu etkiler altında bunu söylüyorlar” dedi.
MHP’nin tümüyle dışında olduğunu ve hiçbir beklentisi bulunmadığını hatırlatan Mustafa Verkaya, şöyle devam etti:
“Bütün bunlara rağmen inandığım şeyleri söylüyorum. Çünkü ben Türk çocuğuyum. Ben düşünürken, Türk devleti adına düşünürüm. Bütün bu kaosun, kavganın, terörün arkasında devlet kavgası vardır. Bu devletin ismini değiştirmek isteyenler, kurucu unsurunu iki unsurlu haline getirmek isteyenlerin savaşı var. Bütün bunları nasıl görmezden gelirim? Tehlikenin bu boyutu, zaman zaman tam idrak edilmemiş olabilir. Bazı arkadaşlarımızın bazıları bunu idrak edememiş olabilirler. Onlar da doğru bildikleri değer adına yola çıkıyorlar. Onlara da saygı duyuyorum. Cezaevinden sonra hayatların tarumar oluşu söz konusu. Aldıkları yaranın, darbenin tesirinden hala kurtulabilmiş değiller.
Teröristlere dağdan insinler para dağıtalım diyorlar, ülkücü senin maaşlı askerin değildi. Kimseden menfaat beklemedi, Allah rızası için inandı, devlete ve millete yönelmiş olan o günkü şartlarda saldırıların karşısında göğsünü siper etti. Kullanılmadılar. Onu söyleyenlerin kendisi kullanıldı. Ülkücü neye inandıysa onu yaptı. Yine yapar.”
haberiniz.com