Özelleştirmeciler özür dilemeli
Liberal veya piyasa ekonomisinden yana olanlara göre bir işletme zarar ediyorsa iflas etmesi bir sorun yaratmaz. Bu tesisi başka bir girişimci alarak daha iyi yönetmeye çalışır. Sonuçta kaynaklar iyi kullanılmış olur. Gene onlara göre devlet en kötü işletmecidir. Devlet yöneticileri çevrelerini kayırırlar, yolsuzluklar hiç eksilmez. Burada hemen şu gerçeği not ederek devam edelim: İşletmeler rekabete açık bir ortamda çalışsa bile köylülerin, işçilerin ve tüketicilerin sömürülmeye ve kandırılmaya devam edeceği açıktır. Ancak çoğu durumlarda belli metalarda tekelci durumlar ortaya çıkar. Bu durumu daha da ağırlaştırır. Tekele sahip olan devlet ise toplumun baskısı ağırlıklı olursa yaratılan değerlerin bir kısmını halk ile paylaşabilir. Küreselleşme öncesi devlet tarım ürünlerini veya tarım girdileri destekleyerek bunu bir ölçüde yapıyordu. 1980’lerle birlikte kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi halk içinde de taraftar buldu. Bu politikaları destekleyenler iktidara geldi ve süreç hâlâ devam ediyor. Birçok kamu işletmesi özelleştirildi. Birkaçına daha yakından bakarak liberallerin dediklerinin gerçekleşip gerçekleşmediğini görelim.
Örneğin, Tekel sigara bölümü tamamen özelleştirilerek yabancı şirkete teslim edildi. Peki, şimdi işletmeler iyi mi yönetiliyor? Hiç yönetilmedi. Kapatıldı. Alan şirket daha çok Türkiye sigara pazarını ve sigara harmanlarında az miktarda kullandığı şark tipi tütün pazarımızı ele geçirmek için gelmişti. Aldığı sigara fabrikalarının altısından beşini ve kendi sigara fabrikasını kapatarak birinde üretime devam etti. İşçiler sokağa atıldı. Türkiye sigara pazarını tümüyle ele geçirdi. Tütün üretenlere düşük fiyatları dayattı. Türkiye tütünden iyi bir döviz geliri elde ederken bu durum ortadan kalktı.
Kâğıt sanayiinde de aynı şeyler oldu. Fabrikalar özelleştirilerek kapatıldı. Şimdi kâğıt ithal ediyoruz. Döviz kurları da artınca çocuk bezinden, tuvalet kâğıdına, kitaptan gazeteye ürünlerin fiyatı hızla arttı. Döviz kaybımız yükseldi. Süt sanayii özelleştirildiğinde ise durum biraz değişik olmakla birlikte çok da farklı değil. Bazı özelleştirilen fabrikalar kapandı. Piyasaya hâkim olan, bazıları yabancı şirketler çiftçiden aldıkları süt fiyatını düşük, sattıkları süt ve ürünlerini ise yüksek tutmak konusunda aralarında anlaşabiliyorlar. Yani gerçek bir rekabet söz konusu değil. Telekom’un özelleştirilmesinde ise biraz farklı şeyler oldu. Alanlar kamu bankalarından kredi alarak, borçları da ödemeden kurumun içini boşaltarak ayrılıyorlar.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesini en çok isteyenler ise Türkiye’ye şeker satmak isteyen Avrupa şeker şirketleri ve sağlığa zararlı mısır şurubunu üreten şirketlerdir. Amaç bu fabrikaları verimli çalıştırmak değildir. Kapanması çok işlerine gelir.
Sonuç olarak kamu işletmelerinin özelleştirilmesi çiftçi, işçi ve tüketiciler için iyi olmamıştır. Çoğu işletilmemiş, kapatılmıştır. Gelişme ülkenin döviz açığını büyütmüştür.
Peki, kamu işletmeleri çok mu iyidir? Değil tabii. Bunların bir kısmı kooperatiflere devredilebilirdi. Kamuda kalması gerekenlerde ise çalışanların ve ürün sağlayanların yönetime katılması sağlanabilirdi. Peki, 1980’lerden beri özelleştirmelerin yararlarını anlatanlar özeleştiri yapıp, hiç olmazsa bir özür dilemeyecekler mi?
Tayfun ÖZKAYA, 26 Mart 2019