ÖZERKLİK ÜSTÜNE

ÖZERKLİK ÜSTÜNE

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Ağu 18, 2015 23:26

ÖZERKLİK ÜSTÜNE
Lenin 1913 yılında « Ulusal Sorun Üzerine Eleștirel Notlar » bașlıklı makalesinde (*), “Yahudiler, diyordu, uygar toplumlar içinde bir ‘ulus’ olușturmamaktadırlar”. Karl Kautsky ve Otto Bauer’in belirttikleri üzere, içinde bulundukları uluslar içinde ‘asimile’ olmușlardır. Oysa Galiçya ya da Rusya içinde yașayan Yahudiler, hala bir ‘kast’ gibi varlıklarını sürdürmektedirler.
İște hala bir ‘Kast’ gibi duran Doğu Avrupa ve Rus yahudilerinin savundukları ulusalcılığı, Lenin, en arı (raffiné), en salt ve en așırı ‘ulusalcılık’ olarak tanımlamaktadır. Bu grubun ‘programı’na göre “her yurttaș özgün bir ulusa ait olup, her ulus da hukuksal bir özne olarak ulusal parlemantosunu kurma hakkına sahiptir”.
Lenin, bu ‘yaklașım’ı, Prudhon’un kapitalizme yaklașımına benzetip; kapitalizmin varlık nedenini ortadan kaldırmadan en ‘așırı’ biçimde ‘kapitalizm eleștirisi’ yapmakla bir tutmaktadır. Prudhon’a göre, hırsızlık olmadan ‘mülk’ de olmaz. Oysa hırsızlığı yasaklamak ya da yapana en ağır cezayı öngörmek yerine, kapitalizmin ‘özü’nü olușturan ‘artı-değer’in olușum mekanizmasını ortadan kaldırmak gerekmektedir.
İște Bund ya da herhangi bir ‘küçük burjuva ulusalcılığı’ da, ‘Ulusal Kültürel Özerkliği’, ulusalcılığın ‘en yetkin ve en son așaması’ olarak görmektedir. Onlara göre, ezen-ezilen ulus karșıtlığı da böylece ortadan kalkmıș olacaktır.
Oysa bu yaklașım, adı üzerinde, küçük ya da büyük, ama ‘burjuva ulusalcılığı’dır. ‘Burjuva ulusalcılığı’nın, tarih için ‘ilerici’ bir yönü olmamıș değildir ama, ‘insanlık felsefesi’nin de temeli değildir ya..
Bir ulus içindeki ‘burjuva-proleter uzlașmaz çelișkisi’ ertelenerek, önceliği, çözümü çok zor olan ‘uluslararası uzlașmaz çelișki’lere vermek ‘ussal’ bir yaklașım olabilir. Zaten ‘burjuva ulusalcılığı’ da, demokratik ya da değil ama ‘iç çelișkiler’ için bir ‘uzlașı’ düzlemi, bir ‘toplumsal sözleșme’, bir ‘burjuva cumhuriyeti’ önermekten ileri geçememektedir. Bunu ‘tarihin sonu’ ya da ‘yeryüzü cenneti’ olarak kabul etmek, ‘insanın ilerleme düșüncesini’ reddetmekle bir değil midir?
Oysa, insanlık ideali, insanların ‘gerçek eșitliği’nin ancak her türlü ‘ulusal farklılıkların’ giderilmesi durumunda olabileceğine dayanmaktadır. Jean Jaurès, Michelet’ye gönderme yaparak ne diyordu? Nuh’un gemisine biner gibi, modern site ya da insanlık gemisine “Eğer bütün varlıklar, hatta en hımbıl olanlar da girmedikçe ben dıșarıda bekleyeceğim”.
Demek ki, gerçek ‘insanseverlik’, ‘yaratılanı yaradandan dolayı sevmek’le yetinmeyip, ‘en hımbıl’ ve hatta ‘en kötü’leri de ‘insanlık gemisi’ne bindirmek için savașım vermekle olası.
Kușkusuz buna, önce ‘herkesin kendi kapısının önünü süpürmek’ gibi, ‘kendi ulusal birliği’ni sağlamakla bașlanabilir. Ancak bu ‘ulusal birlik’, ‘kültürel zenginlik’ adına parçalanamaz.
Bu konuda, bizim ‘sözde solcularımız’ ve ‘Apocu yerdeșlerimiz’in bașvuru kaynağı olan ‘Kültürel Özerklik’, Avusturya Sosyal-Demokratlarından Kautsky’ler, Otto Bauer’ler ve Springer’lerin ‘özerklik’ anlayıșı olup, ‘tarihsel’ olarak yanlıșlanmıștır.
Dönemin tartıșmaları ile daha sonraki gelișmeler, Stalin’in “Marksizm ve Ulusal Sorun” (**) bașlıklı makalesinde enine-boyuna ele alınmıștır.
Günümüzde, Anadil gibi ‘kültürel’ ve o nedenle de ‘masum ve insanî’ bir haktan bașlayarak, yine ‘burjuva’ ‘yerinden yönetim’e varan ‘özerklik’ anlayıșının destekçileri ise AB ve ABD emperyalistleri ile NATO değil midir?
Bunların ‘Landın’ ve ‘Niyork’ (peh peh peh) diplomalı profesörleri ile gazeteci ve televizyoncularını saymasak da olur.
Bu ‘küçük burjuva oportünist’leri, kapitalist sistemin ‘en zor’ döneminde, sadece Türkiye de değil ama tüm Orta-Doğu’nun kanına girmek üzeredirler.
Türkiye özelinde ise yıkılmakta olan bir ‘dinsel diktatörlük’e ‘can suyu’ olmaktalar.
Bu ‘bundist’, ‘oportünist’, ‘menșevik’ ve ‘șovenist’ anlayıșın bașarı kazanma olasılığı yok.
Zaten ‘terihsel materyalist’ anlayıșla uzaktan yakından bir ilișikleri de yok.
Kendileri anlamasalar da, İmralı’ya gittiklerinde ‘Apo’ya okumaları’ için yazıyorum.
Apo’ya okunacak günlerdeyiz ne de olsa.
Ya herro ya merro günleri de denilebilir.
Habip Hamza Erdem
____________
(*)V.I. Lenin, «Remarques critiques sur la question nationale", Prosvéchtchénié n° 10, 11 ve 12. 1913 Lenin’in uygar dediği, o günkü Almanya, Fransa, İsviçre ve Avusturya (-Macaristan) dıșında yașayan ve dünya üzerinde toplam Yahudi nüfusun yarıya yakınını olușturan Litvanya, Polonya ve Rusya yahudileri 1897 yılında Bund (Union des juifs générale des travailleurs de la Lituanie, la Plogne et la Russie) adlı bir ‘Birlik’ olușturmușlardı. Bu ‘Birlik’, Rus Sosyal-Demokratları içine ‘Özerk’ bir grup olarak girmek istiyorlardı ve Lenin, o günlerde İsviçre’de verdiği konferanslarda bu grubun ‘Özerk’liği ve giderek ‘ulusallık’ konusunu bu makalede ele almaktadır.
(**) J. Staline, "Marxisme et la question nationale", bașlıklı makalesi 1913 yılında Prosvéchtchénié’nin 3, 4 ve 5nci sayılarında, « Ulusal Sorun ve Sosyal-Demokrasi" bașlığıyla yayımlanmıș ve Stalin orada Avusturya Sosyal-Demokrasi partisinin ‘Ulusal Sorun’la ilgili görüșlerini ayrıntılı bir biçimde incelemiștir. Ancak Stalin’in ‘Millî Mesele’ bașlığıyla Türkçeye çevrilen yazı ve konușmaları sözü edilen makalaye yer vermemektedir.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1664
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x