PAÇASINDAN ASILMAK
‘Parlamento’da, ‘Meclis’ demeye dili varmıyor da insanın, bir ‘komisyon’ kurulmuş.
Başında ‘Köylü’nün biri.
Aylardır ellerindeki ‘soruşturma dosyası’nı gezdirmekte imişler.
Sonunda ‘soruşturmaya gerek yok’ mu ne demişler.
Üstelik, soruşturmaya konu olan olaylarla ilgili ‘kanıtlar’ı ‘imha edeceklerini’ de söylememişler mi ?
‘Demokrasi’mizin düşürüldüğü hallere bakın siz.
Bundan tam 222 yıl önce idi.
Fransa’daki ‘Ulusal Meclis’te ‘Anayasanın başlangıç ilkeleri’ de denilebilecek ‘İnsan ve Yurttaş Hakları’ yeniden yazılıyordu.
29 Mayıs’taki ‘genel kurul’da, insan haklarının ‘doğal’ niteliklerini savunan solcu milletvekilleri meclis dışı göreve gönderilmişlerdi.
Azınlıkta olan Jirondenler de boşluktan yararlanarak yasayı istedikleri biçimde geçirdiler.
Böylece, ‘mülkiyet hakkı’ da kutsal bir ‘hak’ olarak yasalaşmış oldu.
Oysa ‘mülkiyet hakkı’, özgürlük ve eşitlik ‘hakları’ gibi doğal bir hak olarak kalsaydı, kışıtlanmış olacaktı.
Bir başka yazıda ‘derinleştirmek’ üzere bu konuyu geçelim.
Eee n’oldu diye sorabilirsiniz.
Şu oldu :
31 Mayıs-2 Haziran tarihleri arasında halk ayaklandı.
Paris halkı, ‘vekil’lerine verdikleri ‘temsil görevinin’, sözkonusu vekiller tarafından ‘kötüye kullanıldığı gerekçesiyle’, 22 milletvekilin görevlerine son verdiler.
Tıpış tıpış evlerine gönderdiler.
Bir kısmı yurtışına kaçtı.
Bir kısmı da ‘Kralcı karşı-devrimcilere’ katıldılar.
Uzun uzun anlatmaya gerek yok sanıyorum.
Bu ‘Vekil’ler, zaten ‘görevlerini gereği gibi’ yapıyor olsalardı, kıyameti koparmazlar mıydı ?
Eğer ‘suçlu’ değillerse, yurtdışına niye kaçtı içlerinden kimileri.
Eger gerçekten ‘halkın temsilcisi’ idiler ise, Kralcı gruplara neden katıldılar ?
Demek ki neymiş ?
Demek ki halk haklı, vekilleri ise vekalet emanetine hıyanet içindeymişler.
Bu olaydan iki yüzyıldan fazla bir zaman sonra, şu AKP ‘vekilleri’ne bakın bir.
Bakıp da gözleriniz kirlenmeyecekse kuşkusuz.
Kimi okurlarım, ‘o da ne ki’ diyebilirler.
Bunlar ‘az fındık kırmadılar’ falan..
Osmanlıcaya başladık ya, osmanlıcasıyla ‘müstehaksın a kardeşim’ diyeceğim.
Siz öyle eli-kolu bağlı oturursanız, bunlar size daha neler neler yapmaz ki.
Sandığı bekliyormuşsunuz.
Yok mu çevrenizde bir ‘sandık’ ?
Kapıp da ‘Parlamento’nun önüne toplansanız ya..
Bunların herbirinin başına bir ‘sandık’ geçirmedikçe, iflah olmayacaksınız.
Daha ben ne diyeyim ?
Habip Hamza Erdem