PARTİ/REFORM/DEVRİM (3)
Bir önceki yazıda « Nitekim eldeki istastiksel veriler ‘işçi sınıfı’nın giderek yoksullaştığını değil, hatta göreli bir ekonomik iyileşme içinde olduklarını göstermektedir” demiştik.
Ne zaman? - Almanya’da 1870-1910 yılları arasında.
Peki ama, 2001-2021 yılları arasında Türkiye’de de böyle mi olmuştur acaba?
ABD Doları’nın 2001 yılında 500 Tl ya da bugünkü kurla sadece 50 Cent olmasına karşın, bugün Dolar’ı 10 Tl olduğu gözönüne alınırsa, ‘işçi sınıfı’nın ne kadar yoksullaştığı anlaşılabilir.
Yani ‘emekçi kesimler’ ABD yurttaşlarıyla karşılaştırıldığında tam 200 kat yoksullaşmış demektir.
İşte, ‘somut olgu’lar böyle iken, örneğin bir ‘parti programı’nın konuyu nasıl ‘dillendirdiği’ de önemlidir.
Şimdi dönüp Alman Sosyal-Demokrat Partisi’nin, ‘Marksizm’den ‘kopuş programı’na bakabiliriz.
Kimse bilmese de Almanya’da SPD’nin Gotha (1875) et Erfurt (1891) programlarını bizim solcularımız duymuş olmalıdırlar.
Ki tamamen ‘marksist terminoloji’ ve ‘dünya görüşü’ ile kaleme alınmışlardır.
Ancak SPD’nin ‘marksizmden kopuş’ kongresi 1959 Bad Godesberg kongre ve ‘program’ıyla olmuştur (*)
İşte Eduard Bernstein’e dönüş kongresi olarak anılan kongre bu kongredir.
Artık parti yöneticileri ‘marksist önyargı’ (doxa)lara değil ama ‘somutun güncelliği’ne dayanacaklardır.
Kimilerince denildiği üzere, ‘ütopik sosyalist’ yerine ‘bilimsel sosyalist’ bir tutumu benimseyeceklerdir.
O arada dikkatlerden kaçmaması gereken konunun, ‘sosyalist’, ‘sosyal-demokrat’ ve ‘komünizm’in, kardeş ama ‘geçimsiz kardeşler’ oldukları gerçeğinin altını çizelim.
Ancak bir an için, ileride değineceğimiz ‘amaç/araç’ ikilisi bağlamında her üçünün de ortak bir ‘amaç’ları olduğunu varsayalım.
Hal böyle ise, ‘ütopik sosyalizm’den ‘bilimsel sosyalizm’e geçişte ‘program değişikliği’nin bu kadar sıradan bir işlem olmayacağı apaçıktır.
Örneğin, Marksist ‘yabancılaşma’ kavramı kullanılmasın diye günümüz insanının ve özellikle Türk yurttaşlarının şu ya da bu kişi, kurum ya da inanca ‘bağımlılık’ları, ıvır zıvır terimlerle açıklanmaya çalışıldığında çok daha ‘bilimsel’ bir tutum mu takınılmış olacaktır?
‘Sınıf savaşı’ denilmeyip ‘milletin gırtlağı’ denildiğinde daha ‘açıklayıcı’ bir yol mu benimsenmiş olmaktadır?
‘Sosyalist toplum’ yerine ‘adil toplum’ denilerek yeni bir ‘keşif’ mi yapılmış olmaktadır?
Demek ki, İlyada yazıldığı dönemin özelliğiyle değil ama günümüz ‘biçimlendirilmiş duyarlılığı’ (sensibilité formée) ile de okunsa, ‘ütopya’ ütopyalığından çok şey kaybetmiş olmamaktadır.
İşte Alman Sosyal-Demokrat Parti’nin Marksizm’den kopuş kongresi ve programı ile daha sonraki 1970 Kongresi ve programı, ‘sosyalizm’den değil ama bizzat ‘marksist ütopya’dan kopuş olarak değerlendirilebilir.
Oysa ‘Ütopya’sız olunamayacağı da söylenmektedir..
Bir kez daha Türkiye’ye dönüp, acaba Türkiye’de ‘ütopya’ sahibi sisyasal partilerin olup olmadığı üzerinde düşünülebilir.
Hemen görülecektir ki, Türkiye’deki siyasal partilerin ‘ütopya’dan çok, her ne anlama geliyorsa, bir ‘dava’ları bulunmaktadır.
Ve bu ‘dava’ için ‘her yol mübah’tır.
Dolayısıyla, Türkiye’deki siyasal partilerin pek çoğunun ‘parti’likleri de, ‘program’ları da, yapacaklarını söyledikleri ‘reform’lar da ve giderek ‘devrimcilik’leri de üzerinde durulmayacak konulardandır, deyip geçiyoruz.
Öte yandan, SPD’deki ‘vizyoner kopuş’ bir ‘öğretisel devrim’ (révolution doctrinale) olarak da değerlendirilmiştir.
Öyleyse bu ‘öğretisel devrim’in niteliklerine de yakından bakmamız gerekecek demektir.
(Sürecek)
(*) Kongre ve programın ayrıntılı bir çözümlemesi için bkz Karim Fertikh, « Marxisme et programme de Bad Godesberg du Parti social-démocrate allemand », Presses de Sciences Po, « Sociétés contemporaines » 2011/1 n° 81 | pages 61 à 79