PARTİ/REFORM/DEVRİM (5)
Helâlleşme
Diyorduk ki ; partinin programı, bir anlamda, Türkiye’de, sözde halka iniliyor gerekçesiyle, vülger, sıradan, ve kaba-saba, ve (kesinlikle ‘politikacı’ olmayan) siyasetçilerimizin deyimle ‘zihniyet’ denilen şeyin belgesidir.
Ve bir başka deyişle partinin ‘nihai hedef’i (la fin), ereği ya da ‘amaç’ını (le but) gösteren ‘temel belge’sidir.
Tam bu sırada, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Helâlleşme’ çağrısı geldi.
Bir anda, denildiği üzere, başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi, yoksa ‘Tıpış tıpış bir helâlleşme’ye mi çağrılıyoruz diye düşünmedim değil.
Çünkü ‘Tıpış tıpış’ Türk milletinin başına kaynar su dökmekten farksız bir girişim idi ve sonucunu bizzat Kemal Kılıçdaroğlu da görmüş oldu.
Öncelikle seçilen ‘terim’in yanlış olduğunu belirtelim.
‘Laik’ ve ‘sosyal demokrat’ olduğunu ileri süren bir Parti ve onun liderinin ‘dinsel kavram’lara sarılmasına gerek olmamalı idi.
O nedenle ‘toplumsal uzlaşma’, ‘toplumsal barış’ ve hatta ‘millî birlik ve beraberlik’ terimleri de kullanılabilirdi.
Nitekim sözü edilen ‘helâlleşme’ sadece ve yalnızca CHP’yi ilgilendiriyor olsa, bu terimlerden başkasını kullanmamak, neredeyse abesle iştigal olacaktı.
Oysa, çok iyi biliniyor ki, içinde bulunulan ‘toplu durum’ (konjonktür) Türkiye’de ‘Millet İttifakı’ denilen geniş bir ‘koalisyon’u gerekli kılmaktadır.
Ve ittifakı oluşturan, en az beş diğer partinin ‘dinsel değerler’e sıkı sıkıya bağlı oldukları da ortadadır.
Çok daha ilginci, ittifak dışında olduğu bilinen HDP’nin eski Genel Başkanı hapishaneden Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışını selamlamış bulunmaktadır.
Demek oluyor ki, ‘Helâlleşme’ çağrısı çok daha geniş bir ‘ittifak’ın önünü açacak gibi durmaktadır.
Tam da bu nedenle, ülke ve millet düşmanlığı kesin olarak ortaya çıkmış bulunan ‘Şahsım Hükumeti’ yandaşlarının ‘çarpıtma ve karalama’ kampanyası da aynı anda başlamış oldu.
Sözcüğün tam anlamıyla, bu toz duman içinde, Kılıçdaroğlu’nun sözkonusu terimle dile getirmek istediği ‘uzlaşma’ çağrısının her önüne gelenin aklının yettiği oranda yorumlayacağı da beklenmeli idi.
Nitekim sözcüğü her duyanın, eline tuzluğu alarak kendi hıyarını aramaya başladığı da gözlemlenmektedir.
Adlarını burada anmaya değer görmediğimiz kimi ‘kalemşor’ların da, Rodos Semahı’nda denildiği gibi ‘kendi kusurlarını görmeyip başkasının eksiğini aramaya’ yöneldikleri görülmektedir.
Bütün bunlara karşın, kuşku yok ki, biz de Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu çağrısını kendi ‘pencere’mizden görmeye çalışmaktayız.
Örneğin, CHP ‘program’ından 1° Cumhuriyetçilik, 2° Milliyetçilik, 3°Halkçılık, 4° Devletçilik, 5° Laiklik ve 6° Devrimcilik ‘ilke’lerinden ödün verilemeyeceğini ummaktayız.
Bu ‘helâlleşme’ ile, eğer Cumhuriyetçilik’in kafasına geçirilmek istenen ‘taç’ olarak bir ‘toplumsal uzlaşma’ anlatılmak isteniyorsa sorun yok.
Yok eğer ‘toplumsal uzlaşma’yla Cumhuriyet’in kafasına, 28 Şubat geçiremedi ama biz ‘Türban’ı geçireceğiz deniyorsa, ister istemez ‘külahlar da değişecek’ demektir.
‘Uzlaşma’ adına ‘çağdaş uygarlık değerleri’nden ödün verilecek değildir herhalde.
Bütün bunlara karşın, yapılacak tartışmalar ve varılacak uzlaşının boyutu ‘helâlleşme’yle ne anlatılmak istendiğini zaman içinde gösterecktir diyelim.
(Sürecek)
Not : Hulki Cevizkabuğu’nun CHP, Tüzük ve Kılıçdaroğlu yorumu ise, cevizin ne kadar kof olduğunu göstermektedir diyerek geçiyoruz.