Partilerde Birlik Sorunu ve Yapılanma / Metin AYDOĞAN

Partilerde Birlik Sorunu ve Yapılanma / Metin AYDOĞAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Mar 26, 2014 18:53

Partilerde Birlik Sorunu ve Yapılanma

Politik mücadele yürüten partilerin örgütsel gücü; ülke çıkarlarını her türlü kişisel çıkarın önüne koyan, inanç ve amaç birliğine sahip, kararlı ve özverili insanların parti çatısı altında örgütlenmesine ve bu kadroların kitlelerle kurdukları ilişkilere dayanır. Baskının her türüne ve siyasal saldırılara karşı direnebilmenin ve ayakta kalmanın tek yolu bu dayanışmanın sağlanmasıdır.

Parti Birliğinin Önemi

Parti, programında yer alan ilkelerin yaşama geçirilmesinde başarılı olunması için, en üst organdan en alt birime dek tüm örgüt birimlerinde, düşünce birliğine ulaşmış olması gerekir. Parti üyelerinin tümü birlik ve dayanışma içinde olmalı, parti yaşamının kaçınılmaz öğesi tartışmalar, örgütsel ayrılıklara ve hizip oluşumuna yol açmamalıdır.

Partilerin örgütsel gücü; ülke çıkarlarını her türlü kişisel çıkarın önüne koyan, inanç ve amaç birliğine sahip, kararlı ve özverili insanların parti çatısı altında örgütlenmesine ve bu kadroların kitlelerle kurdukları ilişkilere dayanır. Baskının her türüne ve siyasal saldırılara karşı direnebilmenin ve ayakta kalmanın tek yolu bu dayanışmanın sağlanmasıdır.

Gizlilik koşulları altında çalışmasına karşın adanmış devrimciler örgütü yaptığı partiyle Çarlığı deviren Lenin, parti birliği ve dayanışması konusunda şöyle söylüyor: “Bir gurup halinde uçurumlu ve zor bir patikada ilerliyoruz, birbirimizin ellerini sıkı sıkıya tutuyoruz. Her taraftan düşmanlarla çevriliyiz ve hemen hemen sürekli olarak onların ateşi altında hareket etmeye zorlanıyoruz. Özgür seçimimizle düşmanlarımızla savaşmak için bir araya geldik. Yanımızdaki bataklığa kaymamaya dikkat etmeliyiz. Bu bataklıkta yaşayanlar bizi, birbirimizden ayrılmamaya ve uzlaşma yerine, savaşıma yolunu seçmeye zorunlu kılmışlardır.” 1 

Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’na başlarken, 1919’da yakın arkadaşlarına söylediği sözler; kararlılık, inanç sağlamlığı ve gönüllü birlik konusuna verilebilecek en iyi örneklerden biridir. Mustafa Kemal Erzurum Kalesi’nde şunları söylüyordu: “İdealimizi gerçekleştirmek için şimdiden kişi kişi yükleneceğimiz görevler ağır, zor ve tehlikeli olacaktır. Büyük karşı koymalar, ihanet ve hıyanetlerle karşılaşacağımız kuşkusuzdur. Ulusal mücadeleye atılanların ortadan kaldırılması için, saray, hükümet ve yabancı devletler kuşkusuzdur ki ilk andan itibaren harekete geçeceklerdir. Yürüyeceğimiz yol tehlikelerle, çetinliklerle, hatta ölmek ve öldürmek ihtimalleriyle doludur. Sarp ve haşin bir yoldur. Bu tehlikelere göğüs germeye kendisinde güç, azim, imkân ve cesaret görmeyen arkadaşlarımız varsa, şimdiden aramızdan ayrılabilirler.” 2 

Partiyi Yenilmez Kılan Birliğin Sağlanmasıdır

İnanç sağlamlığıyla, çoğu kez kan bağından daha ileri bir yakınlığı oluşturan bu tür birlikteliklerin yaratılması kolay değildir. Kültürel gelişkinlik, bilinç, ülke ve halk sevgisiyle eylem içinde sınanmış karşılıklı güven duygusu, örgütlü savaşımı yenilmez kılan belirleyici öğelerdir. Örgütsel eylem, bu öğeler üzerine oturtulmalıdır. Başlangıçta sağlanan birliktelik, eylem süreci içinde daha da pekişecek ve ortaya dirençli ve savaşım yeteneği yüksek bir örgüt çıkacaktır.

Parti, genel merkezden mahalle ve köy birimlerine dek tüm üyelerini, olayları aynı bakış açısıyla yorumlayan ve aynı tepkiyi gösteren bir bilinç düzeyine çıkarmalıdır. Bu bilinçli gücü, doğru bir örgütlenmeyle, doğru biçimde eyleme sokabilirse, bu partinin başarısız olması olanaksızdır. Buna karşın parti içinde, birbirinin siyasal karşıtı durumuna gelerek, kuralı ve sınırı belli olmayan bir iç çekişmeye girişen kişi ve kümeler bulunuyorsa, bu partinin güçlenmesi olasılık dışıdır.

Partilerde, ayrımlı çıkar duygularıyla güvensiz ve saygısız ilişkiler içinde, “parti içi particikler” durumuna gelen hizip oluşumları, örgütü içten çürüten hastalıklardır. Belirli konulardaki düşünce farklılıklarının parti içinde var olmasıyla, hizip oluşumları birbiriyle karıştırılmamalıdır. Görüş çeşitliliği ve tartışma, partilerin “varsıllığıdır” ve parti organlarındaki tartışmalarla parti birliğine ulaşılır; hiziple görüş çeşitliliği, farklı şeylerdir.

Birliğin Yolu Partiiçi Eğitim ve Eylemden Geçer

Parti birliğinin sağlanmasında, üyelerin bilincini ve örgütsel düzeylerini yükseltecek parti içi eğitimin önemi büyüktür. Ancak, önemi büyük de olsa, parti içi eğitim, tek başına parti birliğini sağlamada yeterli olmaz. Bunun için, eğitim yanında parti örgütlerinde küme çalışmalarının yapılması, birlikteliklerin eylem içinde geliştirilmesi ve kitlelerin gereksinimlerine yanıt veren bir eylem içinde olunması gerekir.

Eylem; birliğinin (ya da ayrılığın), dayanışmanın (ya da bireyciliğin), inancın (ya da çıkarcılığın) en sağlam göstergesidir. Yüreklilik, inanç, bilgi, kararlılık, atılganlık, girişimcücü (inisiyatıfı) yeteneği, özveri ya da bunların karşıtı olan nitelikler, eylem içinde açıkça ortaya çıkar. Eylem içinde sınanmışlık, parti birliğinin en önemli öğesidir.

Eleştiri-Özeleştiri

Aynı eylem içinde birlikte olan insanlar, başarı ya da başarısızlığı paylaşmanın yarattığı yakınlaşma ile birbirini etkileyen, bütünleştiren ve geliştiren unsurlar durumuna gelirler. İyi işleyen bir örgütsel ilişkinin oluşumunu sağlayan bu süreçte önemli bir ilke ortaya çıkar. Bu ilke, parti ilişkilerinde ortaya çıkan sorunları ve bu sorunların yaratacağı bozulmayı önleyecek olan eleştiri ve özeleştiri ilkesidir.

Örgütlü parti savaşımının birikiminden tüm üyelerin yararlanması, eylem içinde görülen yanlış ve doğruların açıkça ortaya konulması ile olanaklıdır. Üyelerin, bilgi ve deneyimlerini arttırarak kendilerini yenilemeleri ve bu yenilenmeyi, parti birliğini geliştirecek yaratıcı bir girişimgücüne getirmeleri, ancak eleştiri ve özeleştiri ile sağlanabilir.

Parti Yapısını Koşullar Belirler

Parti yapısını, partinin amaçları ve içinde yaşadığı toplumun koşulları belirler. Siyasi demokrasinin geçerli olduğu ülkelerle, örgütlenmenin yasaklandığı ülkeler arasında, parti yapısı ve çalışma biçiminin aynı olmayacağı açıktır. Yasadışı ya da yarı-yasal koşullar içinde çalışmak ya da demokratik haklara sahip olmak, kaçınılmaz olarak değişik parti yapılarının ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Siyasi Demokrasinin Sınırı

Siyasi demokrasinin gerçek sınırını, yalnızca yasalar değil, onunla birlikte, bu yasaların uygulanabilirliği belirler. Ekonomik ve siyasi gücün azınlık tarafından ele geçirildiği, mali ve teknolojik gücün toplum üzerinde açık ya da örtülü, baskı oluşturduğu bir düzende; kabul edilmiş gibi görünen “demokratik” haklarla, bu hakların uygulanması arasında ayırt edici bir çelişki vardır. Önemli olan bireylerin tümünün kullanımına açık yasaların kabul edilmesi değil, bu yasaların kullanılabilir olmasıdır. Siyasi ve hukuksal haklar ise ancak ekonomik kazanımlarla kullanılabilir durumuna gelebilir. Bugün herkesin otomobil alma hakkı vardır, ancak bu hakkı yalnız, otomobil alabilecek parası olanlar kullanabilir.

Göstermelik ve sınırlı olsa da sağlanan demokratik ortam, siyasal partilerin güçlenmesine, partilerin güçlenmesi de demokratik ortamın gelişmesine yol açar. Bir başka deyişle partiler siyasi demokrasiyi, siyasi demokrasi de partileri güçlendirir.

Burada konu edilen partiler, halkın ya da ulusun haklarını savunan partilerdir. Yönetimdeki azınlığın haklarını savunan, var olan durumun korunmasını amaçlayan partilerin, demokrasinin sınırlarının genişletilmesi gibi bir sorunlarının olmayacağı açıktır. Bu partilerin varlık nedeni, demokrasinin sınırlarını genişletmek değil, tersine denetim altında tutmak, gerektiğinde daraltmak ya da ortadan kaldırmaktır.

Örgütlenme Biçimi

Partinin örgütlenme biçimi isteğe ya da özleme değil, ülkenin ve kitlelerin konum ve gereksinimlerine bağlıdır. Açık (legal) ya da gizli (illegal), ulusal ya da sınıfsal, bağımsızlıkçı ya da işbirlikçi, parlamenter ya da ihtilalci parti türleri; yapılarını, doğal olarak yürüttükleri mücadeleye yanıt verecek bir örgütlenme biçimiyle oluştururlar.

İktidar gücünü elinde bulunduran partilerle, iktidarı ele geçirmek amacındaki partilerin, örgütsel yapıları elbette farklıdır. Ancak hangi türde olursa olsun, başarılı olmak isteyen partilerin tümü, siyasi mücadeleyi ekonomik mücadele ile birlikte yürütmek zorundadır. Tek başına siyasal ya da tek başına ekonomik mücadele, iktidarı ele geçirmeye yönelen partiler için, başarısızlığı baştan kabul etmek demektir.

Siyasetsiz ekonomi ya da ekonomisiz siyaset, her iki alanı da bugün denetim altına almış olan küresel güçlerin, kendi dışındakilere önerdiği ve çıkarlarına uygun düşen bir yaklaşımdır.

Düzen Partileri

Ekonomi ve siyaseti olduğu kadar devlet örgütünü de denetim altına alan egemenler, kurdukları denetim ağının sağladığı güç nedeniyle kendi partilerini, örgütsel yapı olarak fazla yetkinleştirmezler; buna gereksinim duymazlar. Onların parti dışında kullanabilecekleri çok sayıda yedek güçleri vardır.

Egemenler için gerekli olan, oy alabilmeyi başaran ve kolay yönlendirilen gevşek parti yapılarıdır. Maurice Duverger, bu partileri şöyle tanımlar: “Günümüzde liberal ya da tutucu (muhafazakâr) partiler olarak yaşamını sürdüren 19.yüzyıl ‘burjuva’ partileri, dar bir çevreden devşirilmiş, birbirinden oldukça bağımsız ve genellikle yerel komitelere dayanırlar. Amaçları, üye sayılarını arttırmaktan ya da kitleleri örgütlemekten çok, seçkinleri bir araya getirmektir. Çalışmaları tam olarak seçimlere ve parlamento kombinezonlarına dönük ve bu yüzden de yarı-mevsimliktir. Yönetsel yapıları ilkel düzeydedir.” 3 

Düzen Dışı Partiler

Kurulu düzenin sürdürülmesini sağlamak için, yönetim gücünü en geniş bir biçimde kullanan, liberal ve tutucular (artık sosyal demokrat ve sosyalist) partilerin gevşek ve durağan örgüt yapısına karşın; yönetimi barışçı yöntemlerle değiştirme şansına sahip olmayan, bu nedenle gizli çalışmanın zorlu koşullarında örgütlenen partiler sıkıdüzenli (disiplinli), kapalı ve savaşkan bir parti yapısına sahiptirler. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi böyle bir partiydi ve kendisini bir savaş örgütü olarak görüyordu.

Partilerde Evrensellik

Toplumsal gereksinimler ve mücadele biçiminin belirlediği parti yapılarının ülkeden ülkeye, görüşten görüşe çeşitlilik göstermesi, aykırı partiler arasında herhangi bir ortak özelliğin olmayacağı anlamına gelmez.

Uzun yıllara dayanan parti savaşımının, herkesin yararlanabileceği ortak özellikleri ve birikimi vardır. Bu birikim, parti yapılarında evrensel benzerlikler oluşturur. Bu olumlu bir şeydir.

Parti Yozlaşması

Parti eylemi, yalnızca oy elde etmeye yönelen bir tür “şirket” işi durumuna gelmiştir. Bunlar birbirine benzeyen, aynı işi yapan, devlet yardımları ve yasadışı bağışlarla yaşayan “kurumlar” durumuna gelmiştir. Ekonomiye ve siyasete egemen olan güç, hangi yöntem ve araçla olursa olsun partilere sızmayı ve onların yönetimini ele geçirmeyi, artık pek zorlanmadan başarabilmektedir.

Günümüzdeki politik ve ideolojik öncelikler ne olursa olsun, partilerin her geçen gün daha çok birbirine benzeyerek aynı politikaları uygulayan örgütler durumuna gelmesinin nedeni, sermayenin partiler ve politik düzen üzerinde kurmuş olduğu egemenliktir. Bu gerçek doğal olarak, siyasi partilerin halkın gözünde saygı ve güvenilirliğini yitirmesine neden olmaktadır. Partiler bugün, kendi varlık nedenlerini ortadan kaldıran bir süreç için sokulmuşlardır.

Patilerde Kongrenin Önemi

Partilerin en üst organı Kurultaydır (kongredir). İdeolojik ve örgütsel tüm temel sorunlar, burada belirlenir ve karar altına alınır. Kurultay kararları, tüm parti birimleri için bağlayıcıdır ve değiştirme yetkisi yine bu organa aittir.

İki kurultay arasında, alınan kararları uygulama ve partiyi yönetme yetkisi, kongrenin seçtiği merkez yönetim kurullarına aittir. Merkez yönetim organları, kendi altında, ülkelere ve partilerin özelliklerine göre değişen alt örgütlere sahiptirler. Bu örgütler eyalet, bölge, il, ilçe ve köylere dek yayılırlar ve mahalle, işyeri, kadın ya da gençlik birimlerinde örgütlenirler.

Demokratik Örgütlerin Partiler Açısından Önemi

Parti, kitlelere yönelik yalnızca kendi örgüt birimlerinin yapacağı çalışmalarla yetinmez parti örgütleri kitle çalışmalarına yön veren belirleyici güçtür, ancak, parti üyesi olmayan insanlardan oluşan demokratik örgütler, partinin kitleler içinde yayılması ve onların içinde özdeksel (maddi) bir güç haline gelmesinin etkili araçlarıdır.

Bu örgütler içinde çalışan parti üyeleri, ne denli yetenekli ve özverili ise, kitlelerce ne denli sayılıp seviliyorsa, o parti o denli güçleniyor ve yayılıyor demektir.


 1  “Lenin’in Parti Ögretisi” Soren, Aşama Yay., 1.Bas., Kasım 1974, sf.17
 2  “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” Mahzar Müfit Kansu, 1966; ak. Ş.S.Aydemir, “Tek Adam”, Remzi Kit., 1981, 8.Bas., 2.Cilt, sf.117
 3  “Siyasi Partiler” Maurice Duverger, Bilgi Yay., 2.Bas., 1974, sf.33


Metin AYDOĞAN, 26 Mart 2014
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Metin AYDOĞAN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x