Paşa Tasarrufu!
12 Eylül hukuku, «paşa tasarrufları» olarak adlandırılabilecek bir antidemokratik işlem çeşidi yaratmıştır.
«1402'likler» diye bilinen kamu görevlileri, sorgusuz sualsiz görevlerinden alınmışlardır.
Bunların bir kısmı üniversite öğretim üyesidir. Bu öğretim üyeleri, hiç kuşkunuz olmasın, üniversite içinde önce kendi arkadaşlarınca ihbar edilmişler, bu ihbarlar, MİT ve sıkıyönetimce «paşa tasarruflarına dönüştürülmüştür.
27 Mayıs döneminde «147'ler» olarak bilinen öğretim üyeleri, nasıl arkadaşlarınca ihbar edilmişlerse, 12 Eylül döneminin «1402'likler»i de işte böyle, üniversite içindeki öğretim üyelerince ihbar edilmişlerdir.
O günlerde astığı astık, kestiği kestik sıkıyönetim komutanları, hiçbir titizlik göstermeden, MİT'ten gelen bu - raporları anında «paşa asarrufu» olarak uygulamışlardır.
1402 uygulaması, başlı başına antidemokratiktir, acımasızdır, bilime ve bilim adamlarına karşı amansız bir düşmanlığın göstergesidir.
İstanbul'dan Prof. Dr. Aydın Aybay, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, Prof. Dr. Nuri Karaca, Prof. Gencay Gürsoy. Ankara'dan Prof. Dr. Bahri Savcı, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Prof. Dr. Cevat Geray, Prof. Dr. Korkut Boratav, Doç. Dr. Cem Eroğul, Prof. Dr. Rona Aybay, Doç. Dr. Tahir Hatipoğlu. Doç. Dr. Nurkut İnan. İzmir'den Prof. Dr. Veli Lök, Prof. Dr. Yavuz Aksu, Prof. Dr. Tayyar Bora, Prof. Dr. Türkân Süer, Prof. Dr. Erol Mavi, Prof. Dr. Cumhur Ertekin, Doç. Dr. Şükrü Bozkurt, Doç. Dr. Hüseyin Yıldırım, Doç. Dr. Hüseyin Turan, Prof. Dr. Ataman Tangör, Doç. Dr. İsmet Öz-kut, Dr. Renan Pekünlü ve Dr. Bülent Pekertem. Trabzon'dan Prof. Dr. Erdem Aksoy, ODTÜ'den Prof. Dr. Yakup Kepenek ve Doç. Dr. Güney Gönenç bu «paşa tasarruflarının adları duyulan kurbanlarıdır.
1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası'nın 2. maddesine 1982 yılında yapılan bir ekle, görevlerine son verilen kamu görevlilerinin durumları sıkıyönetim komutanlarınca yeniden incelenmiştir. Sıkıyönetim komutanları, daha önce görevlerine son verdikleri kamu görevlilerinin durumlarını ikinci kez incelemişler, bunlardan bir kısmı hakkındaki işlemlerini geri almışlardır.
Ne olması gerekirdi bundan sonra?
Bu kamu görevlilerinin hemen görevlerine başlamaları gerekmez miydi?
Hiç şüphesiz gerekirdi.
Komutanlar bu «paşa tasarrufları»nı alınca, idare, hemen hiç zaman yitirmeden bu işlemleri uyguluyordu da aynı işlemler aynı sıkıyönetim komutanlarınca geri alındığında idare niçin bu işlemleri uygulamıyor ve ilgili yazışmaları «sumen altında» tutuyordu?
Hem askerî yönetim de bitmiş, sözüm ona «sivil demokrasi dönemi» başlamıştı. Bir Amerikan yazarı gibi «Askerî müziğin müzikle ne derece ilgisi varsa, askerî hukukun da hukukla o derece ilgisi var» diyelim... Askerî dönem, bir «kapalı rejim»dir, böylesine kapalı rejimlerde hukuk devleti yerine «kışla hukuku» egemendir. «Polis devleti» bu gibi rejimlerde geçerlik kazanır.
Bunların hepsi doğru... Peki, hukuk devletinde, sivil demokraside bugün de «kışla hukuku» egemense ve bugün de «paşa tasarrufları» geçerliliklerini koruyorlarsa, o zaman kavramları yerli yerine oturtmak gerekir.
Bir örnek verelim:
ODTÜ öğretim üyelerinden Doç. Dr. Güney Gönenç, 1983 yılında 6. Kolordu ve Sıkıyönetim Komutam'nın emri ile üniversiteden uzaklaştırılmıştı. 1955 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'ni bitiren Gönenç, lisans çalışmalarını Amerika'da yapmış, doktorasını İngiltere'de tamamlamıştır.
İTÜ ve sonra da ODTÜ'de öğretim üyesi olarak görev yapan Doç. Dr. Güney Gönenç, 1982 yılında ODTÜ'ye bağlı Gaziantep Mühendislik Fakültesi'ne atanmış, 1983 yılında da «1402'likler» arasına katılmıştır.
Sıkıyönetim komutanlığı, birsüre sonra Gönenç hakkındaki işlemi kaldırmış. Ancak Doç. Gönenç'e işlemin kaldırıldığı bile bildirilmemiştir. Böylece Doç. Gönenç'i görevinden alan «paşa tasarrufu» bu kez de çok «liberal» olduğu söylenen Özal döneminde «sivil paşalar» tarafından uygulanmıştır.
Hem de işlemlerin kaldırıldığı bilindiği ve ilgililere bildirildiği halde!
Bu da «sivil demokrasimiz»in ve «liberal dönemimiz»in hünerlerinden biridir.
1982 Anayasası'nda üniversite öğretim üyelerinin, «Üniversitelerin yetkili organlarının dışında kalan makamlarca her ne surette olursa olsun görevlerinden...» uzaklaştırılamayacakları yazılıdır. «Paşa tasarrufları» bu kuralın dışında mıdır?
Hükümet ve YÖK eğer istemiş olsalar, bu «paşa tasarrufları» bir saat içinde kaldırılır. Ve bir saat içinde 1402'lik öğretim üyeleri görevlerine dönerler.
Bırakınız bu «paşa tasarrufları»nı kaldırmayı, sivil demokrasi döneminde bazı kafalar hâlâ ve hâlâ o «kışla hukuku»nu vicdanlarında ve bilinçaltlarında yaşatıyorlar.
Askerî dönemin «paşa tasarruflarına sivil demokrasi döneminde de esir olduktan sonra ne demokrasisi beyim, ne demokrasisi? Ne iiberaüzmi beyim, ne liberalizmi?
Ne özerkliği hocam, ne özerkliği?
— Dikkat... Esaaas duruş... Rahat...
«Rahat» artık beyler, rahat»! Rahat hocalar, rahat...
Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 31 Mayıs 1988