Pazar'lık: İhtiyat Onbaşısı Cemil'in Darbe Fikriyatı

Pazar'lık: İhtiyat Onbaşısı Cemil'in Darbe Fikriyatı

İletigönderen Noyan Umruk » Pzr Oca 24, 2010 2:01

* AZİZ DOSTLAR,

Bu onbaşı da biraz uzun yazıyor; ama, bugün pazar, hava soğuk, her yerde de kar var... Okursunuz...

* ÜLKEDE HIZLANDIKÇA HIZLANAN AKIL, HAFSALA ALMAZ KARMAŞANIN,
* SÜRATLE YİTİRİLEN TOPLUMSAL DEĞER ve KURUMLARIN,
* ÇATIRDATILAN BİR TOPLUMSAL YAPININ, KARA MİZAHI...


GÜLERMİSİNİZ? GÖZLERİNİZDEN YAŞLAR MI SÜZÜLÜR? KIZARMISINIZ? DİRENCİNİZ DAHA DA MI ARTAR? BELKİ DE HEPSİ BİRLİKTE... HER HAFTAYA BİR "DARBE İDDİASI OPERASYONU" GEREKİYOR... "KAFES", "BALYOZ" DERKEN, ÖNÜMÜZDEKİ HAFTAYA YENİSİNİ BEKLİYORUZ; HEYECANLA... YALNIZ ŞU "BALYOZ DARBE PLANI" DA 5000 SAYFA İMİŞ; BİR TÜRLÜ YAPAMADIKLARINDAN YAZMIŞLAR DA YAZMIŞLAR MAAŞALLAH... ANSİKLOPEDİ GİBİ, YAYIMLAYANLAR ALFABETİK SIRAYA DİZİP YAYIMLARLARSA DAHA İYİ OLUR. HEM MERAKLISI ARADIĞINI DAHA KOLAY BULUR; HEM DE DARBENİN, DÜNYA DARBELER TARİHİNDE FİYAKALI BİR ADI OLUR: "ANSİKLOPEDİST DARBE"... BİR DE SENARİST HATALARI ÇOK; ÖRNEĞİN: 2002 YILINDA KENDİSİNİ SİYASETEN EMEKLİ İLAN ETMİŞ KOSKOCA İSMET AĞABEYİ, SEN TUT DA İÇ İŞLERİ BAKANI YAP, İNSAF ve de PES! SAYIN İSMET SEZGİNE YAKIŞSA YAKIŞSA CUMHURBAŞKANLIĞI YAKIŞIR; ÖYLE DEĞİL Mİ EFENİM?...

EN İYİSİ, İHTİYAT ONBAŞISI CEMİL (Kendisi akıllı çocuktur, ama, biraz uçuktur, kafası da oldukça karışık... Gerçi, şimdilerde herkes biraz uçuk, herkesin kafası karışık, oynatmaya az kaldı; onun için farketmez) TARAFINDAN GÖNDERİLEN BELGEYİ AÇIKLAMAK... BELKİ, ÖNÜMÜZDEKİ HAFTANIN "DARBE İDDİASI OPERASYONU"NA MESNET TEŞKİL EDER DE, MİLLET DE ÖNÜMÜZDEKİ HAFTAYI BÖYLE GEÇİRİR... DARBELİ HAFTALAR...

Dr.Noyan UMRUK


Islak imzalı ve işkencesiz itiraflı

(TSK’İ BİTİRME EYLEM PLANI!..)

-1 defa ANDİÇ-

TEKNOLOJİ CASUSU İKİ SOYTARI, SERSEME ÇEVİRDİ AKTARI!.. :artis:

Birinci ANONS :

1.) Bu yazı teknolojiden birazcık anlayanlar için yazılmıştır; dileyenler TV seyretmek için salona geçebilirler;’ KURTLAR VADİSİ’ başlıyor!..

İkinci ANONS :

2.) Meraklısına çok özel bilgiler ise yazı içine serpiştirilmiştir, isteyenler birkaç kez okuyarak onları ayıklayabilirler!..

Üçüncü ANONS:

3.) Görüldüğü üzere bundan böyle -suç sayılmıyor nasılsa- ben de okuyucuyu ikiye bölmek zorundayım!..

Okuma gözlüklerinizi takın; her zamanki gibi Allahın adıyla başlıyoruz!..

Ceplerinde polis kimlikleri, ellerinde telsiz olan ‘sahte polisler’ Uğur Mumcu Araştırma Geliştirme Vakfı’nı basıp, ahret soruları sorarak terör estirdiler... Vakıf Başkanı Güldal Mumcu’ya göre bu kişilerin polis olmadığını söyleyen Emniyet Müdürü de sahteydi!.. Belki ikisi de gerçektir!.. Ankara’nın orta yerindedir vakıf; güler misin, ağlar mısın onu bilemem memleket senin?..

Gazetelerde manşet:İhbarcı Subay Bulunsun!.. Halkın beklentisi de bu yönde... Gel gör ki, bu çağrıyı ‘benden’ başka duyan yok 72 milyonluk bir ülkede!.. Bu nedenle ben de koyuluyorum işe... İhbarcıyı bulacağım size merak etmeyin; beni izlemeye devam edin!..

Mahkemeler, Devletin Telekomünikasyon Kurumu’nun verdiği bilgilere güvenmiyor!.. Bu daha da ilginç... Maalesef bugünlerde ‘operasyon’ gibi bir keşifle, hukuka aykırı dinleme yapılıp yapılmadığı hususu var incelemede... Telekomünikasyon da bizim, mahkeme de!.. Allah’tan hala ‘iletişimden’ anlayan bilirkişiler yaşıyor ülkemizde!.. Yoksa yandığımızın resmidir, bu diz boyu rezaletin içinde...

‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ devam ediyor…

İzleyelim birlikte…

Dikkatinizi çekti mi bilemem; son birkaç yılda hiç bir belge ait olduğu yerden, ‘özel yetkili savcılığa’ kadar güvenlik içinde gidemiyor... Resmi kurumlar “vallahi biz sızdırmadık!” dediğine göre; onlara inanmak mecburiyeti var... Bu durumda bir tek ‘yandaş medya’nın ‘becerikli’ olduğu ihtimali kalıyor geriye... Bu ‘adamlar’ teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar bu kesin, bu üstün yanlarını teslim edelim... Anlaşılan böyle ‘ince işleri’ becerebilecek, bir tek teknik adam kalmadı ‘bizim polisin’ içinde... Yarın buna benzer bir iş Emniyet’in de başına gelebilir... O zaman Emniyet’in kendini korumak için Allah’tan başka sığınacak nesi var siz söyleyin!.. Polis olmaları şart değil, acil tarafından birkaç adam transfer etmeli teşkilatın içine,!.. Ya da daha pratik çözümlere yönelmeli: Polisi özelleştirmeli örneğin... Devleti kurtarıyoruz ya hantallıktan!.. Bu da o baptan çıkartılsın aradan!.. Öyle bir yasa çıkartmalı ki, “Mayın Yasasına” benzemeli; yoksa dünya aleme rezil rüsva oluruz vallahi... Çünkü siz de tahmin edersiniz; bunların hepsi de çok ‘gizli’ kayıtlı, önemli işlerdir!.. Haberleşme, sınırların korunması, istihbarat ve iç güvenlik gibi hizmetler, her ülkede olduğu gibi bizde de göbekten birbirine bağlı... Bu nedenle de tümü bir ahenk içinde çalışmalı... O bakımdan ihale şartları arasına öyle maddeler konulmalı ki, “güvenlik hizmetleri ihalesi” de ‘Telekom’ ile ‘mayınları temizlemesi’ işini alan şirketlerinki ile uyumlu olmalı… Bu arada ‘organik tarım’a ne ölçüde ihtiyaç duyduğumuz da iyice vurgulanmalı!.. ‘Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’ için çıkartılan yönetmelikle başlatılan tartışmaların, bu işi de aradan çıkartmak için bulunmaz fırsat olduğu unutulmamalı!.. O da devam etsin bir yandan, ‘hormonlu hıyarlara’ da günü geldiğinde ihtiyaç duyulacak!…

Gırgır yaptığımı sanmayın, son derece ciddiyim bu konularda...

Dilerseniz bu dediğimi takip eden paragraf içinde kanıtlayayım:

AKP iktidara geldiğinden bu yana, polis içindeki “F tipi” bir yapılanmadan yakınma var... Kamuoyu bu fikre iyice inandırılmış bir kere; aksi ispatlanmadıkça da dönemez kararından... Bir konuda da olsa hemfikir ulusça... “F Tipi Polis” ne demek onu da açıklayan yok benden başka... Yapamadığı işlere bakarak tarif ediyorlar bu tipi galiba...Onları boş verin, benim tanıdığım enteller “F tipi “ terimini ‘saf’ anlamında kullanılmakta!.. Medya kuruluşlarından birinin “F” adını “SAF” sözcüğünden çıkarmış, son harfinden yakıştırmış olduğunu savunanlar da var... Evinde atmış sigortanın tamirini eşinden bekleyen ‘saf polis’ memurunun acıklı halini düşünün; teknoloji den de kuşkulanmaktadır!… Diz üstü bilgisayarın kelepçe vurulacak yerini bulsa, ‘yandı gülüm keten helva’!.. Zaten bu ‘cin fikirliliği’ yüzünden ‘teknoloji kullanılarak’ çözülebilecek sorunlar karşısında apışıp kalarak copa sarılmıyor mu?!.. Dışarıdan bakanlara göre bu kişisel bir “beceriksizlik” sanılmaktadır... Oysa bizim polisin temel özelliği “saflık ve beceriksizlik” kurumsal olup, kabalığından daha az öne çıkmaktadır… Anlaşılan bu nedenle de ‘yandaş medya’ –birlikte çalışma teklifini kabul etmeyenleri- parmağında oynatabilmektedir!.. Karakol önünde ‘stenli nizamiye nöbeti’ de hizmete dahildir, bu vesile ile hatırlatılır!..

(Hazım sorunu ortaya çıktıysa devam etmenize gerek yok, zaten yoruldunuz da... Kaldığınız yerden akşam eve gidince devam edersiniz!)

-2 defa ANDİÇ -

Kamuoyunun dikkatinin üzerinde bulunduğu en önemli belgeler, eski ceza kanunumuzun tabiriyle soruşturmada görev alan polislerin ‘saffet ve hulusundan bilistifade’(!) bir şekilde elde edilebiliyor!.. Bu belgeleri “polisin servis ettiğini” ileri sürmek, elbette ki solcu ve ulusalcı muhalif yazarların bühtanıdır... Emniyet “özelleştirilmedikçe” emniyet içinde yaşayabilmek ham hayaldir günümüzde!?.. İster misiniz bu son söylediğimden ‘Emniyet içinde yaşamak!..’ istediğimi anlayarak, bu isteğimi yerine getirsinler!… Örneğin bir sabaha karşı eve gelip: “Emniyet’te olmak istiyordunuz beyefendi, buyurun nezaretimizi yeni badana yaptırdık, iyi gelecek size!” diyerek alıp götürsünler... Sonunda Silivri de olacaksa tercihimdir vallahi!..

‘Kanıtlama işine tamam’ diyorsanız madalyonun öteki yüzüne geçiyorum:

O yüzünde “zeki ve kurnaz” fakat, bizden olup olmadıklarından kuşku duyulan ‘polisler’ var madalyanın!.. Onlar yerine göre medya ile ortak çalışırlar, gün gelir çok uluslu bir şirketin Türkiye temsilciliğinde eleman gibi otururlar!.. Bizim Devletin vatandaşa daracık olan kapıları, nedense onlara ardına kadar açıktır… Allah şahidimdir yukarda; ‘yazılım ve donanım’ konusunda bizimkilerden çok iyidirler… Çok da para istemezler hani, bu yüzden yerlerine hiçbir zaman yenileri aranmaz... Aklıma gelmişken hemen söyleyeyim:Onlara hiçbir şekilde ‘askeri bilgisayarlar’ teslim edilemez, ve edilmemeli!.. Şüphe düştü yüreğime bir kere, bu yazı bitene kadar daha çok tekrar edeceğim bu tavsiyeyi, bunu aptal olduğuma vermeyin!..

Dilerseniz kaldığımız yerden devam edelim:

Yerine göre basın mensubu, yerine göre programcı veya yazar da olabilirler; entelektüel oldukları gözlüklerinden belli; her konuda konuşabilirler... Fikirlerinin tersini kimse kolay kolay ileri süremez!.. Gün gelir ‘pazarlama uzmanı’ olurlar; küresel ekonomik ilişkiler bağlamında ‘krizi fırsat bilerek’ babalarına analarını satabilirler!... Bunlar ne ‘uzmanıdır’ onu kimse bilemez; belgeleri ‘bilgisayar diliyle’ yazılıdır!.. Bizimkiler gibi ellerinde telsiz filan da bulunmaz; genellikle takım elbiseli ve kravatlı dolaşırlar… Saygı da asla kusur etmezler; hepsi de iyi eğitim görmüş kibar aile çocuklarıdır… Gözlerine kestirdiklerini akşam yemeğine davet edebilirler… Sonrasını ben nerden bileyim?.. Gidenleri bulup sorun belki onlar söyleyebilirler… Niteliklerini anlatmaya devam edersem eğer, suç olur mu bilemem ama, başka ülkenin ‘kuvvetlerini övmek’ suretiyle, bizimkileri “tahkir ve tezyif” ettiğimi düşünen bir aklı evvel çıkabilir... Bir ‘kamu davası’ açarak bana haddimi bildirebilir!... Biliyorsunuz şikayet etmek anayasal bir hak olduğundan serbesttir; hak aramaktır biraz sıkıntılı ülkemizde!...

Böyle bir tehlike de varsa önümüzde, öyle kolay “yabancı unsur var en mahrem yerlerimizde” diyebilir miyiz?.. Hayret ediyorum bu adamların ne kadar da ‘işleri’ oluyor resmi dairelerimizde... Ciddiye alınırsa bu söylediğim, yeni bir soruşturma başlatılabilir... ‘Esas kaybolunca teferruat başlar’ sözü boşuna söylenmemiş herhalde... Yangında ilk kurtarılacak dolaplara anahtar deliğinden girebilirler; kabloların içinde olanları söylersem peynir ekmek sanarak oturup aklınızı yersiniz!.. Böyle zamanlarda “herkes dinleniyor” dedikodusunu bir yaydılar mı memlekete, yetkili ve görevli olanlar bile olduğu yerde çakılıp kalırlar!.. Bir de imamlı nikahlı eşleri olanlar var, magazin basınına konu olacak korkusu ile iki ellerini anında havaya kaldırırlar!.. Briyantinli beyler ‘SMS ve MSN’ ile üçüncü aşklarını yaşarken, ‘onlar’ çoktan bu bilgileri toplayıp arşivlediler bile; bu nedenle ödleri patlar... Bizim ‘ağaları’ böylece masrafsız bir şekilde devre dışı edebilirler!.. Masaların altında mesaisini tamamlayarak emekliliğini bekleyen,‘temininde güçlük çekilen’ bu elemanların hizmetinden yeniden yararlanabilmek için, bir ‘sicil affı’ da çıkartılmalı, bu gerekli... İhtiyaca göre değil mi şu ithalat dedikleri; bu mevsim ‘domuz aşısı’ yerine biraz da “cesaret aşısı” ithal etmek ‘sicil affı’ yerine geçebilir... O da denenmeli?..

Savcılık her sorulduğunda “bilgi ve belgeleri” Emniyetin sızdırdığını ima eden sözler sarf ediyor, hayret!.. Size yemin edebilirim bu saptama doğru değil!.. Bana sorarsanız Emniyete de sızanlar var!.. Bu sıralar Emniyet de emniyette değil!.. Sanırım bizim “Kırıkkale tipi” polisler, yine çay servisi ile evrak getirip götürme arasında eziliyor... ‘Bilgi ve görgüsü’ artsın diye yurt dışına gönderilenlerden bir kısmının ise ‘genetiği ile oynanmış’ öyle söyleniyor!.. Onlar da ‘birileri’ ile işbirliği içinde, ‘TSK’yı Bitirme Eylem Planı’ ile meşgul ediliyor!.. Söyleyin ‘amirlerine’ bu görüş, kanıtlanmamış olsa bile, bir komplo teorisinden üretilmiş değil!..

“Devlet sırrı nedir?..” çoğumuz bilemeyiz... Son yıllarda “Vatana ihanet” de çıkartıldı suç olmaktan çok şükür!.. Sanırım Devlet sırrı olarak, bir ‘Deniz Feneri’ bir de “Askeri Sırlar” kaldı elimizde… Askeri olanları ‘levazım ambarında’ saklamayı öneren astsubaylar var!.. Buna dikkat!.. Aksi halde, askeri bilgisayarlara ‘darbe planı’ aramak üzere el koyacak olanlar, o sırları da alıp okuyacaklar!?.. Belki de bir akşam üstü ‘temizlik şirketinin’ asgari ücretle çalışan hanım personeli, çöp poşeti içinde kanatlandırıp uçuracak en mahrem bilgileri…“Bunlar solcu muhalif bir yazarın hayal gücünün sınırları” deyip çıkılabilir işin içinden!.. Benden söylemesi...

Kuşkusuz, bu asırda el konulan bilgisayarların ‘hard disk’lerinden silinmiş olan bilgiler geri getirilebilirler... Bende öyle bir program var, bedava indirdim internetten; dileyene verebilirim... Bu işleri bizim ‘imamlar’ yapamaz sanmayın!.. Teknoloji ithali kimin tekelinde, bilen var mı aranızda?.. Anlaşılan yine ‘uzman kurtlar’ oturacak soframıza; ellerinde program CD’leri ile girişecekler işe; bizimkilerden nezaret edenlerin aklı hala ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinde!.. Kopyalamalar genellikle böyle anlarda oluyor; üstüne yazılabilir program CD’lerinin içine!... Kim bilir belki de ellerinde dışarıda hazırlanmış ‘darbe planları’ da var... Onları da ‘yüksek huzurda’ yüklemek mümkün sürücülere!.. Hazirunun başı kuzu gibi önünde yine; tutanakları imzalamak zorunda hissedecek; sonra da ‘gönül rahatlığı’ içinde fazla mesai yazdırıp amirine, evin yolunu tutacak; yakıştı mı bizim polise!… Bir yere müdahale etse o zaman da küpeli çoluk çocuk önünde cahilliği ortaya çıkıp rezil olacak!..

(Bana sorarsanız burada bırakın, okuduğunuz yazı dört sayfayı geçti... Ayrıca bundan sonrasını okursanız kendinizi gizli bir servisin müfettişi sanabilirsiniz!..)

-3 defa ANDİÇ -

Biz ne konuşuyorduk,yine kafamız karıştı; nereye geldik yine…

Sıkıldıysanız bırakalım dedik… Ne diyorsunuz?...

Peki devam ediyoruz:

Üzerinde çalışma yapılan bilgisayarlardaki ‘askeri sırlar’ ne oldu sizce?.. Mühürlü bir zarfın içinde müdür beye teslim edildiklerine ilişkin tutanak var, tamam; onun kasasında ‘güvenlik içinde’ olabilecek olan sadece tutanaklardır akıllım!.. O mühim saydığınız bilgiler daha aranıyor iken, elektrik enerjisine çevrilip çoktan gittiler gidecekleri yere!.. “Bu kadar da olmaz ki, oyuncak olduk çoluk çocuğun elinde, emekliliğimizi istesek daha iyi değil mi?..” demek zevahiri kurtarmaz artık… Emekliye ayrılarak torunlarınıza “bizim zamanımda böyle şeyler hiç olmadı” diyebilirsiniz... Bu size kalmış… Hatta onlara “o kocaman file Afrika’da “ben tavşanım!”(4) itirafını da ben yaptırdım!” diyerek övünebilirsiniz de… Bunlara ilaveten ”biz bu olasılıkları anında öngördük, onlara karşı önlem alamazdık” gibi ahmakça bir gerekçeye sığınıp kendinizi rahatlatabilirsiniz!.. Bana ne, bu da sizin yönteminiz!..

Siz de bilirsiniz ki, ormanda avın semizini güçlü olan aslan kral alır… Çölde durum daha farklı “zeka ile bilgi” aslanın yerini alır!.. ‘Küpeli çocuklar’ çok iyi yetişmiş, hepsi de bilgili, onlardan çekinmeyin... İşi yaparken bilgiyi öğrenenin kafasına ‘format atmanın’ imkanı olmayabilir; ama kazanılıp bizim olabilirler!.. Aksi halde “askeri sırlar” ince bir kablonun içinde yürütülerek; sır olmaktan çıkartılabilirler!.. Elbette bunların tümü, hayal gücü sınırları içinde ve ihtimal dahilinde... Olmayacak şeyler de değil!..

Bu kadar şüphelendikten sonra, sivil savcıların inceleme yapmak istediği askeri bilgisayarları, bence karargah dışına çıkartılmamalı!.. Bu birinci sıradaki vazgeçilemez bir tedbir olarak uygulanmalı... Bütün incelemeler “bu işlerden ve darbelerden!” anlayan askerlerin yanında, karargahın içinde yapılmalı... Bu da ikinci tedbir olarak iç hizmet ‘talimatnamesine’ not düşülmeli!.. “Darbe” belgesi olmayan hiçbir belgenin örneğinin kışla dışına çıkmasına izin verilmemeli... Bende acil olan üç önlem vardı; bunlar da şimdilik yeter sanırım... Sivil savcıların, Genel Kurmay’ın üç kez istenmesine rağmen ‘ıslak imzalı’ belge aslını vermemesi, bir güven bunalımı yarattı da sanılmamalı!.. Benim önerdiğim önlemleri bu sevimsiz duruma karşılık gibi düşünen çıkabilir, öyle değil!..

Tadı kaçtı burada keselim isterseniz... Bence ayrılmayın birazdan zaten karpuz keseceğim!..

Beni dinlemezseniz orduya yapılan ‘Nizam-ı Cedit” benzetmesinden bir adım daha ileri gidilmesine kimse engel olamayacak... Bu noktayı çoktan geçmiş olanlar var; onlar bugünlerde arşivde, ‘Yeniçeri Ocağı’ ile ilgili bilgi topluyorlar... ‘Benzerlikler’ ve ‘ayrılıklar’ listeleniyor ayrı ayrı sayfalarda; bu konuyu tartışmaya hevesli liberal tarihçiler istediğin kadar; onlar da makyaj odasında sırada bekliyor!.. Hatta daha fazlasını da söyleyebilirim bu hususta: ‘Vicdani retçiler’ vardı ya, onları da eski adreslerinden arayanlar var; gazete ilanları ile de çağrılabilirler belli olmaz... Denebilir ki: “Gençler aceleniz ne, şimdilik askerlik gitme işini erteleyin!.. Bu gelişmelerin sonunda orduların terhisi de istenebilir!.. Bizim askerler para nasıl kazanılır bilmiyorlar; ekonomi biliminden de bihaberler... Bu kadar bütçeyi ayırmaya ne gerek var orduya?... Barış içinde yaşamak isteyen bir topluma ordu da gerekmez!.. Baksanıza Almanya ve Japonya’ya... Bugün gelmiş oldukları noktada ordularının sanki bir payı mı var?..” Bu gibi soruları uzun saçlı bir profesör her an getirebilir önümüze... Kanalı değiştirseniz, bile sonucu değiştiremezsiniz; yine de bir yolunu bulup girebilir evinize...

‘Uzman Profesörler’ ile ‘dizileri’ ağzı açık izleyerek kandırılmaya bayılıyor bizim millet!...

Aklıma “can ve mal güvenliğimizi korumakla görevli güvenlik kuvvetlerinden de kuşku mu duymalıyız?..” gibi sıra dışı bir soru geliyor nedense... Cevabı ‘olabilir’ olarak verirseniz eğer, yakında kitleler halinde yolumuz Bakırköy’e düşeceğe benziyor!.. Benden söylemesi…

Mademki, konu giderek açılıp saçılıyor, bu fırsattan biraz daha yararlanmak istiyorum... Beni izleyin. devam ediyorum?..

Belki aralarından bir yurtsever çıkar da, el koyar bu kepazeliğe diye ümit ediyorum… O yurtsever ‘deliye’ yardımcı olmak için bilgisayar üzerinden yapılan bir dolandırıcılık olayı nedeniyle açılmış olan bir davada verilmiş ‘bilirkişi raporundan’ bazı ip uçlarını aktarmak istiyorum!.. Gerçi bu bilgilere ulaşmak oldukça kolaydır günümüzde; arama motoruna (SQL, IP, SSL ) yazın birazdan hepsi gelecektir önünüze...

İlk başta öğrenilmesi gereken, “çocuk oyuncağı” gibi bir şey olarak bilinen internette bilgilerin saklandığı arşiv var... Yazılımcılar buna kısaca SQL(1) ‘veritabanı sunucusu’ diyorlar... İnternet üzerinde olan biten her şey burada kayıtlı olarak tutuluyor… Ayrıca her bilgisayarın numaralardan oluşan bir de IP adresi(2) bulunuyor... SQL denen ortamda bilgileri silip düzeltmek de var elbette, bunlar daha ileri düzeydeki kullanıcıların işleri... Biz dönelim konumuza; elektronik bir postanın, hangi bilgisayardan gönderildiğini ve o bilgisayarın internet aboneliğinin kime ait olduğunu araştırıp bulmak sadece birkaç saniyeyi alabilir. Anlayacağınız atla deve değil!...

Bunun anlamı, basına gönderilen ‘ihbar mektuplarının’ kimin ‘elinin ürünü’ olduğunu bulmak hiç de zor değil... Bu iş için, Afrika’daki fillere ‘dayak’ atmak’ şart değil... Ziyanı yok dayağı yine atın gösteri yapan emekçilere, öğrencilere; onları cennetle değil, cennetten çıkanla ödüllendirmek iyi gelebilir!..

(Bravo 6 sayfayı geçtiniz... İnternet ortamında ilk defa bu kadar uzun bir yazı okudunuz değil mi?.. Dişinizi sıkarak bitiremezseniz, okumaya devam edin!..)

-4 defa ANDİÇ -

250. Maddeye göre ‘çok yetkili’ Cumhuriyet Savcıları, basın önünde konuşuyorlar: ”Bize öyle bir mektup gelmedi, sizde varsa bize de verin”… Bu acizliğin itirafı değil mi Allah aşkına?… Sanki onlara engel olan bir ‘genelge’ var… Söylenenleri ‘ihbar kabul ederek’ üzerlerine git be adam; yasa bu görevi sana vermiş; 72 milyon halkın da budur senden beklediği!.. Diğer yandan suçlanan Albay günlerdir “ıslak” imzanın “masa başında üretilmiş” olduğunu savunuyor… Onun da gereğini yap, yöntem yine aynı... Albay’ın çığlığını duymaya kimsenin zamanı yok mu bu memlekette?!… Türkiye’yi ayağa kaldıran, CHP’yi de ‘darbe planları’ içine koyan bu büyük komployu ben mi araştırıp çıkartacağım ortaya?.. Yapamıyorsanız çekilin bir kenara, ben gelip yapayım!..

Kimine göre ise ezbere konuşuyorum, asıl savcılardır haklı olan?…

İster misiniz bu konuda “yandaş medya” emniyet ve savcılıktan birkaç adım önde gitsin?!.. Ben şahsen istemem...

Aynı sıkıntı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de başında!…

İlk birkaç rauntta, arka arkaya yumruk yemiş boksörlere mi döndüler acaba!.. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşıyla övünerek bugünlere kadar gelenler, iki paralık çocuk oyuncağı dedikleri internet karşısında neredeyse yenilgiyi de kabul edecekler!... En sonunda anladılar, Genel Kurmay’ın kapısında nöbetçi Mehmetçik sayısını artırarak, üstesinden gelinecek sorunlar değil bunlar… Kendi içlerinden ‘köstebek’ aramak da ayrı bir zaman kaybı; böyle şeylerin sonuç vermeyeceği zaten karşı tarafın söyleminde saklı …

Sıkılmadıysanız devam edelim biraz daha az kaldı bitiyor zaten...

Asıl bu işleri başımıza saranlar ‘zarar etmediği halde’ iki yıllık getirisi karşılığında elin gavuruna TELEKOM mu satanlar değil mi?.. İtirafçı subayın mektubunda “alan adı almalar, internet faaliyetlerinin detaylarını paylaşmalar ve Silahlı Kuvvetlerde çalışan herkesi ‘yardımcı olmaya’, elde ettikleri bilgi ve belgeleri yargı ve kamuoyu ile paylaşmaya davet” etmeler(3) de ne demek oluyor?... Fark ettiniz mi bilmem, bizim ihbarcı subay bazı önemli şeyleri “kamuoyu ile paylaşmaya” çok hevesli… Amacının ‘TSK’ni karalamak’ olduğu buradan belli... Yargıdan önce kamuoyu ile paylaşma adeti sizce neyin nesi; bu ‘eski köye yeni adet’ getirmek değil mi?.. Ne de olsa bugün ‘bu yargıya güvenmiyoruz’ diyenler işbaşında, normaldir demeyin!.. Silivri’deki özel yetkili mahkemeye rağmen bilgileri ‘kamuoyu ile paylaşmak’ isteği ilginç olduğu kadar yapanı da ele verir!?..

Öte yandan, mektubu yazan ile yandaş medyaya haber servisi yapan elin aynı kişiye ait olduğu da çıkıyor ortaya... Bence 250. Maddeye göre yetkili savcılar buradan işe başlayabilirler… Bu konuda teknik yardıma ihtiyaç var biliyorum, o yardımı güvenilir bir üniversiteden alabilirler, beni de bu yazıdan sonra beğendiyseler, üniversitede değilim ama gelirim, ben de hazırım… Aksi halde Türkiye’yi ayağa kaldıran bütün bu ‘yapay kanıtlar’ yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya gelebilir!.. Benden söylemesi!..

Bir diğer gerçek; bu araştırmaları yapması gereken birimler her türlü bilgiyi elde edebilirler, ama nedense hiç acele etmiyorlar!.. Ben böyle şeylerden kuşkulanırım... Sırası değil ama ben yine de söyleyeyim:Yetkili olmadıkları halde ‘yazılımcı’ ve ‘programcı’ sıfatıyla bu birimlere girebilen ‘uzmanlar’ böyle mühim bilgileri ‘tağyir ve tahrif’ de edebilirler!… Bu da akla gelen bir başka ihtimal, kimsenin umurlarında değil… Görevi savsayan mı var oralarda, bu da gelir aklıma... Bu hususa da dikkat etmek gerekir… Sıra Telekomünikasyon Kurumunda ‘tele kulak’ aramaya geldikten sonra, en basit şeyi ihmal etmek açık bir ihanettir!.. Bir de kökten bir tedbir öneriyorum:Tez elden TELEKOM’u devletleştirelim... İsterseniz başka bir ifade ile söyleyelim:İletişimi yeniden millileştirmek farz gibi bir icraat değerinde olacak!..

Ve nihayet, ikinci mektuptaki “şube müdürlerinin üzerine kredi kartları alınarak ödemelerin bu kartlar üzerinden yapılacak şekilde yeni ‘alan adları’ temin edilmiştir” cümlesini de doğru (okumak demiyorum) anlamak gerekiyor!.. Bu açıklama bir tür içinde bulunduğumuz rezaletin itirafı… Bana göre bu sözler, itirafçı bile olsa bir subaya ait değiller, olamazlar da!… Çünkü hiçbir subay kendi birimi dışında bu kadar ayrıntılı bilgiye -üstüne vazife olmadıkça- ulaşamaz!.. İtirafçı mektupta adı geçen işleri yapanlardan biri de değil!.. Bir de Silahlı Kuvvetler içinde bir “köstebek bu kadar süre barınamaz” bu mümkün değil!.. Bulunuyorsa eğer...

Bu ihbarcının istediği şeye dikkat edin:“Bir şeyler bilenler, bilgi ve belgeleriyle çıkıp ortaya” anlamına gelen yem atıyor ortalığa!.. Mayın eşeği arıyor, bayağı bir sıkıştı hazret!.. Medet umduğu şeye bakın… Bu bile onu ele veriyor...

İnternet ortamında TSK’nin ‘gözlem altında’ olduğunun bundan daha inandırıcı başka bir kanıtı bulunamaz… Darbecileri ortaya çıkartmak için de olsa, böyle bir duruma bağımsız bir devlette asla göz yumulamaz!.. Buradan yola çıkarak şunu söylemek de mümkün: “TSK’ni darbe suçlaması altında bombardıman ederek; savunma psikolojisi içinde tutup etkisizleştirmek ve Devletin güvenlik birimleri başta olmak üzere, önemli kurumlarını ele geçirip; onları bir silah gibi de kullanarak karşı-devrimi gerçekleştirmek!..” Geriye akla yatkın olan başka seçenek kalmıyor!..

Burada nokta koyup bitirelim isterseniz… ”Devam!” dediğinizi duydum; buyurun çaylar taze, afiyet olsun!..

Türkiye’de her türlü haberleşmenin içinde ‘yabancı unsur’ bulunduğundan kuşkulananlar bence çok haksız değil!..

Bu işlerin üstesinden ‘genelge okuyarak’ terfi etmeyi bekleyenler ve eski tip polisler ile asla gelinemeyeceği de bu tartışma içinde çıktı ortaya!.. Bu artık kesin…

Çünkü onlar sadece yurtsever!..

a)Yurdu sevmek tek başına yeterli değil!.. Silah tutmak gibi teknolojiyi bilmek, ona bir köşesinden el sürmek de gerekir!.. Bu konuda da anlaştık…

b)Son tahlilde ‘aptal yurtseverler’ ile ‘zeki hainler’ aynı yere çalışırlar… Ülkeye verecekleri zarar da aynı miktarda olabilir!…

c)Birincilerin bilgiler ellerinden alınır, diğeri çaldıkları bilgileri "gönüllü" olarak efendilerine verir, farkları sadece bu kadardır!…

İster misiniz CIA, MOSSAD veya KGB gibi gizli servisler adı ne fark eder, bu fırsattan istifade ederek askeri sırlarımızı da ele geçirsinler!… Bu olasılık da asla göz ardı edilemez!…



SONUÇ: Orta Doğuyu küçük Devletlere bölerek yönetme planı halen gündemdedir; ve bu plana karşı durabilecek tek ordu Anadolu’da konuşlanmıştır… Ne haber?!.. Bu son dediğim, işin esasıdır; planlar bu amaca dönük olarak yürütülür; geri kalan boş gevezeliktir!..

O nedenle 72 milyon halk, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmak üzere, her gece bir defa daha nöbete kalkmak zorundadır… Düşman uzağımızda değil; yanı başımızda belki de beynimizin içindedir!..

Bu defaki nöbet; sadece sınır boylarındaki kulübelerde ve de tüfekli değildir!..



Mümzi: Kd.İhtiyat Onbaşısı Cemil / ANKARA; 08.11.2009



(Geri dönüp bazı paragrafları yeniden okumak istiyorsunuz değil mi ?.. Ben de yazarken aynı şeyi yapmıştım... Kolay gelsin!.. Bence arkadaşlarınızla paylaşma fikri iyi bir fikir değil!..)

DİPNOTLAR: (Bakmasanız da olur...)

İm (Kod): Tümünü seç
(1) SQL : http://www.netogretim.com/dokumangoster.aspx?id=46

http://www.bilgiportal.com/v1/idx/18/1593/internetBiliim-Szl/makale/Tcp--Ip-Nedir-.html

SSL: http://www.deltamenkul.com.tr/ssl.htm

(2) IP: http://www.ip-numaram.com/  veya  http://www.ip-numaram.com/ipadresi.html

(3) http://www.gazetevan.com/haber_detayi.asp?id=3266

(4) http://209.85.135.132/search?q=cache:UjhUnoUdKX0J:www.hackhell.com/geri-donusum-kutusu/580646-ben-tavsanim.html+%22Ben+tav%C5%9Fan%C4%B1m%22&cd=1&hl=tr&ct=clnk
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1061
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x