“PEKİ BİZ BU MOKU NİYE YEDİK…” Dr. Noyan UMRUK
Maraba ile ağa, ağanın arabasında tıngır mıngır kasabaya gidiyorlar. Yolun yarısında, arabayı çeken hayvan patır kütür yola pisliyor.
Ağa marabasının arabada gözü olduğunu biliyor. Hem marabayı küçük düşürmek hem de eğlenmek için birden,
“Üle Memo! Şu moku yersen, arabayı sana verecem” diyor…
Maraba bir an düşünüp kararını veriyor, koşumları ağaya uzatıp arabadan iniyor ve taze at pisliğini yiyor.
“Tamam”, diyor ağa “araba senin”
Marabanın midesi allak bullak, gururu çiğnenmiş, kendinden iğreniyor…
Ağa ise bir dakikalık bir eğlence uğruna arabasından olduğuna pişman, kendi budalalığına yanıyor…
Dönüş yolunda ikisinin de ağzını bıçak açmıyor, ikisi de kurdukça kurmaktalar...
Tam marabanın pislik yediği noktaya geldiklerinde ağa dayanamıyor;
“Üle Memo! Bir halt ettim, şaka uğruna araba elden gitti, mok yemenin ederini vereyim, arabayı geri alayım. He mi?”
Memo’nun genzinde, ağzında, yüreğinde, öfkesinde hâlâ pislik tadı var.
“Olur Ağam” diyor, “olur ama bir şartla: sen de aha şu kalan kurumuş mokları yiyeceksin ki ödeşelim.”
Ağanın gözü kararmış, iniyor bir miktar pislik de o yiyor.
Çiftliğe yaklaşırlarken, Memo düşünceli, kederli soruyor:
“Ağam, araba giderken de senindi dönerken de senin, peki biz bu moku neden yedik?”
Bilmem anlatabildik mi?
Belki bu anekdotu biliyorsunuzdur , ama hikaye şu anda iç siyaset arenasında ve uluslar arası platformdaki konumumuza cuk oturuyor…
Ve böyle salak ağalar ve böylesine akılsız maraba oldukça asıl moku millet yiyor…