Pişkin ve Paranoyak!

Güncel Meydan | Güncel Haberler Köşesi

Pişkin ve Paranoyak!

İletigönderen Türk-Kan » Prş May 29, 2008 20:17

4,5 milyon insanın sağlığını tehlikeye attı

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, halka bildirmeden içinde ağır metal elementleri bulunan ve sağlığa zararlı olduğu Tabip Odalarınca açıklanan Kızılırmak suyunu 21 gündür Ankaralılara içirmesine öfke yağdı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, halka bildirmeden içinde ağır metal elementleri bulunan ve sağlığa zararlı olduğu Tabip Odalarınca açıklanan Kızılırmak suyunu 21 gündür Ankaralılara içirmesine öfke yağdı. ‘’Halkı deneme tahtası’’ olarak kullanıp, sonra da ‘’ Bir şey olmadı’’ diyen Gökçek, suyun sağlıksız olduğu yolundaki iddiaları da "ideolojik" olarak yorumladı. Gökçek ‘’ Ya vatandaşın sağlığı bozulsaydı’’ yorumları için ise bugün, ‘’ Biz Ankara’nın 20 yıl süreyle su sorununu çözdük. Arıtma da yaptık. Kırıkkale yıllardır bu suyu içiyor. Ya bir şey olsaydı ne demek. Olmadı ve olmayacağını da biliyorduk. Güvenerek için, ben de içiyorum’’ dedi.

Geçen yılki 10 günlük su kesintisi ve boruların patlaması nedeniyle çöl haline gelen Ankara’da büyük eleştiri alan ve ‘’Allahın işi’’ diye kendisini savunan Gökçek, şimdi de ‘’Gizli su’’ olayı için hedef tahtası oldu. Gökçek dün sürpriz bir açıklama yaparak birçok çevrenin karşı çıktığı Kızılırmak suyunun 21 gündür şehre verildiğini bildirdi ve ‘’ Kimse farkına varmadı. İshal vakaları da artmadı" dedi. Öncden haber verilmesi durumunda sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin toplantılar düzenleyerek, ishal vakaları görüldüğü yönünde açıklamalarda bulunacağını öne süren Gökçek, "Bazı sivil toplum örgütlerinin bu durumu istismar ederek, ajitasyon yapmasını engellemek için bu gecikmiş açıklamayı yapıyorum’’ dedi.

‘’PİŞKİN VE PARANOYAK!’’

Gökçek’e ilk tepki CHP’li Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’dan geldi. Eryılmaz, Gökçek'in uygulamasını "Kepazelik" olarak niteledi ve “Halka gizlice Kızılırmak suyunun içirilmesi devlet adamlığı bir yana, adamlık bile değildir” suçlamasında bulundu. Gökçek’i “Pişkin ve Paranoyak’’ olarak suçlayan Eryılmaz, Kızılırmak suyunun için fahiş ve gizli bir ihaleyle aldığını söyledi. Eryılmaz, Gökçek için “Ankaralılara 21 Gündür Kızılırmak suyunu içirmek, bir devlet yöneticiliği bir devlet adamlığı değildir. Dahası adamlık değildir. Adam gibi adam, yaptıklarını şeffaf bir biçimde ortaya koyan adamdır” dedi ve şunları söyledi: ‘’Gökçek ne olduğu bilinmeyen bir suyu Ankaralılara içirdi. Bunu akıl almaz gerekçelerle açıklamak sadece Gökçek’e yakışan bir davranıştır, en hafif deyimiyle kepazeliktir. Ankara’da doğacak her sağlık sorunun sebebi Gökçek olacaktır. Gökçek’in gizlice iş yapması, Anayasa Mahkemesi üyeleri ile CHP Genel Merkezi’nin dinlenmesinden farklı değildir’’

KANSEROJEN MADDE

Ankara Büyükşehir eski Başkanı ve SHP lideri Murat Karayalçın da gizli Kızılırmak suyu olayının büyük bir skandal, risk ve halkın sağlığını tehlikeye atmak olduğunu belirtti. Tabip odaları da son olarak ‘’ Kızılırmak nehri ve onun beslenme havzası polimetalik-sülfür, radyoaktif, tuz-jips-anhidrit mineraller içeren formasyanlardan yerüstü ve yeraltı sularla süzülerek, kansorejen ve gen bozunumuna neden olan sülfür, ağır metal ve radyoaktif mineralerce kirlenmektedir. Ayrıca, Neojen tüflerinden süzülen sular akçiğer kanserine neden olan ince-iğnemsi mikrolitleri içine alarak toplanma havzasına taşırlar. Gözle görülmeyen bu ignemsi çubuklar suda hep asılı katı parçacıklar durumda kalırlar. Bunları içeren sular içme olarak alındığında bu sefer mide ve iç organlarda kanserleşmeye neden olabilir’’ açıklaması yapmıştı.

FİLTRELER TIKANACAK

Öte yandan DSİ de artıtma kullanılsa da bir süre sonra filtrelerin tıkanacağı uyarısında bulunmuş ve ‘’Kesikköprü baraj göllerinde, sulara hoş olmayan tat ve koku veren, arıtma tesislerinde filtreleri tıkayan bazı alg türleri (Bacillariophyceae) yoğun olarak bulunuyor. Hirfanlı ve Kesikköprü baraj gölü sularının mikrobiyolojik parametreler yönünden de içilemez kalitede’’ demişti.

Kesikköprü Barajı’ndan Ankara kenti sınırına kadar yaklaşık 85, İvedik arıtma tesisine kadar ise 125 kilometrelik boru döşendi. Hat boyunca kademeli pompaj zorunlu, yaklaşık toplam 550-600 metre yüksekliğe pompaj (terfi) yapılıyor. Bu da, çok ciddi enerji ihtiyacına neden oluyor ve olağanüstü elektrik harcanıyor.



Resim
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen erenus » Cum May 30, 2008 21:28

KIZILIRMAK SUYU İÇME İÇİN SAĞLIKLI DEĞİLDİR


Dr. Niyazi TARHAN (Jeoloji Yük. Müh)


Kızılırmak nehrinin beslenme havzası Orta Anadolu‘dur. Kızılırmak nehri İmranlı-Zara/Sivas dolaylarından doğar, Orta Anadolu‘da bir yay çizdikten sonra Samsun‘un Bafra deltasında Karadenize dökülür.

Jeolojik açıdan Orta Anadolu‘da ofiyolit, granitoyid, metamorfik kayalar (Kırşehir ve Akdağ masifleri), tuz-jips-anhidrit içerikli Tersiyer yaşlı birimler ile Neojen yaşlı volkanik tüflerin yaygın yüzeylenimleri vardır. Granit ve metamorfik kayalar; ağır metal, polimetalik-sülfür ve radyoaktif mineralleri içermektedir. Söz konusu kayalar içerisinde tarihi çağlarda kurşun-çinko aramaları yapılmış galeriler vardır. MTA Genel Müdürlüğü 1987 yılında Hacıbektaş-Gülşehir dolaylarında radyoaktif mineral aramaları yapmıştır. Hacıbektaş ilçesine bağlı Aktaş köyünde radyoaktif minerallerce zengin bir alana uranyum sondajı yapılmıştır. Bu sondaj yeri Kızılırmak nehrine yaklaşık 10 km uzaktadır. Bu gün bile aynı bölgede radyoaktif mineral aramaları yapılmaktadır. Kanser vakalarının yaygın olduğu Karaburna köyü ve Tuzköyü Kızılırmak nehrinin yakın kıyılarında yer alırlar. Özellikle Aktaş, Karaburna ve Gümüşkent yerleşim birimleri radyoaktif ve sülfür minerallerce zengin granit ve metamorfik formasyonların üzerinde yer alırlar. Tuzköyü/Gülşehir ve Sivas havzasında yaygınca yüzeyleyen tuz-jips-anhidrit içerikli Oligo.-Miyosen yaşlı birimlerin sulfat içeriği zengindir. Ayrıca, stronsuyum minerali (SrSO4) içerirler. Orta Anadolu‘da yüzeyleyen Tersiyer yaşlı birimler kırıntılarını tabanlarında ve çevresinde yüzeyleyen polimetalik, sülfür ve radyoaktif mineral içerikli Kırşehir-Akdağmadeni metamorfik ve granitlerinden almıştır. Erciyes volkanı (Kayseri) ve Acıgöl kalderasından (Nevşehir) püskürmeyle çıkmış Neojen yaşlı tüflerin Orta Anadolu‘da yaygın yüzeylenimleri vardır. Bu tüflerin bölgede akciğer kanserine neden olan ince lifimsi-çubuksu mineraller içerdikleri bilinmektedir. Ayrıca, bölgede içme sularından dolayı mide ve bağırsak kanserlerinin ve gen bozunması sonucu oluşan cücelik ve kas erimesi gibi hastalıklarının yaygın olduğu da bilinmektedir. Şayet, bölgede geniş bir halk sağlığı taraması yapıldığında durumun ciddiyeti daha da ortaya çıkacağından eminim.

Sonuç olarak; Kızılırmak nehri ve onun beslenme havzası polimetalik-sülfür, radyoaktif, tuz-jips-anhidrit mineraller içeren formasyanlardan yerüstü ve yeraltı sularla süzülerek, kansorejen ve gen bozunumuna neden olan sülfür, ağır metal ve radyoaktif mineralerce kirlenmektedir. Ayrıca, Neojen tüflerinden süzülen sular akçiğer kanserine neden olan ince-iğnemsi mikrolitleri içine alarak toplanma havzasına taşırlar. Gözle görülmeyen bu ignemsi çubuklar suda hep asılı katı parçacıklar durumda kalırlar. Bunları içeren sular içme olarak alındığında bu sefer mide ve iç organlarda kanserleşmeye neden olabilirler.


SONUÇLAR

1. 1986-1987 yıllarında Orta Anadolu‘da yapılan jeolojik çalışma sırasında bazı içme sularının sağlıklı olmadığı kansorojen ve radyoaktif mineraller içeren formasyonlardan geçtiği gözlemlenmiştir. Bazı içmecelerin sularına ilişkin olarak doktor raporuna göre temiz olduğu vurgulanmıştır (Örğ. Gümüşkent/Salanda içmecesi). Oysa, bazı içmecelerin suları bakterilojik olarak kirli olmayabilir, ancak kimyasal olarak canlı organizma yaşamını tehdit edici kimyasal kirlilik içerebilirler. Bu tür sularda herhangi bir organizmanın veya bakterinin yaşama ve üreme şansı yoktur. Bu nedenle, bölgedeki suların kimyasal analizlerinin yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanlığı‘na 29. 01. 1992 tarihli ve 029 kayıt numaralı dilekçe ile başvuruda bulunmuştum.

2. Kızılırmak nehri ve onu besleyen su havzasında yüzeyleyen kaya birimlerinin içerdiği minerallerden dolayı içme suyu olarak kullanılması halk sağlığı için yararlı olmayacağı kanısındayım.

3. Eğer bu su Ankara‘ya getirilmek isteniliyorsa park, bahçe sulamalarında ve sanayide kullanılmalıdır. Bu da ek bir alt yapı sistemi maliyetini doğuracaktır. Mutlaka bu su yine 5-6 defa farklı arıtma sistemlerinden geçirilmelidir. Bazı sülfatlı bileşikler gübre sanayinde kullanılabilir.

4. Kızılırmak suyunun Ankara‘ya getirilmesi bu nehrin geçtiği alanlarda ve Bafra deltasındaki ekolojik dengeyi bozacak ve çevre kirlenmesine neden olunacaktır.

5. Kızılırmak nehrin suyundan içmeden ziyade, sulama ve üzerinde kurulan santrallerden elektrik üretmek amacıyla yararlanılmalıdır.

6. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı‘nın Bolu-Gerede suyunun pahalıya mal olacağı için Kızılırmak suyundan yararlanılmaya gidildiğini ifade etmesi gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü, Bolu-Gerede suyu Kızılırmak suyundan daha temiz olduğu bir gerçektir. Oysa ki, ilk bakışta maliyeti daha ucuz olan Kızılırmak suyu içerdiği zararlı mineral ve kimyasal kirlenme nedeniyle uzun vadede kullanıldığında, halk sağlığını olumsuz yönde etkileyecek olup, sağlık giderlerini ve maliyetlerini artıracaktır. Ayrıca suların kimyasal temizlenmesi çok zor ve pahalı bir işlemdir. İleri teknoloji gereklidir. Halk sağlığı da buna eklendiğinde görüldüğü gibi başlangıçta çok pahalı olan temiz Bolu-Gerede suyunun uzun vadede Kızılırmak suyuna oranla çok çok daha ucuza geleceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Ayrıca doğru planlama ve iyi bir güzergahının seçilmesiyle Bolu-Gerede suyunun maliyeti öngörülenden daha ucuza gerçekleşebileceği kanısındayım. Gerede suyunun bugüne değin getirilmemeyişi, olasılıkla bazı kurumlar arasındaki öncelik uzlaşmamazlığından kaynaklanmaktadır (örğ. Yuvacık barajı maliyetinin çok çok üzerine yapılmıştır).

7. Tüfler içerisinde gözle görülmeyen ignemsi katı parçacıklar havaya karıştıkları zaman, havada uzun süre asılı dururlar. Bu havanın solunumu sırasında katı parçacıklar akciğerlere girp, ok gibi saplanırlar. Zamanla saplandığı yer ve çevresindeki hücreleri öldürüp kansere neden olurlar. Benzer şekilde tüflerden süzülen yer altı ve yer üstü suların bünyesine aldıkları bu küçük katı parçacık içerikli sular içildiğinde, bu sefer mide ve diğer iç organlarda tahribat ve kanser oluşumuna neden olabilirler. Ayrıca, kimyasal olarak kükürtce/sülfür ve sulfatca zengin olan kızılırmak suyu, içme suyu olarak kullanıldığında canlıların bünyesinde ağır tahribatlara, telafisi mümkün olmayan hastalıklara neden olabilir. Kanser oluşumunun yanı sıra, gen bozunumu sonucu oluşan cücelik, kas erimesi, el ve ayak parmak sayılarındaki artış, hastalıklı ve deli bir toplum oluşumuna neden olunabilir. Orta Anadolu‘da bu tür hastalıklara maruz kalmış bir çok insan vardır. Bu hastalıklar Tanrı'nın kendilerine bir gazabı olarak niteledikleri için, gizli tutulmaktadır. Son zamanlarda bu bölgeden diğer yerlere göç olması bu amansız hastalıklardan az nebzede olsa uzak kalınmıştır. Çünkü, (SO4)-2 sulfat kökü (-2) değerlikli anyon iyonu şeklinde bulunur. (+) değerli katyon iyonları ile (-) değerlikli anyon iyonları birbirleriyle birleşerek duraylı bileşik ve mineralleri oluşturarak nötür durumuna geçerek duraylaşırlar. Bu nedenle, (-2) değerlikli sulfat anyonuna, (+2) değerlikli katyonlar ve elementler bağlanırlar. (-2) değerlikli sulfat iyonu; Ba, K, Cu, Pb, Sn, Pb, Zn, Cd, Na, Ca, Sr, Mg... gibi bir çok (+) değerlikli katyon iyonu ile bağlanarak kimyasal bileşikler yapar. Şayet, suda çözülmüş bu tür elementlerin atom, molekül ve iyonları varsa!. Örneğin, Barit (BaSO4) ağır ve radyoaktif bir mineraldir. Bakır sulfat (CuSO4) isal ve zehirlenmelere neden olunmaktadır. Hangi tür mineral, bileşik ve çözeltilerin tıbbi açıdan ve kimyasal etkileri ilgili uzmanlarca değerlendirilmelidir. Sülfür/kükürt (S-2) ve sülfat kökü (SO4)-2 olan anyon iyonlarıyla katyon iyonları birleşerek birçok zararlı kimyasal bileşiği sunmak mümkündür. Sulfat, Orta Anadolu‘nun tuzlu-jipsli-anhidritli evaporit çökellerinde, diğer radyoaktif, polimetalik-ağır metal ve kükürt Orta Anadolu‘nunun metamorfik ve granitik kayalarında bolca bulunur. Bu minerallari içeren kayalar da kızılırmak nehri ve onun beslenme havzasında vardır...

8. Bu ülkede halkın vergileriyle yapılan yatırımlarda verimliliği, kaliteyi artırmak, yapılan işlerin doğruluğunu test etmek ve yapımını hızlandırmak için bir çeşit otokontrol görevini yapacak bir bilimsel kurulun onayına ve denetimine tabi tutulursa yapılan işlerde maksimum derecede verim alınabilir. Bu şekilde hem yatırımlarda yapılan olası hortumlanmanın önüne geçilir ve hem de kamu yararına doğru bir yatırım yapılmış olunur. Bu bilimsel kurulda; Türkiye Mimar ve Mühendisler Odalar Birliği bünyesindeki her mesleki odanın yönetim veya uygun görülen 1-2 kişilik tayin edilmiş üyelerinden seçilmelidir. Bu şekilde oluşturulmuş bilimsel bir kurula ulusal düzeydeki büyük projeler sunulmalıdır. Gerek bunların doğruluğu ve gerekse tahmini maliyetlerine ilişkin onay alındıktan sonra, ilgili kurumlar veya idari yetkililer tarafından uygulanmaya sokulması ülke açısından daha yararlı olacağı kanısındayım...

Sonuç olarak; çağımızda bilim ve teknoloji kamu yararına kullanılarak kalkınılır. Bilim adamları neredeyse bir yıl önce Marmara ve Orta Anadolu‘da kuraklığın etkileri had safhaya çıkacağını çok ciddi bir şekilde dile getirmişlerdi. İlgili kurumlar bunu dikkate alıp görevlerini yapmaları gerekirdi... Bunun için ordalar ve bunun için maaş alıyorlar ama yapmadılar... Kolay çözümü, Kızılırmak nehrinin sülfürlü (kükürtlü) ve sulfatlı sularında buldular.... Tüm Ankara‘lılara sağlıklı bir gelecek ve yaşam dilerim... 21. 08. 2007

Kaynak


"Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve bana taan edenler çıkabilir. Hattâ bunlar benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidir ki, bu fikirler, Hind'den, Mısır'dan döner, dolaşır gene gelir, feyizli neticeleri kalpleri doldurur!"

Resim
Kullanıcı küçük betizi
erenus
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 423
Kayıt: Prş Eki 18, 2007 6:07

İletigönderen Pınar » Cmt May 31, 2008 10:52

Kobay da olduk...
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

İletigönderen mülayim » Cmt May 31, 2008 23:25

allah bu Melihin belasını versin
Kullanıcı küçük betizi
mülayim
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Cmt May 31, 2008 0:18

İletigönderen cancanqx » Pzt Haz 02, 2008 0:15

ben olaya o kadar bilimsel yaklaşamıycam ancak bir tıp öğrencisi olarak şunu söyleyebilirim ki nehrin içerdiği ağır metaller içildiği anda sonuçları ishal olarak ortaya çıkmayacağı kesindir...bu olayın sonuçları ağır metallerin vücudumuzda birikerek ileri ki yıllarda ortaya çıkacaktır ve bu durum ancak bilim adamları tarafından halka anlatılmalı ve gökçek gibilerin foyası meydana çıkacaktır...cahil halk gökçek in sözlerine inanacak evet içtik ve ishal olmadık diyeceklerdir durumun asıl vahim tarafı da budur...ayrıca hacıbektaşlı olduğum için yukarıda anlatılanlara yeterince aşikarım ve halkımın yönetiminin bu kişilerin elinde olması beni ziyadesiyle üzmektedir...yukarıdaki geniş açıklama için de ayrıca teşekkür ederim...
Kullanıcı küçük betizi
cancanqx
Üye
Üye
 
İletiler: 5
Kayıt: Cum Mar 07, 2008 21:47

İletigönderen Tsigalko » Sal Haz 03, 2008 1:55

Bu İ. Melih'de içiyormuymuş o suyu?
Arkada ki ibareye bakacak olursanız bir kez daha benden küfür yemesine sebebiyet veren markanın ismi;
Yeşil Sermaye Ülker.
Resim
"Tarihi isimler değil; "zaman" lar belirler! Ve zamanlar hep Atatürk'ü haklı çıkarıyor."
Ahmet Taner Kışlalı
Kullanıcı küçük betizi
Tsigalko
Üye
Üye
 
İletiler: 346
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 23:17


Şu dizine dön: Haberler

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 11 konuk

cron

x