PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Pzr Haz 20, 2010 3:11


Terörde “açılım”ın rolü ne?

Yine teröre 11 şehit verdik, 16 da yaralı... Allah onlara rahmet, ailelerine ve hepimize sabır ihsan eylesin.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in son karakol baskınındaki

9 şehit için “Genelkurmay’dan tatmin edici açıklama bekliyoruz” sözleri -bu durumda şaka yapılmaz ama- şaka gibi geliyor.

Ordunun her konuda “hükümetin kontrolünde” olduğunu anlatan veya “TSK Başbakanlığın sözünden çıkamaz, onun memurudur” anlamındaki sözlere ne oldu? Bu demektir ki terörü önleme, bitirme gibi konularda da asıl sorumluluk, kararlar Başbakanlığa aittir.


MGK’da; “Başkomutan Cumhurbaşkanı”nın da bulunduğu toplantıda alırlar radikal çözüm kararlarını, uygularlar ve AKP hükümeti iktidara geldiğinde nasıl “terör bitmiş durumda” idiyse, yine bitirirler. Her konuda olduğu gibi bunda da “tek kişilik projeler” yapıp terörle ilgili kararlara kimseleri karıştırmadıktan sonra sorumluyu başka yerde aramanın mantığı olabilir mi? Diğer bölgelerde jandarma karakollarına saldırı başlamışken her karakol baskınında “ihmal” mi aranacak?

MHP Genel Başkanı Bahçeli de bunu söylemiş zaten; “2002’de terörü bitme noktasında devralmışlardı. 8 yılda 800 şehit verildi. ‘Açılım’dan bu yana 125 şehit verdik. Terör cüret kazandı, etnik bölücülüğün önü açıldı” demiş.

Başbakan Erdoğan ise “açılım” ile “artan terör” arasında ilişki kurulmasına kızıyor ve “Ne alakası var, eskiden de terör sürüyordu, o zaman açılım mı vardı” diyor.

Ama “açılım”dan hemen sonra terör saldırılarının Güneydoğu’dan ve kırsal alandan çıkarılarak şehir merkezlerine ve tüm illere yayıldığını Başbakan’ın hatırlamaması ve gözardı etmesi mümkün değil.


BDP’lilerin ‘açılım’ ile verilen “taleplerinin gerçekleşmesi ümidi”ni kastederek “Artık savaş Güneydoğu’da kalmayacak, her yer cehenneme dönecek” benzeri sözleri, PKK lideri Öcalan’ın “31 Mayıs’a kadar size süre veriyorum” anlamındaki tehdidi de unutulamaz.

Kaldı ki BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız dünkü saldırıdan sonra açık açık “açılım”a vurgu yapmış:

“Başbakan ‘bedeli ne olursa olsun’ dedi ama gereğini yapmadı. Devlet açılımı mı, siyaset malzemesi mi? Projesi neyse topluma açıklamalı. Bu acılardan hepimiz sorumluyuz, kimse sorumluluktan kaçamaz” demiş.

Acılardan elbette “hepimiz” sorumlu değiliz, sadece “terör eşliğinde açılım olmayacağını” en baştan göremeyenler ve Türkiye’nin seçilmiş bir partisi olmasına rağmen demokrasi yerine terörü çözüm görerek devlete şantaj yapanlar sorumlu...

Bir milletvekili “istediklerimiz verilmezse ülke terörle cehenneme döner” diyebilir mi?

“Kürtlerin hakkını savunuyoruz” diye Türk-Kürt demeden asker analarını kan ağlatanların vicdanı hiç sızlamıyor mu acaba? Sızlamayanların bu ülke için iyi niyet beslediği düşünülebilir mi?


Hükümet Filistin’in, İran’ın hakkının peşine düşmeyi, Arap ülkelerinin çıkarlarını düşünmeyi, her gün dünyanın ayrı bir köşesine gezi yapmayı bırakıp verdiğimiz şehitlerde açılımın rolünün ne olduğunu ciddi şekilde ortaya koymak zorundadır.

Bir nokta daha var tabii; PKK’yla mücadele eden, hatta Apo’yu Türkiye’ye getiren tüm askerlerin cezaevine tıkıldığı bir dönemde “terörle mücadele hesabı”nı sadece Genelkurmay’a sormanın trajikomik yanı!

(Not: Böyle bir dönemde Arap ülkelerine vizesiz geçiş hakkı tanımak gibi parlak (!) bir fikrin rolünü de henüz bilmiyoruz.)



VATAN
Ruhat MENGİ
20.06.10










PKK vuruyor, AKP susuyor!

PKK niçin vuruyor önce ona bakalım. PKK İskenderun ve Şemdinli’de Mehmetçikleri şehit ederken de, KCK’yı kullanarak halk otobüslerinde masum insanları molotof kokteylleri ile cayır cayır yakarken ve çocukları sokağa sürüp güvenlik güçlerini taşlatır işyerlerini harabeye çevirirken de “Üç adımda devlet” hedefi gütmektedir.

Bunu nereden anlıyoruz derseniz, ettikleri “KCK yemini”nden deriz:

“Her şart altında halkların iradesini esas alarak demokratik Türkiye ve özgür, demokratik ve konfederal bir Kürdistan’ın inşası için çalışacağıma, Kürdistan ve Anadolu halkları için kadın özgürlüğüne ve ekolojiye dayalı demokratik bir toplumsal düzeni hedef alacağıma, Demokratik Konfederalizm bayrağı altında örgütlü, iradeli bir halklar topluluğu ve çağdaş bir toplum için çalışacağıma, demokratik Ortadoğu ve özgür Kürdistan şiarı altında barış, halkların kardeşliği ve özgür birliğinden yana olacağıma, bütün dinlere, etnik ve mezhepsel kimliklere hoşgörülü ve saygılı yaklaşacağıma, çalışmalarımda hiçbir kişisel çıkar gözetmeden, eşitlik ve özgürlük temelinde Kürdistan ve Türkiye halklarının haklarını, çıkarlarını ve birliğini layıkıyla savunacağıma, önderliğe, tüm devrim şehitlerine, demokratik ulusal değerlere, halklara ve sözleşmeye bağlı kalacağıma dair tarih, insanlık ve halkların huzurunda tüm kutsal değerlerim ve şerefim üzerine ant içerim.”

Biliyoruz ki bu “KCK Yemini” BDP’li bütün belediye başkanları, meclis üyeleri, belediye çalışanları ve milletvekilleri ile KCK ile şöyle ya da böyle dirsek temasında bulunmuş herkese yaptırılıyor. PKK ve BDP’lilerin ettikleri bu yemindeki hedefleri doğru anlayabilmemiz için “KCK nedir?” sorusuna cevap vermek kaçınılmaz oluyor.

KCK, PKK’nın “Yasama Meclisim” dediği KONGRA GEL’in 17 Mayıs 2005’te Ortadoğu ve Avrupa’dan katılan delegelerle, “KCK Sözleşmesi” çatısı altında kurduğu bir oluşumdur.

KCK Sözleşmesi, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürtlerin önce kendi içlerinde konfederasyonlaşmasını ardından da bu dört konfederasyonun birleşerek bir “Üst Konfederalizm” oluşturmasını yani, “Büyük Kürdistan’ı” hedeflemektedir.

KCK yemini etmiş herkes sözleşmenin 3’üncü maddesine göre Kürtleri öncelikle “Etnik temelde ayrıştırmaya” da yemin etmiş demektir. Yani kamuoyuna aksini söylüyor olsalar da, mutlak ayrımcıdırlar.

KCK Sözleşmesi’nin 7’inci maddesine göre oluşturulacak federal Kürdistan’da sırasıyla ve aynı anda
1) AB hukuku
2) Üniter Devlet Hukuku
3) Demokratik Konfederal Hukuk’un geçerli olması sağlanacaktır.

Milliyetçi, devletçi ulus ortadan kaldırılacak, yerine işte bu üç hukuklu yapı kurulacaktır. KCK sözleşmesinin Genel Esaslar Bölümü’nün 3’üncü ve 7’inci maddesinde Federal Kürdistan’ın bayrağı, “Yeşil zemin üzerine sarı güneş içersinde kırmızı yıldız” olarak tarif edilmiş bulunmaktadır. Madem ayrı bir devlet istemiyorsun, öyleyse niye ayrı bir bayrağa ihtiyaç duyuyorsun?

KCK’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu demek olan talepleri karşısında AKP’nin susması da bu yüzdendir.
Velhasıl hükümetin icraat, niyet ve taahhütleri ile KCK’nın talepleri birebir örtüşmektedir.
PKK saldırıları “Kürtlere bu kazanımları AKP değil PKK sağladı” dedirtmek içindir.
Başbakanın PKK terörünü eleştirirken seçtiği dili dikkatle okursanız, “KCK’nın her dediğini yapacağım ama bütün bunlar PKK istediği için değil AKP istediği için” mesajı içerdiğini kolayca görebilirsiniz.


Hasan DEMİR
YENİÇAĞ
20.06.10
En son Başkomutan tarafından Prş Haz 24, 2010 16:03 tarihinde düzenlendi, toplamda 4 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor...

İletigönderen Başkomutan » Pzr Haz 20, 2010 3:18

Açılım şehitleri


PKK haftalardır tehdit ediyor. Tarih: 8 Haziran 2010 - İçişleri Bakanı Atalay: ‘’Terör artacak gibi bir beklenti içinde değiliz!’’
Tarih: 18 Haziran 2010- Genel Kurmay Başkanlığı: “Son günlerde yoğunlaşan terör saldırıların artarak devam edecek.”
Tarih: 19 Haziran 2010- Hakkari’de 8 askerimiz şehit oldu!
Aradan birkaç saat geçmedi ki, yine Hakkari’de mayına basarak yaşamını yitiren iki askerimizin daha şehâdet haberi geldi.
Yıkıldık!
Daha yüreğimizdeki bir acı küllenmeden, başka bir acı haberle kavruluyoruz.
Sanki otomatiğe bağlanmış gibi.
Ciğerlerimiz yandı...
Yine analar kuzusuz, çocuklar babasız, eşler dul kaldı.
İşin garibi, artık pek “Şehitler ölmez” sloganı da atılmıyor!
Alıştık, alıştırıldık şehit haberlerine.
Zira şehitler ölüyor!

HER saldırı, Türk kamuoyunu biraz daha geriyor.
Her olay, Türk kamuoyundaki direnişi artırıyor.
Aylardır bir açılımdır gidiyor!
Şiddet artıyor...
Kaos, kargaşa artıyor...
Şehitler, gaziler artıyor...
Ekonomik zarar artıyor...
Terör kudurdukça kuduruyor...
Kamu daireleri, araçlar, evler kundaklanıyor...
Yetmiyor!
BDP mitinglerinde bebek katili Öcalan, PKK ve KCK kahraman ilan ediliyor!
Peki yönetenler ne yapıyor?
“Açılım” diye diye, tam bir akıl tutulması yaşıyor!

İKTİDAR açılım dedikçe ipler kopuyor.
PKK, 30 yıldır ilk kez Güneydoğu’da ‘demokratik özerklik’ diye bir bölünmeden bahsediyor.
Yani PKK, 30 yıl önceki bağımsız Kürdistan modeline geri dönüyor.
Bunu hem Murat Karayılan hem de Öcalan söylüyor.
Geldiğimiz nokta itibarıyla bugün PKK, artan saldırılarla hükümet ile Öcalan’ı aynı masaya oturtmak için şehir merkezlerine kadar inen büyük terör dalgaları oluşturmak istiyor.
Hatta, stratejik noktalara ve asker eşlerine kadar uzanan saldırılarla açık açık mesaj veriyor:
“Öcalan’ı serbest bırakın, terör bitsin.”
Dün avukatları aracılığıyla AKP iktidarına bu mesajı tekrarlayan İmralı canisi Öcalan, bir kez daha “Beni muhatap alın” çağrısı yaptı.
Teröristbaşı diyor ki:
“Eğer hükümet bir temsilci gönderip, parlamentodan çıkaracağı bir kararla önümü açarsa, 2 günde PKK’nın tüm silahlı güçlerini bir alanda toplayabilirim. Beni serbest bırakın, açılıma tam destek olayım.”
Yılanın başının dediğine bakın hele!
Olur, Habur sınırında yaşananlar gibi, bir de karşılama yapalım mı?

GÖRÜNEN o ki, ülkemizdeki “terör sorunu” topu Barzani ile Öcalan arasında gidip geliyor.
Açılım Öcalan’ın yol haritasına dönünce Barzani, Barzani ile ilişkiler sıklaşınca Öcalan terörü tetikliyor.
Türk kamuoyu ise artık terör olaylarından biraz daha sertleşerek ve katılaşarak çıkıyor.
Yeter artık beyler!
Vatan toprakları kana doydu!
Akan bu kanı durdurun!
Şehit analarımın gözündeki yaşı silin!
Kundaktaki bebeler artık babasız büyümesin!
Ve artık Türkiye’deki bütün siyasal kurumlar ve sivil toplum kuruluşları biraraya gelerek her gün bir Mehmetçiğimizin, bir polis kardeşimizin, bir koruyucunun şehit edilmesine engel olacak “ortak akıl” ile terörün kökünü kazıyın. Eğer bu işi ortak akılla çözemezseniz, Öcalan ve Barzani’den daha çok yol haritası okursunuz!


Tercüman
METİN ÖZKAN
20.06.10








Öcalan’a İmralı’da verilen sözler ve sonrası?

Derin analizlere girmeden basit anlatımla hadise şudur: PKK son süreçte niçin mi azgınlaştı?
Abdullah Öcalan’dan örtülü olarak saldırın emrini aldığı için!
31 Mayıs’dan sonra yokum diyen eşkıyabaşı aslında örgütüne vurun dedi!
Peki Öcalan bunu niye mi yaptı?
Kendince AKP tarafından ihanete uğradığı için!
Medya’mız bu konuyu bilerek sansürledi ama Murat Karayılan’ın, AKP tarafından İmralı’ya yani Öcalan’a çok üst düzey bir ismin gönderildiğini Kandil’de açıkladığını bu sütunda günlerce dile getirmiştik.

Gönderilen o elçi kim miydi?
Kimilerine göre bir bakan, kimilerine göre de bir ay önce emekli olan MİT Müsteşarı!
Peki Öcalan’la ne mi konuştular?
Açılımı beraber götüreceğiz dediler. Nitekim Öcalan’ın açılımla ilgili yol haritası tepki almasın diye AKP’lilerin arzusuyla hiçbir zaman medyaya yansımadı.
Sonrası mı?
İlk süreç Öcalan’la kararlaştırıldığı gibi işledi, yani Habur’daki o malum görüntüler yaşandı.
Ancak...
Habur görüntüleri Türkiye’yi ayağa kaldırınca ve AKP’yi siyaseten vurunca Tayyip Erdoğan her zaman yaptığı gibi geri adım attı ve Öcalan’la yaptığı anlaşmayı bozdu.
Oysa yapılan anlaşmaya göre açılımın son noktasında Öcalan’ın affı bile pazarlık konusu edilmiş ve bu husus İmralı’ya gönderilen üst düzey elçi tarafından AKP adına taahhüt edilmişti.

Habur’daki rezil görüntülere milyonlar tepki gösterince AKP çark etti!
Önce Kürt açılı diye ilan edilen açılımın ismi üstelik birkaç kere değiştirdi.
Akabinde atacağını taahüt ettiği hiç bir adımı atmadı ve kuru hamaset yapmaya başladı.
Derken Anayasa değişikliği teklifine de açılım bağlamında herhangi bir teklif alınmadı.
İşte bütün bunları değerlendiren Öcalan, daha önce kendisine verilen güya devlet
-ki aslında AKP sözünün- çiğnendiğini düşünerek PKK’yı teröre davet etti.
Hadisenin özeti budur ve var olan son PKK kalkışması tamamen AKP’nin açılım politikasının sonucudur!

AKP ve Erdoğan eğer açılımı dillendirmeseydi ve Öcalan’a kapalı kapılar ardında kesin sözler vermemiş olsaydı, son iki ayda verilen onlarca şehit verilmeyecekti.
Hadise, her şeyi istismar eden AKP’nin Kürt seçmeni etkilemek için attığı adım ve aldığı tepki üzerine yaptığı tornistan yani geri çekilmenin sebep olduğu hayal kırıklığının şiddete dönüştürülmesidir.
Buradan hareketle Şemdinli’deki alçaklıkta PKK kadar Devlet Bahçeli’nin ifadesi ile açılımı tezgahlayan AKP ve Başbakan’ın sorumluluğu vardır.

Evet bu açılım masalı gündeme getirilmemiş olsaydı, beklentiler yaratılmaz ve tükenişe geçen örgüt silkinmezdi.. Açılımın gündeme getirilmesi ile PKK’nın siyasal mücadelesinin bir karşılığı ya da sonucu olacağı bakışı zihinlere yerleştirildi.
Üstünde durulması gereken bir başka boyut, AKP’nin Avrupa Birliğine uyum bağlamında teröristle boğuşan askerimizin elini-kolunu bağlamasıdır ki muhalefet ve özellikle de MHP bu konuyu gündemin merkezine taşımalıdır...


SORU-YORUM...
Hamascılar şehitlerimiz için niye yürümüyor?


Birkaç gün öncesini hatırlayın. Gazze yardım seferi olayında İsrailliler tarafından öldürülen 8 kişi için kıyametler koparılmış ve günlerce yürüyüşler yapılmıştı.. Daha önce Şehit ailelerinin gösteri yapmalarına kapatılan Taksim meydanı bu Arapçı güruha açılmıştı. En önemlisi başta Başbakan bütün bakanlar yasa bürünerek, havalimanlarında nöbetler tutmuştu. Keza yaralı Hamascılar için hastane hastane dolaşan Başbakan İskenderun saldırısında yaralanan erleri GATA’da ziyaret bile etmemişti. Ve gelelim bugüne...

Şemdinli’deki alçak saldırı haberi gelmesine rağmen o Hamascılardan tık yok... Ne bir tepki ne bir gösteri. Bunlar böyledir; çünkü onlara göre toprağa düşen Mehmetciklerimiz Dar-Ül Harbin (Kafir
devletin) askerleridir..


ÖNCELİKLİ SORUN...
TBMM Başkanı ne demek istiyor?


Mehmet Ali Şahin, Şemdinli saldırısı haberinden sonra kafa karıştıracak bir açıklama yaparak “Genelkurmay’dan tatmin edici bir açıklama bekliyorum.” dedi... Genelkurmay’ın yaptığı açıklama ortada iken TBMM Başkanı’nın istediği başka nedir onu merak ettim doğrusu? Açıklıkla ifade edeyim, ben bu beyan ve yaklaşımda bazı imalar sezinliyorum. Şahin, muğlak konuşarak tıpkı Tokat saldırısı misali zihin bulandırıyor.

Hatırlayın; bu Mehmet Ali Şahin Danıştay saldırısının yapıldığı gün de daha cesetler kaldırılmadan , “Bu iş çok karanlık, başka şeyler göreceğiz” açıklamalarını yapmıştı. Ve bu kişi şimdi böyle acı bir günde PKK’yı lanetleyeceğine ülke için can veren, kan veren TSK’yı imalı bir biçimde hedefe oturtuyor.. Türkiye’nin öncelikli sorunu aslında PKK değil, TSK’yı PKK’dan tehlikeli görenlerdir...

Sabahattin ÖNKİBAR
YENİÇAĞ
20.06.10
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor...

İletigönderen Başkomutan » Pzr Haz 20, 2010 3:46

Saldırana değil saldırtana bak

Önce bir gerçeğin altını çizelim:

Şemdinli saldırısı sıradan bir “karakol baskını” değildir. Bugüne kadar saldırgan gruplar çeşitli karakollara ateş açmışlar, bazılarıyla çatışmaya girmişler ve ardından kaçıp gitmişlerdir.

Bu kez işin niteliği farklıdır.

Olayın bütün boyutlarının ortaya çıkması ancak resmi makamların yapacakları açıklamalarla mümkündür. Ancak dün akşam saatlerine kadar medyaya yansıyan bilgiler bu yargımızı doğrulayacak niteliktedir.

Büyük bir terörist grubu, büyük bir askeri birliğe saldırmıştır.

Şemdinli dağlarında yaşanan küçük çaplı bir çatışma değil, bir “muharebe”dir.

Aynı anda bir taburun, bir üs koruma birliğinin ve bir seyyar birliğin hedef alınmış olması olayın boyutlarını gözler önüne sermektedir. Böyle büyük bir askeri birliğe saldırmak ancak çok sayıda teröristin katılmasıyla ve ağır
silahlar kullanılmasıyla göze alınabilecek bir harekettir.

Nitekim, saldırganlar bu saldırı sırasında roketatarlar, havanlar ve otomatik tüfekler kullanmışlardır.

Dikkati çeken bir nokta da, saldırganların sadece uzaktan ateş açmakla yetinmeyip, askeri üssü ele geçirme hedefine yönelmiş olmalarıdır.

İşte bütün bunlar ve çarpışmanın beş saat sürmesi, dünkü saldırıyı daha öncekilerden farklı kılıyor.

Şimdi bir başka gerçeğin altını çizelim:

Bu saldırı ve üssü ele geçirme teşebbüsü askerin kahramanca karşı koymasıyla püskürtülmüştür. Dağlıca’da ve Aktütün’de olduğu gibi... Asker, 9’u saldırı sırasında 2’si mayın patlaması sonucu 11 şehit 16 yaralı pahasına teröristlerin üsse bayrak dikmelerine fırsat vermemiştir.

Ve bir başka gerçek:

Bu kadar büyük bir grubun bu kadar ağır silah ve mühimmatla sınırı geçip bir askeri üsse saldırması koruma ve kollama olmadan mümkün değildir. Korunup kollandıkları yer bellidir, Kuzey Irak’tır. Koruyup kollayanlar bellidir, Amerika ve onun maşası Barzani’dir. Artık bütün dünya biliyor ki, Amerikan ordusu ve Barzani’nin koruması altında PKK Kuzey Irak’ta güvenli bir şekilde üslenmiştir ve her türlü lojistik desteği sağlamaktadır. Bu destek devam ettiği sürece örgütün küçüklü-büyüklü gruplarla, istediği zaman istediği ağır silahlarla sınırı geçip saldırması işten bile değildir. Sınırın ötesindeki düşman yığınağı, koruma ve kollama altında, sınırın berisini hedef tahtası haline getirmiştir.

Kuzey Irak’taki bu üsler yok edilmedikçe saldırıların sonu da gelmeyecektir.

Bu üslerin york edilmesi de ancak iki yolla mümkündür: Ya Amerika ve Barzani’yi bunun için ikna edersiniz ki, bu yolun artık kapandığı yaşanmış ve yaşanmakta olan süreç sonucu ortaya çıkmıştır. Amerika ve Barzani, Türkiye ile oynadıklarını artık inkar bile etmiyorlar. PKK’yı kullandıklarını açıkça ve alay edercesine gösteriyorlar. Yoksa, Amerikan ordusu ve Barzani güçlerinin isterlerse, PKK’yı Kuzey Irak’ta birkaç gün içinde toplayabileceğini herkes biliyor. “Üçlü mekanizma”, “istihbarat paylaşımı” gibi saçmalıkların, bu koruma ve kollamayı kamufle ettiğini de herkes biliyor.

İkinci yol, Amerika ve Barzani’nin PKK’yı temizlemeye mecbur edilmesidir. Bu da ancak sınır dağlarının aşılıp ovalarda “güvenli bölge” oluşturulmasıyla mümkündür. Türk ordusunun bunu başaracak gücü ve birikimi vardır, soru, Türkiye’de bu çözümü hayata geçirecek siyasi iradenin olup olmadığıdır.


VATAN
Hikmet Bilâ
20.06.10
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor...BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 21, 2010 1:40

Resim


PKK’yı taşeron olarak kullananlar kimler?


VAN Havaalanı’nda düzenlenen tören yürek parçalayıcıydı.

Ekrandaki görüntüleri acıyla izledim. Ama şehitlerimizin tabutları uçaklara taşınırken gözyaşlarımı tutamadım.
Eminim benim gibi milyonlarca insan da o tablo karşısında ağladı.
Ben böyle törenlerde devlet büyüklerinin metanetlerine hep hayret ederim.
Onların da yürekleri yanıyor. Peki gözyaşlarını nasıl engelliyorlar? Tanrı onlara güç veriyor olmalı.
Ben ön sırada olanlar arasında Cemil Çiçek dışında ağlayanı göremedim ama töreni anlatan TV sunucuları bazı görevlilerin ağladığını söyledi.

Böyle hüzünlü törenlerde duygulara hâkim olmak gerçekten çok zor.
Aslan gibi evlatlarımız yurdun dört bir yanından gelmişler ve sınır boyunda hain ve kalleşçe saldırıya uğrayarak şehit olmuşlardı.
Onların soylu naaşları yine yurdun dört bir yanına dağıtıldı.
Onlar memleketlerinde yürek paralayıcı feryatlarla sonsuzluğa uğurlanacaklar. Millet olarak Tanrı hepimize sabır ve dayanma gücü versin.


Terör uzmanlarının verdiği bilgilere göre baskını yapan 250 kişilik terör örgütü ikişerli, üçerli gruplar halinde sızmışlar sınırdan.
Bu küçük grupları ‘Heron’lar (insansız hava araçları) her zaman belirleyemiyormuş.
Kuzey Irak hava sahasını bizim Heronlar değil de Amerikan Heronları denetliyormuş.
Belirlenen hareketliliklerle ilgili bilgiler önce ABD’deki merkeze gidiyor, orada değerlendirildikten sonra Erbil’deki Üçlü Koordinasyon Merkezi’ne ulaştırılıyor, oradan da Genelkurmay’a geliyormuş.


    Eğer istihbarat işleyişi gerçekten böyleyse bu vahim bir durumdur.
    Bilgi Ankara’ya gelene kadar iş işten çoktan geçmiş olur. Galiba da oluyor. Şimdi bir saçmalığı daha irdelemek gerekiyor.
    Bu kanlı örgüt nerede barınıyor?
    Kuzey Irak’ta. Kuzey Irak’a kim egemen?
    Kürt Yönetimi. Kürt Yönetimi’nin başı kim? Mesut Barzani.
    Bu Mesut Barzani daha üç gün önce Ankara’da kırmızı halılar serilerek karşılanmadı mı?
    Bizim dahi Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu bu Barzani’ye Kak Mesut (Mesut Ağabey) diye hitap etmedi mi?


Terör örgütünü barındırıp Türkiye’ye sıkılmadan gelen bir peşmergeye hesap soracağımıza neden “Abi” diye hitap edecek kadar basiretsiz davranıyor bizim Dışişleri Bakanı?
İnsanın kanı donuyor.


Törende sürekli Başbakan’ı izledim.
Çok üzgündü. Çok duygusal bir konuşma yaptı.
Ama üzülmek, duygusal konuşmalar yapmak, hamasi nutuklar atmakla bu işler bitirilemiyor.
Uluslararası aktör olmak çabalarını burada göstersin Başbakan.

Yumruğunu vursun masaya.
Kuzey Irak yönetimine gereken uyarıları yapsın.
Anlamıyorlarsa yaptırımlar uygulasın.
Dışişleri Bakanı’na da Barzani’yi kırmızı halılarla karşılatıp ona “Mesut Abi” dedirtmesin.
Bir de Başbakan’ın ağzında dolaştırdığı ama tam açıklamadığı “taşeron” meselesi var.
PKK’yı hangi devlet, hangi güç “taşeron” olarak kullanıyor?

Başbakan bunu millete açıklasın ve elinde bilgi varsa bunun gereğini yapsın.
Türkiye onun bunun besleyip gerektiğinde Mehmetçiğin üzerine saldığı çapulcu takımına karşı evlatlarını kurban vermesin.
PKK’yı taşeron olarak kullananlar yürekleri yetiyorsa Mehmetçiğin karşısına çıkıp erkekçe savaşsınlar.
Karanlıklara sığınıp kalleşçe oynamasınlar.


Tufan TÜRENÇ
21.06.10
HÜRRİYET







Resim


Terörle Türkiye'ye dayatılmak istenenler!


İngiltere’nin 20’nci yüzyılın başında, İslam dünyasını kendisine bağlı bir ılımlı halife şemsiyesinde ve dört federasyon halinde yönetmeye dayalı projesi, Kamuran Bedirhan ve Lübnanlı Sami Sulh’un hatırlatması üzerine MOSSAD’da geliştirilmiş, daha sonra da Bernard Lewis tarafından, “Büyük Orta Doğu Projesi” diye Amerikan yönetimine kabul ettirilmiştir.
Peki İngiltere bugün bu işin neresindedir?

Biz konuyu yıllar önce kamuoyuna şöyle yansıtmıştık.

“ABD’de her seçimde başkan aday adayı olan LaRouche, 21 Haziran 2001 tarihinde, ABD’nin devlet sekreteri Madeleine Albright’a sunduğu memorandumda, ‘Terörizmin sponsorluğunu yapan ülkeler listesine İngiltere’nin de konulması gerekir’ başlığını kullanmış ve Usame Bin Ladin’in 1996 yılının Temmuz ayında Londra’da bulunduğunu, tedavi gördüğünü, BBC ve The Independent gazetesine sık sık demeç verdiğini hatırlatmıştı.

LaRouche, Mısır’ın Müslüman Kardeşler ve El Cihad, Filistin’in Hamas, Cezayir’in İslam Ordusu, Türkiye’nin PKK’sı ve Sri Lanka’nın Tamil örgütlerinin Londra’da merkezleri bulunduğunu belirtmiş ve ABD’nin listesinde bulunan toplam 30 örgütün 6’sının Londra’daki faaliyetlerinden ve İngiltere bağlantılı eylemlerinden örnekler vermişti. LaRouche, ABD tarafından listesi çıkarılan 30 örgütten 16’sına İngiltere’nin askeri eğitim veya lojistik destek verdiğini belirtmişti.

İslam dünyasına ve Türkiye’ye Hamas gösterip ne satıyorlar diye merak etmek gerekmez mi?”


Türkiye’ye Hamas gösterip ne verdiklerini şimdi herkes görmeli!
Görmemiz gereken asıl gerçek, Türkiye’nin başındaki terör belasının artık Türkiye’yi Büyük Orta Doğu Projesi’nde ABD’nin jandarması haline getirilmek için kullanılıyor olmasıdır.

“Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyım, Diyarbakır bu proje çerçevesinde bölgenin yıldızı olacak” diyen bir Başbakana ve Büyükelçi Pearson’un “Erzurum’dan Bağdat’a uzanan bölge tek bir ekonomik bölge olacaktır” diye açıkladığı planı, “Mezopotamya Projesi” diye uygulamaya çalışan bir Dışişleri Bakanı’na sahip olan bir ülke olarak, Türkiye bu belanın hakkından nasıl gelebilir?


Arslan BULUT
21.06.10
YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor...BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 21, 2010 2:02

Başbakan terörü yanlış okuyor

PKK terör örgütünün son haftalarda yaptığı saldırıları doğru tespit edemeden bu terörü bitirmek mümkün değildir. Ülkeyi yöneten Başbakan Erdoğan; cumartesi günü, 'Eylem Türkiye'nin gerçekleştirdiği değişim sürecini sabote etmeye yöneliktir!' diyerek PKK terörünün özünü de niteliğini de amacını da hedeflerini de yanlış yorumlamıştır.
Üstüne üstlük, PKK'ya 'taşeron örgüt' demek son derece tehlikelidir. Çünkü; bu yaklaşım; PKK'nın yanlış tanımlanmasını ve çözümün de yanlış yerde aranmasını doğurur.

KÜRDİSTAN PROJESİ DEVREDE

PKK'nın derdi hükümetin değişimiyle uğraşmak değil. PKK; yüzyıl önce başlatılan Kürdistan projesini tamamlamak için mücadele ediyor. Sayın Başbakan'a 'Kürtçü ve Kürdisancı örgütler' hakkında kısa bir özet yapalım:

- 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı toprakları içinde Kürdistan adıyla bir devlet kurmak için 1919 yılında Kürt milliyetçileri Kürdistan Teali Cemiyeti'ni kurdular. Bu cemiyetin bir kolu 1920 ve 21 başlarında Sivas'ın doğusunda Koç Kırı ayaklanmasını başlatarak Yunanlılarla çarpışan ordumuzu arkadan vurmaya kalkıştı.

- Kürdistan projesi, Osmanlı Devleti ile Batılı emperyalist devletler arasında imzalanan meşhur Sevr Antlaşması'na da girdi ve böylece daha 1920'lerde uluslararası bir dayanak elde etti.

- Türkiye Cumhuriyeti kurulup hızla güçlenince; bu örgütün bir kolu ve Kürt milliyetçisi Azadi grubu, 1925 başında Şeyh Said isyanı diye bilinen ve Kürdistan projesini hayata geçirmek amacını taşıyan isyanı patlattı.

- Aynı Kürtçüle, 1928'den 30 ekimine kadar Ağrı bölgesinde isyanlar çıkarttılar. Türkiye Ağrı isyanını da uzun uğraşlar sonucu bastırdı.

- 1937'de aynı Kürdistancı örgütün bir kolu, İkinci Dünya Savaşı başlarken; Dersim'de Kürdistan hayali ile ayaklanma başlattı.

- 1969'da temeli Ankara'da atılan Devrimci Doğu Kültür Ocakları da özelinde Kürdistan amacı taşıyordu.

- Bu hareketin içinden çıkan PKK da açıkça Kürt milliyetçiliği ve Kürdistan hedefiyle kuruldu.

(Bütün bu örgütlerle ilgili ayrıntılı bilgileri merak edenler, DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ isimli kitabımıza bakabilirler.)

Komüntern aydınlarının da tespit ettiği gibi, Kürt isyanları feodal güçlerin gerici ve ayrılıkçı hareketleri olarak ilerici Kemalist cumhuriyetin önünü kesmeye çalışıyordu.

TERÖR SORUNU, KÜRT SORUNU YAPILDI


    Şu an Başbakan Erdoğan'ın en birinci bürokratı olan Efkan Ala Diyarbakır Valisi iken; PKK sokaklara egemen oldu; önceleri terör suçu sayılan eylemler demokratik hak kabul edilerek görmezden gelindi. Yanlış şu idi: Açılım veya demokratikleşme denilen iş; PKK'nın önceden belirlediği şartlarda yürütüldü. İşte bu hükümet, bu acı gerçeği göremedi.

    Başbakan Erdoğan Doğu'daki katı terör gerçeğini, Kürt sorunu diye isimlendirdi Açılım adına, 'Türk demeyelim, Türkiyeli diyelim!' gibi sosyal bilimlere tamamen aykırı tezler siyasete sokuldu. Böylece Kürtçüler; psikolojik ve ideolojik üstünlüğü ele geçirdiler. Terör örgütünü güçlendiren asıl işte bu psikolojik-ideolojik üstünlük oldu.


Biz bu tehlikeli gidişi, 2007 yılında TÜRK KİMLİĞİ isimli kitabımızın Kimlik Tartışmaları bölümünde uzun uzun anlattık.

AKP'DEKİ GİZLİ KÜRTÇÜLER

PKK'nın bu kadar azgınlaşmasının ve güçlenmesinin temel sebeplerinden birisi de Türk ordusunun, terör örgütü gibi gösterilerek yıpratılmasıdır. TSK; ne acıdır ki Ergenekon Terör Örgütü'nün merkezi gibi gösterilmiştir. (Savcı Zekeriya Öz'ün hazırladığı iddianamenin özü, budur) Geçmişte PKK ile savaşan komutanlar, terör örgütü suçlusu gibi gösterildiler; sanki Abdullah Öcalan'a dokunanlardan intikam alındığı bir süreç yaşandı. Bu durum; Güneydoğu'da PKK'nın dokunulmaz ve güçlü olduğu fikrinin kuvvetlenmesine yol açtı. Ve örgüt, her yere dal budak salıp para ve adam devşirdi.

Bu süreçte, liberal demokrat denilen çıkarcı işbirlikçiler de AKP'nin yanlış politikalarını kuvvetle destekleyerek terörün ateşine benzin döktüler.
Düşünün ki PKK'nın Reşadiye'de, Hatay'da yaptığı katliamlar bile bu kanlı örgüte değil başkalarının sırtına yıkılmak istendi. İç siyasal mücadele uğruna PKK aklandı.


Babakan Erdoğan'ın kabul etmediği bir gerçek daha var: O da AKP içinde PKK'nın çizgisinin gizli destekçisi olan bir ekibin de bulunduğu gerçeği Kürtçüler, iktidar partisinin içine sızarak; burada hükmet korumasına sığınarak geriden geriye bölücülüğü desteklediler.

Dün; AKP'li olduğu anlaşılan bir subay eskisi; Kanal Türk'te; şöyle diyebiliyordu: '10 milyon
Kürt Diyarbakır'da toplanıp da 'Te Ce Defol!' diye bağırırsa ne yapacaksınız?'
İşte DTP'lilerin de AKP'deki gizli Kürtçülerin de hedefi budur. PKK da bu hedefe ulaşmak için kullanılan bir örgüttür.
Başbakan Erdoğan bu tarihsel gerçeği görürse, gerisi daha kolay gelecektir.


“Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyım, Diyarbakır bu proje çerçevesinde bölgenin yıldızı olacak” diyen bir Başbakana ve Büyükelçi Pearson’un “Erzurum’dan Bağdat’a uzanan bölge tek bir ekonomik bölge olacaktır” diye açıkladığı planı, “Mezopotamya Projesi” diye uygulamaya çalışan bir Dışişleri Bakanı’na sahip olan bir ülke olarak, Türkiye bu belanın hakkından nasıl gelebilir?
"Tarihsel gerçeği görüyor Erdoğan görevini yapıyor en iyi şekilde... "
Resim


Rıza ZELYUT
21.06.10
GÜNEŞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor...BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 21, 2010 16:56

Tetikçi Saldırı - Arka Plan Sevr Siyaset - "Açılım"- Başkan Şahin ve İstifa - "Mesut Abi"- "Güzel Şeyler Bu mu?"...


Türkiyemizin Vatan evlatları "Vatan sevgisi abideleri" şehit olmuşlardır. Allah Rahmet eylesin. "Ateş sadece düştüğü yeri değil bütün milletimizin yüreğini yakmıştır".

Ancak, kimileri halâ şu gerçeği kabul etmekten kaçmaktadırlar: PKK terör örgütü tetikçidir. Arkasında, emperyalizmin 1. Dünya Savaşı öncesinde çizdiği "Sevres haritası ve siyaseti" vardır.

Arka planlara bakarken, "jurnalcilerin, köstebeklerin Türk Ordusu'nun terörle mücadelede de öne çıkmış komutanlarını jurnallemelerine de iyi bakmak gerekmektedir. Jurnalci ve köstebeklerin hareketleri bir başka "arka plan"dır.

1- TBMM BAŞKANI ŞAHİN'E SORU...

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, tetikçi terörün sınır hattındaki saldırısının ardından, "...Ben Genelkurmay'dan tatmin edici bir açıklama bekliyorum..." demiştir.

Şahin aslında siyasi iktidara şunu sormalıydı: "...TSK'nin Irak'ın Kuzeyi'ndeki terör yuvalarına karşı TSK'nın Irak'ın Kuzeyi'nde kara harekâtı yapmasına neden izin vermiyor, neden geçen defaki tezkere şartlarının önünü açmıyorsunuz?


TBMM Başkanı Şahin'in böyle bir günde TSK'ya karşı talihsiz beyanı ve hatalı açıklaması istifasını gerektirmektedir.

2- "MESUT ABİ" - VE SEVR...

Emperyalizmin 1. Sünya Savaşı öncesindeki haritasında "Kürdistan" vardır. 1. Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Anlaşması'nın ardından gelen rezil kepaze Sevr anlaşmasında da Güneydoğu Anadolu Coğrafi bölgemiz kurulacak Kürdistan topraklarına dahil edilmişti.

Irak'ın ABD ve İngiltere tarafından işgalinin ardından Irak'ın Kuzeyi'nde Kürt devleti temelleri atılmıştır. Başında da Mesut Barzani vardır. İngiltere 1. Dünya Savaşı öncesindeki Sevr hazırlayıcısı devletlerdendi.

3- ABD'DE BAŞKAN, BURADA "ABİ"...

Mesud Barzani 24 Ekim 2005'de ABD'ye gitmişti. ABD'de Başkan Bush tarafından Beyaz Saray Oval Ofis'te "başkan statüsü" ile karşılanmıştır. Emperyalizmin tetikçisi PKK terör örgütünün yuvaları Irak'ın Kuzeyi'ndedir.

Irak'ın Kuzeyi'ndeki yapılandırmanın başı Barzani geçtiğimiz günlerde Ankara'ya geldiğinde önüne kırmızı halılar serilmiş ve kendisine "Mesut abi" diye de hitab edilmiştir. Hatalı beyanlı bu samimiyet de nedir?

Öteyandan, durmadan hatalar yapan Dışişleri Bakanı Davutoğlu halâ istifa etmeyecek midir?


4- KÜRT SORUNU" ŞEMSİYESİ...

"Kürt sornu" denilip durulmaktadır. Tetikçi terörün ortaya çıkarılmasının ardından bu yolda tartışmalar açtırılmıştır. Peki, 18 Mayıs 1994 günü başını Bayan Mitterand'ın çektiği hareketin Washington'daki toplantısında,

1- Kürt devleti kurulması kararına,

2- Aynı planlama içinde terörün eli kanlı başına "Yaser Arafat" statüsü tanınması için alınan karara ne demelidir?" İç ve dış merkezler "Kürt sorunu" tabiri etrafında tartışma yaratırlarken, "Demokratik özerklik" taleplerinin anlamı, ulus ve milli devlet, üniter devlet yapısının ortadan kaldırılması demek değil midir? Kim ne derse desin odur.

5- "GÜZEL ŞEYLER OLACAK"...

Siyasi iktidar önce "Kürt sorunu" açılımı demiştir. Tarihsel hata ile başlatılan bu siyaset daha sonra başka parantezlere alınmıştır. "Açılımcılık" başlatılırken, Cumhurbaşkanı Gül güzel şeyler olacak" demişti. Cumhurbaşkanı Gül, hatalı bir siyaset ile siyasi iktidarın açılımcılık siyasetini önüne arkasına bakmadan bu siyasete destek vermiştir. Açılımcılık siyaseti tarihi hatası dahilinde "Habur skandalı" yaşanmıştır". Pişmanlık duymadıklarını söyleyen tetikçi terör mensupları törenlerle karşılanmışlardır.

6- ARZ VE TALEP SONU...

Siyasi iktidar, "açılımcılık" adımları attığında, emeperyalist siyaset bu hata karşısında "isteğimiz oluyor" beklentisine girmiştir. "Açılım arzı" siyasete sürülünce bu defa her arzın sonunda olduğu gibi "talepler" de onu izlemiştir. Terör ile siyasal "ayrılıkçı Kürt soruncuları" çözümü "demokratik cumhuriyet özerklik" taleplerine daha çok yaslanmaya başlamışlardır. Tetikçi terör de bu siyasetlere daha çok ön açabilmek için saldırılarını artırmıştır.

7- IRAK'IN KUZEYİ VE BARZANİ...

Terör Irak'ın Kuzeyi'nde yuvalanmıştır. Oradan sızarak katliamlar yapmaktadır. Ama, siyasi iktidar, TSK'nın Irak'ın Kuzeyi'ndeki terör yuvalarının ortadan kaldırılması için oraya yapması gereken kara harekâtının önünü açmamakta bu da tarihsel hataların bir başka bölümü olmaktadır. Tabii Barzani ve Talabani de TSK'nın Irak'ın Kuzeyi'ndeki terör yuvalarının ortadan kaldırılması için orada harekât yapılmasına karşıdır. "Mesut abi" buna direnmektedir.

8- KAPILARI KAPATMAK...

Siyasi iktidar "siz buna karşıysanız bende Irak'ın Kuzeyi sınır kapılarını kapatıyorum" dememektedir. Bazı ağızlarda ise şu söz vardır: "Canım bazı iş adamlarımız oralarda yatırım yapmaktadır". Peki bu yatırım rantları şehitlerimizden daha mı önemlidir? Ama "Mesut abi de sınır kapıları açık kalsın" demektedir. Washington da buna karşı çıkmakta Brüksel ile birlikte sınır kapıları açık kalsın" demektedir.

9- 1916'DA DA İŞBİRLİKÇİ...

Şimdi dikkat: 1916 yılında Türk Ordusu Doğu Cephesi'nde Rus ve Ermeni orduları ile savaşırken bugünkü PKK terör örgütüne benzer işbirlikçiler o zaman da vardı. Türk Ordusu'nu arkadan vurmuşlardır. Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali sürerken, zamanın Kürt Teali Cemiyeti "Kürdistan" pazarlıkları ile o bölgede emperyalizmle işbirliği yapmış. Türk Ordusu'nu arkadan vurdurmuştu.

10- KÜRT TEALİCİ SİYASET...

Vazgeçmediğim paranezim şudur: "Güneydoğu Anadolu Coğrafi Bölgemizde de yaşamakta olan ve kendilerine Kürt diyen vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti bu Vatan'a bağlı kederde ve sevinçte ortak olduğumuz vatandaşlarımızdır". Bu ayrıdır. Ama, şimdiki zamanda da geçmişteki emperyalist siyasetlerle işbirliği yapan "Kürt tealicilerin" devamcıları vardı. Zaman zaman Türkiye'ye tehditlerde savrulmaktadır.

11- TÜRK - KÜRT AYRIMI...

Siyasi iktidarın tarihsel hatalı siyasetleri ile kimi siyasal Kürtçülerin siyasetleri keskin hatlarla "Türk-Kürt ayrımı" getirmektedir. Bir vahim durum da budur. Siyasi iktidarın tarihsel hatalı siyasetleri ile buralara gelinmiştir.


Taylan SORGUN
Ortadoğu Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ Abi!..

İletigönderen Deli Haydar » Sal Haz 22, 2010 0:16

Vah! Vah! Vah!
Kurtar Bizi Barzani Abi!

Yeniçağ Gazetesi / 21 Haziran 2010


Dünün "postal öpücüsü"nü resmen Ankara’ya davet edip “Kürdistan Bölgesi Başkanı” sıfatıyla ağırlayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, binlerce kurban verdiğimiz terörün çözümünü Barzani’den beklediklerini itiraf etti. İşte, Davutoğlu’nun Kazakistan’a giderken uçağına aldığı gazeteciye yaptığı o şok açıklama:

"Önemli gelişmeler var ama yeterli değil. Sayın Barzani’den daha aktif tedbirler almasını bekliyoruz. Mesela etkin kontrol tedbirleri alabilirler, terör örgütünün lojistik kaynaklarını kesebilirler. Sayın İçişleri Bakanımızın Irak ziyaretinde imzalanan anlaşmalar var, kendilerinden neleri beklediğimizi iyi biliyorlar."


Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun peşmerge reisi Mesud Barzani ile ilgili sözlerini deşifre etti. Tayyar, Kazakistan’a uçarken Davutoğlu ile dış politikadaki tartışma alanlarına ilişkin değerlendirme fırsatı bulduğunu yazdı. Şamil Tayyar, GAP uçağındaki tek gazeteci olduğunu belirterek, Davutoğlu’nun terörün çözümünü Barzani’den beklediklerini söylediğini kaydetti. Tayyar, bu konuda şunları yazdı:

Davutoğlu, Barzani’nin PKK’ya karşı gerekli mücadele içinde olmadığı yönündeki tepkileri hatırlattığımda, 'Önemli gelişmeler var ama yeterli değildir. Sayın Barzani’den daha aktif tedbirler almasını bekliyoruz' diye konuştu. Aktif tedbirleri açmasını istediğimde ise Davutoğlu, 'Mesela etkin kontrol tedbirleri alabilirler, terör örgütünün lojistik kaynaklarını kesebilirler. Sayın İçişleri Bakanımızın Irak ziyaretinde imzalanan anlaşmalar var, kendilerinden neleri beklediğimizi iyi biliyorlar' dedi.

Şamil Tayyar, Davutoğlu’nun Ankara ziyareti sırasında Barzani’ye “Kak Mesut” şeklindeki hitabına eleştiriler karşısında ise “Misafirimizdi, bir saygı ifadesi olarak kullandım” dediğini belirtti.

"Postal Öpücü"yle Görüştüler

Peşmerge reisi Mesud Barzani bu ay başında Türkiye’ye “Kürdistan Bölgesi Başkanı” sıfatıyla davet edilmişti. Barzani bir devlet edasıyla, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, kendisine daha önce "postal öpücü" diyen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmüştü. BDP ve TÜSİAD’ı da ziyaret eden Barzani Türkiye’de de küstah ifadeler kullanmaktan geri durmamıştı.

TSK’ya Dil Uzattı

Peşmerge reisi Mesud Barzani, İstanbul’da bazı gazetecilerle bir araya geldiğinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef almıştı. Peşmerge reisi gazetecilerin, “100 bin kişilik peşmergeniz var, PKK’yı kendi bölgenizdeki dağlık bölgeden neden çıkaramıyorsunuz?” sorusuna şu şekilde cevap vermişti “Evet, bizim 100 bin peşmerge var ama Türk ordusunun 1 milyona yakın askeri var. Türk ordusu başa çıkamıyorsa biz ne yapalım? Bu işler savaşla çözülemiyor. Karşımızda düzenli bir ordu yok, gerilla var. Bunun çözümü başka bir şekilde olmalı.” Kerkük konusunda pozisyonunu koruyan ve Anayasa’nın 140. maddesinin hayata geçmesinin gerektiğini söyleyen peşmerge reisi, “Tavrımız çok açık. Irak ve Kerkük’ün çıkarı bu yöndedir. Rereferandum Kürt-Türk herkesin menfaatinedir. 140. madde uygulandıktan sonra ortak bir yönetime açık olacağız” demişti.

"Kandil’in Kozmik Odasına Girsinler"

CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, terör örgüt PKK’ya yönelik Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun 'Anlık istihbarat paylaşımında zaaf yok' sözlerine tepki gösterdi. Arıtman şunları söyledi:

Öyle bir Başbakan var ki Arap milletini sevdiği kadar kendi milletini sevmiyor, düşünmüyor. Meclis Başkanı kalkıyor Genelkurmay Başkanı'ndan hesap soruyor. Genelkurmay kendi yetkisi kadar görev yapabilir. Olmayan yetkiyle ne yapacak? Terörle mücadelede bir kere siyasi kararlılık yok. Sonra sen TBMM Başkanı olarak ne yaptın ki kimden hesap soruyorsun? Hesap sormaya hakkın var mı? Önce sen milletine hesap ver. AKP iktidarı uyguladıkları politikayla Kuzey Irak’ı imar etmekle, kalkındırmakla meşguller. Ama Kuzey Irak’tan gelen terörü durdurmak için hiçbir siyasi yardım göstermemektedirler. Kuzey Irak kapısını kapatacaksın. Ticareti keseceksin. Ya teröristi yok edeceksin ya da sen de yok olacaksın. Yaşadıklarımız Türk milletinin içini sızlatıyor. Eskinin postal yalayıcıları geliyor Irak bayrağından rahatsız olduğu için bayrak asılmıyor. İstedikleri Kürt bayrağı asılsın. Sen hangi sıfatla bu adamı Türkiye’ye çağırıp askerlerimizi şehit edenleri onure ediyorsunuz. İsrail’e uygulayacağınız politikayı Kuzey Irak’a uygulayın."

"Terör Örgütleriyle Uğraşsınlar"

200 kişilik gurup gelecek bu görülmeyecek. Bunun istihbaratı alınmayacak. Hem de bu kadar teknolojinin yüksek olduğu bir devirde” diyerek bu konudaki tepkisini dile getiren Arıtman, “Bu ülkenin istihbaratı nerede Allah aşkına?” diye konuştu. Arıtman şunları kaydetti:

Çünkü Türkiye’deki bütün istihbarat birimleri AKP’ye bir darbe olacak mı olmayacak mı korkusuyla 72 milyonu dinlemekle meşguller. Hayali, uydurmaca terör örgütü ile uğraşacaklarına gerçek terör örgütleri ile evlatlarımızı şehit eden terör örgütleri ile uğraşsınlar. Kozmik odalara girip didik didik edeceklerine Kandil’in kozmik odasına girsinler. Gazze’de dünyayı ayağa kaldıranlar neden şehitlerimi için dünyayı ayağa kaldırmıyor?

"Türk Milleti'ni Oyalamak İstiyorlar"

MHP Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun peşmerge reisi Mesud Barzani ile ilişkin açıklamarını değerlendirdi. Yunusoğlu, “Daha önce Başbakan’ın Barzani’ye yazdığı mektubuna 'sevgili kardeşim Barzani' diye başlamıştı. Davutoğlu da daha sonra Barzani’nin Türkiye ziyaretinde kendisine 'Mesut Ağabey' olarak hitap etmişti” dedi. Yunusoğlu şunları kaydetti:

Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın bu şekilde Türk Milleti'ne bu kadar hakaret eden, PKK’yı kendi bölgesinde neredeyse koruma altına alan bir kişiye bu şekilde hitap etmeleri Türkiye’nin kimler tarafından yönetildiğinin göstergesidir. Davutoğlu’nun söylemleri Türk Milleti'ni oyalamaya yönelik sözlerdir.

"Hükümetin Cesareti Yok"

CHP Bursa Milletvekili Onur Öymen, “Madem ki terör örgütünün başı, karargahı, merkezi Irak’tadır, Irak hükümeti nezdinde yapacağınız etkili diplomatik girişimlerle bu terörü önlemesi için Irak’ı harekete geçireceksiniz. Sizden önceki hükümetler Barzani’yi etkilemişti, Barzani savaşıyordu PKK’yla. Şimdi niye savaşmıyor?” dedi. Öymen, “Bir ülke topraklarında teröristlerin faaliyetine izin verecek, ondan sonra da ’Kusura bakmayın elimden bir şey gelmiyor’diyecek. Böyle devlet olur mu? Ve o devletin topraklarında ABD’nin 130 bin askeri olacak. ABD bütün terör örgütleriyle mücadele ediyor, bir tek PKK hariç. Irak hükümeti de öyle, Barzani de öyle. Buna karşı Türkiye hiçbir şey yapamıyor” diye konuştu.

"Sorumlusu İktidar"

Öymen şunları söyledi: “Burada eleştirilmesi gereken esas makam hükümettir. Siz bunun için aldınız yetkiyi, kullanmadınız. Gücünüz mü yok, askeriniz mi yetersiz, hukuk mu sizin yanınızda değil, yetkiniz mi yok, nedir mesele? Bunların hiçbiri değil, Hükümet’in siyasi cesareti yok, tüm mesele buradan kaynaklanıyor.


Önsel Ünal
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ Abi!..

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 22, 2010 1:31

PKK’yı tepelemek


PKK’yı etkisizleştirmenin, terörü altetmenin yolu diplomasiden geçiyor. Irak’ın diplomasi yoluyla PKK’yı topraklarından atmaya ikna edilmesi gerekiyor...

CHP Milletvekili Onur Öymen 1990’ları hatırlatıyor:

- PKK o yıllarda Suriye’de yuvalanmıştı. Suriye’ye sert ve kararlı mesajlar gönderdik. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş 1998 yılında Suriye sınırında düzenlenen tatbikatta:

PKK destekçisi Suriye, sabrımızı taşırmaya başladı...” şeklinde kesin mesajlar verince, askeri birliklerimiz sınıra doğru ilerlemeye başlayınca Suriye gevşedi. Apo’yu ihraç etti.


Onur Öymen iktidara çağrıda bulunarak diyor ki:

- Şu anda yapılması gereken aynı şeydir. PKK’nın karargâhı, yöneticileri, cephanesi Irak topraklarındadır. ABD ve Irak bütün terör örgütleriyle mücadele ediyor ama PKK ile etmiyor. Şili’ye gideceğinize Bağdat’a gidin. Terör örgütünü topraklarından çıkarmalarını isteyin. Eğer onlar bu işi yapmazlarsa bizim yapacağımızı kararlı bir dille anlatın.

Ankara’dakiler ne yapıyor peki?
Boş lafla vakit geçiriyor.
Irak’ın PKK konusunda sıkıştırıldığını görmüyoruz, duymuyoruz...
Barzani’ye “Ağabey” diyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu onu nasıl sıkıştırsın?


Ankara’dakilerin aklı ve önceliği parasal konularda... Terör meselesini kararlı şekilde masaya koyacak cesaret onlarda pek görünmüyor. Bu aymazlığın bedelini halk çocukları kanlarıyla ödüyor...


Melih AŞIK
22.06.10
MİLLİYET







Adam mı bırakıldı?

Meclis Başkanı soruyor; 'Genelkurmay'dan detaylı açıklama bekliyoruz'. Şahin'in tarzı ve üstüne basa basa sarf ettiği kelimeler seçmece. Bölücü terörist, 250 kişiyi son anda biraraya toplayacak desteğe sahip. Nasılsa Kuzey Irak yönetiminin şefkatli kollarında yaşıyorlar'.

Sayın Dışişleri Bakanımızın Ağabeyleri Barzani ile Talabani'nin korumasındalar. PKK'ya her türlü lojistik destek de bunlardan. Mehmet Ali Şahin'den ricamız, bir açıklama çağrısını da Erbil'e ya da Süleymaniye'ye yapması. Hani şu 'Türkiye'ye kedi bile vermeyenlere'.


Irak'a girmemek için 'Bir milyar dolar nakit veya sekiz milyar dolar kredi anlaşmasını kimler yaptı?' İşbaşına geldikleri yılda, saldırılarda kaybettiğimiz toplam insan sayısı kaçtı? Söyleyelim; 6. 'Olağanüstü Hal kalksın, yeter' diyenlerin, bugün geldikleri nokta ortada. Bakın istatistiklere, neler göreceksiniz.

'Açılım, açılım nutukları atıldığından bu yana' kan gövdeyi götürüyor. Ballı börekli karşılamalarla içeri girenler ne oldu da, cezaevine tıkıldı? KCK Operasyonları neden yapılıyor? Şimdi kalkmış 'İğdiş edilen asker'den hizmet bekliyorlar. Tüm sorumluluğu onların üstüne yıkmaya çalışıyorlar.

İşin bir de 'Kahramanlar boyutu' mevcut. Kirli iç savaşın gerektirdiği yaptırımları uygulayanların çoğu hapiste...


Burhan AYERİ
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.aksam.com.tr/2010/06/21/yazar/17847/burhan_ayeri/adam_mi_birakildi_.html
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ Abi!..

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 22, 2010 1:32

TSK mı, PKK mı?

Ne zaman PKK bir kahpelik yapsa AKP güruhu ile yanaşması olan matbuat bu ve benzeri fısıltıları yayıyorlar:

-Bu saldırı hükümeti devirmek için!
-Saldırı AKP’yi zayıflatmak için!
-Saldırının ardında Ergenekon var!
-Saldırıyı PKK’lılar değil, TSK’nın içindeki Ergenekoncular gerçekleştirdi.
-Saldırıyı PKK içindeki Ergenekoncular AKP’yi zora sokmak için yaptı.

Son dönemde bunlara yeni teraneler eklendi:

-PKK İsrail taşeronu. İsrail bu saldırı ile AKP’den intikam alıyor.
-Komutanlar saldırıyı biliyordu, AKP zora girsin diye saldırının önüne geçilmedi.

Daha bunlar gibi pek çok zırva yandaşların dilinde.
Utanmasalar, PKK AKP’yi alaşağı etmek için kuruldu bile diyecekler.
Son olarak Önder Aytaç isimli nereye hizmet ettiği malum olan biri benzer hezeyanları dillendirdi ve malum medya o ifadeleri manşete taşıdı.
Dramatik olan, bu söylem ve iddiaların devletin zirveleri ya da hükümet nezdinde kabul görmesidir!

Son olayda TBMM Başkanı Şahin, ama daha öncesinde mesela Tokat saldırısında bizatihi Cumhurbaşkanı ile Başbakan TSK’nın kendi askerini katlettiğini ima edebilmişlerdir.
Tam bu noktada soralım, böyle bir tabloda PKK ile nasıl mücadele edilebilir ve sonuç alınabilir?

Bir ülke ve yönetenlerini tasavvur ediniz ki, ülkenin meşru silahlı gücünü, çeyrek asırdır ülkeyi bölme ideali ile kan döken katiller sürüsünden daha tehlikeli görüp hedefe
oturtabiliyor!
Soruyorum; böyle bir bakışla bırakın terörün önlenmesi, 72 milyonun beraber yaşaması mümkün olabilir mi?
Emin olunuz; bu AKP ve yandaşları TSK ile uğraştıklarının yarısı kadar PKK ile mücadele etseydi, bütün bu şehitlerin hiç biri verilmezdi.
Kendimizi kandırmayalım, bu ülke için PKK’dan daha büyük tehlike, AKP ve güruhunun bu bakışıdır!

Kendine ram olmayan herkesi düşman gören bir anlayışla bırakın dev bir ülke, sıradan bir aile bile yönetilemez!
Ülkenin ve devletin ali menfaatlerini kendi iktidarının devamı adına sürekli çiğneyen bir anlayışla Türkiye’nin gideceği yer uçurumdur ki ülkemiz bugün böyle bir sürece yelken açmış durumdadır.
Lafı uzatmıyorum, bu zihniyet tasfiye edilmediği sürece Türkiye değil PKK’dan kurtulmak, PKK benzeri yeni belalarla yüz yüze gelecektir.

Son bir not:
Genelkurmayımızın savcıları niçin vardırlar?
TSK’ya yapılan bu alçak hücumlar suç değil mi, neden gereğini yapmıyorlar?
12 yaşında, babasının işini kaybetmesinden ötürü Tayyip Erdoğan’a laf atan bir çocuk için 5 yıl hapis cezası istenirken, bu ülkenin şanlı ordusuna atılan çirkin iftiraların hiç mi müeyyidesi yok!
Hayır yazılı hukukda böyle bir müeyyide var da, savcıları harekete geçirecek bir irade yok TSK’da..
Yazıklar olsun!

NİYE DAVET ETTİ?

Bana Barzani’yi anlat Abdullah Bey!

Dün son PKK saldırısı bağlamında Çankaya’daki zirve haberinin sonucunu beklerken Cumhurbaşkanı Gül’ün Barzani’yi davet etmesi ve görüşmelerini düşündüm.. Sahi Abdullah Bey her fırsatta Türkiye’ye salya saçan bu adamı niçin çağırdı ve neyi konuştu?

Adamın davet edilmesi PKK ile mücadele bağlamında olamaz çünkü daha dün Barzani’nin sözcüsü TSK’nın K. Irak’da operasyon yapma ihtimaline karşı rezil bir tutum takındı ve yeni küstahlıklar yaptı. Bundan da önemlisi Barzani yönetiminin PKK’ya verdiği Kandil desteği ortada.. Hal bu iken sormak lazım; bu adamı Türkiye’ye neden çağırdılar ve ne görüştüler?

Barzani’nin çağrılması, K.Irak’da aslında fiilen var olan Kürdistan’ı tanımadır. Dolayısı ile siz Barzani’nin Kürdistan’ını tanırsanız, PKK da, durun bir dakika, ben de varım, benim de taleplerim var diyecektir ve diyor.

BUNU DA GÖRDÜK

PKK’lılar için ağıt yakan AKP’li Bakan!

Adam şehit cenazelerine gitmiyor ama ölen PKK’lılar için ağıt yakıp bölgeye yani hemşehrilerine selam gönderiyor. Hayır bunu yapan BDP’li biri değil AKP’li ve üstelik bakan... Egemen Bağış’tan söz ediyorum.. Bağış önceki gün, “Ölen PKK’lılar da Türk vatandaşı” buyurdular ve onlar için kahroluyoruz mesajını örtülü olarak ilettiler.

Söyleyin bana bu tür adamların bakan olduğu bir kabine PKK ile nasıl mücadele eder? Kişisel özelliği sadece İngilizce bilmek olan ve Tayyip Erdoğan’ın ABD temasları sürecinde yaptığı tercümanlık sebebi ile konuşulanlara aracılık etiği yani şahit olduğu için sussun diye bakanlıkla ödüllendirilenlerin de bulunduğu bir kabineyle Türkiye PKK gibi bir bela ile baş edebilir mi?


Sabahattin ÖNKİBAR
YENİÇAĞ
22.06.10






‘Taşeronluk’ başarısızlığın izahı olamaz


BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, son günlerde artan terörü, PKK’nın “taşeron” olarak kullanılmasına bağlıyor.

Doğal olarak açıkça söylenmese bile hedefteki sorumlu “yeni düşman” İsrail.
Olabilir, devletlerin, PKK türü örgütleri kendi çıkarları için kullanmaları, beslemeleri, barındırmaları tarihte rastlanmamış bir şey değil.
PKK’yı vaktiyle Suriye’nin de nasıl besleyip kullandığını hatırlayalım.
Şu anda da PKK’nın İran kolu olan PEJAK’ın, İsrail tarafından desteklendiği de herkesin bildiği bir “devlet sırrı”!

Yani Başbakan, PKK’nın birileri adına taşeronluk yaptığı iddiasında haklı olabilir.
Ancak bu durum, hükümetin terörle mücadele konusundaki başarısızlığı gerçeğini de değiştirmez.

Birileri size karşı bir terör örgütünü kullanıyorsa, sizin eliniz armut mu topluyor?
Sınırlarınızı korumak, terör örgütünü etkisiz hale getirmek sizin işiniz değil midir?
Ayrıca bu konuyla ilgili olarak yapılacak mücadele sadece kendi iç güvenliğinizi ve sınır emniyetinizi sağlamakla da kalmamalıdır.
Bir terör örgütüne destek verdiğinden emin olduğunuz ülkeyi, uluslararası alanda bu yüzüyle de teşhir etmeniz gerekir.

Elinizdeki bilgileri masaya koyup, hesap sormanız, bu desteği kesmek zorunda bırakmanız gerekir.
Bunları yapmadan sadece “taşeronluktan” söz etmenin iki anlamı olabilir:

1- Ya bunu yaparak terörle mücadeledeki zafiyetinizi örtmeye çalışıyorsunuzdur.
2- Ya da “taşeronluk” iddiası kanıtlanamayan bir komplo teorisinden ibarettir.

Her ikisi de çıkar bir yol değildir. Bu strateji üzerinde terörle mücadelede sonuç almak mümkün değildir.


Mehmet Y. YILMAZ
HÜRRİYET
22.06.10
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ Abi!..

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 22, 2010 1:40

Çömelme açılımı


Çok savaş gördü bu millet...

Çömelen devleti ilk kez görüyor.

Her yer jammer dolu.
Sinyal kesiyorlar.
Ki, mayın filan patlamasın.

Havada üç tane Kobra var.
Tam teçhizatlı, tur atıyorlar.
Arada ısı bombası fırlatıyorlar.
Ki, roket gelirse hedefi şaşırsın.

Yüzlerce bordo bereli etrafta...
Araziye yayılmışlar, eller tetikte.
Kum çuvallarıyla çevrili siper...
Ardında, çömelmiş Başbakan.
Ve, Genelkurmay Başkanı.
Ki, mıhlamasınlar.

Moral vermek için yapılan ziyaretin, moral bozucu fotoğrafıdır bu.

Kimseyi rencide etmek maksadıyla yazmıyorum; ben de olsam, ben de çömelirim... Çünkü, elimizi kolumuzu sallaya sallaya girdiğimiz Irak topraklarına, kendi topraklarımızdaki kum çuvallarının ardından çömelerek bakabiliyoruz bugün anca.

Ankara’da yıllardır yan gelip yatarken, dizlerinin üstüne çökmüş örgütün, yeniden ayağa kalkmasına göz yummanın neticesidir bu... Kahramanlarımıza vatan haini muamelesi yapıp, içeri tıkarken, “güzel şeyler oluyor” deyip, teröriste havai fişek fırlatmanın, şımartmanın neticesidir.

Şeref madalyalı subaylarımız kendi kafasına sıkarken, utanmadan sırıtmanın... “Camilerimizi bombalayacaklar, bize suikast yapacaklar” iftirasıyla cahil cüheladan oy toplayıp, elinde roketle gezenleri gizli gizli affetmeye çalışmanın bedelidir.


Adamlar harıl harıl memleketin yollarına mayın döşerken, şarkıcılarla türkücülerle şov yapmanın, 4-4-2’yle mi yoksa 3-5-2’yle mi hallederiz bu meseleyi diye, futbolcularla top sektirmenin bedelidir.

Bir taraftan “kardeşim” diye bağrına basacaksın Barzani’yi... Öbür taraftan “taşeron bunlar” deyip, kum çuvallarının ardından çömelerek bakacaksın Barzani’nin topraklarına.

Nasıl gezebiliriz ki ayakta?


YILMAZ ÖZDİL
22.06.10
HÜRRİYET






Öcalan mı başarılı, bizi yönetenler mi?

Acı ve açık konuşmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Türkiye ne zaman belini doğrultmaya kalkıyorsa PKK silahlı eylemlere başlıyormuş. Taşeron örgütmüş. Şehitlerin kanı yerde kalmayacakmış. Terör amacına ulaşamayacakmış.

Özal’ın “Üç beş çapulcu” diye küçümsediği ilk PKK cinayetinde hamile olan annenin çocuğu doğdu, aynı lafları dinleye dinleye büyüdü, askere gitti, şehit oldu, toprağa düşmesinin üzerinden altı yıl geçti, yine aynı laflar, klişe demeçler.

Arşivden çek çek oku, her şehit haberinden sonra gazetelerin yazdıklarından aklında kalanları mikrofonlara tekrarla dur.
Bu lafların cümlesi palavra.

Şehitlerin kanı yerde kalmıştır.
Terör de amacına ulaşmıştır.
Niçin böyle söylediğimizin daha iyi anlaşılması için bir iki hatırlatma yapalım.

Şeyh Sait İsyanı başlatılırken arkasındaki İngiltere’nin de desteği ile isyancılar, şayet bir devlet kurabilirsek başkentimiz Diyarbakır olsun kararı almışlardı.
“Çok iyi şeyler olacak” diye başlatılan “Açılım sürecinde” PKK militanları Irak sınırında devlet töreniyle karşılanıp kurulan seyyar mahkemece serbest bırakıldıklarında, Diyarbakır’da 80 bin kişi tarafından, “Başkentimize hoş geldiniz” yazılı dev bir pankartla karşılandılar.


PKK’nın Halk Meclisi olan Kongre-Gel’in kararıyla kurulan KCK yapılanmasında, Suriye, Irak, Türkiye ve İran’da yaşayan Kürtlerin kendi konfederasyonlarını kurmaları ve bu dört konfederasyonun üst bir konfederatif yapıda birleşmeleri doğrultusunda (Büyük Kürdistan) çalışma kararı aldıkları ve bu konuda DTP’li belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve milletvekillerine “KCK Yemini”ni ettirdiklerini ise anlatmıştık.

Bütün bunlara ilaveten; yaptıkları toplantılarında Türk Bayrağına tahammül edememeleri, İstiklâl Marşı’nı söylemekten kaçınmaları ve KCK yapılanmasının giriş bölümünde tarif ettikleri “Kürdistan bayrağını” her fırsatta gözümüzün içine sokmaları..
“TC Kürdistandan defol!” pankartları açmaları velhasıl her şey ama her şey, devletin varlığı, millet ve vatanın bütünlüğüne karşı topyekûn bir isyanla karşı karşıya olduğumuzu apaçık gösteriyor.

Hatırlatmalarımız bunlar..
Şimdi de mevcut tabloya bakalım.
Gazeteler ve bir avuç kişinin dışında herkes, “Öcalan ve PKK muhatap alınsın” demiyor mu?
Diyor.
Demek ki Öcalan ve PKK, “Bir avuç serseri” noktasından, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile karşılıklı masaya oturabilecek bir konuma gelmişlerdir. Demek ki PKK ve arkasındakiler, bu süreçte örgütü, Ankara’dakilerin Türkiye’sinden daha iyi yönetmiştir.

Ayrıca..

Hükümet, PKK ve KCK’nın nihai hedefi olan “Büyük Kürdistan” için ilk adım sayılabilecek “Yerel Yönetimlere Özerklik” adı altında üniter yapının içerisinde “PKK adacıkları” yani “Küçük Kürdistanlar” üretmek için Meclis çatısı altında düğmeye basmış mıdır?
Basmıştır!

Öyleyse, Öcalan ve PKK, bu süreçte Ankara’dakilerden başarılıdır. Acı ama gerçek olan budur. Neymiş efendim; PKK’nın arkasında ABD varmış, AB varmış, İsrail varmış. Allah, Allah.. Yahu ABD senin NATO’dan müttefikin, stratejik ortağın, İsrail kankan, AB, “Ne pahasına olursa olsun girmek istediğin idealin” değil mi?

Demek sen, şimdi bunca imkân ve muhabbetine rağmen, PKK’nın ABD, İsrail ve AB’yi kendi amaçları doğrultusunda senden daha iyi kullandığını söylüyorsun, yani benim dediğimi diyor, “PKK bu konuda da beni geçti” itirafında bulunuyorsun öyle mi?
Şu perişan halinizle bir de Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranları eleştirmeniz yok mu, Allah sizi bildiği gibi yapsın, ben başka ne diyeyim...

Ama millet uyanıyor!
PKK da, siz de Kuvayi Milliye ruhu karşısında perişan olacaksınız.


Hasan DEMİR
YENİÇAĞ
22.06.10
En son Başkomutan tarafından Sal Haz 22, 2010 22:05 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ Abi!..

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 22, 2010 17:51


Nerdesiniz?..


FİLİSTİN için yırtındınız da…
Şimdi niçin ortalıkta yoksunuz?..
Niçin sesiniz çıkmıyor?..
Niçin televizyonları çağırıp iki parmağınızı birden sallamıyorsunuz?.. Niçin dünyayı ayağa kaldırmıyorsunuz?..
Nerdesiniz?..


Dün kadın okurum, attığı e-mail’de “Yaban güvercinlerini vurdular yine” diyordu…
Her şartta Mavi Marmara gemisinde ölenlerden kat be kat fazla gelen ilk haberlere göre vurulan Mehmetçiklerin sayısı…

Tabii ki onlara da yanmıştı yüreği, vicdanı olan herkes gibi… Ama yaban güvercinleri; bir pis siyasi planın, gemiye doldurulmuş kurbanları olarak ölmediler…
Ya da Filistin toprakları için…
Onlar; yurt topraklarını beklerken, Türkiye rahat uyusun diye, o gece karanlığında vatanları için canlarını verdiler…

İyi ama niçin o yeşil bayraklı kalabalıklar Kızılay’a-Taksim’e çıkıp bağırmıyorlar?..
Niçin yurdun dört bir yanında aynı anda mitingler başlamıyor?..
Niçin dinci yazarlar megafonları alıp tepinmiyorlar?..
Niçin toplu gıyabi namazlar kılınmıyor?..
Niçin sesi çıkmıyor mollanın?..

Niçin “Dünyayı başlarına yıkarız” diye parmağını dört bir yana sallamıyor ve acele hastanelere koşmuyor Başbakan?..
Hani “van minüt” mü ne?..

Bülent Arınç niçin televizyona çıkıp ağlamıyor?..
Dün “Genelkurmay’dan açıklama bekliyorum” diyebilen TBMM Başkanı, niçin o açıklamayı “açılım”ın mimarı Başbakan’dan isteyemiyor?..

O iktidar milletvekilleri niçin gözlerini sile sile koşup birer çılgına dönmüyorlar?..
Niçin acil kriz toplantıları yapılmıyor?..

Niçin belediye otobüsleri, şehirlerin meydanlarına sembolik “cihat” için bedava insan taşımıyorlar?..
Nerdesiniz?…
Nerde?..


Bekir ÇOŞKUN
22.06.10




PKK TERÖRÜNÜ AKP’NİN HANGİ POLİTİKASI YOĞUNLAŞTIRDI?

PKK’nın “orta yoğunluklu savaş” ilan etmesinden bu yana artan saldırıları, iki ayda elli güvenlik gücümüzün kaybına yol açtı.

Türkiye kaybettiği insanlarının acısını yaşamaya devam ederken, bir yandan da egemen düzen ciddi bir çözülme halindedir. Sınır mevzisinde, kum torbalarının arkasında çömelen devlet erkânı mı yoksa neo-osmanlı şovenizminin yerini istihbarat dilenciliğine bırakması mı; acaba hangisi, düzen siyasetindeki çöküntüyü daha iyi resmetmektedir? Soru budur.

Türkiye’de egemen siyaseti biçimlendiren aktörlerin almış oldukları pozisyonu irdelemek ve PKK’nın şiddet eylemlerini yükseltmesindeki mantığı kavramak, burjuva siyasetindeki tükenmişliği görmekle birleşiyor.

TAŞERON İDDİALARI: SUÇLULUK PSİKOLOJİSİ

Hükümetin PKK saldırılarına karşı geliştirdiği siyasi söylemi iki noktada özetlemek mümkün; birincisi, PKK’nın İsrail’in taşeronu olduğunu ima etmek ve ikincisi de, TSK’nın PKK karşısında ihmalkâr davrandığını dillendirmektir. Tayyip Erdoğan’ın “Terör örgütü, birilerinin taşeronluğunu yapıyor” şeklinde konuşması; Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in “Milletimiz Genelkurmay’dan tatmin edici bir açıklama bekliyor” sözü ve bunun hükümet taraftarı basın tarafından büyütülmesi, bu tespitimizi güçlendiriyor.

Erdoğan’ın “Medya terör örgütüne yandaşlık yapıyor” sözlerini ise “suçluluk psikolojisi” çerçevesinde ele almak durumundayız; hükümet, medyayı “terör yandaşı”, PKK’yı da İsrail taşeronu ilan ederek, açılım siyasetinin yıkıcı sonuçlarını örtbas etme telaşına düşmüştür.
Hükümet hariç herkesin suçlu ilan edildiği bu noktada, Nasrettin Hoca’nın “Peki, hırsızın hiç mi suçu yok,” sözünü anımsıyoruz.

Odatv’deki yazılarımızda, PKK’nın şiddeti yoğunlaştırmasını AKP-KDP uzlaşmasına bağlamıştık; buna göre, Kürt sorununda kendisini kabul ettirmek isteyen PKK, Türkiye’nin Barzani önderliğindeki siyasi yapıyı siyasi ve ekonomik bakımdan içermesine muhalefet etmektedir. PKK’nın ateşkesi bitirdiği yönündeki açıklama ile KCK’ya yönelik iddianamenin tamamlanmasının, Dışişleri Bakanı düzeyinde “Kak Mesut” şeklinde hitap ettiğimiz Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretine denk gelmesi, söylediklerimizi teyit etmektedir.

Erdoğan’ın “taşeron” sözüne geri dönebiliriz; bir ülkede başbakanlık koltuğunda oturan birisinin, kurulduğu günden bu yana çok sıkı ilişkiler geliştirdiğimiz bir devlet hakkında bu sözleri söylemesini, devletin çözülmesi başlığı altında incelemeliyiz. Genelkurmay’ın “Taşeronluk iddiaları gerçek dışıdır” açıklamasına rağmen Erdoğan’ın söylemine devam etmesi, ancak, şiddetin yükselmesindeki siyasi sorumluluğunu başkalarının sırtına yükleme güdüsüyle açıklanabilir.

Ne olursa olsun, Erdoğan’ın ağzından çıkanların ciddiyetinden habersiz olduğunu görüyoruz. Eğer Erdoğan suçlamalarında samimiyse yapacağı iş bellidir; İsrail büyükelçisini “persona non grata” ilan etmek ve İsrail’le yapılmış bütün gizli anlaşmaları açıklayarak iptal etmek, ilk elden akla gelenler arasındadır. Bunlar yoksa, ikiyüzlülük ve iftira var, demektir.

AÇILIM VERSUS SİLİVRİ KAMPÜSÜ

Sınır mevzisinde yaptığı konuşmada Erdoğan’ın, “Askerimizin morali çok yüksek” şeklindeki sözlerini de ele almak gerekiyor.

PKK’ya silah bıraktırmak için başlatılan açılım siyaseti, PKK’da şiddeti yükselterek tasfiye girdabından kurtulma refleksi uyandırmıştır ve bunu artık çıplak gözle de teşhis edebiliyoruz. Bunun yanı sıra, AKP iktidarı döneminde, Kürtler’in gözünü boyamak için, PKK’yla dağlarda savaşmış ve buradaki başarıları sayesinde madalyalar almış ordu mensuplarının Silivri’de ikamet ettirilmesi, şimdi PKK’yla kim savaşacak, sorusunu da gündeme getirmektedir. PKK’yla savaşan her subayın “açılım hediyesi” olarak tutuklanması ihtimalinin, bizzat ordu üzerinde yarattığı tahribatı küçümsememek gerekiyor.

Nitekim AKP’nin cumhuriyet kurumlarını “fitne yuvası” olarak görmesi ve onları dar’ül harp ilan etmesi, en başta orduyu etkilemiştir. “Her gün bir darbe planı yapan, tarikatlara iftira atmak için fesatlar karıştıran, PKK’nın saldırılarına bilerek göz yuman” bir ordu; hükümet taraftarlarının çizdiği TSK tablosu budur. Böyle bir ordunun moralli olduğunu söylemek mümkün değildir.


BÜYÜK SERMAYENİN ZAFİYETİ

Büyük patronlar kulübü TÜSİAD başkanı Ümit Boyner’in PKK saldırıları üzerine yaptığı yorum, özellikle AKP hükümetine ve Fethullah Gülen cemaatine yönelik kısımları, oldukça sert kabul edilmektedir. Boyner, bu açıklamasında “iç ve dış dengede hükümetin ayar problemlerinden” ve “Pensilvanya’dan terörle mücadele yorumu bekleyenlerden” dem vurmakta ve eleştirmektedir. Açıklamaya Pensilvanya’nın eklenmesi, TÜSİAD’ın açılım siyasetinden duyduğu memnuniyetsizliği dile getiriyor. Abant toplantılarıyla açılımın ruhani önderliğini ele geçiren cemaat, en son Kürtçe televizyon kurma kararı almıştı.


TÜSİAD hakkında söylenebilecek olan tek nokta, onun AKP’yi ve Gülen cemaatini eleştirme ehliyetine sahip olmadığı gerçeğidir. En başından itibaren “Kürt açılımı”nı destekleyen, başarı dileklerini ileten ve hükümeti bu konuda cesaretlendiren TÜSİAD’ın bugün AKP aleyhine açıklamalar yapması inandırıcı değildir. Üstelik daha bir hafta önce Barzani’yi ağırlayan ve Irak sınırında serbest ticaret bölgeleri kurarak, “entegrasyonu ilerletme, sınırları geliştirme,” çağrıları yapan bir kurumun; bugün o sınırı geçen PKK’lılara öfkelenerek hükümeti azarlaması, en hafif tabirle, birbirini çelmektedir.

GENELKURMAY’IN EKSİKLİKLERİ

Hükümet-cemaat-büyük sermaye eksenindeki miyopluğu büyük bir açıklıkla tespit ettikten sonra, yüksek komutanlığın doktrin eksikliklerine de değinmek durumundayız.

Hatırlamak zorundayız; Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu sırada Orgeneral İlker Başbuğ, Kuzey Irak’taki gelişmelerin Kürtlere siyasi, hukuki, askeri ve psikolojik güç kazandırdığını belirttikten sonra, “bu durumun vatandaşlarımızın bir kısmı üzerinde aidiyet modeli yaratabileceğine de dikkat edilmelidir” diyerek uyarmıştı.

Bugün ise; Mesut Barzani’nin “Kürdistan Başkanı” sıfatıyla ağırlanması, Türkiye nüfusunun bir bölümünün aidiyet duygularını zedeleyecektir, tespitinden uzaklaşan bir Genelkurmay bulunmaktadır. Bu durumu üzücü bulmak durumundayız.

AKP’NİN SONU


Bitirirken, önümüzdeki siyasi sürecin, AKP açısından oldukça sıkıntılı gelişeceğine de işaret edelim. Washington’a giden AKP’li milletvekillerinin, tabir-i caizse, “burunlarının sürtülmesi”; İsrail’li bir bakanın Tayyip Erdoğan’ı “düşman” ilan etmesi; rüzgârın tersine döndüğü anlamına geliyor. Diğer taraftan Çetin Doğan ve İlhan Cihaner’in arkadaşlarıyla birlikte tahliye edilmeleri; Mehmet Haberal’ın dokuz hâkimi mahkûm ettirmesi, AKP’nin yaymış olduğu korkunun yavaş yavaş dağıldığını gösteriyor.

Bir hükümet partisi Amerika’nın “desteğini”, Kürtler’in de “rızasını” alamıyorsa; o partinin iktidarda kalma olanakları hızla tükeniyor demektir.

Sait Çakır
Odatv.com




Taşerondan kasıt BOP eşbaşkanının söylediği çete-taşeron ERGENEKON... Bunu görmek için dört gözlü olmaya gerek yok.
ABD ile gizli anlaşma yaparak zamanı geldiğinde tarihi fırsat diye açılımları başlatan Gül ve BOP eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a işaret fişeğidir bu saldırılar...
Çünkü Erdoğan ne diyor "AÇILIMLARA KURŞUN İŞLEMEZ"

AKP'yi bitirecek tek güç vardır o millettir.

AKP bitmeden yapacağını daha kuruluşunda taahhüt etmiştir.Yani sonunu eğer millet getirmez ise Bekir Çoşkun'un dediği gibi Gazze oyuncuları ağlarlar godomanlar alkışlarlar, nemalanırlar,içerde BOP uşaklarının yaptığı saldırıları Ergenekon'a bağlarlar godomanlar alkışlarlar...
İnanmayan Pensilvanyalı Hoca efendinin medyasına baksın...Tahliye kararlarının BOP kahpe birlikleri PKK terör örgütü saldırılarına bağlıyorlar.Diyorlar ki Balyoz ve Ergenekon tahliyelerine denk gelmesi saldırıların tesadüf mü?

Habur'u umut verici bulan Erdoğan'ı unutmamıştır umarız sayın yazar.Unuttu ise Obama'nın Nisan 2009 konuşmasına baksın.Amerika manyak mı AKP'yi deliğe süpürsün? Woodrow Wilson ödüllü Davutoğlu'un abisine bakın Türkiye'ye posta koyuyor.Koca İsrail'e nutuk çeken AKP Kürdistan Başkanı diye ağırladığı Barzani'ye ne dedi? Bir şey dedi mi? Dese bile yapacak mı?

Sözün özü şu ABD AKP'yi kucağına çoktan oturttu.9 AY 10 güne az kaldı!..ABD PKK vuruşları ile bunu hatırlatıyor...

Erdoğan hatırlıyor AÇILIMLARA DEVAM...

Neden mi yazdım son paragraf yazarın tüm yazdıklarına ters...
En son Başkomutan tarafından Sal Haz 22, 2010 21:54 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ Abi!..

İletigönderen maydonos » Sal Haz 22, 2010 18:12

Terorun artma sebebi arasinda 12 eylulu unutmayin.Halk uzerinde baski kurularak bdp'nin doguda akepeninde batida secimlari kazanmasi saglanacak.

Bahceli ilk kez dogru aciklama yapti. Ohal gerekli.

Oysa ki; terorun hortlama nedeni bu surecte, secimlerdir. Dikkat edin uyumayin. Doguyu ele gecirme planidir. Bdp ile Akepe kolkola gidiyorlar.

Anayasa mahkemesi ve onun verecegi karar hersey dahil; degerli arkadaslar, rte'nin soylemi ne idi. " eger yeni anayasanin yolunu acmazsaniz size gununuzu gosteririm."

Bu arada Kilictaroglu'da keskin soylemler yerine uslu cocuk aciklamalari yapiyor. Kibarcik Ecevit gibi davraniyor. Karsindaki sokak kedisini bu sekilde davranarak zor baseder. Secimede boyle sesiz girerse bu simdiden kaybedilir.

Sonuc olarak:

Toz duman arasinda halk secime sokulacak.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Çrş Haz 23, 2010 2:51


BAŞBAKAN MUHALEFET LİDERİ GİBİYDİ..

23 Haziran 2010

Zamanı geldi, biri çıkıp şu açılımı anlatsa artık.. Neyin nesidir bilsek, öğrensek..
Bunca toplantı yapıldı..
Başbakan her kesimle kahvaltı yaptı, uzun uzun anlattı..
Toplantılara katılanlara soruyorum..
Daha şudur diyeni göremedim..
Ortada yapılan bir şey de yok.. Atılan tek bir adım..
Başbakan dün yine “Gelin bu sürece destek verin, gelin milli birlik ve kardeşlik projesine destek verin” diye çağrı yaptı..
Elimden geleni yapmaya hazırım..
Ama neye destek vereceğimi, nasıl destek vereceğimi bilmiyorum!..
Bilsem..
Karınca kararınca..

Bu konuda hükümete acayip destek verenleri okuyorum.. Onlardan da tık yok.. Daha biri çıkıp ‘açılım bu demektir’ diye yazmadı.. Şunlar yapılacak demedi..
Artan terörün (iki ayda 55 şehit oldu) nedenini açıklayan çıkmadı..

Başbakan’ı dikkatle izledim.. Zaman zaman muhalefet partisi lideri konuşuyor zannettim.. Artan terörü hiç üzerine almadı..
Hatta, 2001 yılından örnek verdi, bu işi bitiremediler diye çattı..
Kime mi?
9 yıl önceki hükümete!..

AKP, hükümeti devraldığında terör sıfır noktasına kadar inmişti.. AKP hükümeti de bir önceki üçlü koalisyon hükümeti de bu durumun üzerine yattı.. 2000-2004 arası kayıp yıllar olarak tarihe geçti..
İki yıl önce 2008 yılının Ocak ayında terör kıpırdanmaya başlayınca..
Azma sinyalleri verince bu soruyu Cumhurbaşkanı Gül’e sormuştum.. Aynen şöyle demişti:
“Evet o yıllar kayıp yıllardır, terörün bittiğini zannettik.. Zaten bütün kurumlar bu dönemden gerekli dersi çıkardı.. Şimdi bu tecrübenin eşiğinde gerekli çalışmalar yapılıyor” (17 Ocak 2008 - Vatan)
Başbakan dün başka havadan çalınca, medya dahil herkesi suçlayınca aklıma geldi..

Bu arada 1 Mart tezkeresini yeniden mi sorgulasak..
O tezkere geçseydi, Kandil, ‘Kandil’ olarak kalır mıydı?
O gün tezkereye imza atan Gül, destek veren Erdoğan, karşı çıkan Meclis’ten geçirmeyen Arınç ne der acaba..


Mesut ‘Kak’tı kahpe oluyor.

On beş gün içinde oldu.. Mesut Barzani, 6 yıl sonra Ankara’ya geldiğinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından Kak Mesut diye karşılandı..
Ağabey Mesut..
El üstünde tutuldu..
PKK militanlarının, Kak Mesut’un ülkesinde yaşadığı, Kak Mesut’un sesini çıkarmadığı unutuldu..
On beş gün sonra.. O militanlar Kak Mesut’un ülkesinden çıkıp askerlerimizi vurup yine Kak Mesut’un ülkesine dönünce olan oldu..
Fatura kesmek gerekirdi..
Kesildi...
Nasıl mı?
Sınırını tutamayan Mesut Barzani’ye ağır diplomatik baskı uygulanacakmış!..
Yani bir daha Mesut’a Kak denmeyecek..
İşin özü şu: ‘Kak’tı kahpe oluyor.




Çanakkale’de yedi düvelle savaşmadık mı?

Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, 11 şehit verdiğimiz Gediktepe’deki çatışmayı Çanakkale Savaşı’yla eşdeğer tutmuş..
1915’teki kahramanlık destanı gibi demiş..
Yok artık daha neler..

Biz Çanakkale’de yedi düvelle savaşmadık mı? Başbuğ kıyaslama yaptığına göre sormak lazım; PKK yedi düvele bedel mi?

Sınır karakolumuza 25 PKK militanı saldırmış..
Çanakkale’de!..

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
(...)
Eski Dünya yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi mahşer mi hakikat mahşer.
(...)
Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela..

Ya bu şiir fazla abartılı ya da Başbuğ’un benzetmesi..
İkisinden biri..


Mehmet TEZKAN
23.06.2010
milliyet.com.tr






Askere hesap sormak

Dünkü gazetelerde yer alan haberlere göre ordumuz teröristleri çoban zannettiği için ateş açmakta tereddüt etmiş. Soruşturma sonucu ne çıkar bilmiyorum ama eğer gerçekten de askerlerimiz tespit ettikleri hareketi 'çobandır' diye dikkate almadıysa ortada vahim bir durum var demektir.

1 Haziran'dan itibaren terör eylemlerine başlayacağını duyurmuş bir terör örgütü varken en ufak bir hareketlenmeden bile şüphelenmesi gerekmez mi ordumuzun.

TSK düşük yoğunluklu savaşta dünyanın en başarılı ordularından biridir. Buna rağmen nasıl tereddüt eder? Bunun bir sebebi olmalı.

Aynı durumun bizim topraklarımızda değil, bir başka ülkede yaşandığını düşünelim. Bizimki gibi benzer bir savaş halinde olan bir ülke de İsrail.
Gecenin kör karanlığında İsrail'in sınır karakolunun yakınlarında bir hareketlilik olduğunu varsayalım. Diyelim ki termal kameralara bir 'canlı' yakalanmış ancak bu hareketi üreten canlının çoban mı, terörist mi, yoksa bir hayvan mı olduğuna karar verilememiş.

İsrail ordusu ne yapardı bu durumda? Hiç tereddüt etmeden hareketliliği gördüğü noktayı dümdüz ederdi. Bir dakika bile ateşi kesmez, her türlü gücüyle o hareketliliğin olduğu noktaya saldırırdı. Sonunda hareketliliği yaratan dağda başıboş dolaşan bir hayvan olsa bile bunu hiç umursamaz, hiç gocunmaz, görevini yapmış olmanın gururuyla başı dik yoluna devam ederdi.

Ne uluslararası kamuoyuna hesap verir, ne basını bilgilendirme gereği duyar, ne herhangi birini muhatap kabul ederdi.

Zira bunca ateş bir hayvan için açılmış bile olsa askerlerinin canını tehlikeye atma riskini ortadan kaldırmış olacaktı. Oluşacak herhangi bir hasar için de 'collateral damage' derdi; 'yan etkili ikincil zarar' der geçerdi. Açıklaması da 'savaş şartları' olurdu.


Tıpkı Türkiye'nin ordusunun içinde bulunduğu durumu telaffuz etmesi gerektiği gibi: Bunun adı savaş.

Dün, olay bölgesini yerinde ziyaret eden Hürriyet Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu hareketliliği fark eden komutanın saldırı emri verdiğini, iki saat boyunca ateş açıldığını yazıyordu. Bu habere göre TSK 'elinden geleni' yapmıştı.

İki saat boyunca tepki vermeyen örgüt, askerlerimizin 'Artık bir şey olmaz' dedikleri bir zafiyet anında harekete geçmiş.
Yine de bu 'zafiyet' bile açıklanabilir mi? O hareketliliğin nedeni ortaya çıkarılmadan durmak kabul edilebilir mi?

    Maalesef Türk Silahlı Kuvvetleri savaşın gereklerini yerine getirememeye başladı. En önemlisi tereddüt eder hale geldi...

    İki farklı haberde de ortak olan zafiyettir: 'Çobandır vurmayalım' veya 'Artık bir şey olmaz' zafiyeti. Bütün bunlar TSK'nın tereddüt ettiğinin işaretleridir.

    Ama şunu da sormamız gerek: Bu ordu nasıl tereddüt etmesin?

    Terörle mücadelede kahraman olmuş, büyük başarılar elde etmiş komutanları içeriye tıkılan bir ordu...

    Subaylarını 'onur intiharlarına' kurban vermiş bir ordu... Apo'yu getirenlerin Ergenekoncu diye suçlandığı bir ordu...

    Hükümetin savaş açtığı bir ordu...

    Tasfiye edilmek, değiştirilmek istenen, karargahına girilen bir ordu...

    Türk Silahlı Kuvvetleri eleğe dönüştürüldü, hesap verir hale getirildi, sorgulanmaya başlandı ve sonunda da en temel işlevinde bile 'zafiyet' gösterir, tereddüt eder hale geldi.

    Türk ordusunu sistematik olarak yıpratan kampanyanın, her adımından hesap sorulmasının bedelini şimdi görüyor musunuz? Açılımdan bu yana teröre kurban giden 128 askerimiz.

    Uluslararası kamuoyu ne der, hükümet üzerimize gelir mi, telefonumuz dinlenir mi, telsizimiz kayıt altına mı alınır, evlerimize kamera mı yerleştirilir, konuşmalarımız sızdırılır mı, hapse atılır mıyız, Ergenekoncu mu oluruz, gazeteler hakkımızda ne yazar, karargaha yine girer ve belgelerimizi didik didik ederler mi kaygılandırılan bir orduyla savaşa giriyor Türkiye.

    Üstelik, TSK'yı bu hale getirenler bir de şimdi askerden hesap soruyor, 'Tatmin edici bir açıklama' bekliyor.

    Hadi bakalım şimdi söyleyin kim sorumlu: Zafiyet içindeki TSK mı onu bu hale getirenler mi?


Oray EĞİN
aksam.com.tr
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Çrş Haz 23, 2010 16:43

HANGİSİ SİYASİ İSTİSMAR?


AKP hükümetinin iktidara geldiği 2002'den bu yana teröre verdiğimiz şehit sayısı 800'ü geçti. Bir açılım safsatası başladı, ardından 135 vatan evladı şehit oldu.

Her gün farklı bir tavır takınan başbakan da Şemdinli'deki olaydan sonra yepyeni bir tavırla Doğu Anadolu'daydı. Van'daki törene katıldı ve saldırıya uğrayan Hakkâri Gediktepe'deki siperleri dolaştı. Sanki 8 yıllık iktidar süresi boyunca yaptıklarıyla terörün tırmanmasına sebep olan başkasıymış gibi 2002 yılında neredeyse sıfır düzeyinde terörü olan bir Türkiye'yi 8 yıl boyunca teröre teslim etmemiş gibi Sanki şehide "kelle", terörist başına "sayın" diyen kendisi değilmiş gibi.

Başbakan siperlerdeyken her zaman olduğu gibi güvenlik de had safhadaydı. Roketleri yanıltıcı önlemler, uzun menzilli silahla vurulma ihtimaline karşı gözlerini dört açmış siper olmuş Mehmetçik Bütün komutanlar ve yanlarında da sütten çıkmış ak kaşık gibi Başbakan Erdoğan.

Burada yadırganacak ne var diyebilirsiniz. Başbakandır, tabii ki gitmesi lazım. Ancak biz bu ziyaretin neresinden bakarsak bakalım bir samimiyet göremiyoruz. Neden göremiyoruz, önyargımız mı var? Hayır. 8 yıldır teröre karşı göstermiş olduğu zafiyeti bizzat yaşayıp gördüğümüz için tabii ki samimiyet göremiyoruz, bu bizim suçumuz değil.

    Ne yaptınız da terörü bu boyuta getirdiniz, hiç kendinize sordunuz mu, ne kusurlarımız oldu, olanlardan gereken payı çıkardık mı diye? Habur'da törenlerle, davul zurnalarla karşılamadınız mı Kandil dağından gelen eli kanlı teröristleri? Çadır mahkemelerinde alelusul yargılayıp salıvermediniz mi? Sonra da zafer kazanmış sözde bir ordunun askerleri gibi gururla elleri havada zafer işareti yaparak dolaşmadı mı bölgeyi?

    Irak'ın kuzeyinde bunları himaye eden, besleyen, koruyan, peşmerge reislerini kırmızı halılarla karşılamadınız mı? Bayrak direğini boş bırakıp bir bayrağı eksik devlet başkanı muamelesi yapmadınız mı? Mesut abinizden Türkiye'ye yaptığı tehditlerin hesabını sordunuz mu?


    Burada herkesin bir geçmiş sorgulaması yapıp sorumlulukları ile yüzleşmesi gerekiyor. Örneğin güvenlik güçlerinin terörle mücadelesini zaafa uğratacak adımları kim attı?

    Asker ancak kışlaya saldırıda bulunulduğunda karşılık verebiliyor, terörist elini kolunu sallayarak dağlarda, sokaklarda dolaşabiliyor. Açılımdan kastettikleri acaba askeri kışlaya hapsetmek mi?

    Yasa çıkarıp, teröristlerin yeri tespit edildiğinde valilikten izin almak zorunda bırakmadınız mı askeri?

    Şimdi "etkisiz" hale getirilen teröristlerin şeceresini tutuyor musunuz? Onu etkisiz hale getiren askerleri iyi izliyor musunuz? Küçük bir hataları olursa hemen sivil mahkemelerde yargılarsınız artık.


    Bu ortamı bile bile adım adım siz hazırlamadınız mı? Şimdi siperlerde askerlerin yüzünü okşamakla, sırtını sıvazlamakla aklandığınızı mı sanıyorsunuz?

    Birileri de çıktı "ABD ile istihbarat sorunsuz bir şekilde devam ediyor" dedi. Bir gün sonrasında Gediktepe saldırısında 9 şehit verdik. Bu mu sorunsuz istihbarat? Adamlar burnumuzun dibine kadar gelip onca vatan evladını şehit ederken istihbarat paylaşımı acaba hangi boyuttaydı, sordunuz mu?

    Şanlı Türk ordusunu elleri kolları bağlı bırakıp, sadece savunma yapmasını, kışla dışında izinsiz operasyon yapmasını istemeyenler, bunun adına da açılım diyenler, şimdi kalkıp da "acımız çok büyük, hüznümüz dağlar kadar" falan demeyin.

    Siz onlara kelle bile dediniz, şimdi "aziz şehitler sizlerin ölüler olmadığınızı biliyoruz" falan demeyin. Çünkü bu sözler davranışlarla uyumlu ve inandırıcı değil.

    Şehit ailelerini yaygara koparmakla suçlayan kim?
    Şimdi kalkıp da "ey şehit annesi, ey şehit babası" diye başlayan beylik cümlelerinizi kendinize saklayın. Çünkü bu şekilde kendinizi aklamanız imkânsız

Şehit cenazelerinde atılan sloganlardan, halkımızın teröre lanet yağdırmasından rahatsız olduğunu açıkça belli eden başbakanın şimdi kalkıp da teröre karşı güçlü irade beyanı hiç inandırıcı olamıyor. Ne kadar çabalasa artık boşuna

Kim bilir hangi sloganlar rahatsız ediyor başbakanı "Şehitler ölmez, vatan bölünmez" mi, yoksa "kahrolsun PKK" mı? Yoksa okunan dualardan, tekbirlerden rahatsız olan mı var? Birileri cenaze namazını kıldıracak imama kadar yetişip aman protesto sloganları engellensin diyor.

Birileri cenaze törenlerinde mikrofonu kapıyor ve ailenin isteği üzerine slogan atılmamasını söylüyor hayret şimdi kim şehit cenazelerini siyasi istismar konusu yapmış oluyor? Daha da hayret verici olan şu ki bu sloganlar neden bu kadar rahatsız etti? Ne derlerse desinler, bir kez daha söylüyoruz, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez!"


F.BANU DOĞAN
Ortadoğu Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Çrş Haz 23, 2010 16:44


TAŞERON PKK DA, İŞBİRLİKÇİ KİM?


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK için "hangi güçler adına taşeronluk yaptığı yakından bilinen terör örgütü" sözünü kullanarak malumun ilanı üzerinden bir tartışma başlattı. Aslında, bu sözün tartışılacak hiçbir yönü yoktur. PKK tartışılmaz bir taşeron örgüttür.

Kuruluş felsefesi ateizme dayanan PKK'yı bugüne kadar hem Müslüman devletler, hem Hristiyan devletler, hem Yahudi devletler Türkiye'ye olan düşmanlıkları için kullanmışlardır.

Dün kamplarında PKK'ya kucak açan İran ve Suriye, bunun kendilerine yönelik kullanıldığını anladığı andan itibaren, PKK'ya karşı ciddi bir temizliğe girişmişlerdir. İran'ın son bir ayda astığı PKK'lı sayısı otuzu bulmuştur.

PKK şu an daha ziyade, ABD ve İsrail için taşeronluk yapmakta ve onların Ortadoğu politikasına uygun bir şekilde Türkiye, İran ve Suriye üzerinde eylemler gerçekleştirmek için Irak'ın kuzeyinde beslenmektedir. Irak merkezli beslenen PKK'lılar oradan üç kola dağılarak, ABD ve İsrail ikilisinin en büyük hedefi olan Büyük Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için taşeronluk yapmaktadır.

PKK için ahlak, şeref, insanlık, haysiyet gibi kavramların hiçbir önemi ve özelliği yoktur. Alçaklık, kahpelik, şerefsizlik onların taşeronluk vazifelerinde ön sıfatları olmaktadır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, PKK'ya yönelik sözünü yarım ve havada bırakmıştır. O güçlerin adı nedir, kimlerdir o güçler? PKK kimler adına taşeronluk yapmaktadır?

AKP iktidarı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tıkanacağı nokta bu soruların cevabında yatmaktadır.Çünkü PKK'yı taşeron olarak kullanan güçler hangisi ise AKP'yi de o güçler kullanmaktadır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eğer ABD-İsrail ikilisini kast ediyorsa, bunların sözde Kürdistan hayallerini gerçekleştirme düşüncelerini de içine koydukları Büyük Ortadoğu Projesi'nin "Eşbaşkanı" olma görevini, bizzat üstlenen kendisidir.


PKK'yı Irak'ta Talabani ve Barzani aracılığı ile koruyanın, besleyenin ve terör yaratma haritasını verenin ABD olmadığını iddia eden her kim varsa, düpedüz beyinsizdir. Bu ülkede hala ABD istihbaratı sayesinde PKK ile mücadele edildiğini söyleyenler vardır.

ABD'nin köpekliğini yapan Barzani ve Talabani PKK'yı korumak için herşeyi yaparken, ABD'nin PKK ile mücadelede istihbarat verdiğini iddia etmek, akıl sağlığında problemi olanların işidir. Son yapılan karakol saldırılarına bakınca, ABD'nin istihbaratı Türkiye'ye değil, PKK'ya verdiği anlaşılmaktadır.


Irak'a Türkiye'nin İncirlik üssünden bombalar yağdıran ve bir milyonu aşkın Müslümanı öldüren ABD'den istihbarat masalları dinleyeceğimize, "Madem terörle mücadele ediyor niye bir-kaç bombası Kandil Dağı'na düşmüyor?" diye sormalıyız.

Düşmez. Çünkü PKK, ABD'nin projeleri için maşa olarak kullandığı bir terör örgütüdür. Başbakan'ın PKK'yı taşeron olarak kullandığını söylediği, ama adını açıklayamadığı güç ABD'dir. Başbakan açıklasa da, açıklamasa da gerçek budur.

Türkiye'yi yönetenler milleti kandırmayı, aldatmayı bırakmalıdır. PKK'yı Irak'ta koruma altında tutanın ABD olduğunu, çıkıp Türk milletine açıklamalıdırlar. Yok "ABD istihbarat sağlıyor.", yok "ABD terörle mücadelede Türkiye'ye kararlılıkla yardım ediyor.", gibi sözlerin bir hükmü kalmadığı gibi, söyleyenin karakterini sorgulatacak sözlerdir.

ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ne ait olarak yayınlanan haritada Türkiye'nin doğusu sözde Kürdistan olarak gözükmekte ve başkent olarak Diyarbakır işaret edilmektedir. Sadece bu durum bile ABD'nin Türkiye üzerindeki niyetini göstermeye yetmektedir. Ama ABD'nin bu konuda kendisini aklamasına hiç gerek kalmıyor. Maşallah Türkiye'de birçok çevre ABD'yi aklamak için adeta seferber oluyor.

Bu anlayışla, bu zihniyetle yönetilen Türkiye'nin terörü yok etmesi mümkün mü? Terör örgütü PKK'yı koruyan, kollayan ve yönlendiren herkes Türkiye'de baş tacı edilmektedir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bugüne kadar PKK'nın taşeronluk yaptığı güçlere yapmış olduğu hizmet, dostluk, kardeşlik adına, Türk milletinden özür dilemeli ve en azından bugünden sonra kendine çeki-düzen vermelidir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hem şehitler için nutuk atıp, hem şehitlerimizin katillerini koruyan ABD'ye hizmet etmeyi bırakmalı ve Barzani-Talabani denen soysuzlarla her fırsatta kucaklaşmaktan vazgeçmelidir.

Başbakan, hem taşeronla, hem taşeronu kullanan güçlerle aynı yolda yürümenin faturasını Türk milletine artık ödetmemelidir.


Yıldıray ÇİÇEK
Ortadoğu Gzt.






"MESUT ABİ" TUTAR MI?...

Çankaya zirvesinden çıkan karar Barzani'nin sınırı tutumasını da kapsamaktadır. Bazılarının "Mesut abi" dedikleri Barzani acaba sınırı tutacak mıdır? Uzak bir ihtimaldir. Çünkü, Barzani daha önceleri yaptığı açıklamalarda Irak'ın Kuzeyi'nde terörün üslendiği yerlerin kendi kontrollerinde olmadığını açıklamıştı. Şimdi, belki de "sınırı tutar gibi gözükecektir" ama, bir sonuç çıkmayacaktır. Yaşayanlar da bunu göreceklerdir.

KAPILARI KAPATMAK...

Barzani'nin anlayacağı dil şudur:

1- TSK'nın devletlerarası hukukun verdiği yetkilere dayanarak sıcak takibi yapmaları.
2- Barzani ve ardındaki destekçilerin buna karşı koymaları halinde Irak'ın Kuzeyi'ne açılan bütün kapıları kapatmak.

Ama, bazıları diyeceklerdir ki, Irak'ın Barzani bölgesi ile ekonomik ilişkileri de vardır. Peki o ekonomik ilişkilerin "rantı" geçen günü de sözünü ettiğim gibi Mehmetçiklerden daha mı önemlidir?

Taylan SORGUN
Ortadoğu Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Sonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x