Plebisit mi isteyecekler?
Geçenlerde Suriye Haber Ajansı Sana’nın İnternet sitesinde 30 Kasım 2014 tarihinden itibaren yayında bulunan “Liva İskenderun’un Suriye’den koparılması yıldönümünde Türkiye’nin kara tarihi tekerrür ediyor. Suriyelilerin hakkı ise her zaman baki kalacaktır” başlıklı yazıdan bahsetmiştim.
Mersin’den Tarık adlı okurumuz, “Suriye’nin hakkı baki kalacaktır” sözünde Hatay’la ilgili bir iddia bulunduğunu, konuyu, Hatay’a yerleştirilen Suriyelilerle birlikte değerlendirmemi istedi.
Gerçi biz bu yönde bir uyarıyı 2004 yılında yapmış ve nüfus yapısının değiştirilerek, 2039 yılında Hatay’da yeni bir plebisit istenebileceğine dair görüşlere yer vermiştik.
Bir diğer konumuz da “Hatay’ın nüfus yapısı değiştirilerek, Büyük Kürdistan’ın denize çıkışı mı sağlanmak isteniyor?” şeklindeydi.
* * *
2013 yılında da MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Suriyeli sığınmacıların Hatay’a yerleştirilmelerinin büyük tehlike olduğunu belirterek “Bu sığınmacılar, misafir mi yoksa ileride gerçekleştirilecek bir plebisit için alt yapı mı?” diye sormuştu. (Uluslararası hukukta, plebisit, tartışmalı bir coğrafyada yaşayan halk topluluğunun, bağımsız olup olmayacağına veya hangi devlete bağlanacağına dair yapılan oylamaya denilir.)
Ahmet Davutoğlu da Dışişleri Bakanı iken mübadele ile Yunanistan’a gönderilmiş Rumların torunları ile görüşüp onları Türkiye’ye davet etmişti!
Ermenistan’daki ekonomik krizden kaçanlar da Türkiye’de. Sayıları şimdilik 150 bin civarında.
* * *
Sana’nın yazısında ise şu iddialar var:
“İskenderun Sancağı 4800 kilometrekare alana sahiptir ve şu anda bir milyon nüfusa sahiptir. Oysa 1920 yılında Türklerin oranı yüzde 20’yi geçmiyordu. İskenderun livasını, Arap orduları, Bizans’tan almıştır.
Ocak 1937’de Türkiye otoriteleri, sahte kimlikler verdiği on binlerce Türk seçmenini sancağa yerleştirmişti ama 1938’de İskenderun, Kırıkhan ve Antakya’daki Araplar kayıtlı seçmen sayısında Türklere büyük bir üstünlük sağlamışlardı.
18 Temmuz 1938 tarihinde uluslararası komitenin kovulması ardından kurulan seçimleri denetleyecek ortak komisyon binlerce Arap seçmeninin kayıtlarını sicillerden silmişti. Seçimlerin Araplar ve Ermeniler tarafından boykot edilmesiyle Türk listeleri atamayla galip gelmişti. Sancağın adı Hatay olarak değiştirilmiş, Araplar tehcir edilmiş, Arapça diliyle eğitime son verilmiş, resmi para olarak Türk lirası kabul edilmişti.”
22 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında yapılan plebisitte Türkler çoğunluğu oluşturduğu için bu yapı üzerine Hatay Cumhuriyeti kurulmuştu. Ayrıca, Antakya, Oğuz Kağan’ın Suriye ve Mısır seferinde 17 yıl kaldığı, “40 asırlık bir Türk yurdu” dur. Atatürk, bu gerçeği biliyordu.
* * *
Peki Suriye, şimdi bu konuyu yeniden neden ısıtıyor?
Hatay Valisi Ercan Topaca, daha iki hafta önce bir açıklama yaptı ve 2013 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre 1 milyon 503 bin nüfusu bulunan ilde kayıt altına alınmış 245 bin Suriyelinin yaşadığını bildirdi. Yani genel nüfusun yüzde 15’i Suriyeli.
Valinin verdiği rakam, kendisinin de belirttiği gibi “kayıt altına alınmış” Suriyelilerin sayısını gösteriyor. Kayıt altına alınmamışların sayısının ne kadar olduğunu bilemiyoruz!
Mersin’den Tarık diyor ki, “Gelen kadınların çoğunun karnı burnunda... Türkiye’de doğum yaparak çocuklarını Türkiye vatandaşı mı yapmak istiyorlar? Hatay’daki plebisitin 100’üncü yılında yeni bir plebisit istemeye mi hazırlanıyorlar? Suriye’nin kendi yerleşim yerlerini bombalayarak bu insanları Türkiye’ye sürmesinin sebebi, plebisite hazırlık için mi? Bölgede çıkarılan kargaşanın asıl sebebi bu mu?”
Aynı stratejiyi, seçim taktiğini yüzde 10 barajını aşmamak üzerine kurmuş, HDP de Güneydoğu için mi takip ediyor?
Arslan BULUT, 3 Şubat 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr