POLİTİK İSLAM ÇIKMAZDA (II)
Tahran’da köktendinci ve devrimci islam ‘ūtopik dönemi’ sona erdi
Isfahan eski milletvekili ve İran Dıș İșleri Bakanı eski yardımcısı Ahmad Salamatian’a göre İran’da köktendinci ve devrimci islam dönemi sona erdi.
1979 ‘İran İslam Devrimi’, yirminci yūzyıla damgasını vuran ideolojik çatıșmalara son verip ‘islam ideoloji’nin dūnya genelinde iktidar olacağını savlıyordu.
İran-Irak savașının ardından, Humeyni (1902-1989) ‘islam cumhuriyeti’nin sınırlarını belirlemek zorunda kaldı: bir Klavuz’un gözetiminde velayat-i faghih (bilge yönetimi).
Anayasa ve serbest seçim gibi görūnūște ‘demokratik’ bir yolla, ama toplumun her alanını denetim ve gözetim altına alarak teokratik bir egemenlik kurmaya yöneldi. Böylece dini bir iktidar ideolojisi gibi kullanarak politik çekișmeler ve sosyo-ekonomik çelișkiler alanına sūrmūș oldu.
Ne var ki, otuzdört yıllık bir uygulama sonunda, İran’da bu ideolojinin sınırlılığı da ortaya çıkmıș oldu.
Daha 1985 yılında, Humeyni’nin kendisi, dinsel iktidarın çıkarlarını șeriat kurallarının uygulanmasından önde görmeye bașlamıștı. Humeyni’den sonra Muntezari (1922-2009) de velayet-i faghih yönetiminin șii’liği rantiye bir iktidarın hizmetinde dūnyasal bir din olmaya dönūșturdūğūnū gördū.
Ve bugūn İran’da sorun, ataerkil bir ‘dinsel rejim’ ile ‘demokratik rejim’ arasında bir seçim olmaktan çıkıp, sivil toplumun ‘yönetime katılımı’ ile artan ‘iktidar būyūsū’ arasında bir uygun yolun bulunması așamasına gelmiș bulunmaktadır.
İran’da politik alan ile dinsel alan biribirlerinden tamamen ayrılmadığı sūrece, yakın bir gelecekte ya bir askerî cunta ya da bir iç veya dıș savaș beklenmelidir.
Çūnkū İran’da yūzyıllık militan politik islam dūșū baskıcı yönetimini sūrdūrebilmek için ne etik bıraktı ne de dine saygı...
İran’da dinin manevi saygınlığını yeniden kazanabilmesi için, politik islamın bir an önce ‘iktidar hırsı’ndan kurtarılması gerekmektedir.
Alaturka politik islam
Le Monde gazetesinin 12 Temmuz 2013 tarihli sayısının Tūrkiye bölūmūnū de Bahçeșehir Üniversitesi politologlarından Cengiz Aktar yazmıș.
Cengiz Aktar’ın aynı zamanda bir Taraf gazetesi yazarı olmasından belli olacağı gibi ne Tūrkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ne de ‘politik islam’ın Tūrkiye versiyonunu ‘bilimsel bir bakıș’la anlatmasını beklemek doğru olmaz.
Ne yazık ki, Tūrkiye’yi Batı’ya bu tūr ‘jurnalci aydınlar’ımız tanıtmaktadırlar.
Bu politoloğa göre 2002 Kasım’ından sonra Tūrkiye’de bir ‘Tūrk Modeli’ doğmuș bulunmakta.
AKP iktidara gelerek Cumhuriyet’in kurulușundan buyana ‘laik modernist elit’ tarafından politik alandan dıșlanan kitlelerin temsilcisi olur.
Orada da kalmaz, dıșlanan Kūrt ve mūslūman olmayanların temsilcisi de oluverir.
AKP ve lideri Dr Recep (*), ‘askerî vesayet’in kaldırılmasından ‘Kūrt açılmı’na; Rum ve Ermeni ‘açılımları’ndan ‘’idam kaldırılması’ gibi ‘demokratik açılımlara’ değin bir dizi ‘açılım’a imza atar.
Ekomominin ‘dıșa açılması’ndan, duble yollar, toplu tașıma ve toplu konutta da önemli bașarılara imza atar.
Cengiz Aktar’ın yazısında AKP reklamı yapmaktan Tūrkiye’de ‘politik islam’ı anlatmaya pek yer kalmamamıș gibidir.
Tarikatlardan, eğitimdeki çağdıșı uygulamalardan hiç sözedilmemektedir.
Yine de Aktar tipi ‘Tūrk modeli’ islam konusunda ‘dogmatik’ olmaktan çok ‘yetersiz’ ve ‘acemi’ olarak nitelendirilebilir.
Bu da AKP’nin ‘tek ve tartıșılmaz’ lideri Dr Recep’in ‘tercih ve takıntıları’ndan kaynaklanıyor olabilir.
Ancak Cengiz Aktar Haziran ayaklanması’nın Tūrkiye’de ‘modelin sonu’nu getirebileceğini belirtmeden geçmemektedir.
Ne var ki, ‘politik islam’ iktidarının Tūrkiye’de sivil toplumu gūçlendirdiğini ve kendi ‘Tūrk Modeli’nin ancak böylece savunulabileceğini dūșūnmektedir.
Habip Hamza Erdem
_______________
(*) Dr Recep deyiminden Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘doktoralı’ olduğu anlașılabilir. Her ne kadar bir kaç ūniversite ‘göstermelik olarak ‘fahri doktora’ verdiler ise de; Dr Recep’teki Dr, ‘Davulcu Ramazan’in kısaltılmıș halidir ve bir ‘titr’dir. Vurmalı çalgılardan davulun sokak versiyonunu icra eden adam demek olup ‘Ramazan davulcusu’ da denilmektedir..