gönderen Ram » Prş Mar 01, 2007 0:35
İki adam kaybolurlar. Birden yoğun bir sis tabakasının içine girerler ve saatlerce içinde kalırlar. Nihayet sislerin arasından çıkmayı başardıkları zaman, nerede olduklarını anlamak sağa-sola bakarlar. Bir evin bahçesinde, bir kadın görürler. Kadının yüzü sis yüzünden pek net değildir. Bu yüzden birisi yaklaşıp kadına bağırır:
"Merhabalar! Acaba nerede olduğumuzu söyleyebilir misin¿?"
Bahçedeki kadın şöyle bir cevap verir:
Diğer adam şaşkınlıkla arkadaşına bakar ve bağırır: "Şansımıza bak, bu kadın Nurdi! Gel buraya çabuk."
Adam kaçarak arkadaşının yanına gelerek, korkuyla karışık acıyla söze başlar: "Burasını hatırladım, filanca yerdeyiz, yolumuzu buldum. Ama neden bu kadının Nurdi olduğunu düşündün? Eli de ağırmış."
Diğeri cevaplar: "Çünkü, hem başına zopa geldi, hem de aklın başına."
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.
Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!