RECEBİN KAHVESİ
Yanılmıyorsam Burhan Felek Pazar günleri yazardı ‘Recebin kahvesi’nde.
Ve Burhan Felek anımsadığım kadarıyla hafta sonlarında ‘Pazar sohbetleri’ havasında yazardı.
Politikadan uzak, yașamın diğer alanlarındaki ‘güzellikleri’ne ilișkin..
Ancak, eğer o Pazar günü Hakkari’den beș șehit geldiğini duysa idi, yazısını geri çekerdi sanıyorum.
Ülkenin bașbakanı Fizan’da olsa, görüșmelerini yarıda keser ülkesine dönerdi.
Bakanlar Kurulu ‘ivedi’ toplanırdı.
Genel Kurmay ‘teyakkuz’ konumuna geçerdi.
Ne idi o günler, değil mi ama?
Șimdi ‘nereeedeeen nereye’...
Bugün Recep Kahire’de kahvesini içiyor.
Arap, pardon ‘din kardeșlerimiz’le hasbıhal ediyor.
Birleșmiș Milletler’e çatıyor.
Tam bir ‘kahvehane ağzı’yla..
İsrail’in Filistin’e saldırılarını kınıyor falan.
Suriye Devlet Bașkanı’na verip veriștiriyor.
O arada Bașer El Esad’ı devirmek için yeni ‘yollar’, ‘destek-mestek’ arıyordur.
O nedenle ‘Desteksiz atıyor’ haftanın diğer günlerinde olduğu gibi.
Hem içeride ve hem de dıșarıda ‘desteksiz’.
Kendi ülkesinde bırakın halkın çoğunluğunu askerin ve polisin ‘güvenliği’ kalmamıș.
‘Kendi güvenliği’ yok denilse, abartı olmaz.
‘Güvenlik ordusu’yla geziyor.
Camiye bile ‘baskın havası’nda girmiyor mu?
İnanmıș insanları orada bile rahat bırakmıyor denilse yeridir.
Bu kadar sorun içinde, hiç değilse Pazar günü politikadan uzak bir televizyona bakmak isteyenimiz de olabilir.
Ama olmuyor.
Bu kez ‘Recebin köçekleri’ ekranda..
Topu topu ‘otuz kiși’lermiș.
Er kiși ya da Yalçın Küçük’ün deyimiyle ‘fașinge’ler.
Lüks evlerinden lüks arabalarla getirtilen..
Mercimek kadar ‘beyin’leri așırı yüklenmiș.
Papağan türü yaratıklar.
‘Insan hakları’ mı dersiniz, ‘ileri demokrasi’ mi ezberleyip gelmișler.
‘Muhakeme’ yapmaktan uzak..
Saldırgan, sözcüğün tam anlamıyla ‘terbiyesiz’..
Bir o kadar sıradan, düzeysiz ya da ‘alçak’..
Pazar günlerimiz dahil, tüm gece ve gündüzlerimizi ‘zehir eden’ tipler.
Ülke tam bir ‘Recebin Kahvesi’ne dönüștürülmüș.
Canım diyene ‘canın çıksın’ diyen insanlara dönüștürüldük.
Klakson çalan adamın ‘çekip vurulduğu’ bir ülke.
Tam bir Amerika.
Hani ‘Küçük Amerika’ olacağız deniyordu ya.
Ola ola ‘Vahși Amerika’ olduk.
‘Nereedeeen nereye’...
Bu durumdan hoșnut iseniz, sorun yok.
Ancak bu ülkede hala hoșnut olmayanların çoğunlukta olduğu unutulmasın.
Pazar günleri ‘Recebin Kahvesi’nde kahvesini höpürtederek içmek isteyen.
Ve onlar fincan tabaklarını ellerine almayagörsünler.
‘Küçük Amerika’larını alıp bașlarına yıkarlar.
Gidiș tam da ‘oraya’ doğrdur.
Habip Hamza Erdem