Reel-Politik Veriler Işığında ABD'nin İran ve Suriye'ye Müdahalesi
Emperyalist Küresel Sermaye patronlarının, ABD Başkanı Obama ve onun iki önemli kurmayı Profesör Zbigniev Kazimirez Brzezinski ve Profesör Adolf Henry Kissinger’in elleriyle gündeme soktuğu dış politika stratejisini bir bütün olarak değerlendirirsek, ABD’nin harekete geçerken dikkate aldığı konuları onbir ana başlık altında özetleyebiliriz.
Ana başlıklara geçmeden önce, Brzezinski ve Kissinger’in Çin devlet başkanı Hu Cintao ile barışçı çözüme yönelik gizli diplomasi yürüttüklerini de vurgulamak gerekir.
1. Uluslararası ilişkilerde merkezin ağırlığı Atlantik’ten Pasifik’e batıdan doğuya kaymaktadır.
2. ABD, dünya liderliğini Çin ve Hindistan’a kaptırmamak için zorlanmaktadır.
3. Dünya iki kutuplu olmuştur. ABD ile Çin dünyaya yön vermelidir.
4. ABD’nin ihtilaf bölgelerinden çekiliyor olması, bölgedeki çıkarlarını-petrol-enerji- bir tarafa bıraktığı anlamına gelmez.
5. ABD güç kaybetmiştir. Üst düzeydeki generaller Irak-Afganistan’da savaşını kazanmakta olmadığımızı söylüyorlar. Hindistan ve Çin’in güçlenmesi bununla doğru orantılıdır.
6. ABD’nin bölgedeki stratejik müttefiki İsrail’dir.
7. ABD’nin hedefindeki birincil tehdit İran’dır. ABD; NATO Füze Savunma Sistemi Antlaşması ile, bir taraftan İran’ı teslim olmaya zorlamayı diğer taraftan Rusya’nın Balkanlaştırılmasını amaçlamaktadır.
8. NATO Füze Savunma Antlaşması; hem ABD hem de Avrupa’nın 21. Yüzyıl savunma ve güvenliğine yönelik tehditleri etkisiz hale getirecektir. Koruma kalkanı ABD ve Avrupa’daki NATO topraklarını ve nüfusunu kapsayacaktır.
9. ABD, Irak’ta legal bir ortam yaratmak istiyor. Yani komşularıyla barışık bir devlet.. Kuzey Irak konusunda Türkiye’nin tepkisini anlıyoruz. Buraya askeri birlik göndermesini tercih etmiyor.
10. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’ye karşı her aşamada ABD ile sıkı koordinasyonda bulunarak aktif rol üstlenmelidir.
11. Obama’nın 6 Kasım 2012 başkanlık seçimlerinden 2. dönemde de başkan olarak çıkmasını amaçlanıyor.
Yukarıda açıklanan ABD politikalarını, reel-politik ve yerel aktörler bağlamında şöyle değerlendirebiliriz:
A) Türkiye:
En uzun sınırımız Suriye sınırı 910 kilometredir. İran sınırımızın 560 km, Irak sınırımızın 384 km, Ermenistan sınırımızın 328 km olduğunu da düşünürsek, petrol deposu ülkelere bitişik, yüksek derecede uluslararası çatışma riskine sahip toplam 2182 kilometre uzunluğunda bir sınıra sahip olduğumuz görülür.
B) ABD:
Kuzey Irak’taki Kürt yapılanması bağımsızlığını ilan ederse, İran’daki Kürtlerden destek görür. Bu desteği Kuzey Irak’taki bağımsız Kürt devletine katılmak olarak anlayabiliriz.
Irak merkezi yönetiminde yer alan Kürt grupların da destekleyeceği bu yapılanmanın Irak merkezi yönetimi için ne anlama geleceğini hatırlamak, nasıl bir ateşle oynandığının da hatırlanmasına yarar.
İran’dan Kuzey Irak’taki Kürtlere katılarak ayrılacak olan sadece Kürtler olmayacaktır. İran’da yaklaşık 40 yıldır Azeri Özerk Yönetimi vardır. Bunlar Türk ve İranlılarla aynı dini inancı paylaşıyorlar. Sovyetler çökene kadar gidebilecekleri bağımsız bir Azeri Devleti yoktu ama şimdi bağımsız bir Azerbaycan Devleti var. Azeri Türkleri de İran’dan ayrılıp Azerbaycan’a katılmak isteyeceklerdir.
İran’ın doğu ve kuzey doğusundaki en uzun sınırında Belucistan var. Tarih boyunca İran ile düşman olarak yaşamış ve tarih boyunca dış güçler tarafından kullanılan Beluciler, günümüzde ABD tarafından güdülmekte ve denetlenmektedir.
Afganistan’ın güneyinde ise Belucilerle sınırdaş olan köktendinci ve savaşçı Peştunlar var. ABD Belucilerle Peştunları birleştirip Afganistan’ın bu bölümünü Peştunistan olarak organize edip İran’la savaştırmaya çalışıyor. Usame bin Ladin -Taliban-El Kaide olarak bu bölgede yuvalanan Peştunlar faaliyetlerine devam ediyorlar. İran yönetimi, ABD’nin güdüm ve kontrolünde eylem yapan Peştunlara karşı sınırlarını olağanüstü bir güçle korumaya çalışıyor ve parçalanmasına yönelik eylemleri savaş nedeni sayıyor.
İran’ın Bender Abbas bölgesinde yaşayan Sünni Araplar, Merkezi Irak’taki Sünni yapılanmaya katılacaklar.
C) İran:
Suriye, İran’ın stratejik ortağıdır. ABD, Saddam Hüseyin’i Humeyni rejimi ile 8 yıl savaştırırken biri hariç Arap devletlerinin tümü Saddam’ın sonuna kadar yanında yer almıştı. Saddam’ın yanında yer almayan tek Arap devleti olan Suriye’nin bu tavrı İran halkının belleğine kazınmıştır.
İran devleti muhtemel savaşın hesabını şöyle yapmış olmalı. Suriye çökerse Lübnan ve Lübnan’daki İran uzantısı Hizbullah çöker. Stratejik Golan Tepeleri ve su kaynaklarının tamamı ile İsrail’in elinde kalır. Bu kazanç, İsrail’in İran’a saldırması için elini güçlendirir ve İsrail hiç çekinmeden İran’a saldırır.
Bu saldırı İran açısından hayati olduğu için, savaşa Katar’ın LPG tesislerini yok ederek cevap verir ki bu durumda dünya enerji piyasalarının ve ekonomilerin alt üst olacağını söyleyebiliriz.
İran, tam kontrol altında bulundurduğu Hürmüz Boğazı’nda, ABD tarafından sürekli tehdit edilmektedir. İran bu tehdidi savaş nedeni saymaktadır. Hürmüz Boğazı yolu ile dünyaya sevk edilen petrol, dünya üretiminin %40’ını, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) sevk edilen sıkıştırılmış doğal gaz (LPG) dünya üretiminin %18’ini teşkil ediyor. Ayrıca bu petrol ve Doğal gazın sevk edilebileceği alternatif bir yol da mevcut değildir.
İran, körfezdeki tesislere müdahale ederse, (ABD için savaş nedenidir) İran’ın elindeki SAHAP-3 tipi füzelerin hedefinde sadece askeri tesisler değil, petrol ve doğalgaz tesisleri de olacaktır.
Köklü bir medeniyete ve devlet tecrübesine sahip olan İran’ın, bu risklere tepkisiz kalacağını düşünmek hatadır.
ABD, yukarıda sıralanan reel-politik gerçekleri dikkate almazsa geniş bölgesel bir savaşı provoke etmiş olur ve yıkımları önleyemez. Bu nedenle çok yüksek bir olasılıkla;
1. ABD; İran’a karşı bir askeri müdahalede bulunamaz.
2. İsrail; İran’a karşı bir askeri müdahalede bulunamaz.
3. Türkiye; Suriye’ye karşı bir askeri müdahalede bulunamaz
4. ABD ve İsrail, Beşar Esad ve Ahmedi Nejad’ı suikastla ortadan kaldırmaya yönelik kararını başarıyla uygulayamaz.
Ayrıca Obama’nın başbakanlık seçim stratejisi bağlamında ABD’nin İran ve Suriye’ye müdahalesi olası değildir.
Erol BİLBİLİK, 10 Nisan 2012
Güncel Meydan