Siyasi partiler referandumla ilgili kendi saflarını ve sloganlarını belirlediler. Biz de referanduma iki ay kala bazı yazarların nabzını tuttuk. Yazarlardan, 12 Eylül'de yapılacak halk oylamasına yönelik, bir "slogan" üretmelerini de isteyen Hülya Okur'un soruları ise şöyleydi:
Hülya Okur - HaberX
1-Başbakan Erdoğan’ın referandum sloganı, "Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok hukuk"…Sizce Anayasa değişikliği tüm bunlar(demokrasi- özgürlük- hukuk) üzerinde toplumsal faydaya dönüşebilir mi?
2- Erdoğan’ın CHP’ye yönelik “Milletimize gitmekten kaçınanlar Anayasa Mahkemesi’nin de verdiği bu karardan sonra milletimizin karşısına hangi yüzle gidecekler, bunu merak ediyorum” sözleri karşısında Kılıçdaroğlu’nun işsizlik ve açlık sorununun çözülmemesi nedeniyle Erdoğan’ın Anayasa değişikliğine ‘evet’ oyunu hangi yüzle isteyeceğine dair bir karşı salvosu oldu. Sizce bu tür polemikler Anayasa gibi çok ciddi bir konuyu sulandırmaz mı? Bu gibi tartışmalar bundan sonraki ‘evet’ hayır’ cephelerinde daha çirkin polemiklerin yaşanacağın sinyali mi? Yoksa bu tip tartışmalar, referanduma halkın ilgisini daha da arttırmak için mi?
3- Siz 12 Eylül’de 12 Eylül Anayasasının değişecek olması fikrine dair, siz evet yada hayır bakış açısına göre nasıl bir slogan üretirdiniz?
Banu Avar (Yazar)
’12 EYLÜLLERDEN VE BATI VESAYETİNDEN KURTUL!’ ‘OYUNA GELME!’
1- Ortaya atılan bu sözcüklerin hepsinin içi boştur. Bunlar Amerikan istihbarat kuruluşlarının Türkiye dahil, çeşitli ülkelere RUHSAL propaganda amacıyla enjekte ettikleri sözcükler. Buna ‘politik psikoloji’ diyorlar..
Bir ülkede Özgürlük, demokrasi, hukuk var mı diye bakarken önce geniş çoğunluğun, halkın yaşam düzeyine bakılır. Örgütlenme özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne, sendikal hakların düzeyine, siyasi partilerin sınıfsal bazda ortaya çıkıp çıkamıyor oluşuna, seçim yasalarına bakılır. Bunlara bakıldığında, Türkiye’de ne demokrasi, ne ifade özgürlüğü ne işçi hakları, ne geniş halk yığınlarının refahı vardır. Bu ülke vatandaşının yüzde 20si (gizli ve açık) işsiz, yarısından fazlası çok yoksuldur..
Bu ülkede uzun yıllardır, Hukuk cinayetleri kalın bir liste oluşturmaktadır. Bu listenin kalınlığı son 8 yılda katmerlenmiştir.
Bu ülkede özellikle son 5 yıldır, ifade özgürlüğünün durumu en alt düzeye inmiştir. Bunu, sadece basına ve tv ekranlarına bakarak tespit etmek bile mümkündür. Bakın ben, Amerikan ve İsrail büyükelçiliğinin aktif müdahalesiyle TRT’den atıldığımı bizzat TRT üst yönetiminden öğrenmiş biriyim. O gün bugün 'iktidarı kızdırmamak isteyen' medya patronları tarafından çalışmam engellenmektedir. Küçücük bir örnek. Yüzlerce basın çalışanı aynı kaderi paylaşıyor. Bu mu ‘daha çok demokrasi’?
İMF ve Dünya bankası emriyle 4C köleliğine mahkum edilen işçilere sıkılan biber gazı mıdır demokrasi?
Batılı devletlerce beslenen PKK’yı meclise sokup, 'açıldık' açılıyoruz' diye her gün çoğalan şehitleri seyretmek midir demokrasi?
Gazetecileri, ülkenin askerini uyduruk bir davadan Silivri’ye tıkmak ve aylarca neden tıktığını söylememek midir demokrasi, özgürlük, HUKUK?!
Şimdi ‘referandum’ adı altında Yedi Düvel’in emrini yerine getirmek mi Özgürlük? Bakın iktidarla yetinmiyor, ABD ve AB yetkilileri, muhalefete bile ‘EVET de!’ emri geliyor her yandan? Neden? Düşünelim…
2- Türkiye Clinton’un deyişiyle ‘Asya’nın Kilididir’. Dünyanın merkezidir. Bunu ben söylemiyorum. Batılı küresel aktörler söylüyor. Hem de 100 yıldır. Bu kilit ‘kırılmazsa’, batı, küresel güç, enerji ve doğal kaynakları ele geçiremez, enerji yollarını kontrol edememez… Gerisi boş laf. Ülkemizde oynanan oyunların tümü, referandum diye adlandırılan Karagöz Hacivat oyunu dahil, bu küresel hedefin adımlarıdır.
3- Halk referandumun ne olduğunu bilmez. Neye oy verdiğini de bilmiyor. Çıkın sokaktaki vatandaşa sorun. Kimsenin bir bilgisi olmadığını göreceksiniz. Zaten referandum her yerde bu şartlarda yapılır. İrlanda böyle bir kaosta 'düşürülmüş', normal şartlarda ‘hayır’ dediği AB Anayasasına, istihbarat ‘çalışmaları’ sonucu ‘evet’ dedirtilmiştir. Şimdi de can çekişmektedir.
Daha önemli bir örnek, şimdi adı bile kalmamış Yugoslavya’da Batı zoruyla yapılan referandumlardır. Sonucu ortadadır.
Burada Mümtaz Soysal'ın sözlerini hatırlatmak isterim:“DEMOKRASİ ile demagoji arasındaki çizgi genellikle sanıldığından da incedir; hatta Eski Yunan filozoflarına bakarsanız ikisi de aynı şeydir. Hele büyük halk yığınlarını oyalamak ya da aldatmak söz konusuysa, daha demokratik olsun diye yapılan işin içine bir halkoylaması sokulabilir ve istenen sonucun elde edilmesi iyice kolaylaşır.'
Dolayısıyla, Atlantik ötesi güçlerin kucağındaki iktidarların sofraya koyduğu, Anayasa referandumu, bir sonraki öldürücü ‘altın vuruş’un başlangıcıdır.
Memurlara sendikal hak, kadınlara çocuklara pozitif ayrımcılık gibi balonlar arasında sırtlan dişleriyle sırıtan bir güç saklıdır.
Bu güç, Türkiye’de ‘fiilen’ parçalanmaya başlanmış hukuku, toptan yok etmeyi, sonraki aşamada da ilk taslakta Prof. Özbudun’un önerdiği gibi, Anayasa’nın ilk maddelerini, yani Türkiye’nin ‘bölünmez bütünlüğünü’ ortadan kaldırmayı halka refere etmeyi hedeflemektedir. Bunu açıkça ifade etmişlerdir. ‘Yedi Düvelin Anayasası’ adlı yazıma bakılabilir.
3- ’12 EYLÜLLERDEN VE BATI VESAYETİNDEN KURTUL!’
‘OYUNA GELME!’
Sabahattin Önkibar (Yeniçağ Gazetesi Yazarı)
“AKP gerçekten samimi bir arayış içinde olsaydı YÖK konusunu da referanduma taşırdı.”
1- 12 Eylül'de yapılacak referandumda demokrasi amaç değil araçtır ve gerçek amaç ise yargının AKP tarafından fethedilmesidir. Referandum olayı ile birlikte yaşama olgusu zarar görecek ve toplumsal cepheleşme artacaktır.
2- AKP'in referanduma gitmesi demokrasi arayışını sonucu değil tersine o ambalajla devleti ele geçirme hedefidir.AKP gerçekten samimi bir arayış içinde olsaydı örneğin YÖK konusunu da referanduma taşırdı.AKP bunu yapmadı çünkü YÖK'ün fethi önceden gerçekleştirildi.CHP'nin olayı başka alanlara yani AKP'nin varlığına karşı referanduma taşıması ise doğaldır ve siyasetin kurallarına uygundur.
3- 12 Eylül 2010 tarihi sivil darbe yapan AKP iktidarının tıpkı Kenan Evren misali tarihin çöplüğüne havale edileceğinin ilan günü olacaktır.
Kenan Karcı (Bugün Gazetesi Haber Koordinatörü)
“Ben Referandumun 12 rövanşı gibi sunulmasını da yanlış buluyorum”
1- Ben anayasa değişikliğinin siyasi parti zemininde tartışılmasını doğru bulmuyorum. Bu değişiklikler yeterli olmasa da Türk halkının özgürlük ve demokrasi yolunda önemli bir aşama kaydetmesi için önemli. O yüzden vatandaşlar öncelikle bu değişikliğin kendilerine ne getirip, ne götüreceğini düşünerek tercih yapmalı. Ben kendi adıma bu mini paketin Türkiye'nin klişeleşmiş bürokratik ve hukuk düzeninde yenilenmeye ve gelişmeye yol açacağını düşünüyorum. Bireysel haklar anlamında da küçümsenmeyecek kazanımlar söz konusu. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve daha fazla hukuk için bunun ilk adım olmasını diliyorum.
2- Anayasa değişiklikleri işsizlik ve açlık sorunu ile mukayese edilmemeli. Bu söylemler siyasi manevradan başka bir şey değil ama artık 21. yüzyılda bilinçlenmiş olan halk bu ayrımı fark edecek bilince ulaşmıştır. Kaldı ki bu değişiklikler işsizlik ve açlık konusunda da yarar getirecektir. Sendikalaşma konusunda özgürlüklerin genişletilmesi vatandaşın iş bakımından mağduriyetinin giderilmesi için bir araç olacaktır. Kadınlara tanınan pozitif ayrımcılık da onların iş yaşamına ve sosyal hayata katılımı bakımından önemlidir. Ben Başbakanla bu konuda benzer paralelde düşünüyorum. Anayasa mahkemesinin CHP'nin itirazını reddetmesi de bu tasarının toplumsal kazanımlar getireceğinin tescili gibi görülebilir. CHP eğer değişikliği anayasa mahkemesine taşımasa ve biz halkın tercihine saygılıyız deseydi, bugün itirazını daha yüksek sesle dile getirme kudreti olurdu. Ama her yolu denedikten sonra, "Şimdi halka güveniyoruz" noktasına gelmeleri inandırıcı değil ve bence çok fazla evet ve hayır oyları üzerinde etkisi olmayacaktır. Kaldı ki bu değişikliklerin vatandaşın bireysel yaşamı bakımından bir olumsuzluğu yok. Sadece bürokratik ve askeri otoriteye karşı halkın iradesinin önünü açması bakımından bile vatandaşın sahip çıkması gereken bir değişiklik diye düşünüyorum.
3- Ben referandum tarihinin 12 Eylül'e denk gelmesini önemsemiyorum. Bunun bir 12 rövanşı gibi sunulmasını da yanlış buluyorum. Anayasa değişikliklerinin amacından ve özünden sapması anlamına gelecek böyle bir slogan bana göre demogojik bir yaklaşım olur. Oysa değişikliklerde sosyal hayata dair çok somut kazanımlar var. Onların üzerinden slogan üretilmesinin daha doğru olacağı inancındayım.
Tarhan Erdem (Araştırmacı- Siyaset Bilimci)
“12 Eylül’de “Son anayasa değişiklikleri” değil, “Ak Parti iktidarı” oylanacaktır”
Sorularınızı cevaplamam zor. Çünkü 12 Eylül’de; sorularınızın alanı olan “Son anayasa değişiklikleri” değil, “Ak Parti iktidarı” oylanacaktır. Seçmenlerin çok büyük çoğunluğu, anayasayı irdelemeden, “Ak Partiye oy vereyim mi, yoksa karşı oy mu vereyim” diye oy verecek!
Bu oylama algısı yaygınken, sorularınızı cevaplamak gerçekçi olmaz, kampanya sırasında bu algı değişebilir mi, değişmez mi? Değişmek yerine tam tersine güçlenecek gibi görünüyor.
Rıza Zelyut (Güneş Gazetesi Yazarı)
“Bu pakete millet geçit vermeyecektir.”
Türkiye’de özgürlükleri arttırmanın yolu, tabanın özgürleştirilmesiyle mümkündür. Hâlbuki yapılan anayasa değişikliğinde geniş yığınların temel istekleri ile ilgili yapıcı bir adım yoktur. Özetle; parti merkezli ve iktidara hizmete yönelik bir değişiklik paketi getirilmiştir. Demokrasi-hukuk- özgürlük gibi temel alanlarda, 12 Eylül anayasasına asla dokunulmadı. Bu yüzden de bu pakete millet geçit vermeyecektir.
Başbakan’ın; paketin anayasa mahkemesine götürülmesini eleştirmesi bile; hükümetin yargı ile ne kadar kanlı bıçaklı olduğunu göstermeye yetiyor. Çoğunluk diktası özlemini bundan açık gösterecek daha ne olabilir ki…
Yaşar Seyman (Birgün Gazetesi Yazarı-Sendikacı)
“12 Eylül’e 12 Eylül’de Hayır.”
1- Sayın Başbakan’ın isteği “Benim İçin Demokrasi, Benim İçin Özgürlük, Benim İçin Hukuk”tur. Bunun aksini düşünmek için herhangi bir gerekçe ne yazık ki önümüzde yok. 12 Eylül Anayasası’ndan hepimiz çok çektik. Bundan kurtulmak için gene hepimizin Anayasası olacak bir çalışmaya gerek vardır. Yoksa sadece bir siyasi anlayışın Anayasası bize 12 Eylül Anayasası’ndan daha fazla özgürlük alanı açmaz.
2- Referanduma bir akıl ve fikir karışıklığıyla gidiyoruz. Oy verecek olanların da, oy vermeyecek olanların da yeterince zihinsel berraklığı olduğunu düşünmüyorum. Bu referandumun bir “kampanyalar savaşına” dönüşeceği açıktır. Bu kampanyalar akılda kalıcı olmaya çalışacaklar ama daha çok akıl karıştıracaklar. Umarım 12 Eylül yaklaştıkça halk sadece bu kampanyalara değil, son 10 yıldır çektiklerine de bakarak oy kullanabilir.
3- 12 Eylül’e 12 Eylül’de Hayır.
Ahmet Çakır ( Zaman Gazetesi Yazarı)
“Darbesever mi olmak istiyorsunuz yoksa darbesavar mı? Seçim sizin!”
1- Dönüşebilmeli ama Türkiye her konuda kendine özgü koşulları olan bir ülke. Burada iki kere iki her zaman dört etmiyor. En doğru, yararlı ve gerekli işlerle ilgili bile ne akıl almaz itirazlar olabiliyor. Bu kez de benzer bir durumla karşı karşıyayız.
2- Bunlar Türk usulü siyasetin bıktırıcı, bezdirici ve utandırıcı yanları... Evet, mutlaka liderler seslendikleri kitleyi bizden daha iyi tanıyorlar ve onun için de bu tür sözler edebiliyorlar. Biz de günün birinde hiç değilse bu yollara başvurmayacak siyasetçileri dinleyebilme özlemimizi sürekli geleceğe ertelemek zorunda kalıyoruz.
3- Darbesever mi olmak istiyorsunuz yoksa darbesavar mı? Seçim sizin!
- İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haberx.com/referanduma_dogru%2817,n,10395180,016%29.aspx
Barlasgillerin özellikle Banu AVAR'dan görüş almaları ilginç Türkiye Cumhuriyeti'nin temeline kibrit suyu sıkanların yanak okşayıcılarının planları yakında ortaya çıkar...