Referandumda evet çıkarsa Türkiye bölünür!
Anayasa Mahkemesi üyeleri, topu kendi kale sahasından uzaklaştırmak için hiçbir anlamı olmayan bir karar verdi. Bu karar hukuki değil siyasidir. Böylelikle Anayasa Mahkemesi üyeleri, iktidara, yandaş medyaya ve yandaş hukukçulara boyun eğmiş oldu..
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin mevcudiyetinin hiçbir önemi kalmadı.
Bir defa, Anayasa değişiklikleri, uzlaşma olmadan ve AKP grubu tarafından TBMM gündemine getirilmiş, oylamalara bizzat Başbakan tarafından müdahale edilmiş ve gizlilik kuralı çiğnenmiştir. Bu sebeplerle değişikliklerin tamamı, şekil yönünden iptal edilmeliydi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “12 Eylül değişikliklerinin bir uzantısı olarak gördüğümüz bu anayasa değişikliklerine hayır diyeceğiz” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Türk milletini aydınlatmak için topyekûn bir seferberlik ve “AKP’nin gizli emellerine hayır” kampanyası başlatacaklarını ifade ederek “Siyasi darbe teşebbüsü milli irade duvarına çarpacaktır” diye tepki gösterdi.
Bana göre AKP’nin emelleri, gizli değildir!
İktidar sözcüleri, Anayasa değişiklikleri ile ilgili referandumun 10 genel seçime bedel olduğunu söylemişlerdi. Çünkü, Türkiye’nin rejimini değiştirmeye soyunmuşlardır. Aslında rejim değişikliği fiilen gerçekleşmiştir ama bütün yaptıkları Anayasa’yı ihlal suçudur.
- İktidarın başındaki kişi, Anayasa’nın değiştirilemeyecek maddelerinde belirtilen Türk kimliğini tanımadığını, yerine Türkiye kimliği yerleştirmek istediğini yüzlerce defa tekrarlamış, ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, kapatma davasında bu konu üzerinde hiç durmamıştır.
Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi verilen TSK’nın son dönemdeki komutanları ise, uygulamadıkları İnternet muhtıraları ile AKP’nin gücüne güç katmıştır.
- Aynı komutanlar, terörle mücadele ederken kafileler halinde, sanal suçlamalarla gözaltına alınan mensuplarının hukukunu da korumamıştır.
Sesi gür çıkan ana muhalefet lideri ise bir sanal oyunla saf dışı edilmiştir. Durum böyle olunca, AKP meydanı boş bulmuş ve Anayasal olarak rejim değişikliğine gidebilmek için referandumu beklemeye başlamıştır.
- Anayasal suç olmasına rağmen, artık televizyonlarda Türkiye’nin bölünmesi tartışılabilmekte, cumhuriyet savcıları bu tabloyu seyretmektedir.
Üniversiteler, YÖK marifetiyle susturulmuş, zaten işgal altında olan medya ikinci bir işgale uğramış ve yandaşlaştırılmıştır. Banu Avar, Hulki Cevizoğlu, Nihat Genç tarzı programcılar büyük ölçüde susturulmuş, milli ses çıkaran kanallar etkisizleştirilmiştir.
- Biliniz ki referandum, Türkiye’nin Türkiye olmaktan çıkarılması için son adımdır. Referandumda evet çıkarsa, Türkiye’nin bölünmesi için artık terör silahını kullanmalarına gerek kalmayacak, Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar savunduğu eyalet sistemine geçiş gündeme getirilecektir. Zaten bu iş için görevlendirilmiş kişiler, medyada tartışma başlatarak halkı şimdiden bölünme fikrine hazırlamaktadır.
Dolayısıyla meselenin bu yönü halka iyi anlatılmalıdır. AKP, Türkiye’yi bir Türk devleti olmaktan çıkarmıştır ve referandumdan sonra bunun yasal alt yapısını tamamlamayı planlamaktadır.
Atatürk’ün gençliğe hitabesini bir ömür boyu okuyup da anlamayan varsa, ilkokul karnelerinin arkasına bakıp bir daha, bir daha okusun. Orada işaret edilen tablo bugün yaşanmaktadır.
Millet, 12 Eylül’de ya var olmaya davam edecek, ya da kendi oylarıyla yok edilmesini onaylayacaktır.
Arslan BULUT / 09 Temmuz 2010 / YENİÇAĞ