Türk askerlerinin yattığı hastaneleri ateşe verdilerErmenilerin mezaliminden yaralılar da kurtulamadı. Çeteler, Vanda yaralı Mehmetçiklerin tedavi gördüğü kiralık evlerden inşa edilen hastaneleri cayır cayır yaktı
Ermeni komitalar cephede yaralanan Türk askerlerine de acımadı. 1900 Van doğumlu Bekir Yörükün devlet arşivlerine giren ifadelerinde, bir zamanlar aynı mahallede oturdukları Ermeni gençlerin komitalara katıldıktan sonra yaptıkları taşkınlık ve eylemler şöyle anlatılıyor: Komiser Nuri Efendiyi öldürüp çarşıda arkın içerisine attılar. Haşbağnda pota memurunu öldürdüler, telefonu göğsüne bıraktılar. Bugün, yerinde hamam yapılmış olan bir binayı bombaladılar, enkazın altında kalan 20 kişi şehit oldu. Ermenilerle 29 gün Haşbağında harp ettik.
Bizim silahımızla vurduSilahımız yoktu. Tümen Erzuruma gidince tamamen korumasız kalmıştık. Meşrutiyetten sonra orduya alınan Ermeniler de bizim silahımızla bizi vurdu. Müslüman mahallelerde kalan yaşlı ve yeni yetme gençler sabaha kadar devriye geziyorduk. Bu mücadele 29 gün sürdü. Rusların gelişine kadar devam etti. Yaşlı Ermeniler kavga istemiyorlardı. Çünkü Vanın zengini, en iyi hayat süren Ermenilerdi. Tüccar ve servet sahibi idiler. Bu olaylar çıkınca civar köy ve kasabaların ahalisi hep Vana döküldü. Bu dükkanlar iki gün içinde yok olup gitti.
67 vilayetten şehit varSonra 50 gemi dolusu insan Vandan hicret ettik, gemilerin üçünde yaralı askerler vardı. Cevdet Paşa halkı iskeleden gemilere bindirdi. Adaya gittik (Adır Adası). Burada Ermeni tığalar (çocuk) yer altında talim görüyorlardı. Adada 9 gün kaldık. Tahta yelkenli gemilerin bir kısmını dalgalar parçaladı. Adada kuyular vardı. İki fırın vardı. Buradan (Vandan) kimse bir şey alıp gitmedi. Aç kaldık, perişan olduk. Zor şartlarda Tatvana vardık. Biz ayrıldığımız gün Ermeniler her tarafı yangın yerine çevirdi. Vanda Türkiyenin her yanından gelen yaralı askerler vardı. Ermeniler onların yatmakta oldukları kiralık evlerden yapılma hastaneleri ateşe verdiler. O yüzden burada 67 vilayetin şehidi yatmaktadır. Amcam çok yaşlı idi, adı Teren ağa idi. Vandan ayrılırken onu götürememiştik. Kendisi, karısı, kızı, iki torunu (kızının kocası da çayda boğulmuştu.
Akrabaları da katledildiKaynatası, gelinini bırakmamıştı). Ermeni tığaları amcamı, o çocukları baltayla parçalayıp öldürmüş. Kızı, burada Amerikan okulu vardı. (Vanda ecnebilerin konsoloslukları vardı. Olaylar çok şiddetlenince terk edip gitmişlerdi) Kız oraya sığınıyor. Ermeniler onu da binanın ikinci katından atıp şehid etmişler.
Yaşlı kadınları kazığa oturttular!Bekir Yörükün anlattıkları bununla da sınırlı değil. Vandan ayrıldıktan sonra Tatvana oradan da Bitlise geçtiklerini söyleyen Yörük şunları söylüyor: İki aya yakın bir zaman da orada kaldık. Ruslar gelince yeniden yollara düştük. Hizana, oradan Diyarbakıra gittik. Biz buradan gittikten sonra Jandarma Kumandanı, Vali Vekili olan amcam Ömer Beye rapor gelirdi. Mansur Çavuş adlı birisi vardı. Ömer Beye rapor getirdiğinde hüngür hüngür ağladığını görmüş. Sebebi
sorulduğunda şunları anlattı: Vanın boşaltılmasından üç gün sonra şehidleri toplamaya gittik. Yüzlerce yaşlı kadını, kazığa oturtmuşlar. Başlarında örtüleri, adeta oturuyormuş gibilerdi. Yanlarına gidince kazığa oturtulmak suretiyle şehid edilmiş olduklarını gördük. Akla sığmayacak binlerce vahşeti görenler ağlayarak Ömer Beye rapor eder. O da Mustafa Kemale bildirirdi. Ermenilerin katlettiklerinden başka, birçok insan da muhacerette öldü. Çoğu açlık ve hastalıktan yollarda kırıldı.
Harabe haldeGörgü tanığı Bekir Yörük Ermenilerin kenti talan ettiğini anlattı. Olayların yatışmasının ardından oluşturulan heyetler, bölgeye giderek, vahşeti yerinde inceledi.
Çocukları havaya fırlatıp süngüyle delik deşik ettilerZeve köyündeki katliama tanık olan İbrahim Sargının anlattıkları insanın kanını donduracak cinsten
1903 doğumlu İbrahim Sargın meşhur Zeve Köyündeki katliamların birinci derece tanıklarından biriydi. Ermenilerin isyanı sırasında 11 yaşını yeni bitirdiğini anlatan Sargın, ailesini, sevdiklerini elinden alan mezalimle ilgili şunları söylüyor: Rusların Çaldırana geldiğini duyan sekiz köyün sakinleri, Zeve Köyüne geldiler. Türkler, Ermeni çetelerine evlerindeki beylik silahları ve sınırlı sayıdaki cephaneleriyle karşı koyup namuslarını korumaya çalıştı. Bizimkilerin daha sonra mermileri bitti. Bunu fırsat bilen Ermeniler Türkleri şehit ederek köye girdiler.
Bir insan deryası 2 bin 3 bin o yana bu yana kaçışmaya başladı. Köy yanıyordu. O küçük çocukları havaya atıyorlar, altına süngü tutuyorlar. Süngü çocukların karnına batıyor.
Koyun gibi boğazlamışlarÇocuklar cıyaklayarak kuş yavrusu gibi yere düşüyordu. O kadınların bir kısmı, gelinlerin bir kısmı, kendilerini suya attılar. Bir kısım kadınlarımızı ve çocuklarımızı, ateşe verdikleri samanlıklarda yaktılar. Diğerlerini ise koyun boğazlar gibi kestiler.
Herkes can derdine düşmüş1919 doğumlu Abdülbari Barlas, katliamı yaşayan babasının anlattıklarını şöyle naklediyor: Babam, köyden göç etmeye karar veriyor, hazırlanıyorlar. Köyün imamı babama, Nerede Rus, nerede Ermeni? Siz kimden kaçıyorsunuz? diyor. Babam da Bu aşiret harbi değil! Bu sarı Moskof harbi, Ermeni harbidir. Topumuz yok, tüfeğimiz yok; mecbur kaçacağızcevabını veriyor. Sabah olunca babam ve âilesi ile Şeyh âilesi camışları koşup tekrar yola koyuluyor. Babamların gittiğinin ertesi günü köylüler bir de bakıyorlar ki, Ruslar, şu patika yoldan, Ermeni fedailerin öncülüğünde köyü sarmış herkes can derdine düşmüş. Çocuğunun elinden tutan dereye doğru koşmaya başlamış. Ama atlılar etraflarını çevirmiş, canlarının istediğini hemen orada kalanları da çoluk-çocuk, kadın-erkek, genç-ihtiyar toplamış, önlerine katıp kellede (tepe anlamında) bir eve doldurmuş. Süngülü iki Ermeni kapıda duruyor, ikisi de içeri girmişler. Orada bulunan herkesi süngüyle delik-deşik ederek şehit etmişler.
Samanlıktaki sepet kurtardı1897 doğumlu Ayşe Sevimli, o gün Zevede yaşanan katliamdan sağ kurtulabilen kadınlardan biriydi. Sevimli, vahşetten nasıl kurtulduğunu şöyle anlatıyor: Köylüler Ermenilerin geleceğini duyunca, ellerinden geldiği kadar tedbir aldı. Bir sabah Ermenilerin gelmekte olduklarını haber verdiler. Erkekler mevzilere koştu. Savaşmaya başladılar. Bizimkilere ne cephane ne silah yardımı yoktu. Nihayet Ermeniler köye girdi. Mevzilerde sehid olanlar oldu. Diğerlerini evlere doldurup gazyağı döküp ateşe verdiler. Aşağılarda bir samanlık vardı. Biz oraya saklandık. Ben bir sepetin altına girdim. Ermeniler buldukları herkesi öldürdü. Samanlığa da ateş ettiler, annemin leçeğine (başörtüsü, yün atkı) geldi, yaktı, kendisine bir şey olmadı. Pek kurtulan olmadı. İki kadın daha kurtuldu. Biz gece yarısı dışarıya çıktık. Kan, ateş, inlemeler, feryatlar göğe yükseliyordu. Bardakçıya yaklaştığımızda, derenin öbür tarafında Mehmetgilin evin orada yeşilliğin üzerinde beş erkeği kollarından birbirlerine bağlamış, kurşun sıkıyorlardı. Onlar yere yıkılınca defalarca süngüleyerek öldürdüler.
YARIN: Tuğgeneral üniformalı Ermeni katil Antranik