İşgalciler Ermenilere devlet kurduracaktıAnadoluyu işgal eden emperyalist güçler, Ermenistan hayaliyle yanıp tutuşuyordu.
Sevr Antlaşmasında henüz kurulmamış Ermenistan Devletinin bağımsızlığının ve özgürlüğünün kabul edileceği dayatılıyordu
Osmanlı Devletinin zayıflamasında istifade eden işgalci güçler, Ermenistan dayatmasında bulunuyordu. 10 Ağustos 1920de imzalanan Sevr Antlaşmasının çok sayıda maddesi Ermenistanla ilgiliydi. 88. maddede, Türkiyenin, daha Ermenistan ortada yokken kurulacak Ermenistan Devletinin bağımsızlığını ve özgürlüğünü şimdiden kabul edeceği yazılıydı. 89uncu maddeye göre de, Ermenistanın sınırlarını çizme yetkisi ABD Başkanı Wilsona bırakılmıştı. Sınırlar, Erzurum-Trabzon-Van-Bitlis-Van Gölünün çok önemli bir kısmını içine alarak çizilecektir deniyordu. Türkiye, elinden çıkacak olan bu vilayetlerdeki tüm hak ve sıfatlarından önceden vazgeçmekteydi.
İsyancıları koruma altına alacaklardıSevr Antlaşmasında Ermenilere ilişkin ikinci bölüm hükümlerde ise Ermeni olaylarından sorumlu olanların İtilâf Devletleri tarafından gösterilecek mahkemelerde yargılanmaları öngörülüyordu. Osmanlı Meclis-i Mebusanı Sevr Antlaşmasını onaylamamış, Türk millî mücadelesi başlamıştı. Ekim 1922ye kadar devam eden savaşlar, imzalanan yeni mütarekeler ve en nihayetinde oturulan Lozan Barış Konferansı masası, sınırlar, kapitülasyonlar ve azınlıklarla ilgili yeni bir sürecin başlaması anlamına gelecekti.
Ceza verilmesi öngörülmüştüAtatürk, Büyük Nutuk ta Lozan Antlaşmasının sağladığı başarıları sayarken, Ermeniler konusunda iki şey söylüyor:
Sevrde savaş hukukunu çiğneyerek suçlar işlendiği söylenmiş ve Osmanlıya ceza verilmesi öngörülmüştü. Lozanda bu tümüyle kalkmıştır. Sevrde, Doğu Anadoluda Rus ordularının ulaştığı en ileri noktalardan geçirilen sınırla bir Ermenistan yaratılmak istenmişti. Bu da tümüyle ortadan kalkmıştır. Yani Ermeni yurduna ilişkin olarak Türk heyeti, TBMMnin talimatını harfiyen uygulamıştır. Burada hiçbir taviz verilmemiştir. Ama Ermeniler, Antlaşmada tanınan azınlık hakları çerçevesinde, Türk vatandaşları olarak Türkiye Cumhuriyetindeki yerlerini almışlardır.Wilson İlkeleri ile tarihe geçtiABD Başkanı Woodrow Wilson, kurulmasını istediği dünya düzenine ilişkin açıkladığı 14 ilkenin birinde, Osmanlıda Türk olmayan halklara bağımsızlık verilmelidir diyerek, ülkeyi parçalama niyetini açıkça itiraf ediyordu.
Atatürk ihanete bizzat tanıkİstiklal mücadelesi öncesi dönemde Ermeni zulmüne ve ihanetine bizzat tanık olanlardan biri de Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürktü. 1916 yılında 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadoluya giden Mustafa Kemal, o dönemde şahit olduğu bazı olayları anılarına kaydetmişti. Atatürk, azınlıklar problemi ve Ermeni sorununun Batılı devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda bu unsurları kullanmaları ile ortaya çıktığını biliyordu. Bu devletlerden biri de İngiltere idi. Osmanlı Devletinin savaş alanından çıkardığı Ermeniler, özellikle İngiltere tarafından kullanılmaya devam ediyordu. Ermenilerin tehcir edilmesi, devlete verdikleri zarar ve işgal kuvvetlerine yaptıkları yataklığın sona ermesi anlamına gelmiyordu.
Kirli ilişkileri yazdıBunu gösteren en önemli belgelerden biri, Mustafa Kemalin Yıldırım Orduları Grubu Kumandanı olduğu sırada yani tarihler 6 Kasım 1918 tarihini gösterirken, Başkumandanlıka gönderdiği bir telgraftı. Mustafa Kemal, Halepi eline geçiren İngilizlerin bu bölgedeki ordu kuvvetlerine gıda ve malzeme gönderme bahanesiyle geliştirdiği stratejiyi eleştirirken, bu ülkenin Ermeni çeteleriyle kirli ilişkilerini naklediyor, İngilterenin Ermeni çetelerini İslahiyede faaliyete geçirdiğine dikkat çekiyordu.
Taşkınlıkları, küstahlık olarak değerlendirmiştiAtatürke göre 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalanmasından sonra ülkenin karşılaştığı en önemli problemlerden biri de azınlıkların bir çok bölgede yaptığı taşkınlıklar olmuştu. Atatürk, bunları birer küstahlık olarak değerlendiriyor ve bunların arkasında İtilaf Devletlerinin olduğunu söylüyordu. 23 Temmuz 1919da Erzurum Kongresini açarken yaptığı konuşmasında Ermenilerin ve Rumların yaptıkları taşkınlıklara temas eden Atatürk, şöyle diyecekti:
Tebaa-i Osmaniyeden olan Rum ve Ermeni anasırı gördükleri teşvik ve müzaheretin netayiciyle de namusu mi/limizi cerihadar edecek taşkınlıklardan başlayarak nihayet hazin ve kanlı safhalara girinceye kadar küstahane tecavüzata koyuldular.Patrikhane çetelere destek veriyorduMustafa Kemal,
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira heyeti ile hemfikir olarak çalışıyor diyordu
Atatürk, sadece Rumların değil, memleketin birçok yerindeki Hıristiyan azınlığın gizli ya da açıktan kendi çirkin emelleri doğrultusunda hareket ettiklerini, bir an önce devleti çökertmeye çalıştıklarını görüyordu. Rum ve Ermeni Patrikhaneleri de bu emelleri körüklüyordu. Çeteler kurarak, mitingler düzenleyerek ve propaganda faaliyetleriyle bu süreci hızlandırmaya çalışan Hıristiyan din adamlarına ilişkin Nutukta yer alan şu ifadeler ibret vericidir:
Rum hazırlığı gibi ilerliyorBundan başka, memleketin her tarafında, Hıristiyaniye hafi, celi, hususi emel ve maksatlarının temini istihsaline, devletin bir an evvel, çökmesine sarfı mesai ediyorlar. Bilahare elde edilen mevsuk malumat ve vesaik ile teeyyüd etti ki, İstanbul Rum Patrikhanesinde teşekkül eden Mavri Mira heyeti vilayetler dahilinde çeteler teşkil ve idare etmek, miting ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Salibiahmeri, resmi muhacirin komisyonu; Mavri Mira heyetinin teshili (silahlandırma) mesaisine hadim. Mavri Mira heyeti tarafından idare olunan Rum mekteplerinin izci teşkilatları, yirmi yaşını mütecaviz gençler de dahil olmak üzere her yerde ikmal olunuyor. Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira heyeti ile hemfikir olarak çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde teşekkül etmiş ve İstanbuldaki merkeze merbut Pontos Cemiyeti sühuletle ve muvaffakiyetle çalışıyor. Kafkasyadaki Ermeni mezalimi unutulmadı