Katliamın canlı tanıkları Ermeni vahşetini anlatıyorBirinci Dünya Savaşı yıllarında Ermeni çetelerin insanlık dışı mezalimine tanıklık edenlerin verdiği bilgiler tüyler ürpertiyor
Kadın, çocuk ve yaşlı ayırt etmeyen çeteler, akılalmaz işkencelerden geçirdikleri Türkleri öldürdükten sonra cesetlerini kuyulara doldurduOsmanlı Devletinin arşivlerinde, Ermenilerin mezalimini yaşayanların anlattıkları, yeminli ifadeleri belgeleri, bilgileri ve tanıklarıyla ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. Bu meselenin tarihçiler ve akademisyenler tarafından masaya yatırılması durumunda, tarihe düşen kayıtlar da gün yüzüne çıkacak. Olayın üzerinden neredeyse bir asır geçti. Canlı tanıklar bugün yaşamıyor. Ancak yıllar önce anlattıkları, devletin belleğine alınmış durumda. 1900 yılında Vanda doğan Muhammed Reşid Güleşer, bu zulmün ve vahşetin tanıklarından biri oldu. Vandaki Ermeni vahşetinin yaşandığı yıllarda, Darü-l Muallimin öğrencisi olan Güleşer, Meşrutiyetin ilanıyla birlikte şımarmaya başlayan Ermenilerin Vandaki eylemlerini şöyle anlatıyor:
Hastanede zehirlemişlerErmeni ve Yahudilere, orduya silahlı olarak katılmak izni verildikten sonra Van fırkası giderken Ermeni çeteciler orduya kendi silahlarıyla birlikte katılmışlardı. Vana dönen Hacı Latif Bey ve başkalarından duyduğumuza göre, Van fırkasında bulunan Ermeniler askerlerimizi arkadan vuruyorlarmış. Hatta Doğu Cephesinden gelen ve Vandaki hastanelerde yatmakta olan yaralı Türk askerleri de Ermeni hemşire ve doktorlar tarafından zehirlenmek suretiyle öldürülüyorlarmış.
Koyun gibi boğazladılarVandaki duruma gelince, Ruslar bu sırada Muradiye, Özalp ve Başkaleden olmak üzere üç koldan harekete geçmişlerdi. Şehirde ise Ermeniler isyan etmiş, 29 gündür Müslüman ahaliye karşı harp ediyorlardı. Hatta bizim üç kışlamız vardı (Hacı Bekir, Aziziye, Toprakkale). Onar kişiden, yani birer manga asker nöbet tutardı. Bu kışlalara da baskınlar yaparak askerlerimizi koyun gibi boğazladılar, kapı komşumuzun amcası Ali Çavuş da orada şehit olmuştu. 29 gün boyunca bu zalim saldırılar devam etti. Nihayet Müslüman ahalinin daha fazla kırılmaması için hicret emri verildi. Vasıtaları olanlar vasıtalarıyla, olmayanlar büyük bir perişanlık içerisinde yollara düştük. İnsanlar yollarda çocuklarını bıraktı, açlıktan, salgın hastalıktan kırıldı.
Evleri talan ettilerSonra buradan hicret eden insanlar için 12 gemi tahsis edilmişti. Dört tanesinde Vanda görevli memur ve aileleri vardı. Tabii gemiciler de hep Ermeniydiler. Dört gemi dolusu insanı bu gemicilerin yardımıyla adaya (Adır) çıkaran Ermeni fedailer bu insanların hepsini katlettiler. Vandan göç ettiğimizde önce Bitlise, oradan Diyarbakıra gittik. Yol boyunca Ermeni zulmünün izlerini gördük. Evlere baskınlar yaparak talan etmişler; kadınları kızları toplayarak Ziya Beyin evine doldurmuşlar, hepsinin namuslarını defalarca kirletmişler. Öldürdükleri insanları kuyulara atmışlar; hatta bizim camiin kuyusunu bile cesetlerle doldurmuşlar. Ermeni çetelerin yaptığı zulüm ve işkencenin haddi hesabı yoktu. Erkeklerin derilerini yüzmek, uzuvlarını kesmek; kadınların da namuslarını kirletmek, kazığa oturtmak gibi zulümlere maruz bırakıyorlardı.
Batının verdiği destek Ermeni çeteleri kudurttu
Felçli dayısının bıyıklarını etleriyle birlikte kestilerVanda yaşanan Ermeni mezaliminin tanıklarından biri de Fatma ve Cimşid oğlu 1901 doğumlu Şeyh Cemal Talaydı. Ermenilerin, Ruslardan silah yardımı gördüğünü, Vanda konsoloslukları bulunan İngiltere, Fransa ve Amerikanın teşvikleriyle taşkınlıklarını artırdıklarını anlatan Şeyh Cemal Talay, o tarihlerde 13 yaşında olduğunu belirterek şu bilgileri veriyordu:
Baharda Ermeniler iyice azıtmışlar, 10 Mayıs 1331de (1915) Ruslar da Vana doğru hareket etmişlerdi. Bunun üzerine Vali Cevdet Beyin emriyle biz de Vandan muhacir olduk. Harp sırasında ne alınabilirse onları alarak yollara düştük. Ermeni zulmü öyle bir noktaya gelmişti ki, yaşlı, hasta, esir, kadın, çocuk hiç kimse kurtulamıyordu. Mezalim o derecede ki, baş destekçileri olan Ruslar bile, Ermenileri bu tür hareketlerden men etmeye uğraşıyorlardı. Benim anneannem, adı Mihri idi, dayımın birisinin belden aşağı felçli olması dolayısıyla, bizimle birlikte muhacir olamamıştı. Bu olaylar sırasında dili tutulan anneannem daha sonra işaretlerle anlatmıştı. Dayımın bıyıklarını etleriyle birlikte kesmişler. Hacı Ziya Beyin esirhane haline getirilen evine götürmüşler. Oradaki esirlere envai çeşit eziyet etmişler; tâ ki Ruslar gelene kadar. Ailemiz muhacirliğe 23 kişilik bir kafile halinde çıktık. Bitlis, Urfa yollarında ailemizin çoğunluğunu kaybettik. Vana ancak iki kişi olarak döndük.
Yüzlerce kişiyi boğdular1883 doğumlu Salih Taşçı da yıllarca birlikte yaşadığı Ermeni komşularının işlediği cinayetleri net olarak hatırlayanlardan biri. Taşçı, şunları anlattı: Vanın içinde, kalede, köylerde büyük zulümler yaptılar. Başlarında Aram Paşa adlı birisi vardı. Silah ve cephane bakımından çok zengin olan Ermeniler karşısında yenik düştük. Bunun üzerine daha fazla kayıp vermemek için hicrete karar verildi. Halkın bir kısmı Bitlise doğru kara yolundan, bir kısmı deniz yolundan gittiler; gidemeyenler toptan katledildiler. Fakat bundan daha büyük mezalim Vanın köylerinde yapılmıştı. Köylerde Ermenilerle Ruslar yolları tuttular. Erkekleri katledip, tertemiz kadınları kirlettiler. Köylerdeki Ermeni eşkıyalar bundan sonra Vanda toplanıp cürümlerine burada devam ettiler. Van gölünde eskiden yelkenli gemiler vardı. O kadar çok zulmettiler ki, gemilere doldurdukları insanları, öldürmekten bıktıkları insanları, diri diri suya attılar. Ermeniler o ihtiyar insanlarımızı alınlarından, ellerinden duvarlara çivilediler. Biz de gücümüzün yettiği kadar direndik, savaştık.
Tandır damı mezalimi gün yüzüne çıkarıldıIğdıra bağlı Oba Köyünde Tandır damı katliamı olarak tarihe geçen vahşetin bulguları, geçtiğimiz on yıl içinde ortaya çıkarıldı. Ermeni çetecilerinin; Tandır Damı Katliâmı nda Oba köyünden zorla topladıkları silahsız sivil insanların birçoğuna işkence yaptığı, hepsini yüzü koyun yere yatırarak odaya kilitledikleri, üzerlerine ateş açtıkları ve daha sonra bacadan gazyağı dökerek tandır damını ateşe verdikleri, ahşap direğin yanmasıyla da toprak damın çöktüğü anlaşıldı.
YARIN: Ermeniler, hastaneleri bile ateşe verdiler