Rusya'nın Denenen Askeri Gücü
600 milyar Dolarlık Savunma Bütçesi ile dünyanın en iddialı ordusuna sahip olan ABDnin bu gücünü tek kutupluluğun bir aracı olarak kullanması 1990dan bu yana artık alışılagelmiş bir durumdu. Ne var ki böyle bir gücün Afganistandaki savaşı kaybetmenin eşiğinde olması ve Iraktaki durumu da kontrol altına alamamış bir görüntü vermesi askeri bütçelerin her zaman için askeri başarı ile paralellik göstermeyeceğini kanıtladı. ABDnin sofistike askeri gücüne karşı karşı güç oluşturmak ve geleceğin dünyasına kendilerini hazırlamak isteyen Çin ve Rusya Federasyonunun son yıllarda kendilerine daha çok güvenmek konusunda haklı nedenlere sahip oldukları da söylenebilir. Çin Halk Cumhuriyeti, sanayileşme alanında olduğu gibi oluşan altyapısı sayesinde sanayisini destekleyecek hammadde gereksinimini sağlamak ve bunun paralelinde denizaşırı çıkarlarını korumak amacıyla silahlanma konusunda çok ciddi adımlar atmaya başlamıştır. Nükleer güç olan Çin, bu gücünü sevk edebilecek balistik füze sistemleri geliştirirken söz konusu ilerlemesini uzay alanına da taşımayı başarmıştır. İyi bir askeri güce sahip olmanın yanı sıra gelişmiş bir ülke olarak kabul edilmenin unsurlarının başında uzay gücü ve nükleer teknolojiye de sahip olmanın önemini bilen Çin bunu başarmıştır. Ayrıca konvansiyonel silahlanmada, jet uçakları, denizaltılar ve savaş gemileri üretimini de giderek geliştirme başarısı göstermesi Çini bugün tartışmasız Güney Doğu Asyanın hakimi haline getirmiştir ve ABD de Çinin bu özelliğini kabul etmiş durumdadır.
Çinin mevcut silahlanmasının ve askeri sanayisinin büyük ölçüde eski Sovyetler Birliği ve halen de belli alanlarda Rusya Federasyonuna dayandığı gerçeğine burada değinirken, Çine bunu sağlayan Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetlerinin ne durumda olduğunu da ele almak gerekiyor. Son yaşanan Gürcistan Savaşında Rus Ordusunun başarısının boyutları nedir? Bu başarı Rus Ordusunun gerçek durumunu aksettirir mi soruları da burada önem kazanırken savaşın çıkmasında, çıkarılmasında Amerikanın spekülatif anlamda üzerinde durulması gereken beklenti ve amaçları var mıydı, bunlar neler olabilirdi soruları da akla gelmektedir. Zira hiç şüphesiz bu savaşın sonunda ABD gemileri bayrak göstermek konusunda başarısız oldukları Karadenize rahatlıkla girer-çıkar olmuşlardır. Bu operasyonda yardım amacıyla, ticari gemilerin yerine savaş gemilerinin kullanılması hususu da önemlidir. Daha da ötesi tonaj itibariyle 6 tane orta boy savaş gemisine bedel bir geminin, USS Mount Whitneyin de Karadenize girmesi gerçeği son derece önemlidir. Bu gemi 6. Filonun Amiral gemisidir ve dünyanın en gelişmiş istihbarat ve iletişim sistemlerine sahiptir. Yani ABD Rusyanın Karadeniz çevresi ve Kafkasyadaki her türlü askeri gücü konusunda belli bir süre istihbarat erişimine ciddi ölçüde sahip olacaktır ki bu husus müttefiki Gürcistanın Rusya karşısındaki hızlı yenilgisine rağmen ABD için bir kazanç olarak kabul edilmelidir.
Yine spekülatif bir bakış açısıyla ABDnin Rus Silahlı Kuvvetlerinin operasyonel gücü konusunda fikir sahibi olması açısından bu savaşın bir gözlem aracı olabileceği de düşünülebilir. Çünkü Soğuk Savaş sonrası çok kötü bir durumda olduğu bilinen, askerlerinin devlet malını sattıkları, subaylarının erlerini çiftliklere kiralayıp çalıştırdıkları ve hatta dilendirdikleri söylenen Rus Ordusunun bugünkü düzeyini ölçmek belki de Amerikalılara fikir vermiş olabilir. Gerçi Rusyanın Kafkaslardaki kara gücünün bir ölçü olamayacağı uzmanlarca dile getiriliyor nitekim Rusların Çeçenistandaki çatışmalar ve Gürcistan ile olan gerginlik nedeniyle en iyi yetiştirilmiş birliklerini bu bölgede tuttukları bilinmekteyse de yine de Rus Ordusunun yüksek bir mobilite ile ABD tarafından eğitilen Gürcü birliklerine karşı başarısı su götürmez bir gerçektir.
Rus Ordusunun konvansiyonel gücünün hali hazırdaki düzeyinin öneminin bir başka yönü de, ABDnin gelecekte Kuzey Kutbundaki doğal kaynakların paylaşımında karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olacak olan Rus Ordusunu denemek olduğu da söylenebilir. Sonuç olarak her yönden ele alındığında gözlemlenen husus, geçmişte Afganistan ve Çeçenistanda ağır yenilgiler almış olan Rusyanın bu sefer daha düzgün işleyen bir silah gücüne sahip olduğudur. İşte belki de bunun bilincinde olan Rus yöneticiler de yeni bir Soğuk Savaştan korkmadıklarını açıkça dile getirip, üstüne üstlük kıtalararası TOPOL-M füzelerini aynı gün fırlatıp denemişlerdir.
RUSYANIN ASKERİ ANLAMDA GÜÇLENME STRATEJİSİ
Rus Ordusunun bundan böyle Putinin sert ve tavizsiz politikalarının (petrol ve doğalgazı silah olarak kullanmasının yanı sıra) öteki önemli aracı olacağı da böylelikle ortaya çıkmıştır. Esasen bu yoldaki hazırlıklar Putinin 2006 yılında askeri gücünü 200 milyar Dolarlık bir programla yenileyeceğini açıklamasıyla belirmeye başlamıştı. Geçmişte yıllık yaklaşık 15 milyar Dolar olan Rus Savunma Bütçesi de bu vesileyle 45 milyara çıkarılmış, Rus askeri yöneticiler, denizaşırı gücü arttırma amacıyla uçak ve sofistike savaş gemilerinin üretilmesine başlanacağını açıklamışlardı. Son yıllarda Rusyanın petrol gelirlerinin önemli ölçüde artmasının Silahlı Kuvvetlerine bu olanağı tanıyacağı açıktır. Yine son yıllarda Ordudaki rüşvetin azaltılması, profesyonel ordu yolunda askeri eğitimin geliştirilmesi de Rusların toparlandığını göstermiştir. Bunun en büyük kanıtı Gürcistan üzerine sevk edilen 58. Ordunun 23 bin kişilik gücünün savaşın başladığı andan itibaren 12 saat içinde görev yerine sevk edilebilmesidir. Ancak bu başarılı denebilecek operasyon ve istila hareketini Rus birliklerinin ciddi ve gelişmiş bir başka askeri güce karşı -hele Rusların kara-hava işbirliğini sağlayamadıkları da düşünülürse- ne denli uygulayabilecekleri hususunu da akla getirmektedir. Zira Rusların hala haberleşme, gözetleme ve istihbarat konusundaki zafiyetleri son harekatta ortaya çıkanlar arasındadır. Ancak Rusların askeri çatışma konusunda (şimdilik) NATO ile bir çatışmaya girme niyetleri olmadığından, emperyal çıkarlarını korumak konusunda, her türlü eksiğe rağmen konvansiyonel ordusu ile zayıf komşularına karşı başarılı olabilecekleri de açıktır.
GÜRCİSTAN HAREKATININ BAŞLANGICI VE SÜRECİ
8 Ağustos günü Güney Osetyanın başkenti Şinvaliye Gürcü birliklerinin müdahale etmesi üzerine harekata geçen Rus Ordusunun bu harekata çok önceden hazır olduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü esasen Çek Cumhuriyeti ve Polonyaya füzesavar üslerinin kurulması kesinleşmeye başladığından beri NATO ile ilişkilerini gerginleştiren Rusya, ABDnin Ukrayna ve Gürcistanda güç kazanmasından rahatsızdı. Üstüne üstlük Saakaşvilinin de Güney Osetya konusunda ABDden işaret veya manevi destek alıp buraya askeri bir müdahalede bulunacağını öngören Putin, Temmuz 2008de Kuzey Osetyada bekleyen 58. Ordusunu Kafkasya-2008 adlı askeri tatbikatla her türlü olasılığa hazırlamıştı. İşte 8 Ağustosta Saakaşvilinin attığı ve Ruslarca beklenen yanlış adım üzerine 2000 zırhlı araç, 600 tank ve 120 uçak gücüne sahip olduğu söylenen 58. Ordu, Kafkas Dağlarının altındaki Roki Tünelinden Güney Osetyaya saldırıya başladı. Putin Hükümeti için harekatın nedeni ve bunun kılıfı da hazırdı. Amaç Güney Osetyadaki çok önceden Rus hüviyeti verilmiş Rus vatandaşlarını korumaktı. Bu harekatın sonucunda, Rus Ayısının güç kullanma konusundaki kararlılığı açıkça ortaya çıkmış iken, bu noktada, askeri güç kullanma konseptinin somutlaşması ile Rusyanın komşuları ile olan ilişkileri de farklı boyutlara erişebilecektir. Her şeyden önce, Avrupa kıtasında, Rusyanın batısındaki, eski Sovyet Cumhuriyeti ve Varşova Paktı üyesi olan yeni NATO üyeleri gelişmeden müthiş korkmuşlardır. Bu korku onları bundan böyle askeri güç olarak zayıf bir ABden daha çok ABDye teslim edecektir. Nitekim Gürcistana müdahaleden birkaç gün sonra Polonyanın ABD ile füzesavar sistemlerinin gerçekleştirilmesi konusunda apar topar bir anlaşma yapması bunun delilidir. Ancak ABD ve ABye ve onların fiziki korumasından uzakta kalan Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin bundan böyle Rusya ile olan ilişkilerinde daha dikkatli olacakları ve Rusyayı ürkütmeden, daha teslimiyetçi bir çizgide politika izlemeleri beklenebilir. Esasen Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki müttefiklik bu konuda onlara kolaylık ve bahane de sağlar.
Ali KÜLEBİ - TUSAM Başkanvekili / 22.09.2008