Sabah-ATV'de, Tayyip Bey, Katar ve kamu bankaları?
Bugün yorum yapmaksızın var olan bir fotoğrafı bütün boyutları ile dikkatinize sunup vicdan muhasebesi yapmanızı isteyeceğim.
Türkiyenin ikinci büyük medya grubu olan Sabah ile ATV, TMSF denetimine geçtikten sonra önce Turgay Cinere satılır.
Ciner gazeteyi iyi götürür, kâr ettirip imajını yükseltir ancak beklendiği gibi yayın politikasını AKP yandaşlığı ile örtüştürmez.
Bundan rahatsız olan AKP, Dinç Bilginin bugün artık sahte olduğu mahkeme kararı ile kesinleşen, Cinerle özel bir protokolüm var, işte belgesi demesi ile Sabah-ATV Cinerden alınır.
Türkiye 22 Temmuz seçimlerine ülkenin ikinci büyük medya grubunun hükümet bürokratlarının emrinde dolayısı ile de AKPyi destekleyerek girer. Bu süreçte Sabah-ATVde hükümet paralelinde büyük kadrolaşmalar yapılır.
Seçim biter ve TMSF, yapılan baskılara direnemeyip ihale açar ve de grubu satışa çıkarır.
Satış için dosya alanların sayısı 10 civarındadır.
Kesin ilgilenen ve bilgi odasına girip grubun röntgenini çeken katılımcı sayısı ise 3dür.
İhaleye günler kala önceki gün Deniz Baykalın ifade ettiği gibi Sabah-ATV ile ilgilenen grupların temsilcileri bir bir Başbakanlığa çağrılır ve Erdoğanla görüştürülürler.
Bu buluşma sonrasında gruplar sessiz-sedasız yarıştan çekilir.
Bu şekilde ihalede bir firma kalır.
Peki kim midir o firma?
Başbakanın damadının CEO olduğu Grup.
Anlattığım ancak Yeşilçamda görülebilecek komiklikte bir film senaryosu ya da uçuk bir siyasi roman konusu değil, bizatihi yaşananlardır.
Bitmedi...
Bu Grup tek başına kalarak otomatik olarak işi aldı ama parası yok.
Aylarca uluslararası piyasalardan para arandı.
Sonuç fiyasko.
Yarını ve dönüşü düşünen hiç bir banka böyle bir kredi talebine olur vermedi.
Derken tam bu süreçte bir Katar sevdası Türk devlet büyüklerinde zuhur eyledi..
Minnacık bir Körfez beldesine Cumhurbaşkanından Başbakana ardı ardına seferler düzenlendi.
Son bir kaç aydır neredeyse her hafta bir bakan soluğu Katarda aldı.
Ülke açısından gezi bilançosuna bakıyoruz, sıfıra sıfır elde var sıfır.
İyi de o zaman bu geziler niçin?
Öyle ya koca Türkiye, bir ilimiz düzeyinde nüfusu olan bir ülkeye adeta çıkarmalar yapıyorsa bunun somut bir getirisi ya da sonucu olması gerekmiyor mu?
Son olarak Başbakan Erdoğanın malum ziyareti ve Emirle yaptığı uzuuuun görüşme.
Devlet adına gözle görülür, dişe dokunur bir getiri ya da sonuç yok derken dün Vatan Gazetesinin sürmanşetinden bir haber:
-Sabah-ATVye Katarlı ortak.
Kafamız karışıyor.
Tamam ispatlanmadığı için öyledir diyemiyorum ama sorarım size Başbakanın bu buluşması sonrasında bu ortaklık hikayesi neyin nesidir?
Şimdi birileri çıksa ve Tayyip Bey damadının umum müdür olduğu şirketinin işi için mi Katara gidip Emirle görüştü şeklinde bir soru sorsa, acaba çok mu haksızlık etmiş olur?
Hayır hadisenin bir de Türkiye ayağı var, ki Katardaki gelişmelerle birleştirilince insanın kafası karışıyor.
Vatan Gazetesinin Katar Emiri de ortak oldu dediği Sabah-ATV alıcısına iki kamu bankası da 750 milyon dolar kredi vermiş.
Evet özel banka değil, devlet bankası veriyor bu krediyi.
Pekiyi niçin mi?
Devlete ait olan bir malı satın almak için.
Şimdi bütün bu anlattıklarımı insaf ile izan ile, vicdan ile göz önüne getirin ve hükmünüzü verin.
Bütün bunlar değil normal bir ülkede, Patagonyada bile dehşet ötesi şeyler değil midir?
Ve son bir hatırlatma: Mesut Yılmaz, Korkmaz Yiğit ile kendine yandaş medya yaratma iddiasıyla gece yarısı görüştü diye Yüce Divana gitmedi mi?... Gitti...
Peki Yüce Divanda ne oldu?
Mesut Yılmaz suçsuz bulunmadı, aftan kurtardı paçayı...
Dünün ve bugünün kıyaslamasını ve de nihai hükmü size bırakıyoruz efendim...
Kaynak
..