Sabetaycı avı İsmail Cemle başladı
Türkiyenin köklü ailelerinden İpekçilere mensup İsmail Cem, gazetecilik yaptı, ardından siyasete atıldı. Cem, Yalçın Küçükün Sabetaycı avcılığına başlamasına da vesile oldu.
--------------------------------------------------------------------------------
Bir gazetecinin sorusu üzerine İsmail Cem, İlk makinem Voglanderdi. Babam Almanyadan getirmişti. 13-14 yaşında olmam lazım. 6x9luktu, iyi fotoğraf çeken bir makineydi. Ortaokul son sınıfta Zeissim oldu. Ortaokul yıllığını ben fotoğrafladım. cevabını veriyordu. Cevaptan da anlaşılacağı üzere Cem, hali vakti yerinde bir ailenin ferdiydi. Röportajın bir yerinde sorulan Galatasaraylısınız ama hiç GS fotoğrafınızı görmedik? sorusuna ise şöyle cevaplıyordu Cem: İlerde yapabilirim. Daha sonuna geldiğim kanaatinde değilim.
Bu röportaj yapıldığında tarih 17 Şubat 2002 idi. İsmail Cem, bundan birkaç ay sonra, üç hükümette yaklaşık beş yıldır sürdürdüğü dışişleri bakanlığı görevinden ve DSPden 12 Temmuz 2002 itibariyle istifa etmiş, ardından, adları troykaya çıkacak Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş ile beraber Yeni Türkiye Partisi gibi bir oluşuma girişmiş, başarısız olunca da, 2004 yılında partisiyle birlikte CHPye katılmıştı. O tarihten sonra siyasi arenada pasif olmayı yeğleyen Cemin bu tavrında, yakalandığı amansız hastalığın etkisi vardı. İsmail Cem, 24 Ocak günü, bu dünyanın faniliğini hatırlatarak vefat etti. İlerde yapabilirim. Daha sonuna geldiğim kanaatinde değilim. sözünü sarf etmesinin üzerinden çok değil, beş yıl geçmişti. Gerçek olan, İsmail Cem artık yoktu!
İsmail Cem, ünlü İpekçi ailesinin bir ferdiydi. İpekçiler öncelikle sinema sektörünün Türkiyedeki ilk temsilcilerinden bir aile olarak bilindi. İpek Filmin sahibi de İsmail Cemin babası Mehmet İhsan İpekçiydi. Aile, ayrıca Beyoğlunda Fitaş, Yeni Melek, Emek gibi birkaç sinema salonu da işletmişti. Sinemacılıkta isim yapmış olan ailenin bir başka ferdi Abdi İpekçi de sonraki yıllarda adını Türk basın tarihine yazdıracaktı. Abdi İpekçiyi önemli kılan, bugün mirasçıları sayılabilecek talebelerinin dahi uygulamadığı basın meslek ilkelerine getirdiği dinamizmdi.
Moda dünyasından tanıdığımız Cemil İpekçi ise, her ne kadar İpekçi ailesinin evlatlığı olsa da İpekçilerle akrabaydı; İsmail Cem ile Cemil İpekçi kuzendi. Bu bağ, İsmail Cemin annesi Şerife Rikkat (Cezzar) ile Cemil İpekçinin ismini aldığı dedesinin kardeş çocukları olmasından kaynaklanıyordu. İpekçi ailesini günümüz Türkiyesinde temsil eden isimlerden biri de İsmail Cemdi kuşkusuz. Farklı sahalarda eğitim almasına ve onun yetişme çağında, sinema sektöründe aile henüz iflas bayrağını çekmemiş olmasına rağmen İsmail Cem, baba mesleğini değil gazeteciliği tercih etmişti. Fotoğrafçılığa olan merakı sebebiyle Robert Kolejde çektiği öğrenci arkadaşlarının eylemi ile ilgili fotoğrafı, eniştesi Ali Ulvi Ersoyun karikatürist olarak çalıştığı Cumhuriyette yayınlanmasına rağmen, gazeteciliğe ilk adımını, genç yaşında Karacanların güvenip Milliyet gazetesini teslim ettiği Abdi İpekçinin Milliyetinde atmıştı. İsmail Cemin, İpekçi ailesinden olmasına rağmen İpekçi soyadını kullanmamasının sebebi de buydu. Abdi İpekçi, gazetede ikinci bir İpekçi isminin rahatsızlığa meydan vereceği kanaatindeydi, ki gazeteci Leyla Umarın şahit olduğu şu hadise ile onun adı İsmail Cem oluvermişti: Biraz sonra Abdi, Buldum! diye bağırdı ve Ceme, Göbek adın İsmail, soyadın Cem olsun. dedi. Ve Cem, çok kısa bir süre sonra yeni adıyla yazılarını yazmaya başladı. İsmail Cem, sürekli taşıdığı gazeteci olma vasfının yanında sonraki yıllarda Türk siyasetinde de ağırbaşlı ve ilkeli tutumuyla ilgiyle izlenen bir politikacı olacaktı.
1940 yılında İstanbulda dünyaya gelen Cem, ailesi hali vakti yerinde olduğu için rahat bir çocukluk geçirir. Aile yazları Büyükadada ikamet eder, ki o zamanlar İstanbulun en önemli ailelerinin buluştuğu, önemli ve derin dostlukların kurulduğu bir yerdir Büyükada. Işık Lisesinin ardından Robert Koleji bitiren İsmail Cem, askerlerin Türkiyede 27 Mayıs 1960 darbesini yaptığı sırada Lozanda hukuk tahsili görmektedir. 1963 yılında mezun olup Türkiyeye döndüğünde, babasının vazgeçirmeye çalışmasına rağmen gazetecilik yapmayı kafasına koyduğu için tahsili ile alakalı bir işe yönelmez.
MİLLİ GÜVENLİK AKADEMİSİNDE ASKER
Milliyet Gazetesinde İpekçi soyadını kullanmadan yazılarına başlayan İsmail Cem, Robert Kolejin bir çay partisinde tanıştığı Elçin Trakla evlenir. Elçin Hanım, İttihat Değirmencilik firmasının sahibi ve Fenerbahçe Kulübünün 1961-62 ve 1981-82 yıllarında başkanlığını yapmış Priştineli bir aileye mensup Halit Razi Trakın kızıdır. Razi Trakın bir diğer kızı İnci Hanım da, trafik kazasında hayatını kaybeden gazeteci Ercan Arıklı ile evlenmişti. Eski evliliğinden Arıklı ile bacanak olan İsmail Cem, onunla ortak işlere de imza atmıştı. 1966 yılında ABC adıyla haftalık bir gazete çıkaran Cem, Cumhuriyet Gazetesinde de çalışır. 1969 senesinde askerliğini Kara Kuvvetleri Komutanlığında asteğmen olarak yapmaya başlayan Cem, altı ay Tuzla Piyade Okulunda eğitim alıp askerliğine Harp Akademilerinde devam eder. Buradaki altı ayın sonunda ise Milli Güvenlik Akademisinde askerlik vazifesini tamamlar. İsmail Cem, akademide subay ve sivillere verilecek eğitimin planlandığı kurulda görev alır.
Askerden sonra Milliyette gazeteciliğe devam eden Cem bu dönemde yazdığı bir kitapla, oldukça övgü toplar. Kitabının adı Türkiyede Geri Kalmışlığın Tarihidir. Osmanlıyı seven, onu çağının şaheseri olarak kabul eden İsmail Cem, bu dönemde vuku bulan 12 Mart 1971 muhtırasına karşı da ağır eleştiriler getiren birisidir.
1974 yılında Bülent Ecevit tarafından TRT Genel Müdürlüğüne getirilir. Henüz 34 yaşındadır. Burada önemli işlere imza atan Cem, ilk mevlit yayınını yapmanın yanında arabeski de TRT ekranlarına ilk kez taşıyan kişi olur. Komünistlik yapmakla da suçlanan İsmail Cem, yakın arkadaşlarını da TRTye davet eder.
ÜSLUBUYLA TAKDİR TOPLADI
Onun TRT genel müdürlüğü dönemi Meclis gündemine dahi getirilir. Bir süre sonra Milliyetçi Cephe tarafından görevden alınıp yerine Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaşın getirildiği Cem için 17 Mayıs 1975 tarihli Resmî Gazetede ilginç gerekçeler yer alır: İsmail Cem İpekçi, kanunun aradığı niteliklere sahip bulunmadığı gibi, millî güvenlik açısından TRTnin başında tutulmasını sakıncalı kılan nitelikler taşımaktadır
Daha sonra TRTdeki 500 gününü kitaplaştıran İsmail Cem, TRTde çalışmaya başlarken, kuzeni Abdi İpekçinin İsmail Cem olarak önerdiği ismi resmî kayıtlarda da düzeltmek üzere mahkemeye başvurur. Artık onun ismi kanunen de İsmail Cem olarak tescillenir. TRTden uzaklaştırılmasına karşı Danıştayın verdiği yürütmeyi durdurma kararına binaen 1978de, tekrar, çok kısa bir süreliğine TRT Genel Müdürlüğüne dönen Cem, bu sefer de Bülent Ecevitin isteğiyle istifa eder.
Daha önce genel müdürlükten ayrıldıktan sonra Ercan Arıklı ve Kadri Kayabal ile Ekonomi Politika gazetesini çıkaran Cem ve arkadaşları bu işte de pek başarı sağlayamayınca gazeteyi satar. Kuzeni Abdi İpekçinin öldürülmesi üzerine bu dönemde yurtdışına gider. Paris Siyasal Bilgiler Enstitüsünde Siyaset Sosyolojisi dalında yaptığı mastırını 1981 yılında tamamlar. Kenan Evren ve arkadaşlarının Türkiyede 12 Eylül 1980 darbesini yapmasından sonra Türkiyeye dönen Cem, yakın dostu Güneri Civaoğlunun yayınladığı Güneşte çalışmaya başlar.
1987 yılındaki seçimlerde İstanbuldan TBMMye giren Cem, 1991 seçimlerinde de milletvekilliği yapar. Tansu Çillerin başbakanlığındaki 50. hükümette Kültür Bakanlığına getirilen İsmail Cem, 1995 yılında Kayseriden DSP adına vekil olarak girdiği Mecliste Avrupa Birliği ile ilgili önemli görevler üstlenir. 28 Şubat sürecinde sivil inisiyatifin dışındaki girişimlerle alaşağı edilen Erbakan Hükümetinden sonra kurulan 55. Hükümet, yani üçüncü Mesut Yılmaz Hükümetinde Dışişleri Bakanlığı ona verilir. 30 Haziran 1997 tarihinde oturduğu bu koltukta Ecevitin başbakanlığında kurulan 56 ve 57. Koalisyon hükümetleri döneminde de oturmaya devam eden Cem, 12 Temmuz 2002de Dışişleri Bakanlığı ve DSPden istifa ederek ayrılır. Onun dışişleri bakanlığı sürecindeki en önemli gelişmelerden biri Yunanistan ile Türkiyenin yakınlaşması olarak anılacaktır.
Siyasi hayatında kendi üslubunu koruyan ve bu tarzıyla da siyasette örnek isim olan İsmail Cemin, Elçin Hanımla evliliğinden iki çocuğu gelir dünyaya. Önce oğlu İhsan Kerimi Brezilyalı Andrea ile evlendiren İsmail Cem, ardından da kızı İpeki Irak asıllı Shwan Taha ile evlendirir. Kerimden Yasemin ve İsmail Kerim, İpekten de Kumru Emine ve İman adında dört torun sahibi olan İsmail Cemin yayınlanmış 16 kitabı bulunuyor. Yazarken elinde mürekkep lekeleri olduğu halde vefat ettiği 17. kitabı Ortadoğu üzerine de yılsonuna kalmadan çıkacak. Cemle ilgili yakın zamanda bir de nehir söyleşi kitabı yayınlanacak.
YALÇIN KÜÇÜKÜN HEDEFİ OLDU
Koyu bir Galatasaray taraftarı olan Cem, akvaryum balıkçılığı ve Uzakdoğunun cüce ağaçlarına meraklı birisiydi. Klasik Türk ve Batı müziği dinlemeyi seven İsmail Cem, Yalçın Küçükün Sabetaycı avcılığına dönüşen serüvene başlamasının da nedenidir aynı zamanda. Turgut Özal vefat ettikten sonra cumhurbaşkanlığı seçimi için Süleyman Demirel ile beraber İsmail Cemin adı da gündeme gelir. İşte, bir röportajımızda söylediğine göre Yalçın Küçük de bu sırada devreye girer: Biz Demireli tasfiye etmeyi düşünüyorduk ama sonradan ben şu değerlendirmeyi yaptım hapiste iken, zindan dediğimiz mezarda. Doğu (Perinçek) ile beraberdik. Amerikanın birinci tercihi İsmail Cemdir ve bize göre İsmail Cem, Demirelden çok çok yararlı olmayan, tehlikeli bir insandır. Bunu durdurmak istiyordum ama çaresizdim. Dolayısıyla o sırada ilk ciddi yazılar Doğu Perinçekin dergisinde yayımlanmaya başladı. Şimdi bana herkes Bu işlere niye başladınız? diye soruyor. Ben İsmail Cemin cumhurbaşkanlığını engellemek için bunu kullandım. Bunu açıkladığım takdirde ne olursa olsun bu Meclis onu seçmeyecektir diye düşündüm. Başarılı da oldum.
O zaman hapiste olmasına rağmen cumhurbaşkanlığına aday olacak birisi için böylesi planlar yapıldığına göre, bugün de aynı amaçla bazı siyasi kapanların kurulduğunu tahmin etmek zor değil.
Neyse, konumuza dönersek, bugünden geriye baktığımızda gerçek olan, İsmail Cemin, ilkinden 40 yıl sonra kaleme aldığı 1995 tarihli ikinci şiirinde Çok ileri bir tarihte/ Çok yaşlı olarak/ Sessizce ayrılmalıyım/ Kimseye pek gözükmeden/ Ve kimseyi rahatsız etmeden. demesine rağmen kızı İpek Cemin söylediği şu sözlerdi: Allahın takdiri buymuş. Biz de kabul ediyoruz.