21 Ekim 2010
SAFÇA SORU-YORUM
İrfan Tuna
ABD’nin ’’Model Ortağı’’, BOP’un eşbaşkanı pek sayın büyüklerim… Sahte belge üreticisi, montajcısı pek değerli küçüklerim… Pensilvanya’daki Hoca’m, Beyaz Saray’daki Sam Amca’m... Medyada yargısız infaz yapmakta olan ’’gazeteci’’ hâkimlerim, Beşiktaş’taki savcılarım ve dahi Silivri’deki ’’gizli tanık’’ Osman’larım…
Öncelikle, 10’larca yıl sürse de bitmeyeceği ve dünya hukuk tarihine ’’altın harflerle’’ geçeceği anlaşılan ’’Ergenekon’’ adı yakıştırdığınız böylesi bir hukuk başarısına elbirliğiyle imza attığınız için hepinizi kutluyorum.
Kanada’daki Tuncay Güney adındaki CIA bağlantılı Haham’ın ipe sapa gelmez suçlamalarıyla, gizli tanık ifadeleriyle, yasadışı dinleme kayıtlarıyla, montaj olduğu ortaya çıkan belgelerle binlerce sayfalık bir hukuk klasiği hazırladığınız için hepinize şükranlarımı sunuyorum…
Dünya hukuk klasiği içinde yer alacak bu iddianamenizle; ABD’ye karşı muhalefet edenleri; cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı, ulusal egemenliğimizi ve güvenliğimizi savunanları ’’Ergenekonculukla’’, ’’darbecilikle’’ suçladığınız için… Görülmekte olan bu dava sürecinde, yargılananlar hakkında medya aracılığıyla karalama kampanyaları yürüttüğünüz, peşinen suçlu ilan ettiğiniz için… Cezaevi’nin içine kurduğunuz ’’Özel Mahkeme’’de, kaçma ve delil karartma olasılığı olmayan insanları yıllarca zindanda tutup, yargı hükmü olmadan cezalandırdığınız için… Dozerlerle yaptığınız kazılardan ’’çıkardığınız’’ bombaları, yakın tarihli gazetelere sarılmış ve kullanılamayacak durumdaki silahları kanıt olarak gösterdiğiniz için… Sizlerle gurur duyuyorum.
Pek sayın büyüklerim, pek sevgili küçüklerim, eğer ’’gazeteci’’ Şamil abim kızmazsa, Ahmet Altan abim, Yasemin Çongar ablam ’’AKP’yi ve Fethullah Gülen’i bitirmek için darbe planı’’ hazırladığımı iddia etmezse, kafama takılan bazı sorular var, 12 Eylül Referandumu’yla sağlamış olduğunuz ’’özgürlükler’’ ortamına da sığınarak, bu sorularımı sormak istiyorum.
Umarım kızmazsınız, darılmazsınız… Şunu bilin ki, ben de sizler gibi, günde beş vakit ’’Irak’ta savaşan kahraman Amerikan askerlerinin evlerine en az kayıpla sağ salim dönmeleri için dualar’’ etmekteyim…
***
Sorularım, son günlerin güncel konusu Hanefi Avcı’yla ilgili.
İzninizle sorularımı soru-yorum.
Kendisi de Fethullah Gülen’e yakın bir emniyetçi olan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, cemaatin devlet içindeki faaliyetleri konusunda, yetkililere yaptığı başvurular sonuçsuz kalınca; durumu, yazdığı ''Haliç'te Yaşayan Simonlar'' kitabıyla kamuoyuna duyurmuştu.
Pek sayın devlet büyüklerim; öz ablasını öldürmekten, öz yeğenine fuhuş yaptırmaktan, sahte belge düzenlemekten hükümlü, yalancılık hastalığı belgeli, Mustafa Kemal Atatürk’e ’’İngiliz P.çi’’ diye hakaret eden ’’Osman’ım’’ dediğiniz kişinin tanıklığıyla; Danıştay Cinayeti’ni, Ergenekon adını yakıştırdığınız davayla birleştirdiniz… Aynı kişinin iddialarıyla, Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’i; Danıştay Cinayeti’ni, Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanmasını azmettirmekle; silahlarını, bombalarını sağlamakla suçladınız… Ki, Osman’ınızın ’’Falanca tarihte Ataşehir’de toplantı yaptık, silahları, bombaları bu evde verdiler’’ dediği tarihte, suçladığınız kişilerin cep telefonlarının verdiği sinyaller, suçladığınız kişilerin, o tarihte söylenen bölgenin yakınlarında bile olmadıklarını gösterdiği halde; yetinmediniz, bir de keşif yaptırdınız. Ama Osman’ınız, toplantı yaptık dediği evi de gösteremedi…
Sorum şu, Osman’ınızın iddialarını bu kadar ciddiye aldınız da; koskoca Emniyet Müdürü’nün iddialarını neden görmezden geldiniz?
Ne demişti Hanefi Avcı?
’’Olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün cemaatin elemanlarıdır. Devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getirmektedirler.’’
Ne demişti Hanefi Avcı?
’’Son zamanlarda gündemi meşgul eden tüm iddiaları yayan cemaattir, onlardan bilgi alan da onlar adına konuşan da cemaatin adamlarıdır. Tarafsız basın mensubu, devletin polisi, savcı numarasını artık kimse yutmasın. Bu işler emniyet ya da hukuk adına yapılmıyor, cemaatin plan ve programı çerçevesinde cemaatin talimatı ile gerçekleştiriliyor. Bazı internet siteleri basın ve yayın hizmeti değil cemaatin propagandasını yapıyor. Büyük illerin Emniyet Müdürleri ve valiler bilsinler ki emirlerindeki polislerin bir kısmı kendilerini değil, cemaat imamını amir olarak kabul ediyorlar. Hatta etrafları cemaat mensubu müdür ve amirler tarafından sarılmış durumda. … Bu durumun farkındalar ve kısmen biliyorlar ama bilmiyor gibi davranıyorlar. Bazı operasyonları kendileri değil, cemaat yanlısı polisler ile cemaat yanlısı savcılar cemaat imamlarının talimatları ile yürütüyorlar.’’
Ne demişti Hanefi Avcı?
’’Kozmik odalarda birkaç gün süren aramalar yapıldı. Burada hangi şüphe ve delil vardı, hangi iddialar üzerine buralar arandı? Şimdi ben açıkça adres veriyorum, hukuksuz dinleme ve izlemeler var, bunları dilekçemde belirttim. İstihbarat Dairesi’nde cemaatin özel cihazları, elde ettikleri her türlü kanunsuz dinleme materyalleri mevcuttur, buralar neden aranmaz? Kozmik odanın aranmasında kimliği belli olmayan bir ihbarcı vardı, burada da ben açıkça ihbar ediyorum. Bulunacak yerleri de söylüyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi neden denetlenemez? İstihbarat Daire Başkanlığı’nda arama yapılsa, demirbaşa kayıtlı olmayan cemaatin kendine ait özel dinleme ve izleme aletleri bulunacağından hiç tereddüdüm yoktur’’
***
Neden kitaptaki iddiaları soruşturmak yerine, kitabı yazan Hanefi Avcı hakkında ilgisiz bir iddiayla soruşturma başlattınız? Neden kitaptaki iddiaları soruşturmak yerine, kitabı yazan kişiyi, ilgisiz bir iddiayla ve suçlamayla Silivri’ye atıp konuyu kapatma yoluna gittiniz?
Üstüne üstlük, bürosunu boşalttığını söyleyen Hanefi Avcı’nın bürosundan dinleme kasetleri çıktığını söylüyorsunuz. Yılların deneyimli istihbaratçısı ve emniyetçisi, bürosunda bulduğunuzu söylediğiniz bu kasetleri, bürosunu boşalttığı halde, bürosunda siz bulasınız diye mi bıraktı, yoksa o kasetleri büroya siz mi koydunuz?
Ey, ’’ABD’nin model ortağı’’, ’’BOP’un eşbaşkanı’’ pek sayın devlet büyüklerim… Sahte belge üreticisi, montajcısı pek değerli küçüklerim… Pensilvanya’daki Hoca’m, Beyaz Saray’daki Sam Amca’m... Medyada yargısız infaz yapmakta olan ’’gazeteci’’ hâkimlerim, Beşiktaş’taki savcılarım ve dahi Silivri’deki ’’gizli tanık’’ Osman’larım…
Yanıtlamayacağınızdan emin olsam da, safça soru-yorum, Hanefi Avcı’nın kitabında yazılanlar doğru mu yoksa?
Türban-mürban derken, elbirliğiyle ’’kamusal alana’’ bayrağınızı diktiniz, sessiz ve sivil bir darbeyi çoktan yaptınız mı yoksa?