SAĞ-IRALİOĞLLARI
Belli bir süredir yazmıyorum.
Yazamıyorum desem belki daha doğru olacak.
Çünkü Türkiye öylesine çirkef, öylesine aşağılık ve öylesine batakçı bir ‘siyaset’ ortamında çalkalanıyor ki ister istemez ‘solduyu’ sahibi insanlar da alabildiğine etkileniyor.
Dolayısıyla benim de kafam karışıp midem bulanıyor.
Şu ‘Millet İttifakı’ denilen muhalefet cephesinde, bir bakıyorsunuz sağıralioğullarından biri çıkarak deyim yerinde ise ‘kılçık’ atabiliyor.
Seçimler yaklaştıkça daha ne ‘beşinci kol’lar çıkabilecek diye düşünmeden edemiyor insan.
Dahası Türkiye yine ‘aynı tas aynı tarak’ bir ‘siyaset’ yönetimine girecek diye korkuyorum.
O nedenle bundan böyle daha çok bilim ve felsefe, daha doğrusu düşünme ve derindüşünme (réflexion) ile ilgili yazılar yazmaya çalışacağım.
Şu ara elimde Robert Boyer’’nin Ekonominin Bilgikuramı (Epistémologie de l’économie) başlıklı çalışması var.
Boyer, Richard Phillips Feynman’dan şu alıntıyla başlıyor : « Eğer biri çıkıp ‘Bilim’den öğrendiğimize göre’ diye söze başlıyorsa, ‘bilim’ sözcüğünü bilerek konuşmuyor demektir. (Çünkü) bilim bize birşey öğretmez, ne öğreniyorsak deneyimden öğreniyoruzdur ».
Kuşkusuz hemen katı ampirzme yönelelim demek istiyor olamaz.
Dolayısıyla genel olarak yöntembilim alanında bu konuları yeniden ele almaya çalışacağız.
Ancak yukarıdaki alıntıyı Türkiye’deki ‘siyaset’e uygulamamak da olası değil.
Bugüne değin, her ne kadar artık Yirmibirinci Yüzyılı aşıyoruz, umarım ki Türkiye’deki ‘siyasî’ler de kendilerini biraz olsun aşmışlardır diye düşünüyordum.
Oysa, denildiği üzere, Türkiye nüfusunun yüzde altmıştan fazlası hâlâ ‘sağ’da kalmaya devam etmekte.
Burada Aziz Nesin’e gönderme yapmaya gerek yok.
Ancak, köken olarak Nizâm-ıÂlem Ocakları’dan, İmam-Hatip’leden, İlim Yayama Cemiyetlerinden yetişmiş olan ‘sağcı siyasetçi’lerin Türkiye’yi zerre kadar ileri götüremeyecekleri de ortada.
Eğer ‘deneyim’den birşeyler öğrenmiş olsaydık, bu zıpçıktı ‘siyasetçi’lerin Türk siyasî yaşamında yerleri olmaması gerekirdi, değil mi ama ?
Ancak ‘Muhalefet Cephesi’ de bu tür ‘siyasî’lerin elinde.
Dikkat edilirse, ‘politikacı’ değil ama hep ‘siyasetçi’ diyorum.
Çünkü bu ‘Sağıralioğulları’na politikacı demekle onların ‘politikacı’ olamayacaklarını biliyorum.
Ellibeş kez ‘Siyasal Bilgiler Fakültesi’ bitirmiş olsalar da olamıyorlar.
Bu fakültelerin, bu üniversitelerin Doğramacı’dan buyana ‘doğranmış’ olduklarını biliyorum.
Avrupa’larda Amerika’larda master/doktora yapmaları da bir şey katmıyor bunlara.
Bu souncuları da ‘hakkıyla’ tamamladıkları konusunda kuşkum var.
Kara lahana çorbası, hamsi reçeli ve mısır ekmeği ile beslenip büyüdükleri için mi nedir, bir türlü gelişemiyorlar.
Gözleri hâlâ Tansu Çiller’lerde, Mehmet Ağar’larda, Necmettin Erbakan’larda…
Yaşayan tanığından yeni duydum : Necmettin Erbakan Tansu Çiller’i ‘ortak hükûmet’e zorlamak için, « Hanımefendi bizimle ortak hükûmet kuracak olursanız, sizi kar kadar ak gösteririm » demiş.
Aksi halde o Tansu Çiller, yolsuzluk ve hatta uyuşturucularla işbirliği yaptığı gerekçesiyle ‘kapkara’ olmakla, belki de yargılanacaktı.
Bugünkü ‘iktidar’ ise, a’dan z’ye Tansu Çiller’i fersah fersah geçmiş bulunmakta.
Esamasi bile okunmayacak durumda da denilebilir.
Ve görüldüğü kadarıyla, bugün ‘Türk Siyaseti’, hâlâ haktan ve halktan yana ‘politika’lar üretmek yerine, ‘AK parti’yi aklayıp aklamamak üzerine kurulu bir ‘siyaset’ yapmakla meşgul.
Bu Sağıralioğullarıgiller ile bir adım dahi ileri gidilemeyecek gibi görünüyor.