SALTANATI BOĞAN KAMUTAY!

SALTANATI BOĞAN KAMUTAY!

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Nis 23, 2017 16:22

SALTANATI BOĞAN KAMUTAY!


23 Nisan en sevdiğimiz bayramdı. Çocukken kutlamayı, yetişkinken kutlamaları izlemeyi ne çok severdik.

Hangimizin 23 Nisan’da, bayram giysileriyle çekilmiş bir okul resmi yoktur? Günler önceden sınıf süslemeleri, bayram provaları, temsillere hazırlık, tören giysileri diktirme, koro çalışmaları... Geçmişimizle onurlanacağımız, vatan sevgisiyle, ulusal duygularla coşacağımız koskoca bir gün... Marşlarımız çalınmaya başlayacak her yerde, radyolar hep bayramı anlatacak... Tüm konuşmalar, ulusun egemenliği (milli hakimiyet) üzerine... Kurtuluş Savaşı, Kurtuluş’ta Meclis’in rolü, Samsun’a çıkış, ilk toplanan kurultaylar, sırasıyla anlatılacak... Her eve bayrak asılacak, ulusal eğemenliğimizi, bağımsızlığımızı ulusça kutlayacağız. Öğrenciler, alkışlarla, bando eşliğinde geçit törenlerinde yürüyecek, kürsüde şiirler okuyacağız... Herkes bir etkinliğe katılacak, yarışmalar düzenlenecek, güzel resim yapanın resimleri sınıfları süsleyecek, sesi güzel, koroda şarkı söyleyecek... Ertesi günü de zaten tatil. Bir güzel dinlenilecek...

Bu günkü gazetelerde soruyorlar: “Yarın okullar tatil mi?” diye. Bunu duymak bile, günümüzü anlatmaya yeter.

Bir araştırma yapılsa, halk ozanlarına verildiği gibi bir ayak verilse, “23 Nisan” diye, herkes aynı anda: “Geldi 23 Nisan / Neşe doluyor insan” demez mi?

“Kamutay bugün doğdu ve saltanatı boğdu.” dizesi de kendiliğinden dökülür söze.

Kaç gündür, “23 Nisan geliyor” diyeceğim içimden, diyemiyorum, anımsadığım dizeler geliyor aklıma, söyleyemiyorum, bir şeyler yazacak oluyorum, yazamıyorum. Boğazıma bir yumru tıkanıyor, öyle kalıyorum...

Çocuklarımıza bu kutlu günü, tarihimizi, bıkmadan usanmadan öğretmeliyiz, umutsuzluğa kapılmamalıyız, biliyorum... Yüce önderimizin dediği gibi: “Türkiye Cumhuriyeti yalnız iki şeye güvenir; biri ulusun kararı, diğeri ordumuzun kahramanlığı...”*

Biz bu pisliği, geçen hafta neden mi yedik?

Küçücük, eski bir çocuk şiirinde yanıtı:

“Kamutay, saltanatı boğdu.” İşte bunu içlerine sindiremeyenler, küresel çetenin başını çektiği kuyruk acılılar, günümüzdeki siyasi partiler, biri, eli kanlı teröriste liderim diyenlerin partisi, milliyetçiyim diye herkesi kandıranın, bir anda iktidarla aynı safa geçiverenin partisi, hayır dermiş gibi yapan, içine bölücüleri, Cumhuriyet düşmanlarını çekinmeden dolduran bir liderin partisi de içinde, allem ettiler, kallem ettiler, öyle bir Ali Cengiz oyunu oynadılar ki ulusa, şaştık kaldık. Başımıza ne geleceğinin daha ayırdında değiliz...

Çoğunluk, neyi oylattılar, ne oylandı gerçekten geçen Pazar, oylandı mı oylanmadı mı, onu bile bilmiyor...

Bir haftadır, seçim gününden beri, neredeyse her gün, güneydoğu’dan, sınırda yurt nöbeti tutarken saldırıya uğrayan, şehit edilen asker haberleri geliyor. Gazeteler: “PKK’lı teröristlerin saldırısı sonucu şehit düşen...” diye söze başlayıp ardından askerimizin adını yazıyorlar. En son, önceki gün, iki askerimiz daha şehit düştü, aynı çatışmada yaralanan, kaldırıldığı hastanede ölen, adı verilmeyen askerimizle şehit sayısı üçe çıktı. İki askerimiz dün toprağa verildiler. Uzman Çavuş, İslam Çubuk (Ünyeli), Piyade Üstteğmen İsmail Kara (Ankaralı) adlı iki askerimize, Şırnak’ta, kırsalda saldırıldı. Sabahtanberi yine üst haberlerde, kırmızı zemin üzerine Şırnak Uludere’de iki asker şehit yazılı. Haberin üstü tıklandığında, " 23 Nisan 2017 tarihinde saat 07.30 sularında Şırnak/Bestler-Dereler kırsalında bölücü terör örgütü mensupları ile çıkan çatışmada iki kahraman... “ diye TSK açıklamaları geliyor...

Bugün günlerden 23 Nisan, yıl, 2017.

Bu gün, Cumhuriyet tarihinin en önemli günlerinden biri. Atatürk ve silah arkadaşlarınca, Yeni Türkiye devletinin kurulduğu gün. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, İstanbul’un işgalinden (İngiliz, Fransız, İtalyan askerlerince) otuz sekiz gün sonra, 23 Nisan 1920’de Ankara’da açıldığı, ulusal egemenliğin ülkemize, dünyaya duyurulduğu gün. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur, denildiği, TBMM’nin yasama ve yürütme görevlerini üstlendiği, işgal altındaki ülkemizin kurtarılması için milletçe bir çatıda toplanıldığı gün. Meclis, biliyorsunuz, kısa sürede Türk birliğini kurdu, yeni bir ordu hazırladı, Meclis başkanlığına da, büyük asker, “Mustafa Kemal” seçildi.

Bu günü, ilk 1979’da, günün anlamından, özünden uzaklaştırdılar. Önce TRT’de, bir özentiyle başlatılan bir şenlik, 1980 sonrasında iyice ileri götürülüp büyütüldü, bayramın ulusal egemenlik (milli hakimiyet) kısmı yok sayıldı. Gün, çağrılı yabancı ulus çocuklarının sirk gösterilerine dönüştü. Madem çocuk şenliğine bu kadar hevesliydiler o günün yöneticileri, bunun için başka bir gün seçilemez miydi?

Bu uluslararası gösterilerin gölgesinde, yavaş yavaş okullardaki törenler önemsizleştirildi, iktidarın son dört beş yılında, 2011 sonrasında, türlü bahanelerle bayramlarımız kutlatılmadı, bir de çıkarılan yasalarla bu bayramın büyük alanlarda, statlarda kutlanılması önlendi, okulların dört duvarına sıkıştırıldı. 1933’te Atatürk’ün başlattığı geleneğe, çocukların o gün bir süreliğine yüksek devlet makamlarına (cumhurbaşkanlığı, başbakan, vali, kaymakam) oturtulması geleneğine de son verdirildi. Bu geleneği, önce “Meclis Başkanlığı” makamına bıyıklı (21 yaşında) bir imam hatip öğrencisini oturtarak, gülünç duruma düşürdüler (2006), tartışmaya açtılar, geçen yılların birinde de kaldırdıklarını duyurdular... O gün başkanlık koltuğuna oturtulan bu imam hatipli, şimdinin görevli imamı, 16 Nisandaki oylamadan sonra şunları yazmış (Sözcü gazetesi), sosyal iletişimdeki hesabına: “Beyinsiz bidon kafa diye hakaret eden şerefsizler. Yüzde elli ile ananızı aldık size getirdik.”

Akşam bilgiağı sayfalarına bakıyorum:

TSK bir film hazırlatmış. DHA, TSK’nın 23 Nisan paylaşımları diye tanıtmış bunu. 23 Nisan çocukların bayramı yazılmış başlığa:

Çocuklara armağan edilen Ulusal Egemenlik Bayramı’nın, “ulusal egemenliği" unutulmuş, “çocuk bayramı" kısmı kalmış geride.

TSK’nın hazırladığı kasette de yalnıca küçük “Ülkü” ile çekilmiş filmler konmuş, sonunda, Atatürklü yıllardan kalan, bir iki çocuklu resim gösterilmiş. Tek bir söz yazılı içersinde Atatürk’ten, “Küçük hanımlar diye başlayan... hepsi bu kadar.

18 Mart’ta nasıl tarihte ilk kez, Atatürksüz Çanakkale Zaferi kutlama afişleri hazırlamıştılar, bugün yapılanlar da bir benzeri onun...

Anıktabir törenleri de aslın yerine geçen vekillerle geçiştirilmiş. İktidarın, oylamadaki başortağı partinin başı Bahçeli törene katılmamış.

23 Nisan’da pek çok ilimizde, özellikle Türkiye’nin kalbi Ankara’da kar yağmış.

Bu arada, varlıkları bile bilinmeyen, kimseyi ilgilendirmeyen, işgal yıllarında yurttan düşman gemisiyle kaçan padişahın soyunu sopunu hortlatmışlardı hani, vitrine ilk çıkarılan manken görünüşlü torun kız Nilhan, bu kez acele türbanlanarak Bağcılar’da Belediye toplantısında ortaya salınmış. Oylamada aldıklarını iddia ettikleri sonucun verdiği gazla ona işi daha da ileri götürtmüşler: Sayın bayan, “ Osmanlı’nın Enderun sistemi hayalimdi, Başkanlık Okulları açılacak, kendi adamlarımızı yetiştireceğiz, yeni yönetim sisteminde buna ihtiyaç var!”dermiş.

Belediyeler, bir iş daha üstlenmişler el birliğiyle. Bu kimliksiz, Türk çocuğunu bayramının özünden koparan, şaşkınlaştıran, edilgenleştiren uluslararası şenlikleri artık onlar düzenletiyor, belediyelerince kutlatıyorlarmış...

Bu işte, yüz dört yaşında ölen, Atatürk’le resim çektiren bir “şapkalı” kadıncağız da kullanılmış, Yaşlı kadın, bir söyleşide, şunları demiş güya: “Atatürk de, ‘O halde her sene dünyanın her yerinden çocukları davet edeceğim, onlarla birlikte oynayın, kaynaşın' dedi.” Madem öyle, niye 1981’lere kadar beklediniz, bunca yıl sustunuz, denmez miydi bu rüyacıya.

Kendi pişirdikleri kötü yemekleri ısıtıp ısıtıp ortaya getiriyorlar.

Dün, “Hayatımızın en kötü 23 Nisan’ı” demiş bir ünlü yazarımız Sözcü’deki köşe yazısında. Dünya çocuklarının tek tek kazanımlarını, bizim çocuklarımızın ise onlardan kötü olan durumlarını yazmış.

Geçen yıl (2016) THY, devletin “ATA” adlı uçağından “Ata” adını silmişti.

Bu yıl, iktidar ve yandaşları, hep birlikte, yüce önderimizin adını daha nerelerden silebiliriz telaşındalar...

Unutturmayalım:

Yüce Önder Atatürk, Cumhuriyeti ilan etmeden önce demiştir aşağıdaki sözleri:

“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” (Ocak 1923)

“Eşitliğin de dayanağı milli hakimiyettir.”

“Adaletin de dayanağı milli hakimiyettir.”

“Hürriyetin de dayanağı milli hakimiyettir.”(Mart 1923)


Feza Tiryaki, 23 Nisan 2017

* Söz, kısaltılarak alınmıştır.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1000
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x