Sarayın değil milletin dediği olur! MİLLETiN AZiM VE KARARI
21/22 Haziran 1919'daki Amasya Genelgesi'nden beri bu topraklarda “sarayın değil milletin dediği” oluyor. Bundan sonra da öyle olacak…
Atatürk ve birkaç arkadaşı 21-22 Haziran 1919 gecesi Amasya'da bir “bağımsızlık bildirisi” yayımladılar. “Amasya Genelgesi” adı verilen bu bildiride hem “emperyalizme” hem de “saraya-sultana” karşı “milletin azim ve kararı” vurgulanıyordu. Amasya Genelgesi'nin yayımlanmasından sadece bir gün sonra, 23 Haziran 1919'da Osmanlı Saray Hükümeti, Atatürk'e adeta savaş ilan etti. Ancak sonunda millet kazandı. Sarayın değil, milletin dediği oldu.
DİRENİŞİN İLK MERKEZİ: AMASYA
12 Haziran 1919 sabahı, dolma tekerlekli bir Alman Benz otomobil Havza'dan Amasya'ya hareket etti. Yollar çok tenhaydı. Pontus çeteleri her yana korku salmıştı. Uzak ormanlardan silah sesleri geliyordu. O otomobildeki yolculardan biri Atatürk'tü.
Atatürk'ü Havza'dan Amasya'ya davet eden Amasyalılar, “Çanakkale Kahramanını” en iyi şekilde karşılamak için hazırlık yapmışlardı. Saat 9-10 civarında Atatürk ile beraberindekiler Gezirlik denilen yere geldiler. Başta Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi ve Belediye Başkanı Topçu Mustafa olmak üzere Amasya'nın tüm ileri gelenleri oradaydı. Atatürk, üstü açık otomobilden indi. Gülümsüyordu. “Merhaba Amasyalılar!” diyerek halkı selamladı. Halk da hep bir ağızdan “Sağol Paşa! Çok yaşa!” diye karşılık verdi. Atatürk, yol kenarında sıralanan ileri gelenlerin ellerini sıktı, hallerini, hatırlarını sordu. Bir kere daha halkı selamlayarak tekrar otomobile binip Amasya'nın içine doğru ilerledi.
Atatürk, Amasya'daki ilk direniş konuşmasını hükümet konağında yaptı. Kendisini dinleyenlerin gözlerinin içine bakarak yaptığı o konuşmayı şöyle bitirdi: “Amasyalılar! Düşmanların Samsun'dan yapacağı herhangi bir çıkarma harekatına karşı ayaklarımıza çarıklarımızı çekerek vatanı en son kalesine kadar savunacağız. Allah milletimize mağlubiyeti gösterirse bütün evlerimizi, mallarımızı ateşe vererek ve vatanı bir yıkık yurda çevirerek boş bir çöl halinde düşmana bırakacağız.”
Sonra Amasyalılara bağımsızlık yemini ettirdi.
Atatürk, konuşmasının sonunda Amasya'da bir Müdafaa-i Hukuk örgütü kurulmasını önerdi. Hemen ertesi gün Müftü Hacı Hafız Tevfik Efendi'nin başkanlığında bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu.
Atatürk, o gece hükümet konağında kendisini dinleyen Vaiz Abdurrahman Kamil Efendi'yle görüştü. 13 Haziran cumaya denk geliyordu. Atatürk, yaşlı vaizden, yarınki cuma hutbesinde düşmana karşı direnişten söz etmesini istedi. Abdurrahman Kamil Efendi, ertesi gün Sultan Bayezit Camisi'ndeki hutbesinde “Artık padişahın bir hikmeti kalmamıştır. Yegane kurtuluş çaresi halkın hakimiyeti doğrudan doğruya ele almasıdır” dedi.
Yine bu Abdurrahman Kamil Efendi, kim bilir ne kadar zamanda biriktirdiği 5 altınını bir kırmızı mendile sararak Milli Mücadele'ye ilk yardım olarak verdi.
KUTSAL İTTİFAK: AMASYA GENELGESİ
Atatürk, Amasya'da 5. Kafkas Tümeni'nin karargahı Saraydüzü Kışlası'nda kaldı. Saraydüzü Kışlası'nın bir odasını telgrafhane olarak hazırlattı. Oradan, asker-sivil pek çok kişiyle haberleşti.
Atatürk, Havza'dayken 10 Haziran'da Ali Fuat Cebesoy ve Rauf Orbay'ı yanına çağırmıştı. Ali Fuat Cebesoy ile Rauf Orbay, 12 Haziran'da Ankara'dan at arabalarıyla yola çıktılar. 6 günde Ankara'dan Havza'ya geldiler. Atatürk'ün Amasya'ya geçtiğini öğrenip oraya yöneldiler. 19 Haziran'da Amasya'ya vardılar. Onları Amasyalılarla birlikte bizzat Atatürk karşıladı. Bir gün sonra Albay Refet Bele de Amasya'ya geldi.
Üç arkadaş; Atatürk, Rauf Orbay ve Ali Fuat Cebesoy oturup Amasya Genelgesi'ni görüştüler. Ali Fuat Cebesoy'un ifadesiyle “toplantı aralıksız saatlerce sürdü.” Yazı, tutanak işlerini Albay Kazım Dirik yürütüyordu. Kurmay Binbaşı Hüsrev Gerede verilen emirleri yapıyor. Eski İzmit Mutasarrıfı Sürayya Yiğit de konuşmalara katılıyordu.
Bu arada Konya'da 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa, Erzurum'da 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa'nın görüşleri soruldu. Mersinli Cemal Paşa “tamam” dedi. Kazım Karabekir Paşa ise kararları kabul etmekle birlikte Sivas Kongresi'nden önce Erzurum Kongresi'nin toplanmasını ve bunun için Atatürk'le Rauf Bey'in Erzurum'a gelmelerini istedi. Bu görüşmelerden sonra Atatürk, Amasya Genelgesi'ne son şeklini verdi.
Atatürk, Saraydüzü Kışlası'nda, 21 Haziran gecesi, akşam saat 9'da Yaveri Cevat Abbas Gürer'i, “kalem kâğıt alsın da gelsin” diyerek yanına çağırttı. Cevat Abbas geldi, uğurlu odanın orta masasına yerleşti. Atatürk, sigarasından derin bir nefes aldıktan sonra “Yaz bakalım” dedi. Sonra genelgeyi yazdırmaya başladı. Atatürk'ün Nutuk'taki ifadesiyle, “Bu yazdırdığım hususlar, dört gün önce Trakya'ya (Cafer Tayyar Eğilmez'e) ilan etmiş olduğum bir kararın bir genelge ile Anadolu'ya bildirilmesinden ibarettir. 21/22 Haziran 1919 gecesi karanlık bir odada alınmış korkunç ve esrarlı yeni bir karar değildir.”
Genelge yazılınca Atatürk, Cevat Abbas'a “Arkadaşlara ver imza buyursunlar” dedi. Rauf Orbay, “Henüz misafirinizim! Onun için kendimde bir yetki göremiyorum!” diyerek çekingen davranınca Atatürk araya girdi: “Memleketin tanınmış bir evladısınız. Yazdığımız yeni bir tarihin vesikasında imzanız bulunmalıdır” dedi. Bunun üzerine Rauf Orbay, genelgeyi imzaladı. Ali Fuat Cebesoy, genelgeyi hiç tereddüt etmeden imzaladı. Refet Bele ise ufak bir tereddütten sonra Ali Fuat Cebesoy'a döndü: “Kongrenin icabında bir hükümet oluşturacağı anlaşılıyor. Acaba siz de böyle mi anlıyorsunuz?” diye sordu. Ali Fuat Paşa'nın “evet” cevabından sonra o da Atatürk'ün uzattığı genelgeyi imzaladı. Atatürk'ün Nutuk'taki ifadesiyle “Refet Bey, genelgeyi eline alarak kendine göre bir işaret koydu, bunu bu genelgede bulmak oldukça zordur.” Kazım Dirik, Hüsrev Gerede, Muzaffer Kılıç da genelgeyi imzaladılar.
Ali Fuat Cebesoy anılarında aynen şöyle diyor: “Kutsal İttifak adını verdiğim Amasya Genelgesi toplayıcı bir ruh taşımaktadır. Şunu hemen ilave etmeliyim ki, bunun başlıca amili Mustafa Kemal Paşa'dır.”
6 maddelik Amasya Genelgesi'nin ruhu durumundaki 1. maddenin içeriği özetle şöyledir:
“1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Merkezi hükümetimiz, İtilaf devletlerinin tesir ve denetimi altında üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yapamamaktadır. Bu durum milletimizi yok olmuş göstermektedir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Milletin haklarını korumak için bağımsız bir milli heyet gereklidir. Bunun için Sivas'ta milli bir kongre toplanacaktır…”
Burada açıkça görüldüğü gibi sorumluluğunu yerine getiremeyen merkezi hükümetin yerine milletin temsilcilerinden yeni bir heyet (hükümet) kurulması istenmektedir. Sadece Osmanlı hükümetinden değil, Osmanlı sarayından, sultanından da umut kesilmiştir. Bu nedenle “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” şeklinde devrimci bir cümleye yer verilmiştir. 1919'da Amasya Genelgesi'nde “milletin azim ve kararı” diye ifade edilen siyasal dönüşüm, 1921 Anayasası'nda “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye ifade edilecekti. Amasya Genelgesi cumhuriyete giden yolun ilk kilometre taşıydı.
Atatürk, 21 Haziran 1919'da, Amasya Genelgesi çerçevesinde bazı kişilere gönderilmek üzere bir de mektup hazırladı. Bu mektubun en can alıcı noktası, “İstanbul artık Anadolu'ya ve milli amaçlara egemen değil, bağlı olmak zorundadır” cümlesiydi. Atatürk mektubu şöyle bitiriyordu: “Kurtuluş ve milli amaç elde edilinceye kadar Anadolu'dan ve sine-i milletten ayrılmayacağıma ve bu noktada sonuna kadar bir ferd-i millet (millet bireyi) gibi çalışacağıma söz verdim.”
Atatürk, bu mektupla, bazı aydınları ve devlet adamlarını, çıktığı özgürlük ve bağımsızlık yolunda kendisiyle birlikte yürümeleri için Anadolu'ya davet ediyordu.
Bu mektuplar, Rauf Bey'le birlikte Amasya'ya gelen Maliye Müfettişi Arif Bey'e verilerek İstanbul'da Kara Vasıf Bey'e gönderildi. Mektupları o dağıtacaktı.
Atatürk, Amasya Genelgesi ve onu tamamlayan bu mektupla bir anlamda gemileri yakmıştı. O, 22 Haziran 1919 sabahından itibaren “sine-i millete” dönmüş bir özgürlük ve bağımsızlık savaşçısıydı.
SARAY ATATÜRK'E SAVAŞ AÇTI
Atatürk, Samsun'a çıktıktan 9 gün sonra, 28 Mayıs'ta Havza Genelgesi'yle halkı direnişe çağırdı. Samsun'a çıktıktan 33 gün sonra, 21 Haziran'da Amasya Genelgesi'yle de yeni bir hükümet kurmaktan söz etti. Padişahın ona verdiği “Rum çeteleriyle Türkler arasındaki çatışmaları önlemek, dağıtılmamış orduları dağıtmak” gibi görevlerin tam tersine hareket ediyordu.
Bunun üzerine İngilizler ve Osmanlı Saray Hükümeti Atatürk'e adeta savaş açtı:
6 Haziran'da İngiliz General Milne, Atatürk'ün geri çağrılması için Harbiye Nezareti'ne yazı yazdı.
8 Haziran'da Harbiye Nezareti Atatürk'ü geri çağırdı.
14 Haziran'da Atatürk, doğrudan Padişah Vahdettin'e bir telgraf çekip “Gerekirse görevimden istifa ederek Anadolu'da sine-i millete dönerek vatan görevime devam edeceğim” dedi.
17 Haziran'da İngiliz Yüksek Komiseri General Calthorpe, Atatürk'ün geri çağrılmasını istedi.
21/22 Haziran gecesi Amasya Genelgesi yayımlandı.
23 Haziran'da Dahiliye Nazırı Ali Kemal, Atatürk'ün azledildiğini, hiçbir resmi sıfatı kalmadığını bu nedenle bildiri ve emirlerinin dikkate alınmamasını istedi.
24 Haziran'da Posta Genel Müdürü Refik Halit Karay, telgraf merkezlerinin Atatürk'ün telgraflarını kabul etmemelerini istedi.
26 Haziran'da Dahiliye Nazırı Ali Kemal, milli ordu kurmanın ve Müdafaai Milliye hazırlamanın “felaket” olduğunu bildirdi.
30 Haziran'da General Milne, Harbiye Nezareti'nden Atatürk'ün ve Mersinli Cemal Paşa'nın derhal geri çağrılmasını istedi. Atatürk, bu teklifi reddetti. Mersinli Cemal Paşa ise Konya'dan İstanbul'a dönmeyi kabul etti.
5 Temmuz'da Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa, Atatürk'ü padişah adına İstanbul'a geri çağırdı.
6 Temmuz'da Atatürk, padişahın bu isteğini yine reddetti.
7 Temmuz'da Osmanlı Saray Hükümeti, Atatürk'ü 3. Ordu Müfettişliği görevinden aldı.
8 Temmuz'da Atatürk Harbiye Nezareti'ne ve Padişah Vahdettin'e “resmi göreviyle birlikte askerlikten de ayrıldığını” bildirdi.
Görüldüğü gibi Osmanlı Saray Hükümeti, 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkan Atatürk'ü, 19 gün sonra, 8 Haziran'da geri çağırdı. Bu çağrıdan sadece 1 ay sonra, 7 Temmuz'da da görevden aldı. Yetmedi! 1 yıl sonra Atatürk'ün idam fermanını çıkardı, rütbelerini söktü, idam fetvasını yayımladı.
Peki, sonuç ne oldu?
Sarayın değil, milletin dediği oldu… 21/22 Haziran 1919'daki Amasya Genelgesi'nden beri bu topraklarda “sarayın değil milletin dediği” oluyor. Bundan sonra da öyle olacak…
KAYNAKLAR:
1- Atatürk, Nutuk, 5. bas, İstanbul, 2002.
2- Atatürk'ün Bütün Eserleri, C. 3, İstanbul, 2000.
3- Hüseyin Menç, Milli Mücadele Yıllarında Amasya, Ankara, 1992.
4- Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 1. Kitap, 3. bas, Ankara, 2008.
5- Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 2000.
6- Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C. 2, 26. bas, İstanbul, 2009.
7- Turgut Gürer, Atatürk'ün Yaveri Cevat Abbas Gürer, İstanbul, 2006.
8- Sefer Yazıcı, Milli Egemenlik Belgeleri, Ankara, 2015
Sinan MEYDAN, 24 Haziran 2019
https://twitter.com/smeydan