Şaşırtan Öngörü: "97 Yıl Önce Çizdiği Karikatürde 2010 Türkiye'sini Görmüş"
Osmanlı’da, 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyetle birlikte, II. Abdülhamit’in basın üzerindeki sansürü kalkmış ve birçok gazete ve dergi çıkmaya başlamıştır. Bu dergiler içinde kadın dergileri ve mizah dergileri bile vardır.
İşte o mizah dergilerinden birinde, bundan tam 97 yıl önce çizilmiş öyle bir karikatür var ki; insanı hem çok şaşırtıyor, hem de çok düşündürüyor.
Söz konusu karikatür, KALEM adlı Osmanlı mizah dergisinin 17 Kanun-i Evvel 1329 (1913) tarihli sayısında Mahmud Sadık imzasıyla yayınlanmış.
Karikatürün hemen altında, Osmanlıca, “ELLİ SENE SONRA TÜRKİYE” diye bir not var.
Karikatür, 1913 yılında yayınlandığına göre, karikatürü çizen kişi “elli sene sonra”, yani, 1963 yılında Türkiye’nin “karikatürdeki gibi” olacağı öngörüsünde bulunmuş.
Oldukça ayrıntılı olarak çizilen karikatürde İstanbul Beyoğlu tasvir edilmiş:
* * *
Karikatürde:
Bugünkü İstiklal Caddesi’nin her iki yanında uzanan çok katlı dükkanlar var.
Dükkanların çok değişik ürünlerle süslü zengin vitrinleri göze çarpmakta.
Dükkanların neredeyse tamamı, İngilizce tabelalara (bir Fransızca ve bir Türkçe tabela) sahip.
Bu tabelalarda: “BON MARCE, ZOOLOGİE, VOR NOTRE RAYÖNÜ, DENTELLES AU (…) ETAKE, ASCENSEUR, BAKER (o dönemin meşhur kumaşçısı), GRAND THEATR, KALEM” yazmakta.
Caddede araç trafiği çok yoğun. Caddenin görünen küçük bir bölümünde üç otomobil rahatlıkla seçilebilmekte. Otomobillerden birinin yoğun dumanı havaya saçılmış.
Bu araç trafiğinin içinde ön planda bir tramvay görülmekte. (Bugünkü nostaljik tramvayın neredeyse aynısı).
Caddede, karşıdan karşıya koşarak geçen bir erkek ve iki kadın var. Kadınlardan biri çarşaflı, diğeri ise uzun elbiseli ve elinde bir şemsiye var. Erkeğin başında ise fes…
Caddede ön planda sağda GRAND THEATR’ın hemen üzerinde bir durak var. Durağın üzerinde ışıklı bir lamba ve “uçan araç” bekleyen fesli bir beyefendi görülmekte. Yanlış okumadnız evet evet, "uçan araç" bekleyen fesli bir bey...
O beyefendinin hemen önünde, üzerinde POLİC yazan bir balonla havada uçarak hava trafiğini kontrol eden bir polis var. Evet, havada uçarak trafiği kontrol eden bir polis...
Caddede hava trafiği de çok yoğun. Havada yakın planda, kara çarşaflı bir bayanın sürdüğü dört tarafı camlı, şeffaf bir hava aracı var. Aracın direksiyonu ve güç kaynağı açıkça görülmekte. Bu şeffaf hava aracının ardında, biraz daha yüksekte, üzerinde LE TANINE BEİCOS yazan bir zeplin ve bir uçak var.
Arka plandaki çok katlı (bazıları 20 kattan yüksek) binaların üzerinde bahçeler, ağaçlar göze çarpmakta.
* * *
Geleceğin Türkiyesi hakkında “iddialı” bir öngörüde bulunan karikatürün, aslında kararsız ve ikili “Osmanlı modernleşmesini” eleştirdiği anlaşılmaktadır. Karikatürde, Osmanlı modernistlerinin, Tanzimat’tan beri cevap aradıkları “Nasıl modernleşmeli? Nasıl Batılılaşmalı?” sorusuna verdikleri, “Batı’nın bilimini, tekniğini alalım; ama geleneksel, dinsel, kültürel özelliklerimizi koruyalım” cevabına göre “modernleşildiği” halde, 50 yıl sonraki Türkiye’nin “çelişkileri”,“komik halleri” karikatürize edilmek istenmiş.
* * *
Karikatürü ve karikatüristin “düşündüren” ve “güldüren” öngörüsünü analiz ettiğimizde:
1. Karikatürist, Türk modernleşmesinin, sadece “teknolojik” ve “bilimsel” düzeyde gerçekleşeceğini, geleneksel ve kültürel bakımdan eski Osmanlı düzeninin aynen devam edeceğini düşünmektedir. Böyle bir durumda, 1963 Türkiyesi’nde “kara çarşaflı kadın sürücülerin (pilotların) uçan cam araçlar kullanacaklarını” ve “fesli uçan trafik polislerinin, hava trafiğini kontrol edeceklerini” öngörmektedir. Türkiye’de modernleşmenin sadece teknik alanda sınırlı kalacağını düşünen karikatürist, Türkiye’de insanların giyinişinde, görünüşünde, geleneksel yapıda bir değişim, bir devrim yapılamayacağını öngörmekte, en azından 1963’e kadar Atatürk gibi birinin çıkıp Türkiye’de sosyal hayatta (kadının giyinişiyle görünüşüyle modernleşmesi, şapka devrimi vs) bir devrim yapabileceğine imkan ihtimal vermemektedir.
2. Karikatürist, geleceğin İstanbulu’nun bütün vitrinleri İngilizce tabelaların süsleyeceğini belirterek, İngilizcenin egemen olacağı bir Türkiye öngörmektedir.
3. Karikatürist, geleceğin İstanbul’unun bir trafik sorunu yaşayacağını, bunun bir karmaşaya yol açacağını öngörmektedir.
4. Karikatürist, geleceğin İstanbul’unun yüksek binalarla dolacağını, dahası bu binaların terasında bahçelerin ve ağaçların olacağını öngörmektedir.
* * *
1913’ün Türkiyesi’nde baktığımızda, bir tarafta 1913 Babı-Ali Baskını’yla muhalefeti susturup tek başına iktidara gelen bir İttihat ve Terakki Partisi ve onun modernleşmeci bazı adımları, diğer taraftan emperyalist Batı’nın ve Osmanlı’ya kafa tutan Balkan devletlerinin saldırgan politikaları, Osmanlı Devleti’ni iki arada bir derede bırakmıştır. İttihatçılar, bir taraftan gücü ele geçirip otoriter yöntemlerle bir modernleşme programı uygulamak isterken, diğer taraftan emperyalist kuşatmadan kurtulmanın çarelerini aramaktadırlar. Osmanlıcılık politikasından bekledikleri sonucu alamayınca Türkçülüğe yönelmişlerdir. Fakat İttihatçılar, bütün iyi niyetli çabalarına rağmen çok geçmeden tecrübesizliklerinin kurbanı olacaklardır.
1911’de İtalyan emperyalizminin ani saldırısı üzerine Trablusgarp’ı İtalyanlara kaptıran Osmanlı Devleti, daha Trablusgarp’ın şokunu atlatmadan Rusya ve İngiltere destekli Balkan devletlerinin saldırısına maruz kalmış, 1913’teki I. Balkan Savaşı’nda Balkanların neredeyse tamamını kaybetmiştir. Osmanlı’nın 1913’te yaşadığı şok sadece bunlarla da sınırlı değildir; aynı yıl içinde Balkanlarda kalan Türkler, kendilerine yapılan büyük soykırımdan kaçarak yolara düşüp Anadolu’ya gelmiştir.
Özetle, 1913 yılı, Türkiye için bir “felaket” yılıdır. O felaket yılında, elli yıl sonraki Türkiye’yi doğru görebilmek, neredeyse imkansızdır. Yukarıdaki karikatüristin öngörüleri değerlendirilirken bu durum gözden kaçırılmamalıdır.
* * *
1913’ün Türkiyesi’nden, 50 yıl sonranın, 1963’ün Türkiyesi’ne bakmaya çalışan karikatüristin öngörülerinden bazıları 1963’ün Türkiyesi’nde gerçekleşmiş, bazıları hiç gerçekleşmemiş, bazıları ise 2000’lerin Türkiyesi’nde gerçekleşmektedir.
1963’te gerçekleşenler:
-Beyoğlu’ndaki hareketlilik ve kara trafiği
- Çok katlı yüksek binalar.
Hiç gerçekleşmeyenler:
- Beyoğlu’ndaki uçan araçlar ve hava trafiği
- Fesli erkekler.
- Sadece teknolojik alanda modernleşme ( Atatürk devrimi, Türkiye’de sosyo-kültürel alanda da büyük bir değişim yaratmıştır).
Bugün (2000’lerde) gerçekleşmekte olanlar:
- Çarşaflı kadınlar.
- Havada, camdan şeffaf uçan araçlarının direksiyonunda değil; ama yerde adeta uçarcasına giden son model ciplerinin içinde çarşaflı kadınlar.
- Fesli değil, ama cemaatçi polisler.
- Beyoğlu’ndaki mağazaların süslü vitrinleri ve nerdeyse tamamı İngilizce tabelalar.
- Çok katlı evlerin (rezidans) üstünde bahçeler, ağaçlar. (Ağaoğlu: ‘Yaptı, oldu!).
Ve bir de:
- Beyoğlu’nda gelip giden o tramvay…
Bu durumda, 1913’te çizdiği karikatürün altına “Elli sene sonra Türkiye” diye yazarak, “1963 Türkiyesi’nde bunlar olacak” demek isteyen karikatüristin biraz acele ettiği anlaşılmaktadır:
“Elli sene sonra değil de doksan sene sonra Türkiye” deseymiş tam tutturacakmış...
Evet, karikatürst Atatürk devrimlerini öngörememiş, ama geleceğin Türkiyesi'nin "fesli", "çarşaflı", "yabancı hayranı" bir Türkiye olacağını öngörmüş...
(NOT: Bu karikatür 1913'ten sonra ilk kez burada yayınlanmaktadır; her hakkı saklıdır.)
Sinan MEYDAN / 8 Aralık 2010, sinanmeydancom.tr.gg
sinanmeydan75@mynet.com