Satılık vatan ve vatandaşlık!
Her fırsatta “yerli ve milli” olduğunu iddia eden AKP iktidarı, her fırsatta Anadolu ve Trakya kültürüne yabancı olan Arap kültürüne, sermayesine ve siyasetine teslim olmaya devam etmektedir. Bir eğitim kurumundan ziyade, Arabistan’ın kültür ataşelikleri işlevini gören imam hatip okullarında yetişen AKP’li siyasetçiler, Türkiye’ye değil, Arabistan yarımadasındaki laiklik karşıtı köktendinci devletlere, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki laiklik karşıtı köktendinci örgütlenmelere hizmet etmektedir.
İç politikada dinin, devlet, siyaset, hukuk ve eğitim işlerine müdahale etmesinin yolunu açarak laiklik ilkesini ortadan kaldıran ve anayasayı ihlal eden AKP iktidarı, dış politikada da aynı yolu izlemektedir.
Suriye, Mısır ve Libya’da “İhvan” ve “Müslüman Kardeşler” örgütüyle bağlantılı odakları, Filistin’de Hamas’ı, Arabistan yarımadasında Suudi Arabistan’ı ve Katar’ı destekleyen AKP iktidarı, söz konusu dinci ve mezhepçi dış politikası sonucunda bölgede ve dünyada yalnızlığa itilmiştir. Bu hatalı dış politikanın sonucunda Suriye, İsrail ve Mısır ile ilişkiler dibe vurmuştur; Türkiye, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma projesinin de dışında kalmıştır.
“Türkiye’nin Libya’daki hükümetle deniz sahasının kontrolü konusunda vardığı anlaşma ve Libya’ya asker göndermesi doğru mudur, yanlış mıdır” sorusu işin özündeki soru değildir. Asıl sorulması gereken sorular şunlardır: Türkiye neden Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma projesinin dışında kalmıştır ve Libya ile bu anlaşmaları yapmak zorunda kalmıştır? AKP iktidarı, Mısır ve İsrail ile iyi ilişkiler içerisinde olsaydı, Türkiye, İsrail ve Mısır, Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma çalışmaları konusunda işbirliği yapıyor olmayacaklar mıydı? Türkiye’nin İsrail ve Mısır ile ilişkilerinin bozulmasının arkasında hangi nedenler yatmaktadır?
Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerinin bozulmasına neden olan şey neyse, İsrail ve Mısır ile ilişkilerinin bozulmasına neden olan şey de aynıdır. O da, AKP’nin ulusal boyutta olduğu gibi, uluslararası boyutta da, laiklik karşıtı köktendinci örgütlenmelere verdiği destektir.
Bu zihniyetin yerli ve milli olduğunu, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına hizmet ettiğini savunmak olanaklı değildir. Bu, ulusal çıkarlara hizmet eden yerli ve milli bir bakış açısı değildir, dinci ümmetçi bir bakış açısıdır.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, AKP iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti topraklarını ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını Araplara satma sürecine hız vererek de, gayri yerli ve gayri milli bir duruş sergilemektedir!
İstanbul’da, Doğu Karadeniz’de, Ege’de ve Akdeniz’de arazilerin ve emlakların Araplara satılması; “Kanal İstanbul” adı verilen, gerçekte “Kanal ABD” ve “Kanal Katar” olan, bir yandan Montrö Antlaşması’nı geçersiz kılarak ABD’nin Karadeniz’e çıkmasına olanak tanıyan, bir yandan da Trakya’daki arazilerin Katar’a ve Suudi Arabistan’a peşkeş çekilmesine hizmet eden proje; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının Araplara 250 bin dolara satışa çıkarılmış olması, AKP’nin ne kadar gayri yerli ve gayri milli olduğunun başlıca göstergeleri arasındadır.
Yerli ve milli olan bir hükümet, topraklarını ve vatandaşlığını yabancılara satmaz! Toprak ve vatandaşlık, satılık şeyler değildir! İşgalci emperyalist ülkelere karşı yürütülen Kurtuluş Savaşı’nda büyük bir bedel ödenerek kanla kazanılmış olan topraklar, bir araziden ve emlaktan ibaret değildir! Bu savaşın sonucunda kurulan devletin vatandaşlığı da, parayla satılacak kadar ucuz ve değersiz bir şey değildir!
Dünyadaki bazı ülkelerde var olan bir uygulama örnek gösterilerek yerli ve milli bir duruş sergilenmez. Kötü örnek, örnek değildir. Türkiye’yi yerli ve milli konuma sokacak olan şey, onu diğer ülkelerden ayıracak olan şeydir ve dünyada sergileyeceği onurlu duruştur.
Örsan Kunter ÖYMEN, 13 Ocak 2020