Savaş tamtamları...
İki yıl önce ABD başkanlık seçimini dış politikada daha az askeri yollara başvurmak kullanmak vaadi ile kazanan Donald Trump, kısa süre sonra Doğu Akdeniz’de füzelerle gövde gösterisi yaptı, ardından Suriye’den çıkma niyetinin olmadığını gösterdi. Trump, Rusya ile başlangıçtaki yakın ilişki kurma niyetine rağmen geçen zaman içinde Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve diğer zorlayıcı yöntemlerde geri adım atmadı. İran ile kurulan olumlu ilişkileri bir kalemde sildi.
2 Ekim 2018’de ise ABD’nin NATO büyükelçisi Kay Bailey Hutchinson, Rusya’ya karşı bir nükleer önleyici darbe tehdidinde bulundu. Bu tehdidin gerekçesi, Rusların ABD’yi hedef alan yeni füze mevzileriydi. Ardından bu ay içinde Rusya’ya yönelik yeni finansal yaptırımlar geldi. Dünyanın öbür tarafında ise ABD, Güney Çin Denizi’ne yeni savaş gemileri göndererek Pekin’e ‘buradayız’ mesajı vermeye devam ediyor.
Mesaj iyice anlaşılsın diye Başkan Yardımcısı Mike Pence, 4 Ekim’de ‘Çin’in tehdit ve korkutmalarına karşı geri adım atmayacakları’ uyarısını yaptı. ABD yönetimi bugün kaos içinde, Trump’ın iyi hesaplanmamış politikaları ve yarattığı karmaşa ortamı da her an büyük bir krizi tetikleyebileceği gibi son ABD seçimleri sonrası daha da köşeye sıkışması ile bu tür bir kaza ihtimali artıyor. Gelinen stratejik ortam oldukça bulanık ve provokasyona açık durumda. Ne demek istiyoruz, devam edelim.
Doğu Avrupa’da savaş riski artıyor...
Artık Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi Sovyet tanklarının Almanya ovası (Fulda Gediği) üzerinden Avrupa’nın kalbine ulaşması beklenmiyor. Bunun yerine, Rusların Doğu Avrupa’da düşük yoğunluklu savaşlar ile ülkeleri bir bir düşürmesi tehlikesi var. Rusların askeri planlarının esası Avrupa’daki muhtemel bir savaşa ABD desteğinin önlenmesi ve Atlantik üzerinden gelecek desteğin engellenmesidir. 2014’de Ukrayna’da yaşanan Rus örtülü işgali ve Kırım’ın ilhakından sonra Doğu Avrupa’da artan NATO askeri varlığına tepki olarak, Batı basınında pek yer almasa da, Ruslar Doğu Avrupa, Baltık ve İskandinavya’ya yönelik askeri tatbikatlar ile NATO’ya mesaj vermeye çalıştılar.
Bunların arkasından Trump’ın 1987’de imzalanan kısa ve orta menzilli nükleer füzeler anlaşmasından çekilme kararı geldi. NATO, Doğu Avrupa’da Rus sınırlarına yakın 4 bin asker daha yerleştirmeyi planlıyor. NATO, 25 Ekim 2018’de Soğuk Savaş sonrası en büyük tatbikatını yaptı. 25 Ekim -7 Kasım 2018 tarihleri arasında yapılan NATO tatbikatına yaklaşık 50 bin asker, 250 uçak, bir uçak gemisi, 64 gemi ve 10 bin araç katıldı. Tatbikata tüm NATO ülkeleri yanında Finlandiya ve İsveç de katıldı. Böylece insanlık tarihi için çok önemli bir dönüm noktasına geldik ama bunun ne kadar farkındayız?
Avrasya’da tatbikatlar birbirini izliyor, ittifaklar değişiyor...
Büyük Avrasya Projesi (BAP) başlıklı makalemizde bahsettiğimiz büyük savaşın hazırlıkları hızlandı. Çin ile Güney Çin Denizi’nde yapılacak Üçüncü Dünya Savaşı öncesi Batı’da Çin’in tampon bölgelerinde başlatılacak iç savaşların lojistiği devam ediyor. Ruslar, 13 Eylül 2018’de Çin ve Moğolistan ile Doğu Sibirya’da en büyük savaş tatbikatını (300 bin Rus askeri katıldı) yaptıktan sonra 30 Eylül’de Sırbistan ile hava tatbikatı yaptılar. 20 Ekim’de ise, Hindistan ile 10 gün süren ve kara, deniz, hava kuvvetlerini kapsayan bir tatbikat (İndra) daha yaptılar.
Bu tatbikatlar, tarafların özellikle hava hedeflerine ve hava manevralarına odaklandıklarını gösterdi. Uçaklar, taktik hedefler ve arama-kurtarma görevleri için de kullanıldı. R-37M füze, iki motorlu MİG-29 savaş uçağı ve Mi-8 helikopterlerinin kullanımı öne çıktı. Bütün bunlar aynı zamanda yeni ittifakların da bir göstergesi. Hindistan artık sadece Rus müttefiki olmadı, Pakistan ile birlikte Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) tam üyesi oldu. Aralık 2018’de ise iki eski düşman Çin ve Hindistan ŞİÖ dâhilinde birlikte bir tatbikat yapmaya hazırlanıyorlar. 22 Ekim 2018’de Ruslar Pakistan ile müşterek bir askeri tatbikat (Druzba III) gerçekleştirdi. Özetle ne Hindistan ne de Pakistan artık ABD’nin güvenilir müttefiki değildir. Avrasya’da saflar netleşiyor.
Nükleer savaş tehlikesi...
İddialara göre, ABD derin devletinin Rusya, Çin ve ABD ile aynı anda bir termonükleer savaş başlatma planı var. Nükleer bir savaş; mekanik bir kaza veya insan hatası nedeni ile taraflardan birisi kendisine bir saldırı yapıldığını düşünerek savaşı otomatik başlatabilir. Doğu Avrupa ya da Pasifik bölgesinde (Çin veya Kuzey Kore gibi) yapılacak bir güç gösterisi krizi tırmandırarak bir nükleer savaşı tetikleyebilir. Nükleer silaha bazı ülkeler (Hindistan, Pakistan, İsrail, İran) kendi güvenlik ihtiyaçları için başvurabilirler. En kötü senaryo ise büyük güçlerin de katıldığı bir konvansiyonel savaşta sıranın nükleer silahlara gelmesidir. Avrupa ve Asya-Pasifik savaş senaryoları, nükleer silah kullanımını göz ardı etmemektedir.
Çin ve Rus askeri gücü karşısında cepheyi yeterince takviye edemeyecek ABD, nükleer silahlara başvurabileceği gibi; rakip ülkeler de konvansiyonel güçlerini takviye etmek ya da kesin sonuç almak için aynı tercihte bulunabilir. Ruslar, nükleer silahları olmadan NATO karşısında şanslarının olmadığını biliyorlar. Savaşı kaybetmek yerine sınırlı da olsa nükleer silah kullanmaya yakınlar. Bu yüzden, Rus (Zapad) savaş senaryolarının dördüncü safhasında Kaliningrad üzerinden yapılacak bir nükleer saldırı öngörülüyor. Amerikan senaryoları da (Vigilant Shield) farklı değil; bir iki nükleer bombanın herkesi öldürmeyeceğini düşünüyorlar yani küçük nükleer silahlar gittikçe iyi bir seçenek olarak görülüyor.
Türk-Yunan savaşı riski Ege’den sonra Doğu Akdeniz’de de alarm veriyor...
Barbaros Hayrettin Paşa araştırma gemisi Ege’deki uluslararası sularda 16 Ekim 2018 günü seyrederken Yunan donanmasından telsiz ile uyarı alınca, Türkiye koruma amaçlı olarak bölgeye üç firkateyn ve iki devriye gemisi gönderdi. Türkiye, araştırma gemisini geçici olarak bölgeden çekmiş olsa da bir daha ki sefere neler olacağı belli değil. Ardından Türkiye’nin yayınladığı Kıbrıs etrafında doğal gaz araştırma çalışmasına başlayacağı duyurusu da yeni bir çatışma olasılığını daha ortaya çıkardı.
18 Ekim 2018’de ise Barbaros gemisi ve Yunan Nikiforos firkateyninin karşılaşması bir Yunan tahriki olarak Türk medyasında yer aldı. Türkiye, egemenlik haklarını korumaya çalışırken, Yunan tarafı bunu yok sayıyor. ExxonMobil’in Rumlar adına Kıbrıs adası etrafındaki çalışmaları yeni krizler yaratabilir. Türkiye’nin bu dönemde ABD ile ilişkilerinin kötü olması da Yunanlıları cesaretlendiriyor. Türk savunması ise son yıllarda insansız hava araçları (İHA) önemli bir atılım yaptı ve bu Yunanlıları korkutmaya devam ediyor. Yeni İHA’lar Yunan münhasır ekonomik bölgelerinin (MEB) ve tartışmalı bölgelerin artık Türkiye’nin gözetiminde hatta hedef menzilinde olduğu anlamına geliyor.
Mesele silah ve teknoloji üretmek kadar bunları bir konsept dahilinde kullanmaktır. Türkiye’de ne yazık ki 70 yıldır konsept üretmek akıllara gelmiyor, Batılıları ya da başkalarının yaptıklarını taklide devam ediyoruz. Bu tür askeri düşünürlerimiz bile yok, olanlardan istifade etmiyoruz. Örneğin, yeni savaşların konsepti hava-deniz muharebesi konseptlerine, bu kapsamda bol füze ve uydu kullanımına dayanıyor. ABD’nin Çin ile savaş için Hava-Deniz Konsepti (ASB) geliştirdiler. Gelişmiş ülkeler, denizlerde karşı tarafın istemediği bir bölgeye girişini önlemek ve bir ateş üs bölgesi elde etmek için “Giriş Önleme/Bölge Yasağı (A2/AD)” alanları oluşturuyorlar.
Çinliler ve Amerikalılar bunu Güney Çin Denizi etrafında planlarken, Ruslar bunlardan bir tane Kırım bölgesine bir tane de Doğu Akdeniz’e kurdu. Böylece Osmanlı döneminde yapamadığını yaptı; sıcak denizlere indi, Türkiye’yi kuşattı. Ruslar, potansiyel olarak asıl tehdit olmakla birlikte, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde varlığı Türkiye için öncelikli savaş tehlikesidir. Türkiye sınırları içindeki ve etrafındaki Amerikan askeri varlığını bertaraf etmek için, henüz öğrenemediği askeri olmayan yöntemler kullanılabilir. Korkunun ecele faydası yoktur.
Prof. Dr. Sait YILMAZ, 19 Kasım 2018