SAVAȘIN EKONOMİ POLİTİĞİ
El ilanları vardır kalabalık yerlerde dağıtılan.
Metro çıkıșlarında Afrikalı marabu’ların el ilanları en sık rastlanılanlardandır.
Zengin olmak mı istiyorsun? Üç oturumda zengin olmak yolunu öğrenebilirsin.
Sevgilinden mi ayrıldın? İki oturum parasını öde sevgilin geri dönsün.
Üçüncü Dünya Savașı çıkar mı diye merak mı ediyorsun?
Zambiya’lı Dambisa Moyo’ya sor, söylesin.
Bu kadıncağız ekonomist bir ailenin çocuğu aslında. Harvard ve Oxford’dan diplomalarını almıș. Dünya Bankası ve Goldman Sachs’da çalıșmıș.
‘Marabu’nun okumușu yani.
Diyor ki; ‘Üçüncü Dünya Savașı’nın çıkması ‘kuvvetle muhtemel’dir.
Neden derseniz, ‘kıt kaynaklar’ yüzünden.
Bakınız, kadıncağız tam bir ‘ekonomist’.
Ekonomi politikçi değil.
Çözümlemelerini marksist ‘kar oranlarının azalma eğilimi’ne, ‘așırı üretim’ bunalımlarına falan dayandırmıyor.
Ricardo gibi ‘kaynakların kıtlığı’na; Malthus gibi ‘nüfus artıș hızı’na dayandırıyor.
Tam bir ‘klasik ekonomist’.
Diyor ki dünya nüfusu 1950’lilerde ikibuçuk milyardı, bugün yedi milyarı aștı.
2030’larda șuraya 2050’lerde buraya dayanacak.
Küresel ısınma, su kıtlığı falan da cabası.
En önemlisi de ‘Sarı tehlike’ artık gerçek bir tehike olduğunu göstermekte.
Dünya ekonomisinin en kararlı ve hızlı gelișeni Çin’de değil mi?
Nüfusu zaten hem Avrupa’dan hem de Kuzey Amerika’dan fazla.
Bașkentine her gün ikibin yeni araba giriyor.
‘Demir, kömür ve șeker, ve kırmızı bakır ve mensucat’’ en çok Çin’liye gerek.
En çok da doğal gaz ve petrol..
Parası derseniz istemediğiniz kadar var.
Sadece ABD’nin Çin’e olan borç miktarı ile üç-beș Arap Șeyh’liğini satın almak ișten bile değildir.
Ancak para dediğin, atalarımız ne güzel söylemiș, ‘el kiri’ değil de nedir?
Burada bir parantez açıp bir anımı anlatmak isterim.
Kuzenim Grenoble’da ekonomi doktorası yapıyor idi.
Neredeyse yirmi yıl oldu.
Konusu da ‘Türk Banka Sistemi’nin Avrupa’ya uyumu’ mu ne?
Yani neresinden bakılırsa bakılsın gelip ‘para’ya dayanmakta.
Bir gün telefon etti; ‘Abi bu para dediğimiz de ne?’ diye sordu.
O, o kadar büyük soruyu sormasını becerdi de ben küçücük bir yanıt veremesini beceremeyecek miyim?
‘Yavrum el kiri olduğunu hala öğrenemedin mi?’
Ne var ki, o aralar yine Fransa’da ‘yok satan’, șimdi yazarını anımsamadağım bir kitap var; bașlığı ‘Paranın Șiddeti’..
El kiri mel kiri ama ‘Șiddeti’ de olan bir șey bu para denilen șey.
Yeniden konumuza dönecek olursak, diyordum ki, Çin’in parası var ama istediği malı istediği yerden alamıyor.
ABD ve Avrupa, petrol ülkelerine ya doğrudan el koyuyorlar ya da parçalayıp dolaylı olarak denetimlerine almak istiyorlar.
Șimdi siz Çin’in yerinde olun ve paranız olduğu halde doğal gaz ya da petrol alamadığınızı düșünün bakalım.
Paranızın gerçekten ‘el kiri’ olduğunu anlamaz mısınız?
Ya da, tersini düșünelim; önce Iraktan sonra Libya’dan almanız engellenmiș olsun. Son çözümlemede ‘paranın zoru’yla hem de..
Suriye davası ile yavaș yavaș İran’dan da engellenmeye çalıșıldığını görüyor olsanız.
Sarı öküz davası gibi, yavaș yavaș kapı komșularınızdan da engellenmeye çalıșılıyor olsun.
Bir noktada ‘yetti artık’ demez misiniz?
İște Suriye olaylarının gerisindeki Çin desteği bundan bașkası değildir.
Siz habire Esed-Mesed diye diretirseniz bu ‘savaș’ın ‘müsebbibi’ olursunuz.
Ve bugün Türkiye’nin ‘tam gaz’ bu yolda olduğunu söylemek bile fazla.
Zambiyalı Dambisa Moyo’nun çözümlemeleri de gelip buraya dayanıyor sonunda.
Demek ki ne oluyormuș?
Sağdan da bakılsa, soldan da bakılsa ‘bu savaș’ çıkabilecek gibi oluyormuș.
‘Her hal ve karda’ mı ne?
Habip Hamza Erdem