Sayın Başbuğ; Velev ki “Amerika’yı” keşfettiniz

Tartışma Alanı

Sayın Başbuğ; Velev ki “Amerika’yı” keşfettiniz

İletigönderen tuba » Cum Eki 10, 2008 19:14

Sayın Başbuğ; Velev ki “Amerika’yı” keşfettiniz!..

“Stratejik müttefiki” Türkiye’ye, “istihbarat”, “stratejik maşası” PKK’ya “ağır silah” desteği veren ABD, her talebi ile Türkiye’yi “etnik cehenneme” çevirme niyetini ortaya koyan, PKK ve uzantılarına her türlü siyasi-lojistik destek sağlayan, "muasır medeniyet hedefimiz” AB ile ilişkilerimiz bu minvalde sürdükçe, düşünce kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelip, “bölücülük ve terörle mücadelede” dünyanın en iyi “reçetesini” bulsanız ne yazar!..

”Milli irade’nin yegane temsilcisi” olduğunu iddia eden Başbakan, “ben çözümü bunda görüyorum” deyip, TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak, “af çıkarsa”, “siyasi çözümün” önünü açsa, hatta şimdilerde AB ve Avrupa Konseyi’ne “havale” edildiği görülen “etnik kimlikleri tanımayı ve ana dillerde eğitimi“ hedefleyen “sivil Anayasa” için düğmeye bassa, yapabileceğiniz bir şey var mı?




Talabani ve Barzani’nin “can dostu” olan, geçmişte Leyla Zana’yı, bugün Sabahat Tuncel’i ağırlayan, Barzani ile masaya oturmak için can atan, Kandil için, “Kuzey Irak'ın kontrol edemediği bazı dağlık bölgeler” diyerek, Barzanileri ibra eden bir Cumhurbaşkanı,

Ülkeleri etnik-dinsel mikro devletçiklere dönüştürmenin adı olan “BOP’un eşbaşkanlığını” yapan, “eyalet” sistemini savunan, “Türklüğü” etnik grup sayan, PKK’nın saldırıları ile TSK’nın operasyonlarını aynı kefeye koyan bir Başbakan,

Ulusalcılığı-milliyetçiliği “tehlikeli” sayan bir Milli Eğitim Bakanı,

“Gelsinler ülkeyi işgal etsinler” diyen bir Maliye Bakanı,

Çocuklarımıza, gençlerimize, ülkenin bölünmesi çalışmalarını “ilericilik-düşünce özgürlüğü”, T.C. Devleti’ne sahip çıkmayı, “gericilik-darbecilik” diye anlatan “aydınlar” var oldukça,

“Stratejik müttefiki” Türkiye’ye, “istihbarat”, “stratejik maşası” PKK’ya “ağır silah” desteği veren ABD, her talebi ile Türkiye’yi “etnik cehenneme” çevirme niyetini ortaya koyan, PKK ve uzantılarına her türlü siyasi-lojistik destek sağlayan, “muasır medeniyet hedefimiz” AB ile ilişkilerimiz bu minvalde sürdükçe, düşünce kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelip, “bölücülük ve terörle mücadelede” dünyanın en iyi “reçetesini” bulsanız ne yazar!..

Alt tarafı “demokrat Paşa” Hilmi Özkök gibi, “Görüşlerinizi yazılı olarak Başbakanlığa bildirmek” suretiyle tarihe “not” düşmüş olursunuz!..

”Milli irade’nin yegane temsilcisi” olduğunu iddia eden Başbakan, “ben çözümü bunda görüyorum” deyip, TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak, “af çıkarsa”, “siyasi çözümün” önünü açsa, hatta şimdilerde AB ve Avrupa Konseyi’ne “havale” edildiği görülen “etnik kimlikleri tanımayı ve ana dillerde eğitimi“ hedefleyen “sivil Anayasa” için düğmeye bassa, yapabileceğiniz bir şey var mı?

Keza Cumhurbaşkanı Gül, “Barzani kukla devletçiğini” fiili tanıma anlamına gelecek Erbil seferini gerçekleştirirse, “O konuda yorum yapamayız” dışında ne diyebileceksiniz? (Hatırlatalım; Gül Ermenistan seferi için, ‘kararı devletin gerekli kurumlarına danıştım ve çok önceden aldım” derken, siz sadece, “Sayın Cumhurbaşkanı karar vermiş ve gitmiştir. O konuda yorum yapamayız’ demiştiniz)

CHP Lideri Baykal, son terör saldırılarının ardından iktidarı, “kafa karışıklığı-şaşkınlık” içinde olmakla suçlamıştı. Görülen o ki, “kafa karışıklığı-şaşkınlık” içinde olan sadece iktidar değilmiş!..

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, bazı uzmanlarla bir araya gelip, bazı sorulara cevap araması, arızi değil, kitlesel bir hastalıkla karşı karşıya olduğumuzu ortaya çıkardı.

Başbuğ’un cevabını aradığı sorular şunlarmış; 1-PKK'ya katılım neden bu kadar fazla? 2-Katılımı nasıl engelleriz? 3-Terörle mücadelede uluslararası platformda neler yapılmalı? 4-Kuzey Irak'taki yerel yönetimle nasıl ilişkiler kurulmalı? 5-Terörle mücadelede kültürel faktörlerden nasıl faydalanılır? 6-Terörle mücadelenin hukuksal boyutundaki eksiklikler nelerdir? 6-Terörle mücadelede kolluk kuvvetlerinin etkisi nasıl artırılır?

Yazının girişinde anlattığımız tablo, aslında bu soruların büyük bölümünün cevabını da içeriyor. Sorun derinlerde, sorun kangrenleşmiş, sorun tavan yapmış…Sözüm ona dostlarınız, arkadaşlarınız, “çok iyi gelecek, iyileşeceksin” diyerek, vücudunuza, kendi ellerinizle -ki elleriniz de bunun iyi geleceğine inanıyor- paso zehir şırınga ettiriyor, siz bunu görmeyip, “öksürüğü nasıl keserim” diye çare arıyorsunuz!..

Yapmayın Allah aşkına!..

Stratejist falan değiliz, adımız-sanımız yok ama, acaba bizim naçizane anlatacaklarımıza da kulak verilir mi?

1-Sorunun ne olduğunu anlamak, iç ve dış destekçilerinin kimler olduğunu görmek için Skys-Picot planlarını, Sevr’i, Lozan’ı (tutanaklarıyla birlikte), AB ilerleme raporlarını, BAB raporlarını, ABD-CIA raporlarını (özellikle David L. Phillips’in Türk Dışişleri Bakanlığı’nın da katkısıyla hazırlanan 15 Ekim 2007 tarihli, Disarming, Demobilizing and Reintegrating The Kurdistan Worker’s Party-Kürdistan İşçi Partisi’nin Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi başlıklı raporunu), İngiliz Chatam House raporlarını mutlaka okuyun. Fethullah Gülen’in Stratejik Araştırma Kuruluşu Abant Platformu’nda ele alınan konuları, bu toplantıların sonuç bildirgelerini ve toplantılara katılanları süratle gözden geçirin. Bazı medya organlarının son 4-5 yıldır, özellikle Güneydoğu, TSK, Irak’ın kuzeyi bağlamında yaptığı sistematik yayınları analize tabi tutun.

2-AB’nin sadece güvenlik kuvvetlerinin elini-kolunu bağlayan yasal düzenlemeleri üzerinde durmayın. Uyum Paketleri adı altında, kadınlardan 12 yaşındaki çocuklara, insanlarımızı birtakım ellerin açık etkisi ve yönlendirmesine sokan, (iç ve dış güçlerin bölgede önder kadınlar yetiştirmesini sağlayan, ilkokul çocuklarının ABD’ye götürülüp, nasıl Barzani marşı söylettirilmesine imkan veren) “düşünce ve ifade özgürlüğü” adı altında ülkeyi lime lime yapmanın önünü açan, ilkokul çocuklarının PKK gösterilerinde kullanılmasına, son olarak ellerine, “ana dilde eğitim istiyoruz” pankartı tutuşturulmasına yardım ve yataklık eden yasal düzenlemelerin listesini de çıkarın. Bu noktaya 1 günde gelmediğimizi göreceksiniz.

3-ABD Büyükelçilik ve konsolosluk görevlilerinin, AB Büyükelçilerinin, misyonerlerin, CIA ajanlarının son 4-5 yılda Doğu ve Güneydoğu’ya yaptığı seyahatleri, kimlerle görüştüklerini, neler görüştüklerini de araştırın. Bunlar vakit alır diyorsanız, şu Avrupa Parlamentosu milletvekili Feleknaz Uca’nın nerelere gidip, neler yaptığına bakın yeter. Türkiye’nin nasıl “dingonun ahırı” haline geldiğini anlarsınız. (Devlet farkını göstermek için küçük bir örnek; İran PKK-PEJAK militanlarını hapse tıktı. Şimdi bunlardan 40’ı açlık grevi yapıyor. Bu Feleknaz Hanım, İran yetkililerine, “Gelip, tutsakları görebilir miyim?” diye mektup yazdı da, İran cevap bile vermedi.)

4-Bir yığın insan “Ergenekon” denilerek, gözaltına alınırken, daha on-on beş gün önce TSK’ya, “katiller” diyen, hakkında onlarca müfettiş raporu bulunan, belediyenin imkanlarını PKK’nın emrine tahsis eden Osman Baydemir başta, DTP’li belediye başkanlarına niye hiç dokunulmadığını sorgulayın.

Yazacak, soracak, sorgulanacak çok şey var ama burada kesip, diyorum ki;

Beyler, acı gerçeğimiz şudur; 5 yıldır Doğu-Güneydoğu halkı, PKK-Barzani-Fethullah-Mustazaflar(Hizbullah) arasında bırakılmıştır. Kamu kuruluşları ve halk paylaşılmıştır. Bu tabloda olmayan tek varlık, T.C. Devleti’dir. T.C. bölgeden fiilen çekilmiştir, varlığı şeklendir.

Çare mi arıyorsunuz? Yapılacak ilk iş, oraya yeniden devleti götürmektir. Okuluyla, hastanesiyle, T.C.’nin kuruluş esaslarına ve Atatürk ilkelerine bağlı doktoruyla, öğretmeniyle, diğer kamu görevlileriyle…Çocukları, gençleri iç ve dış bölücü güçlerin elinden kurtaracak temel tedbir budur. Buradaki çocuklarımıza, gençlerimize hem eğitimde, hem istihdamda “pozitif ayrımcılık” yapacaksınız…

Bölge halkına haksızlık yapmayın, yalan propagandasına alet olmayın. Bir avuç terörist, bir avuç kiralık cazgıra bakıp, “halkı kaybettik, nasıl kazanabiliriz” diyemezsiniz. Halk eğer PKK veya bu cazgırları gerçekten desteklemiş olsa, bugün Doğu-Güneydoğu’dan “Balkanlar” gibi söz ederdik. Halk her defasında ne istediğini ortaya koymuştur; Aş ve iş. İç ve dış güçlerin “çözüm” diye sunduğu, bölünmenin kilometre taşı “kültür haklar” en alt sıralarda, yüzde 1-2’lerdedir. Halk elinden geleni yapmış, bu kadar “organize işlere” rağmen iyi dayanmış ve direnmiştir.

Madem kolları sıvadınız, “çare” arıyorsunuz, öyleyse bundan sonra görev ve mesuliyet tamamen sizdedir. Ne pahasına olursa olsun, bölgede acilen yeniden devleti tesis edecek, iç ve dış güçlerin hem bölge, hem topyekun Türkiye üzerindeki oyunlarını bozacaksınız. Yoksa?..

Düne kadar sizi kalemleriyle dövüyorlardı. Şimdilerde, “golf sopasıyla” dövüyorlar. Bunlardan korkulur, kimbilir yarın-öbür gün “Terörle mücadeleyi Kürt soykırımı” haline getirip, Uluslararası Ceza Divanı ile dövmeye kalkarlar.

Ve bilin ki, o zaman sizleri kurtarmak için Türk Milleti de bir şey yapamaz.

Meyyal UYGUR
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen Ram » Pzr Eki 12, 2008 2:36

BAŞBUĞ, bu derin bilgilendirmeleri kafasında yorumlarken, bir yandan da MHP binasını ziyaret eden ilk Genelkurmay Başkanı olmaktan mutlu olduğunu ifade edip böbürleniyor...

BAŞBUĞ'dan olası atılımlar:

- Orduyu "profesyonelleştirme" adı altında, Ordu-Millet anlayışını sarsmak yahut yıkmaya çalışmak

- Derin bilgilendirme toplantılarında, beyin fırtınası, kasırgası, tayfunu oluşturmaya devam etmek

- Hıncal ULUÇ ile tavla oynamak ve örgüt canilerine genel affı tartışmak
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen kaye » Pzr Eki 12, 2008 3:16

tuba yazdı:Çare mi arıyorsunuz? Yapılacak ilk iş, oraya yeniden devleti götürmektir.

Atalarımız güzel söylemişler hep: Ya devlet başa, ya kuzgun leşe..
Yalnız alıntıladığım tespite tam olarak katıldığımı söyleyemeyeceğim, eksik..
"Devlet sadece oraya götürülmemelidir" ya da başka bir deyişle "devlet sadece orada eksilmemiştir". Bugün için devleti tüm misak-ı milli sınırlarına yaymak ve dışarıda da bu egemenliği kabul ettirmek gerektir. Yoksa "Türkiye'nin sorunu sadece güneydoğudan ibaret değildir" ya da başka bir deyişle "terör sorununu çözmek tüm problemlerimizin bittiği anlamına gelmez". Şöyle söylesem açıklayıcı olur mu acaba: "Pekaka sorunu başımızdaki belalardan sadece biridir" ya da başka bir deyişle "pekaka sorunu, asıl sorunun sadece bir dalıdır". Önce asıl sorunu iyice tespit edelim, daha sonra tespitlerle tesbitlediğimiz (sabitlediğimiz) sorunu iyi anlayalım ve de anlatalım.
İşte bunun için devlet bir an evvel başa geçmelidir, iç ve dış politikada, askeriyede, yargıda, eğitimde, diyanette, medyada devlete ihtiyaç vardır. Altyapı vardır, üstyapıda düzenleme gerekmektedir. Bunun için önce halka inmek lazımdır. Aklı başında, mukayesesi kuvvetli, memleketini seven tüm insanımıza görev düşmektedir. Bunun maalesef şu gün için başka çaresi yoktur..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen Çetin Taş » Pzr Eki 12, 2008 12:13

Bu yazıları Başbuğ'un okuyup okumadığını cidden merak ediyorum.
Kadın ne güzel yazmış hepimizin içini yıllardır yaralayan konuları.

Aaaaahhhhhh ATATÜRK,ahhhhh!!
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen Gilda » Pzr Eki 12, 2008 13:42

kaye, yazmis ne güzel yazmis ellerine saglik...

.... devlet bir an evvel başa geçmelidir, iç ve dış politikada, askeriyede, yargıda, eğitimde, diyanette, medyada devlete ihtiyaç vardır. Altyapı vardır, üstyapıda düzenleme gerekmektedir. Bunun için önce halka inmek lazımdır....


Halk da bir gün halk oldugunu anlayacak ama velakin....
yalakalar cok oldukca aydinlik tabiki los isikta nazli kiz gibi olur....
Kullanıcı küçük betizi
Gilda
Üye
Üye
 
İletiler: 1078
Kayıt: Pzt Mar 12, 2007 12:58
Konum: kendimden...

İletigönderen İlteriş » Pzr Eki 12, 2008 19:23

Bu ulkenin bu hale gelmesinde en buyuk vebal yillardir, "bu ulkede ordu var" diyen, elini tasin altina koymayan sozde Ataturkculerdedir.
Bakin iste gun gelir ordu da elden gider!

Siz cephe gerisini, Turkiye'nin gencligini tarikatlere teslim ederseniz, dershane isine girmezseniz, halka ulasacak isler yapmazsaniz, bu sekilde ulke de kayar elinizin altindan, halk da kayar, ordu da!

"Musul ile ilgili Turkiye'nin herhangi bir hakki yoktur" diyen adamin ordunun basina gecmesiyle ordu da elden gitmistir.

Artik yeni bahaneler bulmali bu sahislar tembelliklerine.

Adamlar dershaneler aciyorken, bunlar nutuk atiyordu, adamlar halkin kapisini caliyorken bunlar sadece TV'lerden nutuk atiyorlardi.

Dershaneyi sen de acacaktin! Halkin kapisini sen de calacaktin. "Amaan ne olacak, ordu var memlekette, bunlari bir cirpida halleder ne de olsa" demeyecektin.

Hilmi'lerin genel kurmay baskani oldugunu gorunce de mi anlamadin yanildigini!

Umarim en azindan bugun anliyorsundur.

Caliskan, elini tasin altina koyan, gerekirse sehit olan gercek Ataturkculer'e saygilarimi sunuyorum, bu yazdiklarimin muhataplari kendilerini bilirler.

Saygilarimla
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x