SAYISALLIK ÜZERİNE NOTLAR (III)
Fransızca numerique’e İngilizce Digital deniyor.
Parmak hesabı sonuçta.
Hani çokca denildiği üzere, ‘klaviye’ üzerinde oynayan parmaklar dahil.
Bir parmak hareketiyle, ‘sermaye’ dünyanın bir ucundan öbür ucuna, ışıktan da hızlı bir biçimde uçurulabiliyor.
Öyle ki, artık ‘Devlet’lerin egemenliklerini bile takmıyorlar.
Çoğu kez de ‘Devlet’lerle boy ölçüşebiliyorlar.
‘Devlet-Uluslar’ın sonu geldi diyenlere hak verdirircesine..
Günümüz ‘Devlet Başkanları’ da, aralarında ‘gömlek farkı’ olmalarına karşın, sanki hepsi ‘Osmanlı Bankası’ olmuşlardır.
Bir tanesini anımsatalım; Man Adası’na para gitti mi geldi mi diye sorulsuğunda, ‘Hayır gitmedi geldi’ demişti.
Büyük olasılıkla hem gitmiş hem de gelmiştir.
Az gidip çok gelmesi ya da tersinin önemi yok.
Önemli olan, niye gidip geldiği ve ortada bir ‘Devlet’ varsa, bunun hesabının sorulup sorulamayacağıdır.
O ‘Devlet’ bu ‘Muhalefet’ diyelim: Sayısal Devlet’e Sanal Muhalefet.
Şimdilerde GAFTAM diye bir kısaltma var; Google, Apple, Facebook, Tweeter, Amazon, Microsoft’un baş harflerinde oluşuyor.
Tümü Amerikalı.
Yoğurtlu ıspanak tarifinden, plastik torba yutmuş kazın tedavisine değin ne ararsanız bulabilirsiniz.
Ancak, onlar ne ‘Devlet’, ne ‘Yasa’, ne ‘Banka’ ve ne ‘Borsa’ takmadan dünyasal sermayeyi yönledirebilmektedirler.
Bizim de neden bir ‘Google’umuz olmasın diyen safdillerimiz var.
Bunların bir ‘Tekel’ oluşturduklarını bile bilmiyorlar.
Ve belki de, bugün Fransız, İngiliz, Alman, Amerikan ‘emperyalizmi’ demek yerine, artık yerine göre nümerik, dijital ya da ‘sayısal emperyalizm’ demek daha doğru olacaktır.
Bilgi, araştırma ve yatırım denildiğinde bunların ellerine su dökebilecek bir ‘Devlet’ ise yok dense yeridir.
‘Devlet Başkanları’nı bile seçtirebilecek güçteler.
Henüz pek çok konuda ‘kısıtlama’ getirmemiş olmalarına karşın, yarın bir başka ‘denetim ya da baskı aracı’ kullanmayacaklarına ilişkin hiçbir garantisi yok insanlığın.
Ya yeni bir ‘emperyalizm’ türü oluştu denilebilecektir ya da ‘emperyalizm’ aşıldı, artık ‘memperyalizm’ çağındayız denilmelidir.
Öyle ki, dünyanın en ‘ilkel’ toplulukları bile onların bir bakıma ‘bağımlı’sı olmuş bulunmaktadırlar.
Uluslararası ilişkiler bile Tweet’ler aracılığıyla yürümüyor mu?
Mevlut Onbaşıoğlu şöyle bir Tweet attı, Amerikalı orundaşı böyle yanıtladı deniyor ya, öyle.
Fransız Anayasa Mahkemesi (Conseil D’Etat) konuyla ilgili raporlarından birinde, Internet’in henüz Devlet’in denetiminde olduğunu bildirmesine karşın, “tüm zamanların görülmedik bir tehditi ile karşı karşıyayız” demekten kendini alamamıştır.
Bugünkü haliyle bile, GAFTAM dünyanın hangi yöresinde hangi maldan ne kadar var, kaç para eder ve dünyanın neresine gönderilebiliri biliyor.
Bizim ‘üretim ekonomist’lerimiz, ‘üretim’lerini GAFTAM’dan saklayabilecek bir yol bilebiliyorlar mı acaba?
Onlarla ‘yarışabilecek’ yatırım güçleri mi var yoksa ‘ar-ge’ kuruluşları mı?
‘Pazarlarımızı şenlendirecağiz’ diyor bir politikacımız.
Pazar mı kaldı piyasa mı?
Tüm pazarlar ve piyasalar ‘dünyasal’ ve ‘Tek-el’in gözetiminde.
‘Denetiminde’ dememek için ‘gözetiminde’ diyorum.
Ve bununla övünen ‘Ulusal’ sermayedar ya da ‘üretici’lerimiz var.
Kendisini kesecek olan bıçağı yalayan buzağı gibi, onlarla işbirliği içindeler.
O nedenle, Devletlerin tek tek mücadelesi yerine, Avrupa Birliği gibi ‘Devletler Birliği’nin direnebileceği öngörülebilir.
Avrupa Birliği hâlâ dağılmadıysa, bu ‘tehlikeyi sezdiği’ için dağılamıyor bile denilebilir.
Macron’un ‘Avrupa Birliği Sevdası’nın gerisinde bu güdünün olabileceği düşünülebilir.
Çin’in ‘Bir Yol Bir Kuşak Projesi’ de bir anlamda ‘tufandan kaçış projesi’ olarak değerlendirilmelidir.
Çünkü gerçekten nümerik, dijital ya da sayısal, ne salt finansal, ne ekonomik, ne politik ve ne de sosyal değil, doğrudan ‘acunsal’ bir ‘tehlike’ olmak yolundadır.
Kuşkusuz henüz olmamış ise...
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem