Seçim Sonrası Koalisyona Hazır Olalım, AKP-PKK Ya Da CHP-MHP
AKP iktidarı çöküyor; başta yokluk ve yoksulluk, işsizlik, borçlar, öte yanda etnik ve dinsel ayrıştırma ve en önemlisi güvensizlik, devlet kurumlarına, polise, yargıca, adalete..
AKP siyaseti nerdeyse iflas etti, görüyoruz, insanımızın bakışlarında, bakışlarındaki umutsuzluk ve çaresizlikte görüyoruz… Kendim ettim kendim buldum misali…
AKP’nin büyük bir oy kaybına uğrayacağı kesin, 2002’nin yüzde 33’leri seviyesine, belki de daha aşağısına, şu birkaç gün belirleyici olacak, hepimize biraz sabır ve sükûnet gerekli…
AKP’nin tek başına artık iktidar olamayacağını uzmanların şimdiden hesaba katması gerek, bu hesap içerisine de koalisyonların kurulabileceğini dikkate alması gerek…
Peki, kim kimle koalisyon kurabilir?
AKP’nin koalisyon kurabileceği tek adres vardır, o da PKK’dır, bu bir iddia değil, yaşadıklarımızdan çıkardığımız kesin bir tespittir…
AKP-PKK ittifakının kurulmuş olduğunu kanıtlayacak kuvvetli delillerimiz vardır, başta Habur…
Habur’da ne oldu?
Analar ağlamasın deyip teröristleri Habur’a getirdiler ama terörist elbisesiyle getirdiler, neden? Bu yetmedi, bu teröristleri yine terörist elbisesiyle halkımızın arasına saldılar, ellerine mikrofon verip halkımızla konuşturdular, günlerce halk arasında sirk maymunu gibi dolaştırdılar, neden?
Bir, PKK terör örgütünü tanıdılar, çünkü bu terörist elbisesi PKK’yı simgeler, bu elbise ile halk arasında serbestçe dolaşmasına izin veriliyorsa, bunun anlamı “ben bu örgütü tanıyorum” demektir. Bu anayasal suçtur ama bunların umurunda değil…
İki, Habur projesi ile teröristle halkı buluşturup, PKK’ya halk desteği verdiler. Bakın Doğu’ya, PKK ve onun siyasi uzantıları tek ses oldu ve taktı halkı peşine sürükleyip duruyor, bu da anayasal bir suçtur ama bunların umuru bile değil…
Ardından Dağlıca, ne oldu Dağlıca’da?
17 Ekim 2007’de sınır ötesi harekât tezkeresini halkın öfkesini dindirmek için geçirdiler Meclis’ten, ama bu yetkiyi ordumuza vermediler. Bu tezkere neden geçmişti Meclis’ten? Irak kuzeyindeki Avaşin ve Zap bölgesinde bulunan terör kamplarını yok etmek için, yani Dağlıca güneyindeki terörist varlığını AKP siyaseti biliyordu. Bu teröristlerin sınır boylarındaki karakollara baskın yapacağını da biliyordu. Ama bu tehdidin yok edilmesine izin vermeyip ordumuzu tehditlere açık hale getirdi.
Sonra ne oldu?
Türk Ordusu’nun Irak’a geçemeyeceğini anlayan PKK’lı teröristler Dağlıca’da Mehmetçiği vurdu, 12 şehit. Bununla da kalmadı, 12 Mehmetçiği de alıp götürdü Irak’a ama peşinden kimse gitmedi.
Evet, acı ama gerçek, Türk Milleti’nin gözbebeği Mehmetçik kaçırıldı ama AKP siyaseti Türk Ordusu’nun peşinden gitmesine izin vermedi.
Daha nasıl bir ittifak kursun AKP PKK ile?
İsterseniz dahası da var, PKK’nın kasası… Dilimizde tüy bitti, gidin bu kasaya el koyun demekle… Gidin el koyun çünkü bu para ile silah cephane alıp bizi şehit ediyorlar dedik ama AKP dönüp bakmadı bile sesimize… Sonuç: Kasa hala İsviçre’de yatıyor…
Dahası var, İmralı nasıl oluyor da dokuz yıldır yattığı yerden PKK’yı yönetiyor? Kim izin veriyor, Adalet Bakanı…
Dahası var, Osman Baydemir’e dokunan var mı? Görevden alan var mı? PKK üyesi olmak suçundan 36 yıl yıl hapisle yargılanıyor ama hala görevde ama Adana Belediye Başkanı görevde değil…
Daha ne olsun bekliyorsunuz, Başbakan çıksın da “Ben PKK ile ittifak yaptım mı“ desin!
Daha ne olsun, Başbakan eline silah alıp dağa mı çıksın, PKK ile ittifak kurduğunu bize göstermek için!
AKP’nin olası bir koalisyonda ilk ortağı PKK olacaktır, CHP ve MHP asla AKP ile koalisyon yapmayacaktır…
Bakmayın AKP- PKK atışmasına, “dostlar alışverişte görsün” misali, “iyi polis-kötü polis” misali, “çevir kazı yanmasın” misalidir bu işler, gittikleri yol aynı, siyasi hedefleri aynı…
Peki, AKP-PKK oyları bir iktidar için yeter mi, buna siz karar vereceksiniz, siz oy verirseniz bunlara yeter, siz oy vermezseniz yetmez…
Peki, siz oy vermezseniz bunlara ve de AKP, PKK desteğine rağmen, hükümeti kuracak gücü bulamazsa, CHP ne yapar, MHP ne yapar?
Elbet koalisyon yapacaklar, başka çıkışları yok, elbet koalisyon yapacaklar ve birbirlerini dengeleyecekler…
Önce şu ayrışmayı, hani şu Yahudi siyaseti olan Türk-Kürt diye ayrışmayı, Alevi-Sünni diye ayrışmayı durduracaklar…
Hilal kart, aile sigortası gibi yoksula nefes aldıracak uygulamaları derhal hayata geçirecekler, ardından işsizlikle mücadele, hayvancılığın geliştirilmesi gibi hemen sonuç alınabilecek ekonomik yöntemleri uygulayacaklar…
Öğretmenleri öğrencilerle buluşturacaklar, kapatılan okullarımızı geri açacaklar, satılan öz kaynaklarımızı nasıl geri alacağımızın hesabını yapacaklar…
Başta Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı ve Dışişleri Bakanı olmak üzere, AKP siyaset yapıcılarını ve karar alıcılarını doğruca Yüce Divan’a gönderecekler, terörle işbirliği suçundan değil, devletin parasını yok etmek suçundan değil Vatana İhanet suçundan Yüce Divan’a gönderecekler, sadece Kıbrıs yeter bu iş için, sadece Kerkük yeter, sadece Barzani yeter, sadece BOP Eşbaşkanlığı yeter…
Ve terör yani PKK…
Teröre siyasi çözüm olmaz, ılımlı CHP aklını başına almalı…
Terörü bitirmenin tek yolu kalmıştır artık, o da ONURLU BİR DIŞ SİYASET izlemektir…
PKK’nın ardındaki güçler kim? ABD-AB ve İsrail, onurlu bir dik duruşla izlenecek bir dış politika ile bu ülkelerin desteği kaldırılmadıkça PKK bitmez, Allah Korusun, iç savaşa bile sürüklenebilir ülkemiz, terörle mücadele ciddi bir iştir, lafla olmaz bu iş…
Bu ülkeleri dize getirecek Türkiye’nin gücü vardır, şu söylemler dahi ABD-AB-İsrail’i şaşkına çevirebilir:
Türkiye İncirlik ABD Üssü’nün varlığını artık tartışmalıdır…
Türkiye’nin NATO üyeliğini masaya yatırmasının zamanı artık gelmiştir…
Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’ni AB tanımak zorundadır, aksi halde Hatay gibi bir çözüm masamızın üzerindedir…
Barzani Kerkük’te işgale derhal son vermeli ve Irak’ın toprak bütünlüğü içerisindeki yerini almalıdır…
Söylenecek sözümüz çoktur bizim, binlerce yıldır Anadolu’ya hükmetmiş bir Türk Milleti olmak laf değil, bizim gücümüzdür bu…
CHP-MHP bunları yapabilir mi?
Elbet yapar çünkü ardında biz olacağız, halk, Türk Milleti…
Seçime az kaldı, söylediklerimizi yabana atmayın…
Erdal SARIZEYBEK, 27 Mayıs 2011