Şehir Hastaneleri gerçeği: Faturalar arasındaki fahiş fiyat farkları!
Bir süredir hem TV programlarımda hem de bu köşede şehir hastanelerinin perde arkasını soruşturan, yeni bilgi ve belgelerle sorular soran haberleri paylaşıyorum.
Pazartesi günü Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan çok sert sözlerle muhalefete yüklenirken kamu özel işbirliği ve ödeme garantili ihaleleri eleştirenlere de ağır ithamlarda bulundu.
Ben, AKP öncesindeki iktidarları da, yolsuzluk çarkları nedeniyle eleştiren, deşifre eden, o dönemleri haber ve kitaplara konu eden bir gazeteci olarak, “AKP’ye özel bir kin ile değil” gazetecilik gereği, geçmişte olduğu gibi hükümeti takip ediyorum. Bilgi ve belgeler ışığında sorular soruyorum...
Erdoğan’ın “rüyam” dediği şehir hastanelerinin Türkiye ekonomisi için bir kâbus olduğunu görüyor ve söylüyorum.
Bilgi ve belgelere dayanarak, konunun tarafı olan Sağlık Bakanlığı’na da çağrıda bulunuyor, yanıt vermesini bekliyorum.
* * *
Biliyorsunuz, şehir hastaneleri, arsasını devletin ücretsiz verdiği alanlara kuruluyor ve müteahhitler yaptıkları hastaneleri devlete kiralıyor...
Şehir hastanelerinin hasta bulabilmesi için, devlet hastaneleri kapatılıyor. Yani devlet, hastanelerin sahibi olmak yerine “kiracı” konumuna geçiyor.
Geçen haftaki köşemde, bir yıllık kira parası karşılığı bir devlet hastanesinin inşa edilebileceğini yazmıştım. Konunun muhataplarından bir açıklama gelmedi.
Bu hafta devam ediyorum...
Sözleşmeleri sır gibi saklanan şehir hastanelerinde güvenlikten yemeğe, görüntüleme hizmetlerinden çamaşırhaneye kadar tüm iş ve hizmetler de müteahhitlere verildi. Yani bu kalemler için devlete ayrı ayrı fatura kesiliyor.
Yani müteahhitlerin hizmet karşılığı 25 yıl boyunca kesecekleri faturaları da bizler ödeyeceğiz...
Peki, bu faturalar nasıl denetleniyor? İlk kez duyacağınız birkaç örnek, neden sıkı denetim yapılması gerektiğini ortaya seriyor:
Kemoterapi ilaç hazırlama işinin birim maliyeti, Elazığ Şehir Hastanesi’nde 1 TL, Eskişehir Şehir Hastanesi’nde 37 TL 50 kuruş, Isparta Ş.H’de 90 TL 91 kuruş, Mersin Ş.H’de 176 TL 64 kuruş, Adana Ş.H’de 355 TL 95 kuruş!..
Aynı iş 1 TL’den 355 TL’ye kadar geniş bir yelpazede nasıl fatura edilebiliyor?
Devlet, aynı iş için Adana Ş.H’ye, Elazığ Ş.H’nin 355 katı para ödüyor...
Kemoterapi ilaç hazırlama işi dışında, uygulama faturası da farklılık gösteriyor:
Birim maliyet olarak Eskişehir Ş.H’de 1 TL olan uygulama işi, Isparta Ş.H’de 1.52 TL, Adana Ş.H’de 2.82 TL, Mersin Ş.H’de 5.52 TL...
Aynı iş için 6 kat fazla fatura kesiliyor ve kimse nedenini sormuyor...
* * *
Şehir hastanelerinin çamaşır hizmetlerinden atık bertaraf işlerine kadar birçok kalemde faturalar arasında yüzlerce kat fark var.
Neden?
* * *
Bu soruları soruyor olmamızın, hastane yapımına karşı olmakla ne ilgisi var?
Devlet kendi imkânları ile hastane yapabilecekken neden kiracı konumuna düşüyor ve olağanüstü maliyetler üstleniyor?
Diyorlar ki devlet hastaneleri eskimişti... Birçoğu için bu açıklama gerçeği yansıtmıyor. Ankara’da iyi durumdaki 6 devlet hastanesi kapatıldı. Çünkü kurulacak şehir hastanesi için ihtiyaç yaratıldı...
Diyorlar ki devletin hastane yapacak parası yok... Nasıl yok? Her yıl kiraladığı hastanelere milyarlarca lirayı devlet ödemiyor mu?
Yine başka yerde göremeyeceğiniz bir rakam: üç yılda bütçeden şehir hastaneleri için ayrılan pay 50 milyar TL’yi buluyor.
Yani müteahhitlere verecek parayı buluyorsunuz ama kendi hastanenizi yapamıyorsunuz, öyle mi?
Ayrıca planlanan 25 hastanenin 10’unu devlet tekrar kendisi yapmak için harekete geçti. Çünkü Türkiye bütçesi, garantili ödeme ayrıcalığı ile yapılan bu hastanelerin maliyetini kaldıracak gibi değil...
* * *
Hani cebimizden para çıkmayacaktı?
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak, ekonomiyi çok iyi bilen, 2001 krizinde Hazine Müsteşarlığı yapan, hazırladığı krizden çıkış paketi ile AKP iktidarının ilk yıllarındaki ekonomik rahatlamada katkısı olan bir isim...
Soruşturduğumuz şehir hastaneleri ve KÖİ (kamu-özel işbirliği) projeleri ile ilgili “Hani cebimizden para çıkmayacaktı” diye soruyor. Çünkü bu projeler topluma bu masal ile anlatıldı.
Öztrak, Türk ekonomisinin önündeki en büyük ve riskli kara deliğin hazine garantili ödemeler şeklinde yapılan otoyollar, köprü ve tüneller ile şehir hastaneleri olduğunu söylüyor.
Her alanda TL’ye geçildi ama şehir hastaneleri hariç!
Cebimizden olağanüstü rakamlar çıkacağını yine ilk kez duyacağınız örneklerle açıklayayım.
Bilkent Şehir Hastanesi... Yıllık 289 milyon TL kiralama bedeli belirlenmişti. Dolar kurundaki artış kiraya yansıtıldığı için 2020 Mayıs ayı itibarıyla aynı hastanenin kirası 1 milyar 103 milyon liraya yükseldi!
Çünkü şehir hastanelerini yapan müteahhitler ile dolar kuru üzerinden sözleşme yapıldı ve kur farkları üç ayda bir sözleşmeye yansıtılıyor.
Kocaeli Şehir Hastanesi... 225 milyon 480 bin TL bedelle devlete kiralandı. Kur farkı ile bugün kiranın ulaştığı rakam 885 milyon TL!
Derin bir nefes alın ve buraya kadar yazdıklarımı yeniden okuyun... Ev kiralarını, AVM’leri, dükkânları, tüm ticari sözleşmeleri, kamu iktisadi teşekküllerindeki dolar bazlı tüm sözleşmeleri TL’ye çeviren iktidar, nedense şehir hastanelerinin kirasını dolar üzerinden ödemeye devam etmiş!
Kim kazanıyor, kim kaybediyor?!
* * *
Sözleşmeler: Devletin aleyhine müteahhidin lehine...
Sır gibi saklanan sözleşmelerde ne var? İlginç detaylar aktaracağım:
Örneğin, müteahhit kendi kusuru ile işi tamamlayamazsa bile devlet projeyi tamamlayacak.
Devlet, sözleşmeden kaynaklı kusurlar ile ilgili müteahhidin sorumluluğuna gitmek için mahkeme kararı getirmek zorunda ancak aynı konuda müteahhit tebliğde bulunarak devletin sorumluluğuna gidebiliyor.
* * *
Bazı şehir hastanelerinde teslim edilmeyen malzemelerin, sanki teslim edilmiş gibi paraları ödenmiş, bitmeyen inşaatlar sanki tamamlanmış gibi müteahhitlere alacakları verilmiş.
Çok sayıda tespit var: Örneğin bir hastanede helikopter pisti yapılmadığı halde parası ödenmiş; bir başkasında, tüp bebek merkezi olmadığı halde müteahhide tüp bebek merkezi yapılmış gibi para ödenmiş...
Düşünün, milyarlar akıyor... Bu paraları, faturaları sorgulayan var mı?
Sayıştay’ın kolu kanadı kırıldı... Sınırlı denetim yapabiliyor ve o denetimlerden bile burada anlattığım gibi skandal olaylar çıkıyor.
Denetim birimleri, denetlemekle sorumlu oldukları kişilere bağlı!
* * *
Prof. Dr. Duran Bülbül... Büyük bir titizlikle bütçe ödemeleri, Sayıştay raporları ve bir dizi mali tabloyu analiz ederek şehir hastaneleri ile ilgili inceleme raporu hazırladı. Bülbül, “siyaseten kimseye ve hiçbir partiye kin gütmeden, yalnızca olgulara dayalı olarak” Türkiye’nin gündemine oturan incelemeyi benimle paylaştı.
Sağlık Bakanlığı ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen, milyar dolarlık servetleri ile “en zenginler” kulübünün yeni rekortmenleri olan müteahhitler de suskun...
Sevgili okur;
Yeniden soruyorum;
Kim kazanıyor, kim kaybediyor?
Tuncay MOLLAVEİSOĞLU, 6 Mayıs 2020