Sessiz Devrim
AKP’NİN iktidara gelişi üzerine Recep’in “sessiz bir devrim gerçekleştirdiklerini” söylemesinin üzerinden çok geçmediğini anımsatıyor Ankara’daki dostumuz Mustafa Yıldırım ve:
“Anadolu’da yüzlerce yıldır yaşayan Türk egemenliğini yıkmak isteyen emperyalizm, Ortadoğu’nun Arap hanedanları, imparatorluk hülyalarıyla Türkiye’ye karşı düşmanlığı bazen açıktan bazen maskeli olarak sürdüren Acem tiranlığı, Büyük Bizans ideali peşinde koşmaktan bir türlü caymayan Atina devleti ve Fener Kilisesi. Kimisi ‘liberalizm’ diyerek, kimisi ‘etnik özgürlük’ ve pek çoğu ‘din hürriyeti’ ve ‘çok kültürlülük’ diyerek dışarının yayılmacılarıyla ilan edilmemiş bir anlaşma içinde birleşiverdiler. Türklerin ve Cumhuriyet devletinin ideallerine bağlı bin yıllık kardeşlerinin uyurgezerliğinde ‘Nasıl olsa bir şey olmaz’ inancından kaynaklanan aymazlığından yararlanan ‘değişim koalisyonu’ amacına ulaşmak üzere. Değişimin ilkeleri ya da programı herkesin anlayacağı bir dille ilan edilmemişti. Yıllar içinde taksitle benimsetildi. Açıktan şiddete başvurulmamıştı; ama kurumların kilit yerlerine ‘değişim’ inançlılar yerleştirilmişti. Özel yetkili mahkemeler, ‘sessiz’ devrimin sindirici gücüne dönüşüverdi. Yasaların yerini ‘devrimci’ merkezin emirleri aldı.
Emperyalist odaklar, geleneksel devletin yıpranmasından hoşnuttular; içerdeki gücü kendi yararlarına davrandığı sürece desteklediler. İçerdeki güç de aynı amaçla onları kullanabileceğine inançlıydı. Ne var ki dışarıdakiler yıkılan Türk devletinin yerine; Arap-Fars İslamının egemen olacağı bir devletin oluşmasına izin veremezlerdi. İçerdekiler de yüzlerce yıl sonra Arap-Fars-Kafkas Müslümanlarının birliğiyle kurulacak bir birleşik İslam imparatorluğunun karşısında en büyük engel olan Türk devletinin yerine kendi sultanlıklarını kurmalarına ramak kalmışken, iktidarı bırakıp gidemezlerdi. Böylesine bir fırsat yüzlerce yılda bir gelirdi.
Şimdi, ikilemdeki soru şu: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de amaçlara uygun biçime sokulması için ‘gemi limana’ sabırla ilerletilecek mi, yoksa ‘sesli’ devrim aşamasına mı gelindi? Anayasa ve yüksek yargı kısa devre edildikten sonra serbest bir seçimle iktidara gelineceğine inananlar, gücü elinde bulunduranların kararlılığını görmezden gelerek genel seçim nutukları mı atacak yoksa halka devlet üstüne oynanan bu oyunu mu anlatacak?”
Orduyu Modernize Eden Son Zihniyet!
19. YÜZYILDA ordunun modernize edilmesi adına 26 bin yeniçerinin kılıçtan geçirildiğini anlatan Bülent Esinoğlu günümüzde ise farklı “teknik”ler uygulandığını söylüyor:
“Örneğin Balyoz tertibinden 102 asker için yakalama emri çıkarıldı. Sakın ha kimse demesin ki, bu mahkeme tebligatıdır. Hukuk ne diyorsa o olur. Geçin bunları. Siyasi iktidar talimat veriyor, daha doğrusu Amerika söylüyor, tertipler yapılıyor. Arkasından tutuklamalar geliyor. Yani Amerikanca söylersek, milli kuvvetler dolaylı olarak (indirect control) Amerika'nın denetimine tabi hale getirilmeye çalışılıyor. Çünkü tayin ve terfileri etkileyen tertipler, sonucunda Kemalist ve yurtseverler yerine, Batı’nın çıkarlarını daha fazla hesaba alacak komutanların tayini isteniyor... Yüksek Askeri Şûra öncesinde, böyle bir iş yapılmış olmasının birinci amacı budur. Ancak, sanıldığı kadar bu amaç ile de sınırlı değildir. Bu yargılamaların sonuçları şunlar olacaktır: Bundan sonra, Askeri Şûra'da Genelkurmay'ın bir etkinliği olamayacaktır. Ordu içindeki düzenli ve hakkaniyetli tayin-terfi sistemi bozulacaktır. 150 gün sonraya duruşma günü vererek generalleri tutuklamak bir anlamda hukuk tartışmalarına son vermek ve ‘Hukuksa, hukuk da benim’ meydan okuması yapmaktır.”
DENİZ SOM, Cumhuriyet, 27 Temmuz 2010
http://www.ilk-kursun.com/2010/07/sessiz-devrim/