Mesele “Süleyman Şah türbesini alıp kaçtılar” diyecek kadar basit değildir. Sınırlarımızın dışında olan tek vatan toprağı terk edilmiş ve hatta düşmana teslim edilmiştir. Sancak gönderi ile birlikte Mehmetçiğin sırtına yüklenmiş, terki diyar ettirilmiştir. ABD-YPG ve iktidar işbirliğiyle askerin başına bir kez daha çuval geçirilmiştir.
Şeytan ayrıntılarda gizlidir. Hamasetle, duygusallıkla gerçekleri görmezden gelmenin yerine, eğri oturup doğruyu yazmanın zamanıdır.
Ancak ayrıntılarda gizlenen şeytanın maskesini indirmeden önce; askere Harp Okulu’ndan mezun olurken bayrak ve silah üzerine el basarak, namusları ve şerefleri üzerine ettikleri bir yemini de hatırlatmak şarttır.
BARIŞTA VE SAVAŞTA, KARADA, DENİZDE VE HAVADA
HER ZAMAN VE HER YERDE
MİLLETİME VE CUMHURİYETİME
DOĞRULUK VE MUHABBETLE HİZMET,
KANUNLARA VE NİZAMLARA VE AMİRLERİME
İTAAT EDECEĞİME VE ASKERLİĞİN NAMUSUNU,
TÜRK SANCAĞININ ŞANINI CANIMDAN AZİZ BİLİP
İCABINDA VATAN, CUMHURİYET VE VAZİFE UĞRUNDA
SEVE SEVE HAYATIMI FEDA EYLEYECEĞİME
NAMUSUM ÜZERİNE ANT İÇERİM.
Ancak Harp Okulu’ndan mezun olurken silaha ve bayrağa el basarak “namusu ve şerefi” üzerine ant içen bir takım üst rütbeli asker, ne yazık ki namus ve askerlik şereflerini hiçe saymışlardır. CFR’nin göbek bağını kestiği partinin iktidarına teslim olanlar vatan toprağını canları pahasına savunmamışlar ve Türk sancağının şanını korumamışlardır.
Ne yazık ki Türk sancağı artık PKK-PYD’nin, hakimiyetinde olan topraklarda Öcalan’ın posterinin ve üç renkli bez parçasının gölgesinde kalmıştır.
Ancak “sancağı koruyamama” konusunda ne yazık ki bu omuzu bol yıldızlı komutanların ilk sabıkası değildir. Aynı komutanlar, üç buçuk eşkıya, PKK’lı teröristler tarafından askeri birliklerdeki Türk bayrağının gönderden indirilmesini ve hatta yakılmasını seyretmekle yetinmişlerdir.
Asker eğer söz konusu vatansa ve Türk sancağının şanı ise kanun ve nizamlara ve hatta amirlerine dahi karşı gelmelidir. Ebedi Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa, Bağımsızlık Savaşı öncesi ölümü dahi göze alarak, bu yola başvurmuş ve askerlikten istifa etmiştir.
Ve asi, idama mahkum edilen Mustafa Kemal Paşa; milletine, vatanına yalnız “muhabbetle” değil, fedakârlıkla hizmet etmiş, canını hiçe sayarak yeni Türk Devleti’nin kurucusu olmuş ve milletini istiklâle kavuşturmuştur.
* *
Ve şeytan ayrıntıda gizlidir diyelim ve sorularımızı sorarak yolumuza devam edelim.
- 1. Şah- Fırat Operasyonu çok önceden planlanmış mıdır* (Sözcü Gazetesi- 21.Ağustos-2014)
2. Son iki aydır Süleyman Şah Türbesi’ndeki askerlerin iaşesi nasıl sağlanmaktadır?
3. Türbenin bulunduğu topraklar sekiz aydır IŞİD’in kontrolünde midir?
4. Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun boşaltılması için TSK’ya baskı yapılmış mıdır?
5. Operasyon sırasında YPG-PKK’ın TSK’ne 5 kilometrelik bir güvenlik koridoru açtığı doğru mudur?
6. GES Komutanlığı’nın MİT’e devredilmesi ile birlikte, sınır ötesi istihbaratta bir zafiyet yaşanmış mıdır?
7. MİT, IŞID ve Suriyeli muhaliflerin bulunduğu on iki noktada, para dağıtarak güvenliği sağlamaya çalışmış mıdır?
8. Dört kez denenen nöbet değişimi Malatya ve Konya’dan havalanan jetlerin sağlayacağı güvenlik sonrası, değişim birliğinin sınırda tam sekiz saat bekletilmesine rağmen neden gerçekleştirilememiştir?
9. Süleyman Şah Saygı Karakolu operasyonu bir ABD projesi midir?
10. PKK’nın Suriye kolu YPG ile TSK birlikte mi hareket etmiştir?
11.7/ Haziran seçimleri öncesi yapılan bu harekat bir algı operasyonu mudur?
12. Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun Eşmeler köyüne taşınması önerisi YPG’den mi gelmiştir?
13. Olası bir ABD operasyonundan sonra Saygı Karakolu’nun yeri YPG’ye mi terk edilecektir?
Şeytan bu soruların ayrıntılarında gizlidir. Ve ne yazık ki bu soruların tamamının cevabı “EVET”dir ve tamamı yazılı ve görsel basında yer almıştır.
Kandil’in ve YPG’nin açıklamalarına, iktidarın verecek cevabı yoktur.
“Gerekirse bordo bereliler yıllarca değişmeden orada kalır. Süleyman Şah’a en ufak bir taciz olursa; karadan 30 dakikada, havadan 2 dakikada gider dünyayı kafalarına yıkarız” R. Tayyip Erdoğan
Doğrudur, dünya birilerinin kafalarına yıkılmıştır. Ama yıkılan dünyanın altında ne IŞİD ne PYD kalmıştır.
HDP’li Hasip Kaplan, Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasında TSK ile YPG’nin birlikte çalıştığını belirtip, “30 yıldır çatışan TSK ve YPG ilk kez aynı operasyon içinde yer aldı. Bu bir milattır” dedi.
PYD-YPG’nin sözde Dışişleri Bakanı İdris Nassan, “Olanlar, Kobani yönetimi ile Türk makamları arasında bir anlaşma çerçevesindedir” açıklamasını yaptı. Nassan, terörist olmadıklarını belirtirken de “Ahmet Davutoğlu’nun Kobani zaferini öven ve Kürtçe öğrenmek arzusunu belirten açıklamasının çok önemli” olduğunu vurguladı.
Dün de PKK’nın elebaşlarından Murat Karayılan, operasyonun PYD-YPG’nin bilgisi ve onayıyla gerçekleştirildiğini iddia edip, şöyle konuştu:
“Tamamen tartışılmış, konuşulmuş ve karşılıklı çıkarlar temelinde ortak bir plan doğrultusunda uygulanmış bir harekât söz konusudur. Mevcut taraflarla diplomatik ilişkiler sayesinde zaten görüşülmüş, haberdar edilmiştir... PYD, YPG ve kanton yetkilileri de kendi aralarında yaptıkları uzun tartışmalar sonucu Türk Devleti’nin bu yönlü teklifini uygun görmüşlerdir.”
Bu gazete haberlerinden sonra, şu soru aklımıza bir kez daha gelecektir. “ABD bu operasyonun neresindedir?”
ABD’nin yaptığı ve operasyonu “ başarı” olarak niteleyen açıklamalar ortadadır. Hele “görüştük” söyleminden sonra verilecek tek cevap vardır. Amerika bu operasyonun tam göbeğindedir.
Irak’tan sonra, Suriye’de de bir Kürt Özerk Bölgesi kurulma çabaları hızla devam etmektedir. Her ne kadar modası geçmiş görünse de, hızla yoluna sinsice devam eden BOP’nin eşbaşkanı kendisine verilen görevi yerine getirmektedir.
Ve Anayasa’nın 302. Maddesi:
“Devlet topraklarının…..bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya… ve ya devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ait Türk toprağı terk edilmiş midir?
El-cevap: Evet, terk edilmiştir?
Bu toprak YPG’nin egemenliğine verilmiş midir?
El-cevap: Evet, verilmiştir.
Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işlenmiş midir?
El-cevap: Evet, işlenmiştir.
O halde? Eğri oturup doğru konuşmanın zamanıdır.
Devam edeceğiz.
Figen ÖZEN, 1 Mart 2015