SIC SEMPER TYRANNIS
Başlık Latince, anlamı da « İşte Tiranlık Böyle Birşeydir » demek.
Nasıl mı?
İşte tam da Türkiye’nin bugünkü hali gibi.
Seksen milyon Türk, 3-4 milyon da Arap ve Suriyeli Kürt; 84 milyon insan put kesmiş, diller tutulmuş beyinler uyuşuk.
Haydi oradan, bu ülkenin nice ‘aydın’ı var; okur yazarı, prof mrofu, diyeceksiniz tabi; o da sizin en tabii hakkınız.
Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre % 50 ‘Evet’ % 50 ‘Hayır’ çıkıyormuş.
Biri biraz aşağı, biri biraz yukarı olsun.
Ama 84 milyon insan ‘Halkoylaması’na hazırlanıyor mu hazırlanmıyor mu?
Hem de nasıl.
Bayraklar ve sloganlar hazır.
Peki ‘Halkoylaması’nda oylanacak olan ‘Ne’?
Hukukçuları dinliyorum, pek anlamam da; 18 madde ile Anayasa’nın 70 maddesi değişiyormuş da, şöyle oluyormuş da böyle olacabilecekmiş.
Poltikacıları dinliyorum, bu türünden anlamadığım gibi onlar gibi olmak da istemem; kırıcı olmadan, demokratik kurallar içinde, ılımlı, sayın ve mayın diyerek, diyorlar.
Ekonomistleri dinliyorum, hâlâ hakkını vereni pek görmedim ya; kriz geldi, kriz gidiyor gibi, kendilerinin de anlamadığı şeyleri söylüyorlar.
Yüce milletimizi dinliyorum, ulusluktan ümidi kesmiş görünüyor; hakkımıza hayırlısı diyorlar.
İktidar yanlılarını dinliyorum, gazeteci, politikacı, yazar, okur-yazar, çokokur-çokyazar, çok okuyup yazmaktan olsa gerek ne dediğini bilmeyen güruh olarak saldırganlaştıkça saldırganlaşıyorlar; kendilerinden emin görünüyorlar.
Reis, eninde sonunda bir ‘çıkış yolu’ bulur diye bekliyorlar.
Sic semper tyrannis!
İşte tiranlık tam da böyle birşeydir.
Evet ve hayırların toplamı yüz ve tüm ülke % 100 ‘Halkoylaması’nın yapılacağına, yapılması gerektiğine, sonuçlarına demokrasi kültürü adına saygı duyacaklarına hazırlanmış durumdalar.
Halkoylaması yapılacak ve ‘inşa’allah’ huzur içinde, oyverme ve sayım işleri bitirilecek.
‘Evet’ mi ‘Hayır’ mı olduğu, oylar sayıldıktan sonra belli olacak.
Ne zaman?
23 Nisan 2017 günü akşamı.
23 Nisan dedim de, aklıma birşey geldi: biz çocukken şiir miir okurduk, o gün değil mi?
Hey gidi dinozor, o eskidendi ‘Eski Türkiye’de kaldı, diyeceksiniz doğal olarak.
Şimdi, yeni-Osmanlı ‘Devlet’indeyiz.
Reisimiz de, mübarek bir insan; peygamber diyenlerimiz bile var.
Cumhuriyet?
Devletin adında var ya.
‘Meclis’, ‘Hükûmet’, ‘Bakan’, ‘Yargıç-margıç’ hepsi var.
Ve ‘eskisinden daha iyileri’ var.
Misak-ı Millî de var.
Demokrasinin en ‘ilerisi’ bile var.
Bak ‘Millet’e soruluyor, milletin iradesi ile yapılıyor her şey.
Vah benim 84 milyon içeride, 184 milyon da dışarıdan bakan insanım vah.
Yahu birader, vallahi anlamıyorum; yani şu Erdoğan ailesi bize tanrının bir nimeti desenize.
Adam, ben kızlarımı ‘Bakan’, oğullarımı ‘Genel Müdür’, torunumu ‘Milletvekili’ yapacağım; TSK’yı istediğim yere istediğim zaman süreceğim; ‘Ülkenin malvarlığı’nı (patrimoine) çoğu bende olmak üzere istediğim kişilere paylaştıracağım; bugüne değin yaptıklarımla yapacaklarım için kimseye hesap vermeyeceğim; her istediğim kişi, kurum ve hatta ‘Devlet’e hesap sorabileceğim diyor mu demiyor mu?
Tam da böyle diyor.
O zaman bu bir ‘Anayasa değişikliği’ değil, ‘Yeni Bir Anayasa’ olmaz mı?
Çünkü o yetkilerle, ben ‘Eski’ anayasayı tümden kaldırıyorum; bundan sonrasını ben yazacağım diyebilecek mi demeyecek mi?
Ve bunu, şu 23 Nisan 2017 Pazar günü, bayram-mayram değil de ‘Millete gitmek’ günü olarak belirleyip, ‘millet’ten söke söke aldım diyecek mi demeyecek mi?
Milletim bana seve seve verdi de diyebilir.
Bu ‘yetkiyi’ siz yüce milletim bana verdiniz diyecek mi demeyecek mi?
Vox Populi Vox Dei, değil midir?
Halkın sesi Hak’kın sesi, demek değil midir yani?
Ben, bundan sonra Halk’tan aldığım sesle (ses, aynı zamanda oy demektir) Hak’kın sesiyim, demeyecek mi?
Hatta kimileri bana ‘Hak’ diyorlar, zaten doğrusu da budur, demiyor mu?
Diyor, diyorlar, diyecekler.
Eee benim 84 milyon insanım, içinde çok bilgin, çok okumuş, çok yetkin ve ‘Çok Bilmiş’ olanları dahil; bu nasıl ‘Halkoylaması’, bu nasıl ‘Anayasa Değişikliği’, bu nasıl ‘Ülke’, bu nasıl ‘Devlet’ ve sen nasıl bir ‘insan’sın?
Vallahi benim aklım ermiyor. Billahi ermiyor.
Efendim sen de çok çalış ‘Hayır’ çıksın diyenlerinize de ‘hak’ veremem.
Bu ‘değişiklik önerisi’ni veren ve onu oylayıp bugüne getirende suç.
Bu suçun işlenmiş olabileceğini bile kabullenemiyorum.
Yani bunlar yarın sokağa çıkıp, biz ‘Evet’ dedik, gelin siz deyin mi diyecekler?
Bunlar ‘Benim Devletim’i kendi ellerimle yıkmamı mı istiyecekler?
Böyle bir öneri, böyle bir ‘Halkoylaması’ nasıl düşünülebiliyor, nasıl düşünülebilmiş ve nasıl şurada burada savunulabiliyor, benim bunlara aklım ermiyor vesselam.
Ve onlarda ‘akıl’ aramıyorum da, zerre kadar ‘izzeti nefis’ de mi yok diyorum.
Ben onları ‘insan’dan saymıyorum da, sen ne diyorsun sen?
Haksızsam haksızsın de bakalım.
Bir mitin, bir gizemin ardına saklanma ama.
Somut, nesnel ve ussal bir yanıtın varsa, ver ki, ben de yeniden düşünebileyim.
Yoksa topunuzun Tanrı müstehhakınızı versin, diyeceğim.
Habip Hamza Erdem