Türkiyenin karşı karşıya kaldığı sorunların hassaslığı ve önemi sayesinde kamuoyunun ilgisi sınır ötesi operasyona odaklanmış durumda. Hazır kamuoyunun ilgisinin teröre odaklandığı bir dönemde sessiz sedasız yapılan zamlara tepkiler de doğal olarak sönük kaldı. Çok fazla dile getirilmeyen ancak toplumu yakından ilgilendiren son zamlar, Özel Tüketim Vergilerini (ÖTV) artırmaya yönelik çalışmalar ve enflasyon oranlarına karşı tepkisizlik, aslında hükümet yetkililerinin beklediği bir gelişme olsa gerek. Zira vatandaşın sınır ötesi operasyona ve son günlerdeki diğer kritik gelişmelere zamlardan daha çok önem vermesi olağanüstü bir gelişme değil. Dolayısıyla enflasyon oranının yükselmesi ve öncelikle yediği ekmeğin zamlanması vatandaş için ikinci planda kalıyor. Çünkü vatandaşın canını zamlardan daha çok yakan terör belası varken, yapılan zamlar çok da dikkate alınmıyor.
DÜŞEN GELİRLERE ÖTV ZAMMI ÇÖZÜMÜ
2007 yılında özellikle Katma Değer Vergisi (KDV) gelirlerinde artış bekleyen hükümetin beklentisi hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Zira vatandaşların fiş ve fatura toplayıp devlete iade ederek aldığı vergi iadesinin kaldırılması, vatandaş tarafından fiş alınmayacağı şeklinde algılandığı için ya da KDV ödemekten kaçınanların fiş almayıp aldıkları malın fiyatında indirim talep etmeleri dolayısıyla devletin zarar etmesiyle sonuçlandı. Sistemdeki bu değişiklik sebebiyle, 2007 yılındaki KDV gelirlerini yaklaşık 20.2 milyar YTL olarak hesaplayan hükümet, son yaptığı açıklamada 2007 yılının ilk 10 aylık döneminde sadece 14 milyar YTL KDV tahsil edebildiğini açıkladı. Hal böyle olunca 2007 yılı sonu için belirlenen hedefin oldukça uzağında kalındı. Dolayısıyla hükümet sistemin azizliğine uğrayarak yaklaşık 4 milyar YTL vergi kaybıyla karşı karşıya kaldı. 2008 yılı için hedeflenen KDV geliri ise 17.7 milyar YTL olarak belirlendi, bu da hükümetin önümüzdeki yılda KDVden dolayı gelir kaybını daha şimdiden göze aldığı anlamına geliyor.
Vergi gelirlerindeki bu düşüş karşısında hükümetin aldığı ilk tedbir ise ÖTV ve dolayısıyla KDV gelirlerini artırmaya yönelik vergi zamları ile kendini gösterdi. Çünkü KDV ÖTVli fiyat üzerinde alınmakta, dolayısıyla KDV gelirlerinde de bir artış yaşanması hedeflenmekte. Uyum sağlamayı düşündüğümüz Avrupa Birliği (AB)de beyaz eşyada ÖTV uygulanmazken Türkiyede beyaz eşyaya uygulanan ÖTVnin yüzde 6,2lerden yüzde 20lere çıkarılacak olması, ABye nasıl uyum sağlayacağımız sorusunu akla getiriyor. Özellikle 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından bütçeyi toparlamakta zorlanan hükümetin akaryakıttan tüp gaza, sigaradan, beyaz eşyaya pek çok tüketim malına yansıttığı/yansıtacağı ÖTV artışı şimdilik kamuoyunu pek ilgilendiriyor gibi gözükmüyor. Zira yaşanan terör olayları hükümetin yaptığı zamların ve vergi artışlarının gölgede kalmasına neden oluyor.
IMFNİN TAHMİNİ
Ekonomimizi teslim ettiğimiz ve ülkemizin ekonomisini yönlendirmeyi kendilerine amaç edinmiş Uluslararası Para Fonunun (IMF) tahminlerine göre, Türkiyede bu yıl yüzde 8,2 olarak gerçekleşen TÜFE cinsinden enflasyon, 2008 yılında yüzde 4,6lara gerileyecek. IMFnin hazırladığı Avrupa Bölgesel Ekonomik Görünüm Raporu'nda belirtildiğine göre Türkiye 2008 yılında, Avrupa'daki yükselen piyasa ekonomilerinin ortalamasından daha düşük bir enflasyon düzeyi yakalayacak. Yani IMF diyor ki 2008 yılında enflasyon oranınız hızla düşecek. Oysa gözden kaçan bir şey var ki o da ardı ardına yapılan zamlarla birlikte elektriğe yapılacak olan zammın ve vergilerdeki artışların ilerleyen aylarda enflasyon oranının tekrar iki haneli rakamlara çıkmasını tetikleyeceğidir.
Enflasyonu tetikleyecek söz konusu zamlar içerisinde en ön planda olanı hiç kuşku yok ki ekmek zammı. Ankara Valiliğinin 9 Kasım 2007 tarihinde yaptığı toplantıdan sonra, 150 gram ekmek 30 YKr, 300 gram ekmek 60 YKr, 400 gram ekmek 80 YKrtan satılması onaylandı ve yürürlüğe girdi. Türkiyede dar gelirli vatandaşın ekmek ağırlıklı beslendiği dikkate alındığında özellikle ekmeğe gelen yüzde 20 oranındaki zammın etkisi kısa zamanda kendini gösterecektir. Açlık sınırının 700 YTL, yoksulluk sınırının ise 1.200 YTLye dayandığı günümüzde, 2008 yılı için memur maaşlarına Ocak ayında yüzde 2 ve Temmuz ayında yüzde 2 oranında zam reva görülürken, insanların öncelikli tüketim maddesi ekmeğe yüzde 20 oranında zam yapılması ilk etapta çok da tepki almış gibi görünmüyor.
Yapılan zamlar sadece ekmekle kalmayıp ekmekle birlikte simide de yüzde 50ye varan oranda zam geldi. Su, ulaşım hizmetleri, temel gıda maddelerinden olan tahıl grubuna da zam yapılması ve yakın zamanda evlerde kullanılan elektriğe yüzde 15, sanayide kullanılan elektriğe ise yüzde 10 zam yapılacağının bizzat Başbakan tarafından açıklanmış olması, Zamlar özellikle bütçedeki kara deliği kapatabilmek amacıyla mı yapılıyor? sorusunu akla getiriyor. Çünkü Maliye Bakanlığının yaptığı son açıklamada, bu yılın Ekim ayında merkezi yönetim bütçe açığının 102 milyon YTL olduğu, Faiz Dışı Fazla'nın (FDF) ise 1.812 milyar YTL olarak gerçekleştiği açıklandı. Maliye Bakanlığı verilerine göre, bu yılın Ocak-Ekim döneminde ise bütçe açığı 12 milyar 275 milyon YTL olurken, FDF ise 32 milyar 411 milyon YTL düzeyinde gerçekleşti.
Bu sonuca göre yapılan vergi artışları ve zamlar IMFye verilen sözlerin yerine getirilmesi ve bütçedeki bu açığın giderilmesi olarak yorumlanabilir. Elektriğe yapılması planlanan yüksek orandaki zam için 4 yıldır zam yapmıyoruz ve küresel enerji fiyatları artıyor şeklindeki bahaneler çoktan hazır. Elektrikteki fiyat artışı için bahane hazır da diğerleri için değil mi? Elbette ki onlar için de hazır. Bu artışların nedeni tabi ki dünyanın kabusu haline gelen küresel ısınma, dolayısıyla kuraklık, susuzluk, tarım ürünlerinde üretimin düşmesi gibi pek çok küresel neden sayılabilir. Bu küresel ısınma devam ettiği sürece de bu zamlar kaçınılmaz olacaktır (!) Dolayısıyla bu zam ve vergi artışlarının yükü ilerleyen günlerde kendini gösterecek ve her zaman olduğu gibi vatandaşın sırtına binecektir. Dolayısıyla bu ağırlığı hisseden yine dar gelirli olacaktır.
kaynak