Tatlıses'in bir türküsünde söylediği gibi "zamanlama harikaydı". Kamuoyu araştırmaları AKP'nin güneydoğuda büyük bir oy kaybına uğradığını gösterirken, "açılım" fiyasko ile sonuçlanmış ve PKK-BDP ile yollar ayrılmışken, kaybolan oyları "efsanevi türkücünün" birikimi ile telafi etmenin tam zamanıydı...
Başbakan'ın türkücünün ayağına giderek aldığı başvurunun adaylıkla sonuçlanmayacağı ise tabii ki düşünülemezdi...
Tatlıses Olayında Soru İşaretleri:
"Otuz Beş Yıllık Rant Nasıl Siyasetin Emrine Verildi?" / Açık İstihbaratTatlıses'in bir türküsünde söylediği gibi "zamanlama harikaydı". Kamuoyu araştırmaları AKP'nin güneydoğuda büyük bir oy kaybına uğradığını gösterirken, "açılım" fiyasko ile sonuçlanmış ve PKK-BDP ile yollar ayrılmışken, kaybolan oyları "efsanevi türkücünün" birikimi ile telafi etmenin tam zamanıydı...
Başbakan'ın türkücünün ayağına giderek aldığı başvurunun adaylıkla sonuçlanmayacağı ise tabii ki düşünülemezdi...
Zihinlerden geçen oldu ve Başbakan Erdoğan, bir süredir yitirmeye başladığı popülüritesini "silahlı saldırı" olayıyla yeniden kazanan İbrahim Tatlıses'in adaylık başvurusunu hastaneye giderek bizzat "elden" aldı...
Tatlıses suikastinin siyasi bir sonuca evrileceğinin belirtileri aslında olayın başından itibaren mevcuttu. Uzun süredir albüm yapmayan, konser vermeyen ve prestijli televiyon kanallarından artık teklif alamadığı için reytingi düşük bir kanalda program yapmaya başlayan Tatlıses, faaliyetlerini müzik ve gösteri dünyasından iş dünyasına kaydırmaya başlamıştı.
Basında sıkça yazıldığı gibi otobüsçülükten lahmacunculuğa, radyoculuktan havacılığa pek çok sektörde şansını denedi. En son Kuzey Irak'ta inşaat işine girdiği de ortaya çıktı. Ancak, Sevilay Yükselir gibi teşrifatçı gazetecilerin yedirme, içirme, ağırlama, bedava seyahate götürülme karşılığı yazdıkları abartılı "başarı haberlerine" karşın Tatlıses, ticarette hedeflerine ulaşamadı. Üstelik adının sık sık birlikte anıldığı mafya ile olan ilişkileri de giderek karmaşık bir hal almaya başladı. Çıktığı televizyon programlarında sık sık kim oldukları anlaşılmayan birilerine mesajlar veriyor, tehdit edildiğini ima ediyor ve hedefi bilinmeyen meydan okumalarda bulunuyordu.
İlkokul ikinci sınıftan terk bir inşaat işçisinden "imparator" yaratırken, üniversite mezunu gençlere temizlik şirketlerinde iş aratan sistem, zirveye çıkardığı Tatlıses'e nasıl bir son hazırlayacağını düşünürken imdada siyaset yetişti.
İbrahim Tatlıses bundan sonra hayatının bir parçası haline gelen karanlık dünyada kaybolup gidebilir veya Cahide Sonku gibi bir düşüşün sembolü olarak ileride hayatı filmlere konu olabilirdi.
Ama düşünüp taşınıldı ve Urfalı inşaat işçisi İbrahim Tatl'nın otuz beş yılda yarattığı büyük artı değeri siyasetin emrine sunma kararı verildi.
Bundan sonra yaşananlar, "kader", "tesadüfler zinciri" veya "komplo" olarak açıklansa da sonuç, önümüze serilen olaylar serisinin hedefini değiştirmedi.
Ve pek çok soru işareti bu medyatik olayın ışıltıları arasında kaybolup gitti.
Örneğin, otomobiline on bir el ateş edilmiş ve kurşunların bir kısmı beynine girmiş birinin iyileşip Başbakan'la tokalaşacak duruma gelmesi biraz hızlı olmadı mı?
Bu "büyük tıp başarısından" Tatlıses'in tedavisini üstlenen özel hastaneye nasıl bir aslan payının düşeceğini ülkede gazeteci kalmışsa ileride göreceğiz...
Oğlu Ahmet Tatlı'nın daha ilk gün "Babam hastaneye getirilirken sedyede bizimle konuştu" açıklamasını doktorların "Kurşunlar, beynin sağ tarafından girdiği için konuşma merkezi zarar görmedi" şeklinde izah edişlerini de namuslu tıp uzmanlarına bırakalım...
Uzatmalı sevgilisi Derya Tuna'nın "İbrahim Bey sıkılmış, Elini yatağın kenarına vurup 'benim buradan çıkmam lazım' diyor" şeklindeki açıklaması, siyaset yazarlığından magazin muhabirliğine geçiş yapan Can Ataklı'nın bile dikkatini çekmedi...
Derken, daha bir hafta önce "hayati riski yüzde 90 oranında devam ettiği" açıklanan Tatlıses'in "tespih istediği" ve çektirdiği fotoğrafı Başbakan'a gönderdiği haberi geldi...
Hassas bir bünyeye sahip olan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Tatlıses'i ziyaretinden sonra "Uyuyordu, uyandırmamalarını istedim" şeklindeki "naif" beyanı da kimse tarafından sorguya tabi tutulmadı. Acaba koskoca Başbakan Yardımcısı, beynine kurşun girmiş birinin "keyif uykusu" yaptığını mı sanıyordu, yoksa kendisinin ölüm döşeğindekilerin bile ayakta karşılaması gereken bir şahsiyet olduğuna inandığı için ne kadar mütevazı ve lütufkâr olduğunun mesajını mı veriyordu?
Ya da İbrahin Tatlıses "normal uyku" mu uyuyordu?...
Sonuçta, otuz beş yılda biriktirilmiş "rant" önceki gün Tatlıses'in yattığı hastanede düzenlenen mini törenle Başbakan Tayyip Erdoğan'a altın tepside sunuldu. Başbakan, Tatlıses'in adaylık başvurusunu elden aldı. Olayın fotoğrafları Anadolu Ajansı tarafından servis edildi.
Tatlıses'in bir türküsünde söylediği gibi "zamanlama harikaydı". Kamuoyu araştırmaları AKP'nin güneydoğuda büyük bir oy kaybına uğradığını gösterirken, "açılım" fiyasko ile sonuçlanmış ve PKK-BDP ile yollar ayrılmışken, kaybolan oyları "efsanevi türkücünün" birikimi ile telafi etmenin tam zamanıydı...
Başbakan'ın türkücünün ayağına giderek aldığı başvurunun adaylıkla sonuçlanmayacağı ise tabii ki düşünülemezdi...
Onun içindir ki adaylık başvurusunu başvurusunu AKP İstanbul İl Başkanlığı üzerinden Genel Merkeze'e gönderme inceliğini bile gösterme gereği duymadılar. "Partimizin yetkili organları değerlendirecektir" açıklamasını yapan da olmadı. Türkücünün Başbakan'a elden verdiği adaylık başvurusu, sanki milletvekili adaylıklarının muhatabı Başbakanlık'mış gibi Başbakanlığın Dolmabahçe'deki Ofisi'ne teslim edildi.
Devletin hiç bir kurumunda namuslu memur bırakılmadığı için "Yanlış adres, AKP'ye götürün" diye geri çeviren de olmadı...
"Adaylık başvurusunun Başbakanlık'ta ne işi var? Bu başvuru geçersizdir" diye yazacak bir basın ise çoktan bitirilmişti.
26.03.2011