Sinirlenmek - Sinirlendirilmek

Sinirlenmek - Sinirlendirilmek

İletigönderen Pınar » Cmt Şub 16, 2008 9:13

Adamı sinirlendirip, sonra ‘Bu adam çok sinirli’ demek de bir yöntemdir...

İçinde bulunduğumuz siyasal ortam, bana yine Amerikalı yazar Joseph Heller’in “Catch-22” romanını ve romanın kahramanı Yossarian’ın çarpıcı gözlemlerinden yansıyan paradoksları hatırlattı.

Yossarian 2’nci Dünya Savaşı’nda Alman cephesini bombalayan filodaki bir savaş pilotudur.

Onun için uçağını düşürmeye çalışan Almanlar ile kendisine daha fazla uçuş emri veren komutanı arasında fazla bir fark yoktur. Çünkü uçuş sayısı arttıkça, öldürülmesi ihtimali de artmaktadır.

Örneğin komutanı ile şöyle bir diyalog geçer arasında:

Yossarian: Korkuyorum.

Binbaşı: Bunda utanacak bir şey yok ki, hepimiz korkarız.

Yossarian: Utanıyorum demedim, korkuyorum.


İnsanlar bana düşman

Savaşın en kızgın anında hastaneye yatması, Yossarian’ı biraz rahatlatır. Bu arada hastaneyi ziyaret eden bir subayla sohbet ederken, “İnsanlar beni sevmiyor” diye yakınır Yossarian.

Subay: Nereden bu yargıya vardın?

Yossarian: Uçağıma bombaları yüklüyorum. Bunları Alman hatlarına atarken, ateş açıp uçağımı düşürmeye çalışıyorlar. Onlar da beni sevmiyor.

Bunlar, yıllar önce okuduğum kitaptan aklımda kalan bazı alıntılar.

Hem siyasal hem de toplumsal ve bireysel ilişkilerimizde bunlara benzer paradoksları hep yaşamaz mıyız?

Örneğin bir siyasetçi büyük çoğunlukla seçimi kazanmış.

Onun seçim zaferinin nedenlerini irdelemek yerine, hem ona hem de ona oy veren seçmenlere ağzınıza geleni yazıp, söylüyorsunuz.

Bunun üzerine o siyasetçi de size bazılarının ölçüsü kaçmış sertlikteki cümlelerle cevap veriyor.

Ertesi gün siz “işte bu siyasetçi ne demokrasiyi, ne de basın özgürlüğünü hazmedebilmiş” diye “eleştiri”nizi tırmandırıyorsunuz.

Burada “o siyasetçi mi yoksa medya mı demokrasiye uyarlı davranmıyor” sorusuna cevap verebilir misiniz?



Sakat mı sinirli mi?



Hukuk fakültesinde bir arkadaşım vardı. Bacaklarını ayırarak futbolcular gibi yürürdü.

Ehliyet almak için doktora sağlıklı raporu almaya gitmiş. Doktorun odasına da, öyle iki yana salınarak girmiş. Doktor şöyle bir bakmış, “Topal mısın?” demiş. Bizim arkadaş da bu soruya sinirlenip, sert biçimde “Neden topal olayım ki?” diye tepki gösterince, doktor bu defa “Peki neden asabisin, sinir hastası mısın?” diye sormuş.

Siyaset-medya ilişkilerinin çığırından çıkması her iktidar döneminde rastlanan bir olgu değil mi?

Tabii ki bu konuda ana sorumluluk iktidara düşer.

Ancak toplumsal sorumluluklar tek yanlı olamaz ki. Ayrıca basın özgürlüğü de “demokrasi”nin bir yan ürünü değil midir?


Al birini vur ötekine


Seçmen çoğunluğunu aşağılayacak, halkı rejimin tehdidi olarak sunacaksın. “Vatanımı seviyorum ama milletimi cahil bulduğum için fazla sevmiyorum” benzeri çeşitlemeleri her gün yapacak ve seçilmiş iktidara, geçmişteki seçilmiş iktidarların başlarına gelenleri, idamları, darbeleri hatırlatacaksın.

Sonra da o iktidarın başı, “siz ne biçim demokratsınız” diye sinirlenince, “işte gördünüz mü bunları, bunlar demokrat değil” diyeceksin.

Doğrudur… Tayyip Erdoğan hem sinirlenince ölçüyü kaçırıyor hem de “türban sorunu”nu iyi götüremedi.

Peki medya hangi sorunları iyi götürdü sanki?

Savaş veya darbe körükçülüğü, şovenizm, yargısız medyatik infazlar, düşene bir tekme daha atmak Erdoğan dünyaya gelmeden önce de yok muydu sosyo-politik yaşamımızda?

MEHMET BARLAS - HÜRRİYET
Halk tarafından devlete "Sen bana hizmet etmek için varsın, bunun ötesinde senin bir anlamın yok" dendiğinde herşey yoluna girecektir...

(Osman Pamukoğlu)
Kullanıcı küçük betizi
Pınar
Üye
Üye
 
İletiler: 1380
Kayıt: Çrş Haz 06, 2007 7:47

İletigönderen Ram » Cmt Şub 16, 2008 10:20

Uç uç böceğim, Tayyip sana terlik-pabuç alacak...

Mehmet Barlas'ın Posta Gazetesi'nden ayrılıp Sabah Gazetesi'ne gideceği son günlerin en çok konuşulan medya haberlerinden biri.

Odatv.com'a ulaşan kaynaklara göre; Mehmet Barlas, Sabah Gazetesi'nden rekor bir transfer ücretiyle resmi teklifini aldı.

Barlas'a Sabah Gazetesi tarafından teklif edilen rakam; 950 bin YTL.

Ünlü Gazeteci Mehmet Barlas, bu teklife 'hayır' demedi.

Mehmet Barlas'ın, son zamanlarda Posta'da yazmaktan oldukça rahatsız olduğu konuşuluyordu. Barlas, yazıları Doğan Grubu'nun politikasıyla uyuşmadığı gerekçesiyle Posta'dan ayrılmak istiyordu.

Barlas son olarak, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ü yazısında eleştirmişti.

Odatv.com

Engin Ardıç ile Sabah Gazateşinde Ardıçlık yaparlar artık. Yanak okşamaya meraklı muhterem yanaka.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 7 konuk

cron

x