SİSTEM TARTIŞMALARI
Deniyor ki, ‘Koronovirüsten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’!
Atalarımız da demiş ki; “Büyük lokma ye ama büyük laf etme”.
Sistem nedir, kaç türlüsü var, nasıl değişir biliyor musun acaba?
Horasan’da dokunan halının enine mi boyuna mı olduğunu bilmiyorsun ama, ‘Koronovirüsten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacağı’nı biliyorsun.
Şimdi bu kısa yazıda, koronivürüsten sonra olabilecekler üzerine kestirimler yapmanın sırası değil.
Burada, Türkiye’de yürürlükte olan halihazırdaki ‘Sistem’den sözedilebilir ama.
Denilmesine pek sıcak bakmadığım, ‘Siyasal sistem’imize bakalım önce.
Sistemimizin adı ‘Reislik sistemi’dir, değil mi?
Reislik sisteminde, bir Büyük Reis olur, sonra ‘Reiscikler’ ardarda sıralanırlar.
Alaattin Reis, Büyük Reis için ne diyor; ‘sen beni sevmezsin, ben de seni sevmem’.
Sedat Reis, elinde Küçük Sedat, Büyük Reis’in güya yanında duruyor.
Binali Reis, siz bunu ‘Mülayim Reis’ olarak bilebilirsiniz ama kendileri saman altından su yürütenlerdendir, ve şimdilerde saman altından suyunu yürütmektedir.
Yılan gibi sessiz ve tehlikelidir.
Sonra Soysuz Reis, Boysuz Reis, Donsuz Reis gibi ‘Reiscikler’ geliyorlar.
Çankırı’nın bilmem ne beldesinde ‘Belediye Başkanlığı’nı kapmış Reiscik elinde bıçak; vatandaşa ‘Sokarım vallahi’ diyor.
Bunlar toplumun en küçük birimlerinde bir yerlere ‘Baş’ olmaya hak kazandırılmış Reiscik’lrdirler.
Şu ya da bu biçimde ve kimi yerde ‘sözde seçim’lerle.
Ve çoğu kez, Büyük Reis’in emri, yani ‘atama’yla görev yapmaktadırlar.
Beraber yürüyoruz bu yollarda, birlikte ıslanıyoruz yağan yağmurlarda diye türkü çağırırlar ama, ilk fırsatta önce biribirlerinin ipini çekmeğe uğraşırlar.
Alaattin Reis, Büyük Reis’e “Yezit kişilikli, onursuz, dinimizi kullanan, hırsı için ülkemizin fidanlarını telef ettiren, ruhunu şeytana teslim etmiş” dedikten sonra soyağacına geçiyor: “Dedeleri kafkas musevisi olan vampirin torunu”.
Ancak arada kuşbeyinli ‘Devletçik Reis’ olduğu için, yine de ‘Başımızın tacısın’ demekten kendini alamıyor.
Sözün kısası, bugün Türkiye’de bir ayağı adı lâzım değil, Diyanet İşleri Başkanı’na, diğeri adı batasıca ‘Tarikat’lara dayanan, en gerçek ve en ‘hakikî’, en aşağılık ve en tiksinç, en namussuz ve en onursursuz bir ‘Reislik Rejimi’ var.
Başı kim sonuncusu kim pek önemli değildir.
Ancak, ortada apaçık ve en somut bir ‘olgu’, yani fenomen var.
Şimdi ampiristlerin yaptığı gibi, bu görüngüolay’dan hareketle ‘sistemin değişeceği’ni söyleyecek değiliz.
Bunun için en yalın ve en elle tutulandan hareket etmek gerekiyor.
Bu Reislik Sistemi’nin özü ise ‘Kişisel hırs ve çıkar’dır.
Nitekim, Alaattin Reis bu hırsa ‘gönderme’ yapmış.
Bunun üzerine eklenebilecek Ulusal Çıkar, Vatan, Millet, Milliyetçilik, Dinimiz, Gelenek ve Göreneğimiz gibi ‘katkı maddeleri’nin hiçbir önemi yoktur.
Yani bu sonuncular sadece ve ancak ‘güzellemeler’dir.
Hiçbir Reis’in, özde, Vatan’la, Millet’le, Bayrak’la, İnsan’la, İnsanlık’la ilgisi yoktur.
Onun ilgilendiren sadece ve ancak ‘Kişisel hırs ve çıkar’ı ile kendi ‘Reislik Makamı’dır.
Kendine yabancılaşmış o koca Türk Milleti ise, o ‘makam’ları, bunca olandan sonra, hâlâ, kutsal görebilmektedir.
Geçenlerde aklı başında bir doktorun televizyonda ‘Yalvarıyorum’ dediğini gördüm.
Sözde, ‘ınsanlık’ için yalvarıyormuş.
Ama ‘yalvaracağı yeri şaşırmış’.
Kaldı ki, yalvarmak ne demek, eğer zerre kadar insanlığın kaldı ise elini masaya vur.
Ben buradayım, biliyor ve öneriyorum de.
Doktor-moktor ama kendinde değil adamcağız.
Çok şey biliyor olabilirsin, ama toplum içindeki ‘yerini’ kaybetmişsin a doktorcuk.
Yurttaş olduğunu unutmuşsun.
Bu ülke, yirmi yıl önce, eksiğiyle gediğiyle bir ‘Cumhuriyet’ti değil mi ama?
Sözü uzatmanın gereği yok; ‘Koronovirüsten sonra’ diyorduk, bu ‘Sistem değişecek’ diyordunuz.
Ben de ‘değişim’ sözkonusu olmayacak diyorum.
Çünkü bu ‘Sistem’ ancak ‘yıkılırsa’ değiştirlebilir olabilir.
Tabula Rasa ve ardından sıfırdan başlanarak..
Ama sende ‘yıkacak’ göz yok!

'TÜRKİYE'DE YÜRÜRLÜKTE OLAN HALİHAZIRDAKİ SİSTEME' yuvalanmış ve çöreklenmiş tüm büyük ve küçük 'REİSLERİ ve REİSCİKLERİ ve BU SİSTEMİN ÖZÜ, KİŞİSEL HIRSI VE ÇIKARI', sözün tam anlamıyla MUHTEŞEM bir ironi yöntemi kullanarak teşhis,tesbit, teşhir, tel'in ve mahküm eden derin BİLİMSEL, gerçek YURTSEVER, baştan sona MÜKEMMEL bir analiz ve sentez. Çok değerli yazarı sevgili Habib Hamza ERDEM'e en yürekten tebrikler, özel selamlar, derin saygılar, en iyi dilekler, yeni başarılar.