Siyasal İslam iktidarını kurtarma çabaları!
Murat Ağırel'in "Sarmal" adlı kitabının bütününden çıkan bir mesaj var. O mesaja geçmeden önce Ağırel'in ne dediğine bakalım:
"1950'li yıllardan itibaren önce ABD destekli, sonra Suudi Arabistan sermayesinin katkılarıyla bir siyasal İslâm organizasyonu kuruldu. Bu örgüt/organizasyon gelişti, büyüdü, çeşitli kollarıyla ağ gibi ülkemizi sarmaladı, kadrolar yetiştirdi, kurumlara sızdı, bürokrasiye yerleşti, parça parça devleti ele geçirdi ve en sonunda tam iktidar oldu. Uzun yıllardır da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetiyor.
Şimdi ise onların çocukları, tıpkı 1950'li ve 60'lı yıllarda babalarının dedelerinden devraldığı gibi bu organizasyonu babalarından devralmaya hazırlanıyor. Birinci kuşak oluşturuldu, ikinci kuşak büyüttü, üçüncü kuşak ise günümüz Rabıta'sını kurarak hanedanlaşmaya hazırlanıyor. Kısacası MTTB'den TÜRGEV'e uzanan bu 'Sarmal' cumhuriyetimizi dönüştürüyor"
* * *
Cumhuriyetin dönüştürülmesi sürecinde ABD planlaması ve Suudi parası rol oynadı elbette ama devletin içinde bu projeye destek verenler olmasaydı bugünkü sonuçlar elde edilemezdi. "Sarmal" kitabının bütününden milliyetçi muhafazakâr görünümlü bütün yapılanmaların devletin ilgili birimleri tarafından örtülü olarak desteklendiğine dair bir kanaat ortaya çıkıyor. Tabii kitabın konusu bu. Yoksa soldaki yapılanmaların da aynı şekilde desteklendiğine dair kuvvetli deliller var. Üstelik, siyasal İslam, sessiz ve derinden gidilerek büyütülürken, sağ taraf komando kamplarında, sol taraf ise Bekaa vadisinde "şehir gerillası-kır gerillası" diye silahlı eğitim alıyordu! Sol ve sağ diye kutuplaştırılan gençlerin 12 Eylül 1980 öncesinde birbirine düşürülmesi ve enerjilerini birbirini harcamak için kullanmış olmaları, en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir süreçtir.
Biz bu durumu 1998'de yayınlanan "Türkçü-Devrimci Diyaloğu" adlı kitabımızın sonunda şöyle ifade etmiştik:
"Türkiye, NATO'ya girdiği 1952 yılından beri, yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş gibi koşturuyor. Bu koşturmaca sırasında iki askeri darbe ve bir askeri muhtıra gerçekleşti. Darbeler ve muhtıra sonrasında, ülkenin potansiyel gücünde, yetişmiş insan unsurunda ve değerler sisteminde zaaflar meydana geldi. Darbeler ve muhtırayı yapabilmek için, bunlara birileri tarafından zemin hazırlanması, halkın birbirine düşürülmüş gösterilmesi, kan dökülmesi gerekiyordu. Ancak bu tür operasyonlar için profesyonel teröristler yetiştirilmesi şarttı. Fransa'da 1968 olaylarını yönlendiren gençlik liderlerinin, Gladio'nun adamları olduğu anlaşıldı. Fransa önlem aldı ve olayları sona erdirdi. Türkiye'de ise sır perdesi ortadan kalkmadığı için olaylar sürdü gitti. 12 Eylül 1980 öncesinde, 'Sivil direniş'e Gladio bulaştı. Bütün fikir gruplarının içinde provokatörler vardı. NATO-Varşova paktı dengesini NATO lehine bozabilmek ve Türkiye'yi elde tutmak için Gladio kullanıldı. Bunlar, aynı silahı, sabah bir gruba, öğleden sonra karşı gruba çevirdiler. Milliyetçilik ile devrimcilik birbirini tamamlayan kavramlar olduğu ve bütün gençlik, emperyalizme, sömürüye karşı olduğu halde, bu iki kavramı ayrışarak savunan gençler, provokasyonlarla birbirine kırdırıldı, darbeye zemin hazırlandı"
* * *
Siyasal İslam kadroları, 12 Eylül'den sonra Sarmal'da sayılan kuruluşların el altından desteklenmesi suretiyle büyütüldü ve sonuçta iktidar olmaları sağlandı. Şimdi ise olayların nasıl geliştiğinin farkında olan kadroların da harcanması için, bütün darbelerin arkasında ABD olduğu halde, "Kemalist darbeciler" diye bir tanımlama uydurulması, aynı sürecin devamıdır. Bu kavram, iktidarda başarısız olan ve foyası ortaya çıkan "Siyasal İslam iktidarı"nı kurtarmak için üretilmiştir. Siyasal İslam bir Amerikan projesidir ve hâlâ en büyük düşman olarak Atatürk'ü ve onun takipçilerini görmektedirler.
Arslan BULUT, 25 Şubat 2020
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr