SİYASET BİLİMDE “EGEMENLİK “ KAVRAMI VE “ŞAH FIRAT” OPERASYONU
Dr.Noyan UMRUK
“Şah Fırat Operasyonu” olarak adlandırılan harekâtın askeri yönünün değerlendirilmesi kuşkusuz konunun uzmanlarının işidir.
Neticede siyasi erk’in verdiği görev “Gösteri-Tatbikat Taburu” niteliğinde bir birlikçe yerine getirilmiş; uluslar arası arenadan çatlak bir ses gelmediğine ve de sıcak bir çatışma söz konusu olmadığına göre harekât ABD, İŞİD ile tam bir koordinasyon içinde, diğer bir terör örgütünün “kılavuzluğunda” icra edilmiştir.
Ancak olayın siyasi yanı için yapılan “ Siyasi açıdan doğrudur.” şeklindeki yorumlar kabak tadı vermiştir. Tabii, bu şekilde yorum yapanların siyaset biliminin egemenlik kavramı ile ne kadar tanış oldukları ayrı bir konudur.
Siyaset bilim klasik egemenlik kuramı, kavramın temelde iki farklı boyutu üzerinde durur: İç ve dış egemenlik.
İç Egemenlik ve Dış Egemenlik Ayrımı(1)
“Ulusal” alanı kapsayan iç egemenlik, devletin belirli bir coğrafi alan ve o alanda yaşayan halkı üzerinde hükmetme yetkisidir. Tarihsel süreçte devlet bu yetkiyi tanrı yerine milletten alır olmuş, çağdaş devlette ise bu yetki yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında paylaşılır olmuştur.
Asıl konumuz dış egemenlik ise devletlerin uluslararası sistem içerisinde eşit özneler olarak belirmeleri, birbirlerinin içişlerine karışmamaları, fiilî özerkliğe sahip olmaları demektir. Bu nedenle dış egemenliğin anlamını “bağımsızlık” sözcüğü ile özdeşleştirmek yanlış olmayacaktır.
İç egemenlik, “pozitif egemenlik” olarak anılırken, devletin, dış otoritelerin müdahale ve denetimlerinden bağışık olması anlamında kullanılan “negatif egemenlik” karşılığı olan dış egemenlik, ülkenin vatanında, kara, deniz ve hava uzamında hükümran olması ve her tür yabancı otoriteye karşı mutlak, kayıtsız, şartsız egemenliğini ifade eder.
Dolayısı ile bağımsızlığını korumak isteyen her devlet, diplomasinin karmaşık dünyasında şaşkın ördek gibi davranmak yerine, ustaca hamle yapan ehil bir satranç oyuncusu olmak zorundadır.
Örnek Olay: Şah Fırat OperasyonuŞimdi gelin hep birlikte Şah Fırat Operasyonunun siyasi açıdan yerindeliği, oyuncuların davranışları ve bir bağımsız devlet için olmazsa olmaz “Dış Egemenlik” kavramı çerçevesinde analizini yapalım :
*“Eşbaşkanlık” ve “YeniOsmanlıcılık” yaklaşımları ile başlangıçta yığınakta yapılan bir yığın hata izlenen politikaların iflasını getirmiştir. 600.000 kişilik her türlü harekât kabiliyetine sahip silahlı kuvveti olan bir devlet, yöneticilerince alınan bir siyasi kararla, uzun zamandır destek sağladığı bir terör örgütünün “Üç gün içinde burayı terk edin” tehdidine boyun eğerek çaresizlik ve acz içinde kala kalmış, bizzat kendisinin terörist olarak nitelediği bir diğer terör örgütünün kılavuzluğundan yararlanarak, Ankara ve Lozan anlaşmaları ile vatan toprağı olarak tescil edilmiş olan, ülkenin tarihini ve onurunu simgeleyen bir bölgeyi egemenlik hakkından feragat ederek terk etmiş, Emevi camiine namaza giderken, evdeki türbeden olmuştur.
* Bu iflas ile diğer fırsat düşkünlerine de yol(!) açılmış, ABD’nin Bölgedeki “Yeni ve Büyük İsrail”ine açılması öngörülen koridor için önemli bir adım atılmış, kılavuzu karga olanın burnunun ne olacağı belli olmuştur.
* Ayrıca, yıkılan türbenin bulunduğu Fırat kıyısındaki Karakozak Köyü ve buradaki ülke toprağı “istisnai bölge-tampon bölge” dahi ilan edilmeyerek, vatanın bir parçası kaderine ya da gücü yetene terk edilmiştir.
* Bu tarihi siyasi karar meclise getirilmemiş, meclis onayı alınmamış, uzun süre önce alınan "yabancı ülke de asker bulundurma" yetkisi, vatan toprağından vazgeçmek için kullanılmıştır…
* Ne olursa olsun uluslar arası hukuk açısından harekâtın icra edildiği ülkenin egemen devleti Suriye ile iki devlet arasında yapılması gereken usulüne uygun diplomatik temaslardan, “sıfır komşu, her yer düşman” Yeni Osmanlı düsturu ile kaçınılmış, Suriye topraklarından bir kısmı işgal edilerek, ülke, BM nezdinde hukuken “işgalci” durumuna düşürülmüş; Suriye hükümetinin bu konuda BM nezdinde girişimde bulunmasına yol açılmıştır.
Zaten, kendi devletinin egemenliğinin ayırtında olmayan yönetimlerin, başka devletlerin egemenliğine saygılı olmalarını beklemek fazla iyimserlik olurdu…
Sonuç:
Ulusal onur doğrultusunda bir irade ortaya koyamayacak duruma gelmişseniz birileri bu boşluktan derhal kendi lehine yaralanır, sizi teslim alır...
Şimdi, daima yanlış atlara oynayarak 90 yıllık T.C.'nin tarihinde hiç savaşmadan ilk kez toprak kaybederek, ülkenizin tarihini ve onuru uğruna “Oh bu iş ne kadar kolaymış” deyip rahatladığınızı sanabilirsiniz.
Oysa daha önce çeşitli manipülasyonlarla kaçtığınız Cumhuriyet mahkemeleri yerine, bu gün milletin ve tarihin mahkemesi huzurundasınız… İşte bundan kaçamazsınız… Dileriz bu güzel ülkeyi altından kalkamayacağınız başka maceralara sürüklemezsiniz…
(1)Dr. H. Emrah Beriş; “EGEMENLİK KAVRAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME”,A.Ü., SBF Dergisi 63-1
AYDINLIK G; 01.03. 2015