‘SİYASÎ DEHA’
‘Dr Recep’in siyasî dehası’ gibi sıkça dillendirilen bir söz var.
Değil mi ki, kendisine söylemedik söz bırakmayan ne kadar ‘sert muhalifi’ varsa, eninde sonunda kendi denetimine almıştır.
Bu bir ‘siyaset’ türü olabilir mi?
Her şey olabilir ama hiçbir koşulda ve hiçbir ‘bilimsel’ çözümlemede ‘politik deha’ Fransızcasıyla ‘génie politique’ olarak değerlendirilemez.
Burada, yeniden ‘siyaset’ (la politique) ve ‘politika’ (le politique) ayırımına girecek değilim.
Şu kadarını belirtmeliyim ki, Dr Recep’in uygulamakta olduğu ne ‘siyaset’ ve ne de ‘politika’ kapsamına girmemektedir.
Onunki doğrudan ‘mafyatik’ bir uygulamadır: para ile satın alamadığını ‘zor’la, ‘hile ve desise’ ile, o da olmazsa ‘şantaj’la boyun eğdirmektir.
Bunun ne ‘siyaset’ ve ne de ‘politika’ ile ilgisi bulunmamaktadır.
Ve ne yazık ki, bugün Türkiye’yi tümüyle ‘teslim’ almış bulunmaktadır.
‘Ana muhalafet’iyle, ‘’muhalif kesimleri’yle, demokratik ‘baskı grupları’yla, ‘sendika’larıyla, ‘sivil toplum’ kurumlarıyla...
O arada ‘Ordu’suyla, ‘Emniyet’iyle, ‘Bürokrasi’siyle, ‘yargı kurumları’yla falan, a’dan z’ye tüm kurum, kuruluş ve ‘örgüt’leriyle birlikte diyelim.
Geriye sadece ve yalnızca, sözde ‘demokrat’ ve ‘tatlısu Atatürkçüleri’nin yaydıkları bir ‘umudumuzu yitirmeyelim’ teranesi kalmış bulunmaktadır.
Gerçekten ‘umutvar’ olanlar ise, ‘demokrasi’nin olmazsa olmazı olan ‘direnme hakkı’, ‘toplantı ve yürüyüş hakkı’, ‘potesto hakkı’ gibi en demokratik ‘hak’ları dillendirmek ‘bilinç ve cesaret’ini gösterememektedirler.
Bütün bu olumsuzluklara karşın, kimi gerçek Atatürkçü, sahici ‘Asker’ ve ya da pek az sayıda aydın ve gazetecinin bilgilendirme ve değerlendirmelerini de görmezlikten gelemeyiz.
Örnek olsun, emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk’ün bu gece Tele1’de yaptığı değerlendirmeler, özde Tüm Türkiye’yi sallayabilecek nitelikte, deyim yerinde ise ‘bilimsel değerlendirmeler’ idiler.
Öyle ki, benim yıllardır yazdığım ve kesinliğinden zerre kadar kuşku duymadığım, ‘Dr Recep’in iktidardan yumuşak iniş yapamayacağı’na ilişkin saptamalarımın, somut kanıt ve yasal hazırlıklarının sergilenmesine dayanıyorlardı.
Şöyle de söylenebilir; Dr Recep, iktidarını ‘seçim ve sandık’la bırakmamak için her çareye başvuracaktır.
Bunun için bir ‘iç savaş’ı bile göze almış bulunmaktadır.
Ve bunun hazırlıklarını ‘yasa’lara dayandırmak çabası içerisindedir.
‘Yasa’ derken, gerçekten ‘demokratik süreç’ler sonunda, toplumun da içselleştirdiği ‘yasa’lardan sözetmediğimiz apaçıktır.
Ya KHK, ya genelge ya da başına buyruk ‘CB buyrukları’dır sözkonusu olan.
Şimdi dönüp, ne Başkanlık Rejimi ‘halkoylaması’ ve ne de ‘Başkanlık Seçimleri’nin ‘meşru’ olmadığını yineleyecek değilim.
Belki, belli bir zaman sonunda ‘Essahtan da gayrimeşru’ymuş denileceğinden adım kadar eminim.
Ancak “Dünle beraber gitti cancağızım /Ne kadar söz varsa düne ait” diyerek geçiyorum.
Şimdi ‘gelecek’le ilgili olarak yineliyorum: önümüze şeytanın aklına bile gelmeyecek ‘hinlik’ler, ‘alçaklık’lar ‘tuzaklar’ kurulmuş bulunmaktadır.
Dindi, imandı, ‘Devlet’in bekasıydı, milletin faydasıydı gibi ‘şarlatanlık’lar gırla..
‘Dış mihraklar’dı, ‘emperyalizm’di falan palavraları gına getirmiş durumda.
‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’, ‘Devlet’ olma niteliğini tümden kaybetmek üzeredir.
Tüm hazırlıklar, ‘Dr Recep İktidarı’nı sürdürmeye ve bunun için tüm ‘Devlet olanakları’nın yanısıra, Ordu, Emniyet, Jandarma, bekçiler, diyanet kadroları, milis kuvvetler ve mafyatik fedai gruplarının devreye sokulmasına yöneliktir.
Bunun için, bir kesim ‘yasal’ hazırlıklar önceden yapılmış idi.
Ve bir kesimi için de yeni ‘KHK’lar ve ‘Genelge’ler yayımlanabilir.
Ancak ve ne var ki, bu hazırlıklardan hiçbiri, ama hiçbiri, ‘Millet’in emniyeti, huzur ve refahına yönelik değildir.
Hiçbiri Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘itibar’ına yönelik de değildir.
Ne için olduğuna varın siz karar verin o zaman.