Bunu siyasetçiler çözemez
ÖNCEKİ gece uyuyamadım.O günü hayal ettim.Türban konusu Anayasa Mahkemesi'nin önüne gelmiş ve karar verilmiş.
Çıkan karar ne mi?
Anayasa Mahkemesi, Meclis'te 411 oyla kabul edilen Anayasa değişikliğini onaylamış ve türbanlı kızların üniversiteye girmesi önündeki bütün engeller kalkmış.
Yıllardır bunun mücadelesini veren türbanlı kızlar memnun.
Aileleri mutlu.
Bunun "hasadını" toplamak isteyen siyasetçiler mest olmuşlar, kendilerince "tarihe mal olmuşlar".
Şimdi türban sorunu çözülmüş mü oldu?
Bazıları için belki evet, ama ya Türk toplumu için?
Ben "Evet çözüldü" diyemedim.
* * *
Sonra ikinci ihtimale geçtim.
Anayasa Mahkemesi, "Anayasa'nın değiştirilemez" denilen maddelerine aykırı bularak değişikliği iptal etmiş.
"Laik"kesimde büyük bir bayram.
Rektörler rahatlamış, üniversite kapıları, bir daha açılmamak üzere türbana kapanmış.
Bu karar çıkarsa türban sorunu çözülmüş mü oluyor?
Bazıları için belki evet, ama ya Türk toplumu için?
Ben "Evet" cevabı veremedim.
Veremedim, çünkü şunu çok iyi biliyorum:
Türban konusu akıl almaz bir hesap ve hoyratlıkla, bir hançer gibi Türk toplumunun bağrına saplanmıştır.
Onu oradan çıkarmak sanıldığı kadar kolay olmayacak.
Bir taraftan zafer, öteki taraftan ağıt sesleri gelmeye devam ettikçe, o bıçak saplandığı yerde duracaktır.
Öyleyse hiç mi umut yok?
Var elbette...
* * *
İşe "Türban sorununu kim çözemez" sorusuyla başlamak gerekiyor.
Artık şuna kesinlikle inanıyorum:
"Siyasiler türban sorununu çözemez."
Çünkü hangi siyasetçi olursa olsun, türban artık bir "oy meselesidir".
O "hasat toplamak" sözü var ya, o da hepimizin bağrına bıçak gibi saplanmıştır.
Bu ülkeyi seviyorsak, ilk işimiz, türban sorununu "siyasi hasat" meselesi olarak görenlerin elinden almak olmalı.
İkinci adım şu: Devlet dairelerinin, Meclis çatısının, ilk ve ortaöğretimin kapılarını ister siyasi, ister dini simge olarak türbana kesinlikle ve sonsuza kadar kapatacak bir sosyal mutabakatı kurmalıyız.
Sonra, küçük şehirlerde türban takmayan kızlar üzerinde baskı oluşmasını engelleyecek iklimi hazırlamalıyız.
Bu güven ortamı oluştuktan sonra türbanı ele alıp, reşit genç kızlara üniversite kapılarını açmalıyız.
Yakın tarihi hatırlayalım.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkiler, siyasetçiler aradan çekildikten, iki ülkenin insanları ve sivil kurumları diplomasiyi ellerine aldıktan sonra yumuşamaya başladı.
* * *
Gelelim Başbakan'a ve onun "Biz yüzde 73'üz, siz yüzde 27" hesabına.
Türban sorunu bu basit matematikle çözülemez, çözülmemelidir.
Türbanı isteyenler yüzde 73, ötekiler azınlıkta olduğuna göre bu iş çözülmüştür hesabı tutmaz.
O zaman aynı mantıkla öteki sorunları da çözmeye devam edelim.
Kürtler azınlıkta olduğuna göre, Türkler istediğini yapabilir.
Aleviler azınlıkta olduğuna göre, Sünniler istediğini yapabilir.
Hele hele eşcinseller en azınlıkta olduğuna göre, çoğunluk onları linç edebilir.
Bugünün demokrasisinde böyle basit bir matematik çoğunluk hoyratlığı yok.
Türkiye, bunların hepsinden oluşan bir ülke.
Kendini "çoğunluk" görenlerin de, "azınlık psikolojisine" mahkûm edilen insanların da hepsinden oluşan bir ülke.
İşte o yüzden diyorum.
Türbanı, "hasat mevsiminin" heyecanı ile kendinden geçmiş siyasetçilerin elinden alma zamanı geldi.
ERTUĞRUL ÖZKÖK - HÜRRİYET