Siz En İyisi Ergenekon'u Erol MÜTERCİMLER'e Sorunuz... / Erdal SARIZEYBEK

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Siz En İyisi Ergenekon'u Erol MÜTERCİMLER'e Sorunuz... / Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen KOLBAŞI » Çrş Eki 03, 2012 15:41

SİZ EN İYİSİ ERGENEKON'U EROL MÜTERCİMLER'E SORUNUZ...

Erol Mütercimler’e Göre Ergenekon

Mütercimler İstanbul’da yürüyen soruşturma kapsamında gözaltına alındı, ancak polis sorgusunda ifade vermedi ve susma hakkını kullandı. 4 Temmuz 2008 savcılık beyanında ise, sorulan soruları yanıtlayarak birinci iddianamedeki yerini aldı. Mütercimler’in savcılıkta vermiş olduğu ifade özetle şudur[1];

“Ergenekon lafını 1990'lı yıllarda Memduh ÜNLÜTÜRK’ten duydum. Memduh ÜNLÜTÜRK bana, Ergenekon’ un çok eski yıllardan beri Türkiye' de var olduğunu, 12 Eylül 1980 yılından sonra dağıldığını, 1971 darbesinde hem sağcıları hem de solcuları kullandıklarını anlatmıştır. Genel olarak Ergenekon’un Kıbrıs konusunda hassas olduğunu, bu konuda faaliyetlerinin olduğunu, ancak bunun tarihte kaldığını söylemiştir… Bir gün haber merkezine, 3 yıl önce, Ergenekon diye bir dosya geldi. O dosya içinde Ergenekon’a ait birçok bilgi ve belge vardı. Televizyondaki bir arkadaşım bana bunu yayınlamamı söyledi. Ben ise, “bunu yayınlamayalım, arşive atalım, demokrasi tarihine geçsin” dedim ve yayınlamadım”.

Mütercimler ifadesinin bu bölümünde bir Ergenekon dosyasından bahsediyor, ama o dosyanın kim tarafından getirildiğini açıklamıyor, savcılık da nedense bunu sormuyor, yani bu “birçok bilgi belge” nedir, kimse merak etmiyor. Mütercimler araştırmacı yazar, akademisyen, televizyon programcısı, ülke gündemini sarsacak bir dosya var elinde ama nedense yayınlamıyor, “demokrasi tarihine geçsin” diyerek arşive kaldırıyor, sizce neden?

Peki, o dosyadaki bilgi ve belgeler nedir, neyi anlatıyor, neyi açıklıyor, kim söyleyecek bunu bize, şimdilik kimse. Çünkü demiş ya “demokrasi tarihine geçsin diye arşive kaldırdım”, arşivde şimdi o birçok bilgi ve belge, içeriğini ise biz bilmiyoruz. Belki bilen vardır ancak doğru mudur değil midir, onu da şimdilik bilmeye imkân yok. Ünlü Ergenekon yazarlarından(!) bunu araştıran da yok, yazılmadı hiç, konuşulmadı hiç… Neyse, biz yine de Mütercimler’in ifadesini okumaya devam edelim;

“Habip Ümit SAYIN’la Amerika’ dan yeni geldiği dönemde tanıştım. Tanıştıktan sonra, M5 Savunma ve Strateji Dergisinde önce yazı yazdı, daha sonra paraya ihtiyacı olduğundan film senaryosu gibi bir şey yazdı, bana getirdi ve üzerinde “Ergenekon” yazdı. Habip Ümit SAYIN bana; “sen bundan anlarsın” dedi ve daha sonra şirketimiz bunu kabul etmedi. Sayın ile olan ilişkimiz in boyutu budur... İlhan Selçuk' u tanırım, ancak uzun zamandır hiç görüşmedik. Ergenekon ve Estergon görüşmeleri şaka niyetiyle yapılmış görüşmelerdir. Sinan Aygün ile yapmış olduğu görüşmelerimiz, günlük görüşmelerdir. Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi değilim ve hiç kimse ile örgütsel ilişki içerisinde olmadım”

Bu ifadeye göre, Habip Ümit Sayın ABD’den Türkiye’ye ve Mütercimler’e geliyor, kendisine bir senaryo dosyası veriyor ve üzerine de Ergenekon yazıyor. Üstelik sen bundan anlarsın diyor, yani Mütercimler’i bir nevi Ergenekon uzmanı olarak görüyor. Peki, nedir bu senaryo, neyin senaryosudur bu, bilen yok. Kısacası Mütercimler’in arşivinde bir Ergenekon senaryosu var, bir çok belge var, ama nedir bunlar, şimdilik bilen yok, açıklayan yok, soran da yok, neden? “Ben Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi değilim” diyen bir kişiye, “nedir bu terör örgütü” diye sorulmaz mı hiç?

Erol Mütercimler Ergenekon sözünü ilk Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu söylüyor ama Ünlütürk artık hayatta değil, doğrulayamıyoruz bu sözü. Bu sözde örgüt 12 Eylül darbesinden sonra dağılmış, ama kuran kim, dağıtan kim, belli değil. Biz bu ifadelerle yetinmedik, araştırdık ve Mütercimler’in ilk Ergenekon sözünü Kasım 1996-Şubat 1997 arasında, Can Dündar’ın 40 Dakika adlı programında kullandığını öğrendik. O zamanlar bu husus hepimizin dikkatinden kaçmış olsa gerek ki üzerinde pek durmamışız, araştırmamışız, sormamışız nedir bu Ergenekon diye. Peki, Mütercimler ne demiş o yıllarda Ergenekon için, Can Dündar’ın kitabından okuyalım:

“ Ortaya çıkan tabloya göre Türkiye’yi bir askeri darbeye sürüklemek için bir kargaşa ortamı yaratılmış ve devlette çalışan bazı kiralık katiller bu amaçla cinayet işlemişlerdi. Ancak maşalar ve maşaları kiralayanlar belliyse de maşaları kullananlar henüz ortaya çıkmamıştı. Tam 13 yıl yıldır bu konu üzerinde araştırmalar yapan emekli deniz subayı Erol Mütercimler, sonunda ilginç bir örgütle karşılaştığını söylüyor. Mütercimler’e göre ülkeyi darbeye sürükleyen ve bugün “çete” diye anılan örgütün gerçek adı; Ergenekon.[2]”

Bu satırları yazan kalem Can Dündar. Mütercimler’le bir televizyon programı yapan o, Mütercimler’i kaynak gösterip Ergenekon adını ortaya atan da o. Görün bakalım ne demiş Mütercimler Can Dündar’a;

“ Ben de ilk kez bu örgütün adını öğrendiğimde şok oldum. Gerçek anlamda şok oldum. Çünkü o kadar yıl yüzlerce insanla konuştum, ki ihtilalci darbeci subaylar çok büyük bölümü; ama bunu ilk ben emekli tümgeneral Memduh Ünlütürk’ten duyduğumda anlayamadım.”

Memduh Ünlütürk, emekli bir tümgeneral, 12 Mart dönemi komutanlarından. İçerisinde kendisinin de yer aldığı bir vatanseverler örgütünün adı olarak gündeme taşımış Ergenekon’u. Ama şimdi hayatta olmadığından soramıyoruz kendisine, ne nedir diye...

Devam ediyor Mütercimler anlatmaya kendi bilgisine özel Ergenekon’u;

“Memduh Ünlütürk Paşa kendisinin de bu Ergenekon’un içinde olduğunu söyledi ve dedi ki, “Ergenekon Genelkurmay’ın da, hükümetlerin de, bürokrasinin de herkesin üstünde bir örgüttür. Yasayla falan kurulmuş bir örgüt değildir. Bu, 27 Mayıs darbesinden sonra CIA, Pentagon tarafından kudurtturulmuş. Bunun içinde bulunan insanlar da buraya hizmet eden insanlardır. Ama bunlar vatana ihanet olsun hizmet etmezler. Biz vatanı kurtarıyoruz, vatana hizmet ediyoruz, vatana yararımız dokunuyor düşüncesiyle bu örgütün içinde yer almışlardır. Özellikle Amerika’da kontrgerilla eğitimi görmüş olan, bu kurslardan geçmiş olan generallerin bir bölümü yeri geldiğinde bu kontrgerilla içinde yer alır.” Sonuçta ben daha başka insanlardan Ergenekon’u araştırdığımda şunu gördüm: Bunun içinde subaylar var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, işadamları var, sıradan insanlar var. Bugün çeteler dediğimiz bu küçük birimler var ya, işte bu birimler Ergenekon’un içindeki birer bölüm, birer parça. Adını saydığımız kişiler de Ergenekon adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçiler.”.

Doğrusu büyük bir öngörü bu; Mütercimler nerdeyse bugün olanların hepsini daha o yıllarda yani 96’larda görmüş. Söylediğinin hepsi hemen hemen oldu; İstanbul’da yürüyen Ergenekon kod adlı bir soruşturma var, bu soruşturma kapsamında örgüt üyesi olarak gözaltına alınan ve tutuklananlar var, bunlar içerisinde subaylar var, profesör, işadamı, gazeteciler var, emniyetçiler ve sıradan insanlar var. Diyebilirsiniz ki, bu sözde örgütün o yıllarda öngörülen bütün üyeleri yakalandı, yani örgüt çökertildi. Değil, daha Mütercimler’in söyleyecekleri var birazdan, göreceksiniz ki bu iddia edilen örgütün daha üst karargahı varmış ve henüz ortaya çıkarılamamış, tabii hep Mütercimler’e göre...

Öte yandan, Ergenekon’un bir örgüt olarak Kasım 1996’da bir TV programında ortaya atılmasıyla Susurluk arasında da ilginç bir bağ var, onu görmezden gelmemiz mümkün değil, çünkü hep birbirine bağlı olaylar bunlar. Bu programın yapımı ile 3 Kasım 1996'da meydana gelen Susurluk kazası sonucu yasadışı polis-mafya-aşiret ilişkilerinin ortaya çıkarılması aynı yıl ve aynı aya rastlıyor. Bizce her iki konu arasındaki bu zaman ilişkisi araştırılmalı, ya Erol Mütercimler yapmalı bunu ya da Mütercimler’in Ergenekon üzerine 13 yıldır araştırma yaptığını söyleyen Can Dündar bu ilginç rastlantıyı araştırmalı. Belki de ikisi beraber yapmalı bu işi, ne de olsa ilk Ergenekon programını yapan Can Dündar ve bu programda ilk Ergenekon sözünü kullanan da Mütercimler. Üstelik Can Dündar da bizim gibi, Savcı Zekeriya Öz tarafından çağrılmış ve onunla özel görüşme yapılmış bir kişi, yani tıpkı bizim gibi verdiği ifade tutanağa geçirilmemiş bir kişi, aramızda da böylesi bir benzerlik var Dündar’la.

Mütercimler ifadesinin ilerleyen bölümlerinde Ergenekon yapısının özellikle Kıbrıs konusunda hassas olduğunu ifade ediyor, ama konuyu açmıyor. Aslında Savcılık çok şey bildiğini ileri sürmesine karşın Mütercimler’in çok şey anlattığı söylenemez, iddianamede yazılanlar bunu açıkça gösteriyor. Mütercimler konuşmuyor ama aynı iddianamede Mütercimler kaynak gösterilerek verilen çok detaylı bilgiler var ve özellikle Mütercimler’e ait bir konferans metninde çok farklı anlatımlar var Ergenekon üzerine, şöyle ki;

“….İşçi Partisinden elde edilen ve iddianame yazıldıktan sonra dosyaya dijital raporların ekinde sunulan, “Uluslararası Susurluk Konferansı” isimli metinde, Erol Mütercimler’in konferansta Ergenekon terör örgütünü anlattığı anlaşılmaktadır. Söz konusu yazı içeriğinde Erol Mütercimler bir süre Ergenekon’u anlattıktan sonra, konuşmasını şöyle tamamlıyor;.

“Herkes Ergenekon'un içinde değil. Örneğin, her Genelkurmay Başkanı Ergenekon'un içinde yer almıyor. Burada, bu topraklarda bir eylem geliştirilecekse eğer, o zaman buna uygun kişiler bunun içine alınıyor. Herkesi bunun içine dahil etmiyorlar. Ama dahil ettikleri de daha sonra iflah olmuyor. Çünkü içine giren valisi, bunun içinde işadamları var, gazeteciler var, şu anda köşe yazarlığını işgal eden kişiler var. Ama isimlerini kullanmamaya söz verdiğim için kullanmıyorum, üstelik bunlar bizim karşımıza televizyonlarda çok temiz adamlar olarak çıkıyorlar. Bir takım gazete patronları var. Daha da önemlisi çok çok önemli iki tane işadamı var. Çok büyük sermayeli iki işadamı var ve uzun yıllar Ergenekon'u bu anlamda destekleyen kişiler. Genel çerçevesi bu.”

Bu anlatımıyla kendinden oldukça emin görünen Mütercimler’in söyledikleri gerçek ise eğer, söz konusu yapıyla bir ilişkisi olduğu açık; ya bu işin içinde ya da işin içinden kendisine servis yapılan bir bilgi akışı var, ifadelerinde açıkça görülüyor bu husus. Bu yapı içinde gazete patronlarının olduğunu söylemesi ve de “çok çok önemli iki iş adamından” bahsetmesi ise bizi derin derin düşüncelere sevk ediyor. Çünkü İstanbul’da yürüyen soruşturmaya ve bu kapsamda adı geçen gazete patronu ile iş adamlarına bakıyorsunuz, her ne kadar ifadesine başvurulmamış olsa da gerçekten bir büyük gazete patronunun adı sıkça geçiyor ve iki ünlü iş adamı da sesiz sedasız Savcı Öz’e gidiyor, ifade verip çıkıyor, garip. Garipliği şurada; bu Ergenekon konusunda ne yazılırsa, ne çizilirse, ne anlatılırsa, bakıyorsunuz ertesi gün gerçekleşiyor ve soruşturma o yöne doğru gidiyor, garip olanı bu işte.

Biz yine devam edelim Mütercimler’in konferansta söylediklerine;

“Ondan sonraki süreçte, Ergenekon adını sıkça duymaya başladıktan sonra, Oramiral Kayacan'la olan iki konuşmamı aktarıp konuşmama son vermek istiyorum. Kayacan Paşa'nın evinde çok bulundum. Onun manevi çocuğu sayılırım. Çok nedenle pek çok sırrını biliyorum. İki şey çok önemli ve bunun da bilinmesini istiyorum. Niçin öldürüldüğünün bilinmesini istiyorum. İkincisi de, Ergenekon hakkındaki düşüncesinin bilinmesini istiyorum. Ben şunu sordum: Siz oramiraldiniz, üstelik de ta yüzbaşılığından itibaren birliğin en güçlü subaylarından birisi, Yani sonuçta, iyi bir Laz ve iyi bir yapıcı subay. Deniz subaylarının yapıcı olması çok önemli. Çünkü sonuçta bileği kuvvetli oluyor. Bunlara rağmen, neden özellikle deniz subaylarının tasfiyesini engelleyemediniz? Bana söylediği tek bir şey oldu o da şu: "Sen, bizim güçlü olduğumuzu mu düşünüyorsun? Bizim dışımızda öyle bir örgüt vardı ki, bizim rütbemizin “or” olması hiç bir anlam ifade etmiyordu.” Ergenekon diye bir örgüt duyup duymadığını sordum. "O örgütü ciddiye alacaksın. Çünkü her şeyi tezgahlayan örgütün adı odur.”

Ne yazık ki Mütercimler’in bu anlatımlarının doğru olup olmadığını bize söyleyecek olan Kayacan da artık hayatta değil, bu nedenle neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamakta gerçekten güçlük çekiyor insan. Devam ediyor Mütercimler konuşmasına;

“Ancak konuşmalardan Kemal Kayacan Amiral’den benim edindiğim izlenim, bu örgütün temel yapısal şemasını o da iyi bilmiyordu. Çünkü içinde yer almamış. Kemal Kayacan'ın öldürülme nedeni bana göre şu: Kemal Kayacan amiral, Ergenekon konusundaki çok fazla bilgilerini yavaş yavaş kamuoyuna çıkartmaya başlıyor. Yalnızca o değil, onunla birlikte o dönemde öldürülen üst düzey subaylara, orgenerallere bakın hepsi de bu örgütün içinde yer almamış, ama Türkiye'nin kritik dönemlerinde görev almış ve bu örgütü çok iyi bilen Adnan Ersöz gibi, artık konuşabilecek duruma gelmiş olanlardı. Neden konuşacak duruma gelmiş olanlardı diyorum. Onu şundan dolayı söylüyorum. Orgeneral rütbesine gelip, o şaşa bittikten köşenize çekilip, aradan yıllar geçtikten sonra, size bir şey anlatmanızı bekleyen insanların kapınızı çalmasını bekliyorsunuz. Ben yaşadığım için çok iyi biliyorum. İşte o ilgiler nedeniyle bu bilgiler aktarılmaya başlanıyordu. O aşamada tek tek öldürüldüler. Öldürülürken de, taşeron firmalar kullanıldı. şunu da altını çizerek söylüyorum, Ergenekon dediğimiz bu örgüt taşeron olarak ülkü ocaklarını da kullanmıştır, Dev-Sol'u da kullanmıştır. Teşekkür ederim.”

Mütercimler’i dinledikçe şaşırmamak elde değil; ya biz çok safız, ya da Mütercimler çok bilgili, çünkü 30 yıllık görev yaşantımızda Ergenekon kod adlı bir terör örgütü ne duyduk, ne gördük, belki de saflığımızdan, bilemiyorum. Birçok faili meçhul cinayetin ülkemizde işlenmiş olduğu doğrudur. İçinde istihbarat köstebeklerinin yer aldığına inandığımız 1 Mayıs gibi, Uğur Mumcu cinayeti gibi, Bahçelievler katliamı gibi insanı dehşete düşüren tertiplerin de yapılmış olduğunu biliyoruz. Ama asıl sorgulanması gereken şudur; tüm bu cinayetler ve tertipler söylenildiği gibi kurumsal bir örgüt tarafından mı yapılmıştır, yoksa ülkemizin siyasi yönünü değiştirmek ve küresel projeleri işletmek için yabancı gizli servislerin yurt içinde kullandıkları köstebekler tarafından mı yapılmıştır? Çünkü hangi cinayete hangi tertibe bakarsanız bakın, sonucunda kaybeden hep biziz, kaybeden ülkemiz ve insanlarımız, kazanan ise küresel güçler. Bakın Hırant Dink cinayetine; milliyetçilik ön plana çıkarılarak cinayetin işlendiği söylenmektedir, ama cinayet sonrası baktığınızda Ermeni meselesinin mevzi kazandığı ve Türkiye’nin Ermeni baskısı altına alındığı görülmektedir. Demek ki bu cinayet işlenmesi ülkemize bir şey kazandırmamış aksine kaybettirmiştir ve kazanan ise Ermeni lobileri olmuştur. O halde bu komplo cinayetlerin ardında kimi aramak gerekir?

Konferansın sonuna doğru, Mütercimler biraz daha açılıyor Ergenekon üzerine;

“ Türkiye'de Özel Harp Dairesi ya da kontrgerilla denilen tanımda altını çizdiğim tanımda yanlışlık yapıyoruz, o nedenle hedefe gidişte hep hata yapılıyor dedim. Sayın (Ferit) İlsever de, aynı hatayı sürdürdü. Tanım yanlış. Bakın, Özel Harp Dairesi Silahlı Kuvvetler içerisinde yasayla kurulmuş. Bütçesi belli, ne yapacağı belli olan bir kurumdur. Bu kurum içinde görev alan kişiler bu yasanın dışında hareket edemezler. Ancak bizim sözünü ettiğimiz Ergenekon gibi, adına ne derseniz deyin, o adla anılan örgütler bu kollardan birisidir. Eylemleri yapan örgütler işte bu kollardır. Bu nedenle merkezle merkez çıkışı birbirine karıştırmayalım. Biz merkezle merkez çıkışı karıştırırsak, işte merkez sapa sağlam kaldı, bu merkezin altındaki asıl mücadele edilmesi gereken kollar yaşamlarını sürdürdü. Çünkü herkes merkezle uğraşıyor. Merkez yasal bir kurumdur. Yasal olduğu sürece hiçbir şey yapma şansınız yok. Bütçesi belli, yasası belli, ne yapacağı belli, kadroları belli.”

İşte Mütercimler’in son iddiası bu; henüz açığa çıkmamış olan örgütün merkezi. Nedir bu merkez, yani Mütercimler’in bize anlatmak istediği merkez hangi kurumdur? Belli ki Genelkurmay’dan bahsediliyor, bütçesi belli, yasası belli, ne yapacağı belli ve kadroları belli olan Genelkurmay Başkanlığı!

Açıkçası Mütercimler diyor ki; Ergenekon Terör Örgütü’nün merkezi Genelkurmay’dır! Eğer anlatmak istediği buysa ve de bizim anladığımız doğruysa, biz Mütercimler’e asla katılmıyoruz ve bu sözlerini doğru bulmuyoruz. Biz, en büyük savunma gücümüz olan ordumuzun terörle çeteyle yan yana getirilmesini hiç doğru bulmuyoruz. Mütercimler’in anlatmak istediği gerçekten buysa eğer, onu da kınıyoruz. Kınıyoruz, çünkü Türkiye’de hiç kimse milletin ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yüksek karargahı hakkında böylesine ağır sözler sarf etmek hakkına sahip değildir. Ordu bizim ordumuz, eleştirilebilir ama asla terör ve çeteyle yan yana getirilemez. Türk Ordusu asla bir çete değildir, böyle bir yapılanmaya da asla izin vermez, veremez, böyle bir komplo teorisine de kimse inanmaz. Belki farkında değil Mütercimler, bu anlatımlarıyla en büyük gücümüz olan ordumuz hakkında insanlarımızı güvensizliğe düşürdüğünün de belki farkında değil, ama sözlerinden anlaşılan budur ya da kendisi bunun farkında ve her şey bilerek yapılıyor...

Devam ediyor konferansına Mütercimler;

“Ama kadronun içinde yer alan bazı kişiler öteki örgütlere girip çıkıyorlar. Onun için Türkiye'de kontrgerilla, gladyo ne ad verirsek verelim, bu örgütlerin ilk eylemi TKP tutuklaması değildir. Çok yanlış. İlk eylem, Selanik'e atılan bombadır. Neden ilk eylem? Çünkü bu kurum ve kuruluşlar, önce yurtdışında bir eylemde sınanacaklar. TKP tutuklaması içerde ve henüz daha bu gücü kendinde bulup, toplu bir tutuklamaya girişecek konsept geliştirilmemiştir. Bunu ne zaman gerçekleştirdiler? 12 Mart'ta gerçekleştirdiler. Selanik'te bomba atıldı. Toplumun nasıl reaksiyon gösterdiğini gördüler. Ardından 7 Eylül olayı tezgahlandı. İlk eylemler bunlardır. Sayın İlsever'in altını çizdiği fakat netleştirmediği bir şey var. 1990'larda şekil değişikliğine gittiler. Ergenekon örgütü dağıtıldı. Haydar Saltıkların tasfiyesinden sonra bu örgüt gücünü yitirdi, bu da bir gerçek. Ancak çok önemli yeni bir yapılanma var, Gazi Olayları. Gazi olaylarında şu denendi: Ordunun yerine polis olgusunu koyabilir miyiz? Ancak görüldü ki, Türk polis teşkilatı henüz daha bu anlamda örgütlü eylemleri yürütecek ve sürdürecek güce sahip değil. O nedenle Gazi olaylarına devam edilmedi.”

Can Dündar’la Mütercimler iddianamenin bu bölümünde buluşuyor; biri Ergenekon’u anlatıyor, diğeri aynı çizgide kitabını yazıyor. Soruşturma savcılığı da Mütercimlerin bu anlatımlarına hak vermiş olsa gerek ki, Ergenekon üzerine bu anlatımı; “şüpheli Erol MÜRTERCİMLER tarafından kabul edilmiş beyanları, Ergenekon Terör Örgütünün aynı zamanda suç örgütleriyle bağlantısını ortaya koyar niteliktedir” şeklinde değerlendiriyor ve böylece Savcılık-Mütercimler ve Dündar aynı çizgide buluşuyor.

İşte, çocukluğumuzda bildiğimiz destanın dışında, ne şekilde Ergenekon’a sözde bir terör örgütü niteliği kazandırılmış olduğunun ilk kanıtı bunlardır, bu anlattıklarımız. Üstelik Can Dündar kitap bile yazdı bu konuda. Bildiğiniz gibi Dündar, aynı zamanda geçtiğimiz günlerde vizyona giren “Mustafa” adlı, Mustafa Kemal Atatürk’ü gerçek anlamda ifade etmediğini düşündüğümüz bir filmin de yapımcısı. Her ikisini de tanımam, ama bir tanıyan mutlaka vardır bu iki araştırmacı yazarı ve tanıyanlar olaylar ve kişiler arasındaki “neden sonuç ilişkisini” mutlaka kuracaklardır.

Bununla birlikte soruşturma savcılığının Erol Mütercimler’le ilgili kanaati oldukça ağır, nerdeyse on yıldan yirmi yıla kadar hapsi isteniyor[3];

“….Şüpheli Erol MÜRTERCİMLER’ in 14.01.2008 tarihinde Hülya OKUR’ la yaptığı söyleşi içinde, HÜLYA OKUR’ un; Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk’ün size anlattığı Ergenekon adlı derin devlet örgütünün sırrını ölene kadar taşıyacağınızı söylüyorsunuz. Birçok NATO ülkesinde Gladio, Rüzgâr Gülü, Süper Nato, Gehlen Harekâtı gibi isimlerle karşımıza çıkan Ergenekon'u İtalya'daki benzer yapılanması Gladio gibi bir deşifre beklemiyor mu? Şeklindeki soruya şüpheli Erol Mütercimler ‘in “Ya bekliyor, ama o Gladio yapılanması içindeki insanların bunu anlatması en doğru. Benim gibi kulak tanıklarının anlatması doğru değil. Benim gibi kulak tanıkları anlattığında, en büyük kötülüğü ülkesine yapıyor. Ülkeme hain olmam. Bunun birincil tanıkları, kurucuları, benim bildiğim iki kişi var hayatta, bu insanlar konuşursa olur. Bunlar da ölecek bir gün ama devletin arşivleri ortada. Ben ölmeden önce bu arşiv ortaya dökülürse, ben de bana anlatılanlardan not ettiğim kısımları söylerim. Olmazsa duyduklarım, bana tebliğ edilenler benle birlikte mezara gidecekler.” şeklindeki beyanlarına rağmen, savunmasında ısrarla örgütü bilmediğini ve hafızasının zayıfladığını beyan ederek bildiği sırları açıklamadığı gibi, bu konudan da hiç bahsetmemesinden beyanlarında samimi olmadığı anlaşılmaktadır.”

Soruşturma savcılığı Mütercimler’in de bu yapılanma içerisinde olduğunu düşünüyor;

“Ergenekon örgütüyle alakalı;"bunun içinde Subaylar var, emniyetçiler var, profesörler var, gazeteciler var, iş adamları var, sıradan insanlar var, bu gün çeteler dediğimiz bu küçük birimler var ya işte bu birimler Ergenekon’un içindeki birer bölüm birer parça, adını saydığımız kişiler de Ergenekon adı verilen bu üst örgüt tarafından kullanılan tetikçilerdir.” şeklindeki beyanları kitaplara geçmiş olmasına rağmen, bu örgütün üst yapısında yer alan birçok şüpheli ile irtibatlı olması da şüphelinin bilerek ve isteyerek Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün strateji ve propaganda bölümünde yer aldığını göstermektedir.

Ayrıca yargılanan sanıklardan elde edilen Uluslar Arası Susurluk Konferansı başlıklı yazı içeriğinde bizzat şüpheli Erol Mütercimler’in konferansta söylediği sözler göz önüne alındığında, şüphelinin Ergenekon Terör Örgütünü her yönüyle bildiği ve akabinde örgütün tehlikeli olduğunu örgütün yapısı hakkında çok şey bilenlerin bizzat örgütün tarafından öldürüldüğünü, darbeleri de bizzat Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün yaptığını, canlı şahitlerden duyduğu kadarıyla anlattığı halde savcılığımızdaki beyanlarında ısrarla bu hususlara hiç değinmemesi ve kitapta yazılı söyleşiyle alakalı kendi cümlelerini dahi ısrarla kitaptan okunarak sorulduğu zaman cümlelerin kendine ait olduğunu söylemesi diğer hususları hatırlamadığını beyan etmesi bizi yine aynı sonuca götürmektedir. “

Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda soruşturma savcılığı Mütercimler’in örgütü üyesi olduğunda ısrar ediyor ve cezalandırılmasını mahkemeden talep ediyor;

“Tüm bu açıklamalar ile şüpheli Erol Mütercimler’ İn Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün üyesi olduğu, örgütün birçok üyesi ile örgütsel irtibatları bulunduğu, Veli Küçük’ün göz altına alınmasıyla ilgili olarak sanık Emin Gürses'le yaptığı görüşme içerikleri ve örgüt üyelerinden, habip Ümit Sayın’ın, Güler Kömürcü, Veli Küçük, Gürbüz Çapan, Tuncay Özkan, Kemal Yalçın Alemdaroğlu, Hüseyin Vural, Halil Kemal Gürüz, Halis Yavuz Işıklar, Durmuş Ali Özoğlu, Erbay Çolakoğlu, Hasan Ataman Yıldırım, İlyas Çınar, Mustafa Ali Balbay ve Mehmet Şener Eruygur’la yoğun irtibatları göz önüne alındığında aktif olarak Ergenekon yapılanmasında görev aldığı, Şüpheli Erol Mütercimler’in Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün üyesi olduğu, eylemleri gereğince TCK. 314/2, 3713 SK 5., TCK. 53, 58/9 ve 63 maddeleri gereğince cezalandırılması gerekmektedir.”

Mütercimler için tatbik olunması talep edilen TCK’nın 314/1 fıkrası “silahlı örgütü” tanımlıyor. Kanunun birinci fıkrasında tanımlanan örgüte üye olanlara “beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir”, diyor. 3713 Sayılı Kanun’un 5nci maddesi ise bu cezaların yarı nispetinde arttırılacağını hükme bağlıyor, yani Mütercimler şu an “on ila yirmi yıl hapis cezası” istemiyle yargılanıyor bu davada. Ergenekon’u ilk olarak bize anlatan kişi, Ergenekon’un işleyiş ve yapılanması hakkında bilgi veren kişi, hatta “Türk Ordusu’nu Ergenekon’un üst yapısı olarak” tanımlayan kişi, şimdi aynı örgüte üye olmak suçundan yargılanıyor, bir garip. Bir garip, çünkü Mütercimler bu ifade ve açıklamalarıyla hem örgütü hem de kendini ihbar etmiş oluyor…

Gözaltı sonrası serbest bırakıldı Erol Mütercimler, tıpkı bizim ünlü köstebek Yalçın Tanfer gibi, ta başından beri “iddiaları doğru farz ve kabul edilen” ama hakkında araştırma yapılmayan Tuncay Güney gibi. Allah’ın bildiğini biz kullardan ne saklayayım, böylesi bir soruşturmada, soruşturmanın ana konusu olan Ergenekon yapısını açığa çıkaran, ama kendisi de bu yapı içerisinde gösterilen bir kişinin serbest bırakılması, inanın bana, Mütercimler’in etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakıldığını düşündürüyor. Neden mi? Bakınız TCK’nun etkin pişmanlık bölümüyle ilgili 221 nci maddesi aynen şöyle;

(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

Bu sözlerim Erol Mütercimler’i suçlamak için değil, onu zan altında bırakmak için de değil, İstanbul’da yürüyen soruşturmada gerçekten garip olaylar yaşanıyor, bu da bir garip geldi bana, bu nedenle size anlattım. Olabilir, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyebilir ya da istemez, bu kendisinin vereceği bir karardır, başkasını da ilgilendirmez, bizimkisi sadece bir merak. Eğer ki Mütercimler bu konuda bir açıklama yapmak isterse, memnun oluruz ve gerçeğin ne olduğunu da öğrenmiş oluruz. Eğer bunu yaparsa, lütfen, bir de şu Susurluk kazası ile kendilerinin Ergenekon açıklamasının aynı tarihlerde buluşması arasında bir bağ var mı yoksa hepsi tesadüf mü, açıklarsa seviniriz…

Siz en iyisi Ergenekon’u Erolal Mütercimler’e sorunuz, en iyisini o bilir…



Erdal SARIZEYBEK, 1 Ekim 2012
"Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet, vatana ihanettir!" Mustafa Kemal Atatürk
Kullanıcı küçük betizi
KOLBAŞI
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 41
Kayıt: Cum Eyl 18, 2009 22:49

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x