Olmamalı
Biraz uzun olacak ama bu yazıyı buraya eklemek istedim..
Kimler Cumhurbaşkanı olamaz?Varlığımız yok edilirken, vatanımızın bağımsızlığı, milletimizin onuru söz konusu değilken, kutsal vatanımız adım adım satılırken, her gün al bayrağa sarılı tabutlar gelirken, bir avuç terörist devletimizi tehdit ederken, belediye başkanları terörist olmuşken, çıkarılan kanunlarla ordumuzun ve polisimizin eli-kolu bağlanmışken, emniyet güçleri teröristlere sapanla taş atarken, teröriste af isteniyorken, teröre boyun eğilmişken, dinler arası diyalog derken dinimize küfrediliyorken, vatanımızda azınlıklar yaratılıyorken, AB emretti diye yasalar dayatılıyorken, egemenliğimiz ABye devredilmişken, Avrupanın korkusundan APOlar besleniyorken, IMF emretti diye devletimiz soyuluyorken, dindarız diyenler bizi kandırıyorken, dilimizden Türkçe, gönlümüzden Atatürk çıkarılıyorken, doktorumuz ithal ediliyorken... Ve daha bir buçuk yıla yakın bir zaman varken biz oturmuş Cumhurbaşkanı kim olacak tartışması yapıyoruz.
Hali hazırdaki Cumhurbaşkanına saygısızlık bir yana, bu telaşa, bu aculluğa şaşmamak mümkün değil.
Ama madem ki iş bu noktaya geldi, öyleyse biz de konuya biraz açıklık getirelim..
Dün
değiştim diyerek, utanç verici bazı eski söylemlerinin üzerine sünger çekmeye gayret eden çok değerli Başbakanımız, bugün,
Ben hiç değişmedim, eskiden ne isem yine oyum... diyerek, yeniden fikir değiştirdiğine göre, Cumhurbaşkanlığı konusu daha ilginç ve daha önemli bir noktaya gelmiş bulunmaktadır.
Kısa bir süre önce, kendisini Cumhurbaşkanlığına en çok yakışan kişi olarak gören Kıymetli Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, tevazu göstererek, bu isteğini açıkça beyan etmemiş, sadece bir şablon çizmek suretiyle,
İşte bu bana uyar.. mesajı vermiştir.
Nedir bu şablon?Liderlik, ülkeyi temsil, toplumun tamamını kucaklama, herkese eşit mesafe, gerginlik yaratmama, birlik ve beraberlik, zemin hazırlama, koordinasyon.İfadesi aynen böyle...
Müşekkel Başbakanımıza göre bir cumhurbaşkanında aranması gereken nitelikler bunlar olmalıymış.
Bizce Başbakan bu tanımlamasıyla kendinin aday olamayacağını tartışmasız biçimde ilân etmiştir.
Zira bu vasıfların hiç birisinin kendisinde yeterince var olduğu söylenemez.
İyi de, hepsi bu kadar mı?
Başka nitelikler aranmayacak mı?
Gelin konuyu daha pratik ve anlaşılması daha kolay hale sokarak irdeleyelim.
Cumhurbaşkanında aranması gereken özellikleri bir kenara bırakalım da, olmaması gereken nitelikleri ele alalım.
Ve diyelim ki;
Türküm diyemeyen, kürt sorunu benim sorunumdur diye feryat eden, şaibeli, lekeli kişileri kollayan, Türk milliyetçiliğini benimsemeyen, Atatürk devrim ve ilkelerini yok etmek için devlet makamlarını mollalara, dervişlere tahsis eden, dinci söylem ve eylemleriyle milleti sürekli geren, devamlı argo kelimeler kullanarak kavga eden, bağırıp çağırmayı marifet sayan, konuşmalarında terbiye sınırlarını aşan, takiyyeci, milleti inananlar-inanmayanlar diye ayırıp bölücülük yapan, eğitimi imamlaştıran, laikliğe saygısı olmayan, devlet ciddiyetinden bihaber, kültürlü, seviyeli ve saygın olmayan, yeteneksiz dinci kadroları devletin başına belâ eden, eşini ve yakınlarını sıkma-baş ve türban gibi dinî sembollere büründüren, alt kimlik-üst kimlik laflarıyla kargaşa yaratan, dindar değil dinci olan, renkli gazoz dağıtıcılığı yapan, meslek liselerinin önünü açıyorum diye çağdaş eğitimin önünü tıkayıp, dinsel eğitimi onun yerine ikame etmek isteyen, Bütün okullar imam-hatip yapılacak, Milli Piyango zulümdür, Yılbaşına karşıyım, Elhamdülillah şeriatçıyız, Ben İstanbulun imamıyım, İmamlar da nikâh kıysın, İçki yasaklansın, Ben Meclisin dua ile açılmasından yanayım, Cumhurbaşkanının İmam Hatipli olacağı günler yakındır, İstanbulu Medine yapacağız... gibi acayip sözler sarfeden ve özellikle Laik Cumhuriyet ile Atatürk ilkelerine bağlı olmayan... kişiler cumhurbaşkanı seçilemezler.*
Bu durum karşısında
AKPden cumhurbaşkanı adayı çıkartmak herhalde mümkün olamayacaktır.
Hele hele, Tayyip Erdoğan gibi birinin bu makama getirilmesi söz konusu dahi olamaz.
Hazretin 1980li yıllarda arşivlenen ve
Trabzon-Tire askeri arşivinde mevcut bulunduğu ileri sürülen şu meşhur yeminine bakın;
Ben Muhammed Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiyeyi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim. Allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.Bu yemin ve benzeri söylemleri ortaya çıkınca
Ben artık değiştim... diyen Tayyip Erdoğan, bugün eğer
Ben hiç değişmedim, eskiden ne isem yine oyum... diyebiliyorsa, yıllar önce ettiği iddia edilen bu meşhur yemin bugün daha da büyük bir önem ve daha vahim bir manzara arzetmektedir.
Yani,
Yanisi şu; böyle bir yemin etmekten pişman olmayan, vicdan azabı ve utanç duymayan bir kimsenin Cumhurbaşkanlığına soyunmaya kalkması artık hayal olmaktan öte geçemez.
Böyle bir yemin eden zat, ağzıyla kuş tutsa bu ülkede cumhurbaşkanı olamaz, bırakınız Cumhurbaşkanlığını, muhtar dahi seçilemez.
Yazıyı, Gazi Mustafa Kemal Atatürkün bir değerlendirmesi, bir tesbitiyle bitirelim.
Bakınız ne diyor yüce Atatürk;
Efendiler, sırası gelmişken aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üzerine çıkaracağı adamların kanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an bile geri kalmasın..Başka söze gerek var mı?
Ünal Yaltırık
(Maya dergisinin başyazısı. Haziran 2006)